Bursa’da sendikalardan ortak çağrı…
Selam tüm okuyuculara, geçim zorluğundan beli bükülse de umutla düzeleceğini bekleyen tüm iyimser yüreklere…
***
Ekonominin iyiden iyiye kötüye gittiği şu günlerde orta sınıfın bir alta düşmemek için çabası, yoksulun ise hayatta kalma mücadelesi gitgide daha zor bir hale geliyor. Tabii bunda bir yıldır pandemi sürecinin üstüne tuz biber olmasını da yok sayamayız.
Üst üste kepenk kapatan esnaf, bir çok üretim sektörü, atölye, bine yakın eğitim kurumu ve bir çok işsiz öğretmen, işçi, mühendis, tekniker ve üniversiteyi bitirmeyi artık çok da sabırsızlıkla beklemeyen gençler… Ha bir de maaşları yoksulluk sınırını bir türlü geçemeyen emekliler, işsiz olmayan fakat verilen ücretlerin habire zamlarla açık ara geride kalan emekçiler de var.
***
Yaaaa, hatırlar mısınız bilmem…
Bir zamanlar doktor, mühendis, avukat veya öğretmen olduğu zaman insanlar çok mutlu olurdu. Hemen evlenir çoluk çocuğa karışır, bir süre sonra bir ev almak için girişimde bulunur veya hemen bir araba alırdı. Hatta köydeki yakınlarına destek bile olurdu. Bu çok doğaldı; ‘Koskoca doktor mühendis yani, yapacak tabii’ denirdi. Şu an bırakın bunları, kirasını faturalarını ödüyorsa kendini şanslı görüyor. Özel sektörde, kamuda çalışan işçiler de belki çok zengin değildi ama kimseye muhtaç da olmazdı.
Şu an maalesef öyle değil… Geçinebilmek en büyük zafer. Orta ve alt gelirli vatandaşlarımızın yıllarca uygun görüp alış veriş yaptığı marketler bile artık kuruş değil, lira olarak devamlı zamlı etiket yapıştırmakta.
Artık kimsenin ne siyaset umurunda, ne de bir zamanlar hayatı kadar önem verdiği idealleri, değerleri; Sadece ‘Evime ekmek götürebilir miyim? Çocuklarıma bakabilecek miyim? Ay sonunu çıkarabilecek miyim?’ kaygısı…
Geçen hafta tam da bu zor süreçte ve bu içinden çıkamadığımız sorunlar bağlamında üç sendikamızın basın açıklamaları oldu.
Türk Kamu-Sen; Bursa’da memura yapılan zammın yeterli olmadığını belirterek Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Hazine Bakanı’na birer mektup yazarak bordrolarını gönderdi. Türk Kamu-Sen Bursa İl Temsilcisi İbrahim Bulut ve sendika şube başkanlarının katıldığı eylem; Nilüfer Beşevler PTT Baş Müdürlüğü’nde yapıldı.
İl Temsilcisi İbrahim Bulut, “Bu durum küresel salgınla birlikte sürdürülemez bir hal almıştır. Memurlarımız ve emeklilerimiz, yoksulluk içinde en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamaz durumdadır.
Toplu sözleşme görüşmeleri de etkisiz sendikalar ve malum konfederasyon yüzünden yaralara çare üretmekten uzak kalmaktadır. 2019 yılında gerçekleştirilen toplu sözleşme görüşmeleri sonucunda kamu görevlileri ile emeklilerin sosyal ve özlük haklarında kayda değer bir kazanım sağlanamadığı gibi 2020 yılı için altışar aylık dönemler halinde yüzde 4’er, 2021 yılı için ise yüzde 3’er oranında zam yapılması karara bağlanmıştı.
Buna bağlı olarak 2020 yılı içerisinde memur ve emekli maaşlarına enflasyon farkı da dahil olmak üzere yüzde 11,56 zam yapılmışken yıllık enflasyon yüzde 14,60 olmuştur. Dolayısıyla geçtiğimiz yıl memur maaşları resmi enflasyon karşısında yüzde 3,04 erimiş bulunmaktadır.
TÜİK’in resmi enflasyonu yıllık yüzde 14,6 oldu ama çeşitli mal ve hizmetler yüzde 28,12; ulaştırma yüzde 21,12; gıda yüzde 20,61; ev eşyası yüzde 18,04; sağlık harcamaları yüzde 16,67 oranında zamlandı. Memur maaşlarına 2020 yılının tamamı için ortalama 463,86 TL zam yapıldı: Buna karşılık aynı dönemde dört kişilik ailenin insanca yaşamak için vazgeçemeyeceği zorunlu harcamaları 965,10 TL yükseldi.
