CHP lideri Kılıçdaroğlu, Halk TV canlı yayınında soruları yanıtladı
Kılıçdaroğlu, bilgiye dayalı muhalefet yaptıklarını belirterek, “Bir şeye karşıysak neden karşı olduğumuzu söylemek zorundayız vatandaşa. Yani kavga eden değil, iktidara geldiği zaman her kesimi kucaklayan bir dil kullanıyoruz biz” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Bağıran muhalefet değil, yumruğunu masaya vuran muhalefet değil, yaptığımız ne? Bilgiye dayalı muhalefet. Bir şeye karşıysak neden karşı olduğumuzu söylemek zorundayız vatandaşa. Yani kavga eden değil, iktidara geldiği zaman toplumun her kesimini kucaklayan bir dil kullanıyoruz biz. Bizim siyasetimizde yeni bir alan bu.” dedi.
Kılıçdaroğlu, Halk TV canlı yayınında soruları yanıtladı, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ın, bugün İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya cevaben bazı açıklamalar yaptığı ifade edilerek, bu açıklamayı nasıl bulduğu sorulan Kılıçdaroğlu, “Son derece doğru. Bir yargıcın vermesi gereken cevap aslında. Ama Soylu, bu cevabın ağırlığını kavrayabilir mi, biraz endişelerim var.” dedi.
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Çünkü, İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturup Türkiye’nin güvensiz bir ülke olduğunu itiraf etmek aslında enterasan bir şey. ‘Ben bisiklete binip gezebilirim ama sen bisiklete binip gezebilir misin?’ diyor. ‘Teröre karşı durabilir misin?’ gibi ifadeleri var. Doğru değil tabii bunlar. Devleti yönetenler, hele hele İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturanlar, çünkü emniyet bağlı, jandarma bağlı, tam tersine demokrasiyi, demokrasi kültürünü, terörden Türkiye’nin soyutlanması gerektiğin söyleyebilir, bir Anayasa Mahkemesi Başkanını muhatap alıp onu eleştiriyorsa verdiği bir karar dolayısıyla, demokrasiyi içselleştirmediği anlaşılır. Zaten Türkiye’nin temel sorunu da bu.”
Süleyman Soylu’nun bazı sessizlik dönemleri olduğu, ancak zaman zaman da bazı çıkışlar yaptığı belirtilerek, bunun nedeni sorulan Kılıçdaroğlu, “Samimi söylüyorum bilemiyorum. Siyasette ciddi zikzakları olduğunu biliyoruz. Geçmişte Erdoğan’a çok sert eleştiriler getirdiğini gayet iyi biliyoruz. Sonra Erdoğan’ın korumalığını yaptığı bir sürecin içine girdiğini ve İçişleri Bakanlığı koltuğunu da gayet iyi biliyoruz. Arada bir çıkışı neden yapar, AYM Başkanını hangi gerekçeyle muhatap alır, belki programınıza davet eder sorarsınız, biz de merakımızı gidermiş oluruz.” yanıtını verdi.
Halk arasında, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın etrafında emniyetten bağımsız olarak silahlı bir güç oluşturuluyor” şeklinde algı oluştuğu belirtilerek, böyle bir endişesi olup olmadığı sorulan Kemal Kılıçdaroğlu, “Ondan daha ciddi olanı şu, bir kişi televizyonlara çıktı, bir dini cemaate atıf yaparak ‘şu kadar yerde silahlanıyor’ dedi. Bu önemli bir şey.” değerlendirmesinde bulundu.
Bunu söyleyen kişinin, “Eğer Cumhuriyet Savcılığı beni davet ederse, o cemaatin nerelerde silahlandığını onlara söylerim” dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Merak ediyorum bu ülkenin istihbarat örgütü yok mu? Savcılık o kişinin söylemi üzerine harekete geçti ve kendisini davet etti. Eğer o ekolden gelen bir kişi bunu biliyorsa, bir cemaatin silahlandığını biliyorsa, bunun pek çok ilinde ya da ilçesinde olduğun biliyorsa savcılık onun söyleminden sonra harekete geçiyorsa, o zaman sormak lazım, bu ülkenin istihbaratı yok mu? Bunları koruyan güç neydi? Aslında bunu sorgulamak lazım. Şimdi harekete geçtiler, bende merak ediyorum sade vatandaş olarak, bunlar silahlanırken bu devlet neredeydi? Bu silahlar nereden sağlanıyor?”
Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz sonrası çok sayıda silahın dağıtıldığını, hatta bunların tekrar toplanmadığını da bildiklerini iddia etti. Kılıçdaroğlu, bu silahlanmanın Türkiye açısından ilerde ciddi bir sorun oluşturabileceğini öne sürdü.
Sandık güvenliğini etkiler mi?
Kılıçdaroğlu, “Bu silahlanma sandık güvenliği açısından sorun oluşturabilir mi?” sorusu üzerine ise “Demokrasi açısından, insan hakları sorunu oluşturabilir ama sandık güvenliği derseniz biz sandığa sonuna kadar sahip çıkacağız ve onun güvenliğini sağlayacağız.” dedi.
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Vatandaşlarımız, sakın ‘acaba sandıkta şu olur mu bu olur mu? Millet İttifakı kazandığı zaman Cumhur İttifakı’nın tarafları iktidardan gitmemek gibi bir arayış içine girerler mi?’ Ne yaparlarsa yapsınlar göndereceğiz. Gücünü akıldan değil de silahtan alanlar, dünyanın hiçbir yerinde başarılı olmamıştır. Her şey onların elinde, hem ciddi silahlı güç olacak elinizde hem kalkacaksınız güvenlikten söz edeceksiniz o zaman bir zafiyet var demektir.”
Bir başka soru üzerine, bu konularda istihbarat birimlerinden kendilerine bilgi verilmediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, “Ama ben eminim bu ülkenin en azından MİT’in bütün bu gelişmelerden bir şekliyle haberi vardır, olmaması mümkün değil. Kimler silahlanıyor, belirledikleri hedefleri nedir, MİT’in bunu bilmeme şansı yoktur.” diye konuştu.
“Sizce Anayasa Mahkemesi Başkanı yerinde kalabilecek mi, görevini yaptırabilecekler mi?” denmesi üzerine ise Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
“En azından anayasal güvencesi var. Belli bir süre görev yapıyor orada. Ben bütün yargıçların, hukukun üstünlüğüne inanarak görev yapmalarını isterim. Bütün yargıçlar böyle değil. Bazı yargıçların doğrudan doğruya saraydan talimat aldıklarını, hatta Erdoğan’ın avukatlarından talimat aldıklarını ve o avukatların taleplerini yerine getirdiklerini, savcıların o avukatların sigara küllerini dökmek için kül tablası istedikleri zaman ayağa kalkıp kül tablası getirip onun önüne koyduğunu gayet iyi biliyorum. Ama bunların sayısı az. Bunlar yeri geldiğinde mahkeme mahkeme dolaştırılıyorlar. Talimat alanlar belli. Benim tazminat davalarından ben bunun tanığıyım. Bunlara biz yargıç ya da hakim demiyoruz, bunlar akıllarını saraya kiralamış kişilerdir.”
Demirtaş’ın açıklamaları ve iddianame hazırlanması
Selahattin Demirtaş hakkında, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocamanı terör örgütü üyelerine hedef gösterdiği suçlamasıyla hazırlanan iddianame hatırlatılarak, Demirtaş’ın açıklamaları sorulan Kemal Kılıçdaroğlu, “Doğru. Bir savcı evlenebilir, evlendi diye kendisini kutlayabiliriz de ama soluğu sarayda alır ve bir fotoğraf verirse bu doğru değildir. Bu artık Cumhuriyetin savcısı diyemeyiz biz buna.” açıklamasında bulundu.
Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Cumhuriyet sözcüğü sadece savcılar için kullanılan onların unvanları için kullanılan bir kavram. Cumhuriyet Savcısı yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin savcısı aslında. Eğer siz, sarayın savcısı olursanız, cumhuriyeti kullanmayacaksınız. Sarayın savcısı diye imza da atabilirsiniz biz çok yadırgamayız bu tür insanlar çok var. Erdoğan’ın avukatının önünde esas duruşa geçen savcılar da var, biz bunları da gayet iyi biliyoruz. Bu mesleği seçenler yargıçlar ve savcılık mesleğini seçenlerin özel yaşamlarına da çok dikkat etmeleri gerekir.”
