Bursa’da tekstilin geleceği…
16.yüzyılda başlayıp, 21. yüzyılda da tekstil sektörüne adını altın harflerle yazdıran Bursa, iki binli yılların sonunda başlayan krizden nasıl etkilendi? Bursa’da tekstilin önümüzdeki on yıl içindeki perspektifi ne olmalı?
Tarihi açıdan baktığımızda Türkiye’de tekstilin merkezi Bursa’dır. Yün, pamuk ve ipek dokumacılığı 1437 yılında Üç Kuzular Tekkesi’nin Harem kısmında başlamıştır. Tekkeyi kuranların Buhara kökenli oluşu ilginçtir. Belki orada öğrenmişlerdi bu işi. Sonrasında Bursa ipekböceği yetiştiriciliğinin, ipekli kumaş ve boyamanın merkezi oldu.16. yüzyılda Avrupa modasını Bursa belirliyordu. O dönemde Bursa’da yüzlerce Avrupalı ve Acem tüccar vardı. Büyük tarihçimiz Halil İnalcık, ‘Rus çarlarının kaftanlarının kumaşları Bursa’dan giderdi’ diye yazıyor. Sonraki yüzyıllarda zayıflayan Bursa ipekli kumaş sanayi 19. asırda Fransızların makineleşmeyi getirmesiyle kabuk değiştirdi ve tekrar canlandı. Sektör yabancıların ve gayrimüslimlerin kontrolüne girdi.
KARA TEZGÂHLAR, BİNLERCE DOKUMACI
Cumhuriyet döneminde Bursa, önemini kaybetmedi. İpeğin yanına yün ve pamuk da eklendi. Genç cumhuriyet, Bursa’ya İPEKİŞ, MERİNOS, SUNİ İPEK (Gemlik) fabrikalarını kazandırdı. Ellili yıllarda Bursa havluculuğu da gelişti. Tüm Türkiye’nin aradığı bir marka oldu. Bursa bu alandaki rakipsizliğini seksenli yıllara kadar sürdürdü. 50’li yıllardan itibaren Bursa’da imal edilen kara tezgâhlar, binlerce insanın dokumacı olmasını sağladı. 1970’den itibaren verilen teşviklerle makineleşme hızla arttı. Büyük fabrikalar kuruldu. Mevcut firmalar büyüdü. Bursa, 70’li yıllardan sonra floş ve polyester kumaş dokumanın merkezi haline geldi. Arka arkaya polyester ve naylon iplik üreten ve dokuyan fabrikalar kuruldu. Pamuk ipliği ve pamuklu dokumaya verilen teşviklerle Denizli ve Kayseri bölgelerinde tekstil büyük gelişim gösterdi. Seksen öncesi Bursa’da emprime (baskı) fabrikaları klasik masa baskısı, haspel ve jiggerde boyama gibi eski ve verimsiz metotlar uygularken,1980 yılından sonra büyük ölçekli baskı ve boya yapan, kumaş terbiye eden makineler yurtdışından getirtilerek çalıştırılmaya başlandı. Bu dönemin yıldızı, modern makine parkı kuran Yıldız Tekstil’di. En modern makineler, rotasyon baskılar, ramlar hızla Bursa’ya geldi.
MAKİNE MÜHENDİSLERİ ODASI DEVRE DIŞI BIRAKILDI
1984’ten sonra Özal döneminde verilen teşviklerle “çevreyi kirlettiği için” Avrupa’da kapatılan ne kadar tekstil fabrikası varsa, işe yaramaz diye hurdaya atılan tüm makineler ikinci, üçüncü el demeden Türkiye’ye taşındı.1993’ten sonra da dağılan Sovyet cumhuriyetlerindeki makineler Türkiye’ye getirildi. Beş yaş sınırı, gümrükçülerin göz yumması/yumdurulması ve ithal edilen bu makineleri kontrol için görevlendirilen Makine Mühendisleri Odası’nın devre dışı bırakılmasıyla aşıldı.
