Bursa’nın Edison’u Kamil Tolon…
Edison’u bilmeyeniniz yoktur sanırım. Başta elektrik ampulünü ve gramafon olmak üzere bine yakın buluşu olan büyük bilim adamı. Değil yüksek öğrenim; yoksulluktan orta öğrenim bile yapamamış bir insan. Çocuk yaşta çalışmaya başlamış; güçlükle geçimini sağlamış ve biraz para kazanınca kendine büyük bir laboratuar kurmuş, araştırmalarına devam etmiş. Kazandığı paraları değerlendirmiş ve bugünün devi General Elektrik Firmasını kurmuştur. Hakkında kitaplar yazılmış, hakkında filmler çevrilmiştir.
***
Batıyı, Batı yapan değerlerin başında geçmişiyle, tarihiyle barışık olması gelir. Kahramanlar ve bilim adamları anılır ve caddelere, sokaklara, okullara isimleri verilir. Yaşadıkları yerler, yemek yiyip, kahve içtikleri yerler, “Müze” yapılır. Gelen turistler buraya yönlendirilir. Adlarına “Enstitü”ler kurulur, araştırmalar yaptırılır, kitaplar yazdırılır. Hayatlarını ve yaptıklarını anlatan sayısız film çekilir ve bizim gibi ülkelerde seyrettirilir.
Tarihteki kahramanlarımızın adlarını iyi kötü biliyoruz. Okullara, caddelere ve hatta köprülere ve viyadüklere isimlerini veriyoruz. (viyadüklere neden verildiğini hala anlamadım.) Oysa sayısız tarihçimiz, mimarımız, bestekârımız, minyatürcümüz, tıp bilginlerimiz var. Bunların isimleri başta okullarımıza, yerleşim birimlerimize, meydanlara verilebilir. Bu şekilde bilim, müzik ve edebiyat tarihimizi öğrenebiliriz. Üniversitelerde bu alanlarda yeni bölümler ve kürsüler açılmalıdır.
Cumhuriyetimizin ilk yıllarında, 1923-1946 yıllarında Anadolu’da çeşitli şehirlerinde fabrikalar kuruldu. Sanayinin Anadolu’ya yayılmasına çalışıldı. Her zorluğa rağmen yılda 200 km. demiryolu yapılarak Anadolu ekonomik olarak birleştirildi. Modern okullar ve üniversiteler kuruldu. Osmanlı Devleti’nin aksine yüzlerce öğrenci fen bilimleri tahsili için yönlendirildi.
Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında temeli atılan milli şirketler ve milli bankalar politikası İttihat ve Terakki Cemiyeti döneminde sürmüş Cumhuriyet Türkiyesi’nde geliştirerek devam etmiştir.
1923-1946 yılları arasında yukarıda sözü ettiğimiz; tarihsel şartların doğurduğu aydınlarımızın bugün bile söylediği, “biz adam olmayız” söyleminde dile getirilen aşağılık duygusuna karşı bugün aynı zihniyetteki aydınların alay ettiği;
“Bir Türk Dünyaya Bedeldir,
Türk Öğün, Çalış, Güven,
Ne Mutlu Türküm Diyene” sloganları kullanıldı.
Bu durum 1946’dan sonra değişti; her şeyi dışarıdan alan, batıya hayran zihniyet adım adım yerleştirildi. Bu zihniyet önce ekonomiye yansıdı; demiryolu yapımından vazgeçildi. Dışarıya uçak satan devletin Kayseri’deki uçak fabrikası kapatıldı ve neredeyse 1970’lere kadar kullanılan F-27 uçaklarının muadilini yapan Nuri Demirağ’ın uçak fabrikası kapandı. Ülkenin makine üreten fabrikaları sustu. MKE ve tersaneler bakım yapan merkeze dönüştü.
