Bursa’nın Susuz Köyü; Yukarı Marmaracık

10.08.2020
A+
A-

Selam tüm okuyuculara ve hayatı salt kendisinden ibaret görmeyen duyarlı yüce gönüllere…

***

Bursa; havasıyla, suyuyla, doğasıyla yaşadığımız cennet şehir… Değer verdiğimiz sürece alabildiğine tüm güzellikleri sunmaya hazır bereketli ve cömert şehrimiz…

Hafta içi gazeteci Erdal abimiz beni aradı. Arada gündemle alakalı sohbetlerimiz olur. Geçen hafta gazetesinde haber yaptığı ve birçoğumuzun hala haberdar olmadığı Bursa’daki susuz köy “Yukarı Marmaracık” köyüyle alakalı konuştuk. Ayrıntıları anlatınca kanım dondu. Hal böyle olunca bu köyü ben de gidip görmek istedim.

Olaya başından beri vakıf olan ve çabalayan Yıldırım Belediye Meclis Üyesi Cemil Ocak ve Bursa’da hayvanlar için yaptıkları güzel çalışmalarla tanıdığımız BUHAYDER yöneticileriyle beraber köye doğru yola çıktık. Yol boyunca da köyle alakalı bu akıl almaz olayları konuştuk.

1974 yılında aslında coğrafi olarak pek mümkün görülmese de heyelan tehlikesi sebebiyle ve Bülent Ecevit’in Köykent Projesi kapsamında Yenişehir’e bağlı 2000 yıllık geçmişi olan Marmaracık köyü, 3 kilometre aşağıya ana yol kenarına çekilmiş ve yeniden yapılandırılmış. Köy halkının bir kısmı yeni köylerine giderken, bir kısmı eski köylerindeki haklarını bırakarak iş ve başka durumlardan dolayı Bursa’ya yerleşmişler. Ama bir kısmının akılları hep doğup büyüdükleri bu topraklarda kalmış.

Yirmi yıl kadar önce eski köydeki arazilerin bir kısmı satışa sunulmuş köy meclisi tarafından. Doktor, öğretmen, işçi hatta bizim Almancı diye tabir ettiğimiz çoğunluğu emekli olan vatandaşlarımız da muhteşem bir doğa içinde hala tarihi birçok dokuyu barındıran bu köyden arsa alıp emekliliklerini sakin bir yerde geçirmek istemişler. Bu arada yıllar önce köylerini bırakmak zorunda kalıp şehire giden köyün eski sahiplerinden olan birkaç emekli köylümüz de tekrar eski köylerine geri dönmüşler. Evler tamir edilmiş, bahçeler tekrar ekilmiş. Köyün yeni sahipleri ise genelde ahşap evlerden oluşan mimariler, küçük seralar, bahçeler yapmışlar. Nihayetinde 2000 yıllık köy tarihi camisi, yüz yıllık evleri, Bizans hamam kalıntıları içinde yine can bulmuş. Ve bunları tek su kaynakları olan tarihi çeşmesiyle gerçekleştirmişler…

Evet sadece bir çeşmeyle!

Köyde yıllardır elektrik bağlanmamış, su ise söylediğimiz gibi tek bir çeşmeyle sağlanıyor, yol meselesine ise hiç girilememiş bile…

Köye doğru yolumuzu çevirdiğimizde ise gitmek kolay olmadı. Çünkü yol tarih öncesinden kalma gibiydi. Toprak bozuk bir yolda tozu toprağa katarak ve tabii araçların camlarını kapatarak tabiri doğruysa içimiz dışımıza çıkarak köye vardık. Bizi köy sakinlerinden Özgen Bey karşıladı ve bahçesine buyur etti. Küçük taştan bir ev yapmıştı. Eski Roma hamamının kalıntıları da bahçesinin içindeydi. Evin tam karşısında tarihi cami bütün ihtişamıyla duruyordu ve yanında cılız akan köy çeşmesi. Güzel bir bahçesi vardı. Mısır, lahana, domates, salatalık ekmişti. Her ne kadar çoğu susuzluktan kurusa da sağlam kalanlardan birkaç tane topladı bizim için. “İlaç yok bunlarda. Yiyin, anlarsınız” dedi. Gerçekten de kokusu ve lezzeti çok güzeldi. Bahçedeki büyük dut ağacının altında hep beraber oturduk. Köyün sakinleri de oradaydı.