TEKSTİLE GETİRİLEN TEŞVİKLER
Tekstile getirilen teşviklerden en fazla yararlanan bölge Trakya oldu. Edirne‘deki Mensucat Santral dışında tekstil fabrikası yokken birkaç yılda yüzlerce boyahane kuruldu. Trakya’nın arkasından Denizli yöresi bu teşvikleri değerlendirerek kurulan üç organize sanayi bölgesini dokuma, boya, baskı fabrikalarıyla doldurdu. Ege’de İzmir ve Uşak illerine tekstil yatırımları yapıldı. Bu yıllarda Türkiye’nin Bursa dışındaki en önemli tekstil merkezi Adana gerilerken, dev tekstil kombinaları kapanırken Gaziantep, Kahramanmaraş, Adıyaman ve Malatya hızlı bir gelişme gösterdi. Bursa da bu teşviklerden payını aldı. Bursalı sanayiciler daha çok yeni makineler aldılar. Mevcut organize sanayi bölgesi yatırımcılara yetmedi, yeni açılan İnegöl Organize Sanayi Bölgesi de doldu. Organize sanayi bölgelerinde yer bulamayan tekstilciler şimdi Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi’nin bulunduğu yerde, Kestel ve Gürsu girişinde, Barakfaki ovasında art arda “kaçak” yani ruhsatsız boyahaneler kurdular. Bir dönem Avrupa’dan gelen baskılı kumaş siparişleri, Bursalı tekstilcilere değil ama Avrupalı baskı makinesi üreticilerine iyi para kazandırdı. Her sanayici, ‘yılda kaç gün çalıştırırız’ diye düşünmeden makine parklarına birer ikişer baskı makinesi eklediler. Sonraki yıllarda bu makineler neredeyse hurda fiyatına satıldı. Makinelerle birlikte şablon/kalıp çekme makineleri, binlerce şablon da satıldı.
Bursa’da gelişmiş bir makine imalat alt yapısı mevcuttu. Daha ellili yılların sonunda kara tezgâh denilen dokuma makinelerini yapmaya başlamışlardı. Yurt dışından gelen makineleri inceleyen Bursalı ustalar çoğu manuel çalışan bu boyama makinelerini imal edip önce Bursalı sanayicilere, sonra tüm Türkiye’ye satmaya başladılar.
DÜNYA’NIN 2. BÜYÜK ÇORAP ÜRETİCİSİYİZ
Bizden sonra tekstil sektörüne giren Güney Kore ve Tayvan, makine üreticilerini desteklemeyi devlet politikası haline getirip dünyanın dört bir yanına makine satar hale geldiler. Bu destekleme onlara elektronikte de sıçrama yapma imkânı sağladı. Bizde serbest piyasa ekonomisi uygulandı ve her şey ithal edildi. Makine üretimi aksine kösteklendi. Ülkemiz ithal makine ve elektronik eşya çöplüğüne döndü. Ülkemiz klasik makine türlerinin ithalatçısı olmaya devam etti. Ama bu sürecin sonunda dünyanın dev tekstil üreticilerinden biri olduk.
TEKSTİLDE;
— Avrupa’nın en büyük hazır giyim ve ev tekstili üreticisiyiz.
— Tekstil ve hazır giyimde Dünyada 4. Avrupa’da birinciyiz.
— Dünya’nın 4. büyük open-end iplik üreticisiyiz.
— Avrupa’nın en büyük hazır giyim ve ev tekstili üreticisiyiz.
— Dünya’nın 5.büyük ring iplik üreticisiyiz.
— Dünya’nın 2. büyük çorap üreticisiyiz
— Dünya’nın 7.büyük pamuk üreticisiydik.( Daha önce beşinciydik, ama üretimin teşvik edilmemesi yüzünden GAP’ın devreye girmesine rağmen hızla geriliyoruz)
— Avrupa’nın ikinci, Dünya’nın 8. sentetik elyaf ve iplik üreticisiyiz.