Yani yalnızca geçen yıl memurun alım gücü aylık tam 501,24 TL azaldı. 2021 yılına ilişkin olarak ise memur maaşlarına, yılın her iki yarısı için yüzde 3, toplam kümülatif yüzde 6,1 oranında zam yapılması kararlaştırılmıştır. Buna karşın TCMB enflasyon tahminini yüzde 9,4 olarak güncellemiştir. 2021 yılında enflasyon hedefine ulaşılsa bile memur maaşlarının gerçekleşen enflasyon karşısında yine en az %3,5 eriyeceği daha şimdiden kesinleşmiştir.
Zaten ocak ayında alınan yüzde 3 zam, mart ayı itibarı ile vergi dilimindeki artışa gidecektir. Hal böyle olunca memur ve emeklilerimizin alım gücü yıldan yıla azalmakta, aile bütçesindeki açık her gün biraz daha büyümektedir. Enflasyon farkının alım gücünde bir telafi içermediği aksine geç kalmış bir mahsuplaşma ile memur maaşlarına reel anlamda sıfır zam yapıldığının tescili olduğu unutulmamalıdır. Enflasyonun toplumsal boyuttaki en olumsuz etkileri hiç kuşkusuz dar ve sabit gelirliler üzerinde görülmektedir. Memur ve emeklilerimiz alışveriş yapamaz, en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz hale gelmiştir.
***
Ama her ne hikmetse kamuoyunda sanki memurların bir eli yağda bir eli baldaymış gibi afaki maaş rakamları dolaşmaktadır. Halbuki kamuoyundaki rakamlarla memurlarımızın eline geçen rakamlar arasında dağlar kadar fark vardır. Ülkedeki gelir dağılımında adaletin sağlanması için en önemli araçlardan bir tanesi benimsenen ücret politikalarıdır. Ürünlerin fiyatına fahiş oranlarda zam gelirken maaş artışlarının enflasyonun bile altında kalması, gelir dağılımını bozacak, ekonomik olumsuzlukların yükünü yalnızca çalışan kesime yükleyecek bir etken olacaktır. Bir süredir var olan ekonomik daralmanın yanı sıra COVID-19 salgınının da etkisiyle tüm dünya ekonomileri zor günlerden geçmektedir. Dünyada pek çok devlet bu olumsuzlukları bertaraf etmek için çalışan, çalışmayan toplumun tüm kesimlerine doğrudan gelir desteği sağlamakta, çeşitli sektörlere teşvikler sunmaktadır.
***
Aynı şekilde devletimiz de salgın sürecinin olumsuz ekonomik etkilerini azaltmak için değişik sektörlere yönelik ekonomik destek ve tedbirleri hayata geçirmiştir. Ülkemizde desteğe en çok ihtiyaç duyan kesimlerden birisi de maaşları enflasyonun bile altında kalan kamu görevlileri ve emeklilerdir. Tüm dünya ülkeleri dar ve sabit gelirli kesime yönelik tedbir alırken ülkemizde enflasyon yüzde 14,6 olmuş ama memur maaşına yüzde 3 artış yapılmıştır.
***
Böyle bir uygulama, var olan ekonomik sorunları daha da derinleştirir. Memur ve emeklilere yapılacak destek ekonomiye de can suyu olacak piyasaların canlanmasını sağlayacaktır. Bu çerçevede kamu görevlilerinin ve emeklilerin maaş artışlarının gerçekleşen enflasyon, yoksulluk sınırı ve refah payının temel alındığı bir mantık içinde belirlenmesi lüzumludur. Ortaya çıkan mağduriyetleri gidermek, enflasyona yenik düşen, temel ve vazgeçilmez harcamalar karşısında eriyen maaşlarını telafi etmek ve alım gücünü yükseltmek amacıyla memur ve emeklilere de bir destek paketi açıklanmasını ve kamu görevlilerine ek zam verilmesin talep ediyoruz.
***
Bu talebimizi ve gerekçelerini içeren mektuplarımızı bugün ülkemizin 81 ilinden Cumhurbaşkanımıza ve Sayın Hazine ve Maliye Bakanı’na gönderiyoruz. Hazırladığımız gerçek maaş bordrolarını da mektubumuza ekledik ve kamu çalışanlarımızın içinde bulunduğu zorluğu ortaya koyduk. Yetkililerin memurlarımızı enflasyona ve ekonomik olumsuzluklara ezdirmeyeceğini umuyor; maaşlardaki erimeyi telafi edecek ek bir zamla salgınla mücadelenin kahramanlarının yüzlerini güldürmesini bekliyoruz.” dedi.