Bu köyü çok seviyorlardı. Yirmi yıldır tüm çabalarına rağmen elektrik su bağlanmamasına, yolları yapılmamasına rağmen kaldıklarına göre köye sevgileri ortadaydı. Hatta onlar her şeye kendilerince bir çözüm de bulmuşlardı. Gazlı fenerlerle aydınlanıyor, odun ateşiyle yanan fırınlarında yemeklerini yapıyorlardı. Aslında köyün tek çeşmesiyle ihtiyaçlarını gidermeye, bidonları buradan doldurup bahçelerini sulamaya da razılardı. Fakat arefe günü BUSKİ’ye ait olmadığı halde gelip tek çeşmelerini de kesmesi artık onları iyice çaresiz bırakmıştı. Sosyal medyaya haber sızınca bayramın üçüncü günü BUSKİ gelip suyu açıyor fakat sadece üçte birini. Evet sadece bu kadarını. ‘Bu size yeter’ diyor.

Peki hayvanlar, bahçedeki ürünlerimiz?

Dinleyen olmuyor tabii…

Verilmeyen üçte ikilik su ise aşağı köyün logar kanallarına veriliyor. Köy halkı bağlı oldukları aşağı köyün muhtarına gidip rica ediyorlar; ‘hiç değilse giden bu suyu hayvanlarımız içsin’ diye. Ama muhtar kabul etmiyor. Maalesef inanılır gibi değil!

Köylülerin beyanına göre, yıllar önce 30 kilometre öteden aşağı köye su çekilmiş ama muhtar buraya getirilmesini istememiş.

Sonrasında yol çalışmaları sırasında da ‘yukarı tarafta kimse oturmuyor’ diyerek yolun buraya gelmesini de engellemiş. Yani burada oturan 50 hane ve 220 kişi yok sayılıyor. Ama onlar yılmadan yıllardır mücadele ediyor.

Bu insanların çoğu yıllarca devlete hizmet etmiş, vergisini veren, doğayı seven ve sadece huzur içinde yaşamak isteyen dürüst vatandaşlarımız.

Siyasi tercihlerimiz farklı olabilir.

Fikirlerimiz, dilimiz, ırkımız da. Ama bu bayrağın altında yaşayan, ülkesini seven ve üzerine düşen sorumluluklarını gerçekleştiren her vatandaş devlet koruması altında imkanlarından yararlanma hakkına sahiptir. Bu hakları sağlamak için aracı olarak seçilen, görevlendirilen kişiler ve birimler bu hizmetleri vermeye zorunludur. Hiçbir kişisel hırs ve menfaat buna engel olmamalıdır.

Köyde bulunduğumuz birkaç saat boyunca misafirperverlikleri, akıcı sohbetleri, doğaseverlilikleriyle harika insanlarla tanışmış olduk. Onlarla vedalaşarak bozuk yollarından geri dönerken hepimiz buruk ve üzgün hisler içindeydik.

Ama inanıyorduk ve umutluyduk!

Bir dahaki gelişimizde asfalt yollardan köye gelecektik, ışıl ışıl yanan lambaları hatta buzdolapları bile olacaktı.

Ve biz evlerine bağlanan sularla doldurulmuş buzluktaki sudan içebilecektik…

YORUMLAR

  1. EMINE Esenturk dedi ki:

    Gönüllere dokunan güzel bir yazı.

    1. Çağla Şahin dedi ki:

      Çok teşekkür ediyorum. Beğendiğinize sevindim…

  2. Aykut özbay dedi ki:

    Sizin yazınızında etkisiyle inşallah eziyet son bulur.

    1. Çağla Şahin dedi ki:

      Umarım bizde öyle düşünüyoruz. Teşekkür ediyorum…

    2. Yusuf köse dedi ki:

      Bizim dertlerimizi paylaşan herkese köyum adina cani gonulden teşekkur ediyorum inşallah yetkililerde bize kulaklarini tikaz duyarlar bizde bu memleketten huzur buluruz

  3. Özge dedi ki:

    Bayramda bizde gezme amaçlı gittik su olmayınca kısa süre kalıp geri döndük.Su her canlının hakkıdır.Bu devirde bu olayı anlamak mümkün değildir.

  4. Ahmet İlbaş dedi ki:

    İlgi gösteren, dile getirip ilgililerin dikkatini çeken güzel insanlara emekleri için çok teşekkür ediyorum.

  5. Atıf Kemal Ertorun dedi ki:

    10 yıl oldu bu güzel terkedilmiş köye yerleşeli.Bir yığın resmi kuruma gittim hizmet alabilmek için.Dinliyorlar hak veriyorlar ama çare üretmiyorlar.Gördügümüz insan eli ile bir düğüm atılmış çözúm bende değil diyen bir sürü kurum.Bizi ziyaret ederek yaşadıklarımıza tanık oldunuz.Teşekkür ederiz.

  6. Burcu kayabaşı dedi ki:

    Insallah yetkililer bu duruma daha fazla sessiz kalmayacaklar dir