— AB’nin tekstilde birinci, konfeksiyondaysa 2. büyük tedarikçisiyiz.
— Dünya denim pazarı’nın % 8’i elimizde.
— Avrupa’daki pamuklu şoset çorap pazarının % 33’ü elimizde.
— Dünya’nın en büyük halı üreticilerindeniz. Dünya’nın en büyük 2. halı üretim fabrikası Gaziantep’tedir.
— Deride AB’nin ikinci büyük işleme ve üretim kapasitesine sahibiz.
TEKSTİLCİLERİN İHRACAT PAYI AZALDI
Bursa’nın zenginliği tekstilden geliyordu. Bursa’dan yapılan ihracatta tekstil ve konfeksiyon iki binli yılların ortalarına kadar birinciliği kaptırmadı. Günümüzde de bazı aylar otomotiv sektörünü geride bırakıyor. Tekstil sektöründe iki binli yılların sonunda başlayan kriz, Bursa’ya çok zarar verdi. Bursa’da binlerce işçi çalıştıran onlarca firma kapandı.
Bursa’da tekstil sektörünün zayıflaması şehrin zenginleşmesini durdurdu, şehrin sahibi olan tekstilciler ve Bursa sermayesi, yabancı sermaye kontrolündeki otomobil sanayiinin gerisinde kaldı. Firmalarımız ilk yüz firma listesinden çıktılar. Tekstilcilerimizin ihracat içindeki payı azaldı.
Bunun yansımasını bugün de görmekteyiz. Okullar, hastaneler, hatta üniversite kampüsü yapan tekstilcilerimiz kalmadı desek yeridir. Tekstilden para kazanan Bursalı sanayiciler, ulusal medyayla yarışabilecek gazeteler ve televizyonlar kurdular. Hava yolu şirketleri kurdular. Tekstilciler turizm sektörüne girip otel zincirleri oluşturdular. Tekstil sanayicilerinin yapısı da değişti. Köklü sanayiciler sektörden çekildiler. Bir zamanlar tekstil firmalarımızın takımları vardı dersek Bursa’nın kaybı daha da belirlenir. Merinos Fabrikası’nın futbol takımı vardı. Sönmez grubunun voleybol ve futbol takımları yıllarca ayakta kaldı. TOFAŞ’ta İtalyanların etkisi artınca, güreş ve basketboldan çekildiler. Tekstil birinci sektör olmayı geride bırakıp, tekstilden kente giren para azalınca Bursa’da kültürel anlamda da bir daralma oldu.
AR-GE VE ÜR-GE’YE KAYNAK AYIRMADILAR
Oysa Bursa’daki tekstil sektörü şu an teşvik edilen kümeleşmeyi kendiliğinden yapmıştı. Bir yanda polyester iplik üreten fabrikalar, her türlü elyafı dokuyan dokuma fabrikaları, boyahaneler, baskı fabrikaları, yüzlerce konfeksiyon fabrikası ve atölyeleri ayrıca bunlara destek veren kimyasal üretim firmaları, ihtiyaç duydukları makineleri üreten makine üreticileri. Bu tür kümeleşmeye tekstil devi diğer ülkelerde bile zor rastlanır. Bütün bunlara rağmen Bursa tekstili maalesef fasoncu olmaktan kurtulamadı. Planlı ekonomilerle yönetilen Çin ve Hindistan’ın bu alana yoğun yatırım yapması, fason konfeksiyonculuğun Vietnam, Kamboçya, Malezya, Kuzey Afrika ülkelerine kayması Bursa’yı olumsuz etkiledi.
Basit mallar üretip, uzun süre çok karlı satan firmalar gelişmelerden uzak durdular. Birinci kuşak, fabrikalarını mühendislerle doldururken, ikinci kuşak ve tekstile sonradan giren yatırımcılar, ‘’bilgili insan’’ kaprisi çekeceklerine her şeyi kaldıracak ustalarla çalışmayı tercih ettiler. AR-GE ve ÜR-GE’ye kaynak ayırmadılar. Designer ve modacılarla çalışıp kreasyonlar üretmediler. Bursa tekstilinin en büyük problemi bilgiye, araştırmaya sırt çevirmesidir. Makine parçası üreten tüm fabrika ve atölyelerde, 10 -15 işçi çalıştıran yerlerde makine ve elektrik mühendisi bulunurken, büyük ve orta büyüklükteki bazı tekstil firmalarında bir mühendis bile yoktur.