Birleşik Kamu İş Bursa İl Temsilcisi Özkan Rona ise; sendikaya bağlı şube başkanlarıyla birlikte 15 Temmuz Demokrasi ve Şehreküstü Meydanı’nda bordro yakma eylemi gerçekleştirdi.
Özkan Rona açıklamasında şunları söyledi:
“İddia diyoruz; çünkü, TÜİK halka gerçekleri açıklamakla yükümlü bir kurum olması gerekirken, verileri ayarlama kurumuna dönüşmüş durumdadır. Markette, manavda, pazarda, 5 TL olan ürünün fiyatı TÜİK verilerinde 1 TL olarak gösterilmiştir.
Markette, pazarda gıda ürünlerinde fiyat artışı son bir yılda %30’ları buldu.
Son bir yılda doğalgaza %34, elektriğe %33 oranında zam geldi.
Açıklanan enflasyon oranı ile yıl boyunca yaşanan zamlar ve harcama oranlarındaki düşüş karşılaştırıldığında, gerçek enflasyonun %14,6’lık orandan daha fazla olduğu hemen herkesin malumu.
Açıklanmış olan oran çalışanların, emeklilerin, asgari ücretlilerin gerçek enflasyonunu yansıtmamakta, bu oran sadece iktidarın istediği oranı yansıtmaktadır. TÜİK verilerini manipüle edenler, ülkede ısrarlı bir şekilde ekonomik kriz yokmuş gibi hissettirenler dahi gerçek enflasyon oranlarının bu olmadığına kendileri de oldukça iyi biliyor.
***
Açlık sınırı son bir yılda %19 artarken, memur maaşlarına ve emekli memur aylıklarına yüzde 7.36, SSK ve BAĞ-KUR emekli aylıklarına da yüzde 8.36 oranında zam geldi. Bu yıl da TÜİK’in çarpıtmaları sayesinde memur ve emekliler, açlık sınırının altında bir zam artışına mahkum edildi. TÜİK, memurun ve emeklinin maaş zammına adeta el koydu.
Faiz lobisi ile mücadele ettiğini iddia edenler ülkeyi en yüksek faiz oranlarında Avrupa 1’incisi, Dünya 10’uncusu yaptılar.
Yoksulluk sınırı altındaki maaşlarla geçinemeyen vatandaşlar, ay sonunu getirebilmek için bankalara borçlandılar. Vatandaşlarımızın bankalara olan borcu 834 milyar TL’yi aşmış durumda.
İktidar böylesi bir ortamda emekçilere sefaleti ve açlığı layık görmüş, krizin faturasını bir kez daha emekçilerin sırtına yüklemiştir.
***
İktidar, devlet kurumlarının her birinden 4 maaş alan bürokratlara para bulurken, yurt dışındaki faiz lobilerine milyarlarca dolar faiz ödemeye devam ederken, bir avuç müteahhide para bulurken,
memurun ve emeklinin yüzde 7,36 zamma muhtaç edilmesini emekçiler olarak kabul etmiyoruz.
Enflasyonun %14,6 olduğu, asgari ücrete %21,6 oranında zam yapıldığı bir ortamda kamu emekçilerinin maaşları %3+4,37 oranı ile sefalet koşullarına mahkum edilmesi en hafif tabirle vicdansızlık ve adaletsizliktir.
***
Açlık sınırının 3.146 lira yoksulluk sınırının 11.186 TL’yi aştığı bugünün koşullarında hiç kimsenin kamu emekçilerinin maaş artışlarında TÜİK vasıtası ile açıklanan sahte enflasyon rakamlarını reva görmeye hakkı yoktur.
2019 Ağustos’unda Hükümet ile Memur-Sen, kapalı kapılar ardında danışıklı satış sözleşmesi imzaladı. Kamu emekçilerini sefalet ücretine mahkum etikleri yüzdelik dilimleri de Hakem Kuruluna ilan ettirmişlerdi.
Pandemi ile artan hayat pahalılığını görmezden gelenler geçtiğimiz “toplu sözleşmede” Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararı ile 2021 yılı için %3+3 oranında maaş artışına mahkûm etmişlerdir. Her dönem enflasyon farkı aldatmacasıyla memur ve emekliler oyalanmaktadır. Memur maaşları erimekte, alım gücü düşmektedir. Memur maaşlarına yalnızca enflasyon kadar zam yapılmakta bu zam da altı ay geriden gelmektedir.