“Selahattin Demirtaş’a bu kadar hızlı iddianame düzenlemesine tepkiniz olacak mı?” denmesi üzerine ise Kılıçdaroğlu, “Yazılsın ne olacak? Bu tür iddialar, aslında Selahattin Demirtaş Bey alacak göğsüne şeref madalyası olarak takacaktır, ne söylemiş yani. Savcı dikkat etmek zorunda. Yargıç, savcı eleştirilmeyecek mi? Adaletsizlik olacak ben eleştirmeyeceğim. Olmaz, herkes eleştirinin ne kadar değerli olduğunu bilecek ve o eleştiriye kulak kabartacak. Eğer siz birinin söylediğini ertesi gün talimat görüp hemen iddianame düzenlerseniz öte yandan aylardır içerde olanlar hakkında bir iddianame dahi hazırlamazsanız o ülkede adaletten söz edemezsiniz.” diye konuştu.
“CHP neden oylarını artıramıyor?”
Yapılan kamuoyu araştırmalarına atıfta bulunarak, “CHP oylarını neden artıramıyor?” diye sorulan Kılıçdaroğlu, “artıramıyor” demenin haksızlık olacağı karşılığını verdi.
Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Ama beklediğimiz kadar yükseliyor mu, belki onu tartışmak lazım. CHP’nin özellikle toplumun bir kesiminde ‘sıcak bakılmayan mesafeli durulması gereken’ bir parti olduğu yönünde kanaat var. Kabul edelim bu kanaat bugünden yarına oluşan bir kanaat değil. Pek çok yanlış bilgiyle oluşturulan kanaat aslında. CHP’nin toplumdan kopuk olduğu yönünde bir algı yıllar yılı beslendi. Ama aslında şöyle bir baktığınız zaman toplumda sorunu olan her kesimle en yakın ve sıcak ilişkiyi kurmaya çalışıyoruz. Eksiğimiz olabilir ama şunu hiç kimse unutmasın, biz gerçekten söylemlerimizde samimiyiz.”
CHP’ye mesafeli olan kesimlerle toplantılar yaptığını belirten Kılıçdaroğlu, bu toplantılara ön yargılı gelenlerin kendilerini dinledikten sonra farklı tavır takındıklarını anlattı.
Kılıçdaroğlu, yıllar yılı CHP’ye yönelik oluşturulmuş haksız bir algı olduğunu belirtirken, tüm CHP örgütüyle bu haksız algıyı değiştirmeye çalıştıklarını vurguladı.
“Bazı seçmenler tarafından ‘sert bir muhalefet yapmıyor’ eleştirileri var, ne dersiniz?” sorusu üzerine ise Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Bağıran muhalefet değil, yumruğunu masaya vuran muhalefet değil, yaptığımız ne? Bilgiye dayalı muhalefet. Bir şeye karşıysak neden karşı olduğumuzu söylemek zorundayız vatandaşa. Yani kavga eden değil, iktidara geldiği zaman toplumun her kesimini kucaklayan bir dil kullanıyoruz biz. Bizim siyasetimizde yeni bir alan bu. Siyaseti bir kavga alanı olmaktan çıkarıp, siyaseti ülkenin çıkarları üzerine nasıl inşa ederiz bunu yapmak istiyorum ben. ‘Yumruğu masaya vur, geleceğim, asacağım, keseceğim.’ Bugüne kadar bunlar çok söylendi. Kimi asacaksın keseceksin, hepsi bu ülkenin insanları. Bu ülkenin insanlarının tamamı değerlidir. Kavganın bu ülkeye hiçbir yararı olmadı. O zaman kavganın yararı yoksa, kavgasız ortamda siyaset yapmasını bilmiyor muyuz? Yeni bir siyaset anlayışını ortaya koymayacak mıyız biz? Muhalefetin de iktidarın da söyleminden dersler çıkarmalıyız. Toplumu bilinçlendirmemiz lazım. Toplumun aydınlanması lazım. ‘Vatan, millet Sakarya’ edebiyatı ile bu iş olmuyor. Bu iş, vatandaşa gidip doğruları anlatacaksınız.”