1950-1960 arasındaki bölgelerarası ulaşımın gelişmesi üreticinin pazara daha rahat ulaşmasını, tüketicinin de ABD ve Avrupa’dan gelen ithal ürünlere ulaşmasını sağladı. Ticaret hep alım yönünde olduğu için dış ticaret açığımız kronik bir hal aldı. İthal malların bulunmadığı, döviz yokluğundan getirilemediği dönemlerde yerli Edisonlar ortaya çıkıp devlet desteği olmadan makine yapmaya başladılar. Ama bunların çok azı devamlı olabildi. Ellili yıllarda Bursa’da otobüs–motor- hariç yapılmaktaydı. Bu sektörde hala birkaç fabrikamız üretimi sürdürmekte.
Bu yıllarda Bursa’da kara tezgâh imalatı da başlamıştı. Bursa’dan bir Edison çıktı, Kamil Tolon (İstanbul,1913-Bursa, 1978). Tolon 1937 yılında makine imalatına başladı ve sırasıyla:
- Dokuma Tezgâhları-1945
- Biçer Döver-1948
- Santrifüjlü Su Pompası-1949
- Çamaşır Makinesi-1950
- Bulaşık Makinesi-1950
- Elektrik Motoru-1952
yapmıştır.
Demokrat Parti ve devamı Adalet Partisi çevresinden olan ve il başkanlığı da yapan, kısaca siyasi iktidarlara ve devlete yakın olan, başbakanla rahatça görüşebilen; onu evinde ağırlayan bu sanayiciye ne destek gelmiştir dersiniz?
Hiççç!
Cevabını alırsınız.
Evinde Başbakan Adnan Menderes’i evinde ağırlayan Tolon’a maalesef Sabancı ailesine verilen destek verilmedi. Çünkü o dönemlerde kimsenin aklında Türkiye’nin makine üreten bir ülke olması yoktu. Tolon, 1969 yılında firmasını İzmir’e nakletti.
***
Bursa’nın makine üreticisi olmasında rahmetli Ecevit’in çıkardığı bir kararnamenin önemi çok büyüktür. 1978’de iktidara gelen rahmetli Ecevit bir kararname çıkardı; “Ancak Türkiye’de yapılamayan makineler ithal edilebilir” denildi. Şu an dünyanın 100’den fazla ülkesine makine satan ülke olmamızın temelinde bu var.
Bursa hızla marangoz makineleri, matkap ve pres üretim merkezi oldu. 12 Eylül döneminde “Eğitimde reform” yapılana kadar sanat okulları ilkokuldan sonra başlıyordu. 6 yıllık sanat okulunu bitiren yerli Edisonlarımız birçok buluşa imza attılar. Makine fabrikaları kurdular. Sadece Tophane Endüstri Meslek Lisesi’nden (eskiden sanat okulu denirdi) yetişen sanayicilerimizin birkaçının ismini vereyim:
M. Kemal Coşkunöz, Fahrettin Gülener, Ali Duman, Talat Diniz, Vehbi Varlık, Süleyman Beltan…
Bu yüzden YÖK reformuyla, sanat okullarına kontenjanının üçte ikisini ayıran DMMA’lar kapatıldı. Buralardan mühendis ve sanayicilerin çıkması önlendi.
Bursa’nın sanayi kentine dönüşme süreci bu değerli insanların kurduğu firmaları hızla büyüttü. Kendi ustalarımız (çoğu ortaokul mezunu) boya makineleri, terbiye makineleri yapıp Japonya’ya bile satmaya başladılar.
***
Bursa’nın yetiştirdiği ve 1963-1965 yılları arasında BTSO başkanlığı da yapmış olan Kamil Tolon’dan geriye kalan, çatısında bir uçak kuyruğu taşıyan, projesini kendi çizdiği sivil mimari örneği evi ve fabrika binası bugün yıkıldı. 04701/2017 tarihinde yerli Edison’dan kalan son iz yok edildi. Oysa adı mühendislik fakültesine verilebilirdi. Bursa’ya deveci armudunu getiren Lüftü Deveci’nin adını da Ziraat Fakültesi’ne verebilirdik.
Oysa Kamil Tolon’un fabrikasını yıkmayıp, Bursa sanayisinin gelişimini anlatan ve Bursalı Edisonlara ayrılan bir müze yapabilirdik.
Bu kültür düşmanlığımız daha ne kadar sürecek?