***
TÜİK, sepet oyunlarıyla enflasyonu eksik hesaplayarak, kötü ekonomi yönetiminin yol açtığı yüksek enflasyonu gizleyerek bütün faturayı emekçilere ödetmektedir. Halkın; çarşıda, pazarda karşı karşıya kaldığı gerçek enflasyon, halkın enflasyonu verilerine göre yüzde 29,9’dur.
Milyonlarca kamu emekçisi, emeklisi ve ailelerini sevindirecek ve her dönem yaşadığımız kayıpların giderilmesini sağlayacak koşullar şunlardır:
– AKP iktidarı ve TÜİK, enflasyonu gizleyen anlayışını ve sahte verilerle açıklanan oranları terk etmelidir.
– Kamu çalışanlarımızın kayıpları telafi edilmeli, toplu sözleşme masası yeniden kurulmalı ve memurlarımıza ek zam verilmelidir.
– Kamu emekçilerinin sadece satın alma gücünün korunabilmesi için maaşlarına en az yüzde 30 oranında zam yapılmalıdır.
– Enflasyon farkı ile birlikte memurun zammı %7,37 olarak ilan edildiği anlayış terk edilmeli, memurun aldığı %3 oranlı sefalet aldatmacasında vazgeçilmelidir.
– Emekçilerin; temel ekonomik sorunları arasında yer alan işsizlik, enflasyon, hayat pahalılığı, yoksulluk, yüksek borçluluk gibi sorunlara kalıcı çözümler için kamucu politikalara dönülmelidir.
– Asgari ücret vergi dışı bırakılmalıdır.
– Vergi dilimleri 15’ten yüzde 10 düşürülmelidir ve sabit tutulmalıdır.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak; sözde toplu sözleşme zammı ile enflasyon karşısında korkunç bir ezilme yaşayan tüm kamu emekçilerini insanca yaşamaya yetecek ücret talebine sahip çıkmak için meydanlara çağırıyoruz.” ifadelerini kullandı.
Tüm Emekliler Sendikası Bursa Şubesi de yaptığı basın açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
”Bilindiği gibi son olarak “2021 yılının ilk 6 ayında geçerli olacak Emekli Maaş zamları;
– SSK ve BAĞ-KUR’lar için %8.36,
– EMEKLİ SANDIĞI emeklilerine ise %7.36 olarak
belirlendi.
(Memur ve emeklilerine son toplu sözleşmede belirlenen yüzdelik zam miktarıyla, enflasyon oran farkı oluşuyorsa ayrıca ödeniyor.)
Bilindiği ve görüleceği üzere, emekli, dul ve yetim maaşları geçmiş yıllardan bu güne mevcut AKP iktidarınca uygulaması sürdürülen ve her geçmiş son altı aylık dönemleri kapsayan TÜİK tarafından açıklanan sözde enflasyon oranları esas alınarak otomatikman uygulanmaktadır.
Öncelikle bu uygulamaya dair önemle ve ısrarla belirtmeliyim ki, her 6 ayda bir gerçekçi olmayan bu sözde “ENFLASYON” orantılı yüzdelik emekli maaş artış uygulamasına son verilmeli ve Emekli Sendikası’yla masada “TOPLU SÖZLEŞME MÜZAKERESİYLE” belirlenecek SEYYANEN MAAŞ ZAMMI uygulamasına ve ülke kalkınmasından emeklilere de pay verilme uygulamasına geçilmelidir.
Bir diğer ısrarlı ve önemli talebimiz ise acilen en düşük emekli maaşlarının taban aylığı öncelikle mevcut asgari ücret rakamına çekilmesi esas alınmalı ve emekli maaş bağlama statüsünde %30’lara kadar düşürülen oran uygulamasına derhal son verilmelidir.
Böylesi uygulama ve oranlarla ortaya çıkan eşitsiz ve adaletsiz uygulamalar yüzünden haksız ve gerçekçi olmayan farklı maaş uygulamalarının yeniden düzenlemesi kaçınılmaz olup, derhal İNTİBAK düzenlenmesine gidilmeli, ayrıca emeklilerimize nefes alabilmelerini kolaylaştırmak için yılda 4 maaş tutarında ikramiye ödenmelidir.
Şu an ülkemiz işsizlerinden sonra gelen en mağdur ve en yoksul kesimlerin başında sayıları 13 milyonu aşan emekliler oluşturmaktadır.
Son uygulanan emekli % 8.36 maaş zammı ve 2021 yılı için yeniden belirlenmiş 2.825.90 TL asgari ücret karşısında, SSK – BAĞKUR – EMEKLİ SANDIĞI ve DUL, YETİM maaşı alan toplam sayıları onüç milyonu aşkın emeklilerimizin ortalama olarak emekli maaşları 2.384 TL civarında kalmış olup, şu an asgari ücretin yaklaşık 442.00 TL gerisinde kalmıştır.
