Bursa’yı içinde özümsemek…
Şehirlerin en önemli unsuru, o şehirde yaşayan insanlardır. Bursa; sadece nesiller boyunca Bursa’da yaşayanların değil, yeni gelenlerin de katılımıyla tarih boyunca gelişen bir medeniyet merkezi olmuştur.
Bursamız’da temel sorun; bu katılımın şekillenmesinin nasıl olacağıdır. Katılımlar, Bursa ile bütünleşerek, kültürel değerler ve doğa ile şehrin bütün varlıkları korunarak gelişimine ivme kazandırmalıdır.
Bursa, tarihî dokusu yüksek binaların altında ezilmemiş, yaşayanlarını yormayan çok özel bir şehirdi.
Günümüzde biz Bursa’da yaşayanlar, “keşkeler” ile hayıflanıyoruz.
Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada tarihi büyükşehir belediyesinin 1930’lu yıllarda çekilmiş bir resmin paylaşıldığını gördüm. Ama altındaki yorumları okuyunca içim acı doldu.
Resmi inceleyen birisi altına, “Burası Çekirge Polis Karakolu” diye yazmış. Bu kentte yaşayan, defalarca o belediye binasının önünden geçen bir kişinin böyle bir yorumda bulunması, yaşadığı bu kenti hiç özümsememiş demektir ve o kente saygısı kalmamış demektir.
Bursamızın belediye binası, gerçek Bursalılar için çok şey ifade eder.
Bir dönem, 60 yılların sonuna kadar nikah törenleri burada yapılırdı. Bursa o özlediğimiz dokusunu kaybetmeden önce Bursa’da yaşayanların içine girdikleri, belediye hizmetlerini aldıkları anılarının olduğu bir binadır.
70’li yılların başıydı sanırım; 1880 yılında belediye binasının yapımında görev alan mimar kalfası Kütahyalı Şehbender Usta’nın torunu olduğu söylenen birisini görmüştüm. Belediye binasının arkasında elinde bir çuval şahsi eşyaları ile evsiz ve ekonomik sorun içinde dolaşırdı, onu tanıyan birkaç esnafın yardımıyla yaşıyordu.
Yine acı duyduğum bir olay da sanırım 10 yıl kadar önce çok siddetli bir yağış sonrası Orhangazi Türbesi’ni su basmıştı. İçerideki su, itfaiye hortumu ile tahliye edilirken yerde Bizans döneminden kalan mozaikler hortumun şiddetli emiş gücüyle tahrip olmuştu. Yüzlerce yıldır orada olan ve Osmanlı’nın inanç gözetmeksizin hoşgörü ile koruduğu o eserlerin tahrip olduğunu üzüntü ile görmüştüm.
Eski Bursalılar’ın bir kısmı şehir merkezinden, çarpık kentleşmeden, trafikten, kaostan kaçıp son yıllarda Nilüfer’e yerleşti.
Ama gelin görün ki, o eski şehri özlediklerine emininim ve o dokuyu, o tadı yaşamak için mutlaka en az haftada birkez şehir merkezine de gittiklerini biliyorum. Geçtiğimiz günlerde karşılaştığım Nilüfer’de yaşayan eski bir Bursalı “Haftada bir geliyorum Ulucami’nin minarelerini görünce, Heykel’de yürüyünce içim huzur doluyor” dedi.
Yaşadığı şehri özümsemek; benliğinin içinde duymak, böye bir şey sanırım.