BUSİAD Başkanı Türkay, enflasyon rakamlarını değerlendirdi
BUSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ergun Hadi Türkay, nisan ayı enflasyon rakamlarını değerlendirdi.
Türkay’ın görüşleri şöyle:
‘’Nisan 2018’de tüketici fiyatlarının %1,87 düzeyinde arttığı ve yıllık enflasyon oranının %10,85 düzeyine yükseldiği gözlenmiştir. TCMB, Nisan ayı Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında politika faiz oranını %8 düzeyinde sabit bırakmıştır. Ocak 2017’den itibaren uygulamaya konulan geç likidite penceresi (GLP)çerçevesinde, borç verme faiz oranı 75 baz puan artırılarak %12,75 düzeyinden %13,50 düzeyine yükseltilmiştir.
TCMB, Ocak 2018 enflasyon raporunda 2017 yılı enflasyon hedefini önceki yıllarda olduğu gibi %5 olarak belirlerken, enflasyonun 2018 yılında yüzde 7,9; 2019 yılında ise yüzde 6,5 olarak gerçekleşeceğini öngörmüştü. Nisan 2018 raporunda %7,9 olarak tahmin edilen 2018 yılsonu enflasyonu, 0,5 puan güncellenerek %8,4 düzeyine yükseltilmiştir. 2019 yılsonu için ise %6,5’lik tahmin korunmuştur. Bu çerçevede enflasyonun %70 olasılıkla, 2018 yılı sonunda %7,2 ile %9,6 aralığında gerçekleşebileceği öngörülmektedir.
Küresel büyümenin gerek gelişmiş, gerekse gelişmekte olan ülkelerde gücünü koruduğu görülmektedir. Son dönemlerde TL’de gözlenen değer kayıpları, petrol fiyatlarında gözlenen yukarı yönlü seyir ve enflasyon bekleyişlerindeki bozulma karşısında TCMB’nin faiz oranlarında bir artışa gittiği görülmüştür. Bu haliyle TCMB, küresel büyümenin zayıfladığı ve emtia fiyatlarının yükseldiği bir durumda maliyet yönlü enflasyon baskıları ve genişleyen cari işlemler açığının Türkiye ekonomisi için bir risk unsuru olabileceğini değerlendirmektedir.
Dış ticaret açısından mevcut veriler, iç talebin ılımlı seyrine bağlı olarak ithalatın ivme kaybetmesi karşısında AB ülkelerinde gözlenen toparlanmanın ihracatı olumlu etkilemeye devam ettiğini ortaya koymaktadır. Altın ticaretinin seyri ve turizm sektörünün katkısına bağlı olarak cari açığın sınırlanabileceği, enerji fiyatlarının ise cari açığı olumsuz etkilemeyi sürdüreceği öngörülmektedir.
Türkiye ekonomisi, yılın ilk çeyreği itibariyle büyümenin güçlü olduğu ve yüksek enflasyonun hüküm sürdüğü bir konjonktürde seçime gitmektedir. Küresel ekonomide, para politikalarında normalleşme adımlarının hızlanacağı, risk iştahındaki dalgalanmalara bağlı olarak döviz kuru üzerinde baskı oluşabileceği ve dış finansman maliyetlerinin artacağı anlaşılmaktadır. IMF’nin Türkiye raporu, para ve maliye politikasının mevcut seyri ile ilgili risklere dikkat çekerken, Standard and Poors’un not indiriminde bulunduğu görülmüştür. Hükümet, seçim öncesinde maliye politikasını daha da gevşek hale getirecek bir paketi uygulayacağını belirtmiştir. Kısa vadede, seçim kararının iktisat politikalarının geleceği üzerindeki belirsizlikleri belirli düzeyde ortadan kaldırması söz konusu olsa da ekonominin biriken sorunlarının çözümü ve kırılganlıkların giderilmesi, seçim sonrasında kalıcı politika önlemlerine ihtiyaç duymaktadır.’’