Diğer bir anlatımla emeklilerimizin yaklaşık % 80’i asgari ücret ve de açlık sınırı altında, hemen hemen tamamına yakını ise yoksulluk sınırı altında aldıkları maaşlarıyla adeta yaşama tutunma mücadelesi veriyor.
Yine hatırlanacağı gibi, iktidarca en düşük emekli maaşın 1500 TL yükseltilmesi içinde bulunan yaklaşık sayıları 2 milyon civarındaki emeklilerimiz ise yapılan bu yüzdelik zamlardan yararlandırılmayıp, aynı şekilde 1500 TL maaş almaya devam etmektedirler.
Bir diğer yandan yaşanan salgın koşullarında yine maddi ve manevi en mağdur ve çaresizlikle baş başa bırakılan emeklilerimiz ve dışarıya çıkmalarına yasak konulan özellikle 65 yaş üstü emekli vatandaşlarımız olmuştur.
Aldıkları üç kuruş maaşlarını fiziki durumları gereği sık sık hastalanmaları ve de salgından korunma adına beslenme, barınma, ilaç ve tedaviye dair harcamalarla tam bir sefaleti yaşamaktadırlar.
Bu kitlenen sağlıklarını kısmen de olsa korunması amacıyla, iktidarca acilen gerekli müdahaleler ve hayati kararlar yürürlüğe sokularak, sağlık hizmetleri tamamen kamusal ve ücretsiz ulaşılabilir ve de nitelikli olmalı, ayrıca hastanelerde özellikle yaşlı emekli bireylerin rahatlıkla muayene ve tedavilerinin yapılabilmesi için özel “GERİATRİ” servislerinin hizmete açılması sağlanmalıdır.
Emekli ve yaşlılardan “Muayene, ilaç, tedavi ve katkı payları alınmamalıdır.”
Şu an ülke halkının yüzde 99’u her gün daha da ağırlaşan yoksulluk ve işsizlik gerçeği ile karşı karşıyadır.
Elbette daha birçok onlarca olumsuz gerçeklerden söz edebiliriz.
Sonuç olarak; iktidar eliyle yaratılan ve sürdürülen bu yıkım politikaları biz emeklileri ve emekçileri açlığa ve yoksulluğa mahkum eden bir yaşamı ve de bizlerin bu ülkede ikinci sınıf vatandaş konumuna getirdiği ve değersizleştirildiğimizi ortaya koymaktadır.
Emekliyiz, insanız ve insanca yaşanacak bir gelirimiz, insanca yaşanacak bir hayatımız olsun istiyoruz… Mutfakta yangının olduğu, artık markete gidemez, çarşıya çıkamaz olduğumuz bir dönemden geçiyoruz.
Bu vesileyle emeklilerin ve emekçilerin sırtından saltanatlarını sürdürenlere sesleniyoruz; Bilin ki biz emekliler %8’lik gibi böylesi adaletsiz maaş artışlarını asla kabul etmiyoruz… Bilin ki açlığa mahkûm etmeye çalıştığınız 13 milyonu aşkın emekliler olarak asla sefalete teslim olmamanın mücadelesini veriyor ve çok daha etkili örgütlülüğümüzle sürdürmeye kararlıyız.
Biz emekliler çalışma yaşamından kağıt üzerinde emekli olanlarız, ancak haklarımızın korunması ve geliştirilmesi, torunlarımıza yaşanabilir bir ülke bırakma mücadelesinden emekli olunmayacağının bilincinde olarak sizleri de, hayatı da sorgulamaya devam edeceğiz…
Bu bildirileri yayınlayan sendikalarımızın, siyasi düşünceleri veya dünyaya bakış açıları farklı olabilir… Fakat yaptıkları bildirilerin amacı aynı; yaşam koşullarının her kesim için adil ve yaşanılabilir hale getirilmesi… İnanıyor ve umut ediyoruz ki; bu sesler mutlaka duyulacaktır ve ülkemin güzel insanları hak ettiği refaha kavuşacaktır… Bizler artık geçim derdi değil, ülkemizin dünyada “en mutlu ülkeler “listesinin üst sıralarında olma gurur ve sevincini yaşamak istiyoruz… Çünkü bunu hak ediyoruz…”
Güzel Ülkenin en büyük sorun ekonomi ve rant… Emeklerine sağlık…
Maalesef 😢
Evet maalesef 😞