Bursa’dan ‘zeytinlik alanların talanına’ akademik tepki
Bursa’da akademik odalar ile bazı çevre platformları, zeytinlik alanlarında madencilik faaliyetinin yapılabilmesi için taşınması ya da ağaçların kesilmesine yönelik karşı görüşlerini yaptıkları basın açıklamasıyla dile getirdi.
BURSA (İGFA) – Bursa Akademik Odalar Birliği’nde ortak basın açıklaması yapan 30 sivil toplum temsilcisi, 2002 yılından bu yana sürekli gündeme gelen mevzuat değişikliklerinin doğayı ve tarımı korumaya duyarlı kesimlerin toplumsal ve hukuk mücadelesi ile defalarca yargı tarafından durulduğuna dikkati çekildi.
“YASALAR ANAYASAYA, YÖNETMELİKLER YASALARA AYKIRI OLAMAZ”
1 Mart 2022 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan değişikliğin zeytinliklerin ölüm fermanı olduğunun altı çizilen açıklamada, “Anayasal Hukuk Devletinde “Normlar Hiyerarşisi’ne göre; Yasalar Anayasaya, Yönetmelikler ise Yasalara aykırı düzenlenemez. 1939 tarihli Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun; zeytinliklerin korunmasını ve geliştirilmesini düzenlemektedir. Zeytinlik alanların daraltılamayacağını belirten Yasaya göre; zeytinliklerin 3 kilometre yakınında zeytin işleme tesisi dışında toz çıkaran hiçbir tesise izin verilemez” denildi.
Açıklamada, 2017 tarihli Maden Yönetmeliği’nin zaten gerekli istisnaları madencilik lehine vermişken, 1 Mart 2022 tarihli yönetmelik değişikliği ile Marmara, Ege, Akdeniz Bölgeleri ve ülkemizin her yerindeki zeytinliklerin talanına, normlar hiyerarşisine aykırı bir şekilde yeni bir yasal kılıf hazırlandığı iddia edildi.
“YASAL HAKLARIMIZI ARAYACAĞIZ”
Değişiklikte yer alan ‘kamu yararı’ kavramı geçmişteki olumsuz uygulamalar ortada iken, zeytinliklerin geleceği adına ciddi bir tehlikedir ve kabul edilemez olduğunun vurgusunun yapıldığı ortak açıklamada, “Faaliyetlerin bitiminde sahayı rehabilite ederek eski hale getirme taahhüdü, geçmiş uygulamalar dikkate alındığında işlevsizdir ve kabul edilemez. Asırlık zeytinliklerin belli şirketlerin kârı için taşınmaya çalışılması ya da şekilsel yeni zeytinlik dikilmesi taahhüdünün bilimsel hiçbir açıklaması yoktur ve kabul edilemez. O nedenle imzası bulunan kurum ve kuruluşlar olarak; bir yandan ülke düzeyinde toplumsal mücadelemizi sürdürürken, diğer yandan eş zamanlı olarak yönetmeliğe karşı her türlü yasal yoldan haklarımızı arayacağız. Yönetmelik değişikliği ile verilecek yeni izinler için de hukuki süreci işleteceğiz” görüşlerine yer verdiler.