Günümüzde tekstilin, Bursa tekstilinin durumu şöyle:
Sanayici mutsuz, çalışan işsizdir. Firmalar batmakta ama neden battığını bilmemektedir, piyasa da karlı iş yok deyip geçmektedir. ‘Bursa’da tekstilin önümüzdeki on yıl içindeki perspektifi ne olmalıdır’ derseniz şunları söyleyebiliriz;
1) Bursa kümeleşmesini tamamlamış bir tekstil bölgesidir. Yerel makine imalatçılarının bulunması ayrı bir şanstır.
2) Hükümetin yayınladığı teşvik programında Bursa için teknik tekstiller için teşvik verilmiştir. Bursa’dan fabrika söküp başka bölgeye taşımak mümkün değildir, Ayrıca akıllıca değildir. Gücü olan firmalar, Uşak ve Kütahya’ya konfeksiyon bölümlerini taşıdılar. Umarım Mısır’a giden firmaların kaderi, zamanında Avrupa pazarına yakın; enerji ve işçilik ucuz diye Balkanlara gidenler hayal kırıklığına uğrayıp dönen firmalara benzemez. Ucuz işçilik, ucuz enerjiden gelen kar, “verimsiz işçiler’’le ziyana dönüşür.
3) Bursa da AR-GE, ÜR-GE faaliyetinde bulunan firma sayısı sınırlıdır, kreasyon yapan akıllı tekstil üreten firmalar gibi birkaç firmayla sınırlıdır.
4) Bursa’da non-woven, teknik tekstilleri konusunda çalışmalar sınırlıdır. Bu konu yatırıma açıktır ama Bursalı tekstil sanayicisinin yatırım yapacak gücü kalmamıştır.
5) Süren krizlerde en büyük yarayı konfeksiyon fabrikaları ve atölyeleri almıştır. Yüzlerce atölye artan enerji ve işçilik maliyetleri yüzünden kapanmıştır. İhraç pazarlarının daralması son darbeyi indirmiştir. Ancak sektör “Bebe Konfeksiyonu”na yönelerek krizden çıkmış, Vişne Caddesi Türkiye’nin bebek ve çocuk konfeksiyonu merkezi olmuştur.
6) Türk sanayisine ve özel olarak tekstil sektörüne yapılması gereken teşvik, enerji fiyatlarının ‘’dünya fiyatları’’ seviyesine çekilmesidir. Sanayici dünyanın en pahalı enerjisine mahkûm olmaktan kurtarılmalıdır. TEDAŞ ve BOTAŞ sanayicilere yardımcısı olmalıdır.
7) Uludağ İhracatçı Birlikleri’nce düzenlenen uluslararası Ar-Ge pazarında yer alan projeler hayata geçirilmeli, araştırmacılar fonlarla desteklenmelidir. Uludağ Üniversitesi’nin Tekstil Mühendisliği, fakülteye dönüştürülmelidir. Tekstil Mühendisliği bölümüne örme-dokuma-boya-terbiye-konfeksiyon bölümlerinden oluşan küçük bir fabrika kurulmalıdır.
8) Bursa Uludağ Üniversitesi, Bursa Teknik Üniversitesi, ULUTEK teknik tekstiller, geo tekstiller konusunda öncülük etmeli, sanayicilerle işbirliği yapmalıdır.
9) Uzun yıllardır sektördeki işletmelerde çalışan mühendislerin tecrübelerinden yararlanılmalıdır. İşletmecilerin yaptıkları inovasyonların patentlerini almaları teşvik edilmelidir.