“Sağ ve sol kavramları 18’inci yüzyıla ait kavramlar”
“Atatürkçüleri ve Kemalistleri kovdunuz mu? Sağcı bir parti mi oldunuz?” sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, “Sağ ve sol kavramları hangi yüzyıla ait ve biz hangi yüzyıldayız? 18’inci yüzyıla ait kavramlar, 18’inci yüzyıla ait kavramlarla 21’inci yüzyılın sorunlarını çözebilir misiniz?” ifadesini kullandı.
“AK Parti’deki yüzde 30’un Erdoğan hayranlığının formülü nedir?” sorusuna Kılıçdaroğlu, “Yüzde 30’luk bir kitlenin koşulsuz Erdoğan’ı desteklediği kanısında değilim. Ekonomide yaşanan kırılmalar buradan kopmaları doğal olarak büyütecektir. Geliri düşmeyen bir kişinin siyasal iktidarın değişmesini istemez, hatta geliri belli bir zaman dilimi içinde yükseliyorsa istemez ama şimdi geniş kitlelerin gelirleri düşmeye başladı ve geniş kitleler siyaseti sorgulamaya başladılar.” cevabını verdi.
İnsanların oy verdiği partiyi bir olay olduğunda hemen değiştirmeyeceğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Belli bir zaman dilimi içinde sorgularlar. Kararsızların bu zaman dilimi içerisinde siyaseti sorguladıklarını, elbette bizi de sorgulayacaklar, AK Parti’yi de sorgulayacaklar, İYİ Partiyi, MHP’yi, Gelecek Partisini, DEVA Partisi’ni, Saadet Partisini de sorgulayacaklardır. Karamsar değilim, önümüzdeki süreç bizim açımızdan iyi bir süreç olacak.” değerlendirmesini yaptı.
“Yapay tartışmalar özellikle körükleniyor”
“Canan Kaftancıoğlu’na neden sistematik olarak partinizin içinde saldırılıyor ve sürekli bir Atatürk tartışması var?” sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Bu tartışmalar tamamen yapay. İster ‘Gazi’ deyin, ister ‘Gazi Mustafa Kemal’ deyin, ister ‘Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ deyin, ister ‘Atatürk’ deyin aynı kişiyi anlatıyorsunuz aslında. Yapay tartışmalardan kaçınmak lazım. Bu yapay tartışmalar belli çevreler tarafından özellikle körükleniyor, ‘Acaba buradan bir şey çıkarabilir miyiz? CHP’nin içini karıştırabilir miyiz?’ diye. Yok, karışmaz. CHP’nin ilkesi var, hedefi var. Bu kadar sorun yaşayan bir ülkede sorunları çözme kapasitesi var, sorunları çözme yetkisi halktan alınmadığı için şu anda yok ama sorunları dillendirme, sorunları nasıl çözeceğini de anlatma gücü var. Hangi sorun? Bana kim olursa olsun, nereden gelirse gelsin, bana ‘Şu sorun nasıl çözülecek?’ dendiğinde ben rahatlıkla oturup onun yanıtını verebiliyorum. Sorunumuz ne? Sorunumuz bunu geniş kitlelere anlatmakta, burada sorunumuz var. Biz geniş kitlelerin sorun olarak gördüğü alanı nasıl çözeceğimizi yeteri kadar anlatamıyoruz. Burada sorunumuz var.”
Kılıçdaroğlu, Kaftancıoğlu’nun arkasında olduklarını, desteklediklerini belirterek sistematik olarak tartışma konusu yapılmasını doğru bulmadığını ifade etti.
“CHP’nin üye sayısı artıyor”
“CHP üye kaybediyor mu?” sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, CHP’nin üye sayısının hiç azalmadığını, hep artığını belirtti.
“AK Parti üye kaybediyor mu?” sorusuna ise Kılıçdaroğlu, “AK Parti’nin üye sayısında ciddi bir düşüş oldu, bu medyaya yansıdı. Şimdi onu telafi etmek istiyorlar, değişik yollara başvuruyorlar, hatta bazılarının haberi olmadan partiye üye kaydediyorlar.” yanıtını verdi.
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ile görüşmesinin hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, Davutoğlu’nu yeni genel merkez binalarının hayırlı olmasını dilemek için ziyaret ettiğini, iç ve dış politikayı konuştuklarını söyledi.
“Yeri, zamanı gelince Millet İttifakı liderleri bir araya gelir”
Davutoğlu’nun Gelecek Partisinin cumhurbaşkanı adayı olacağı açıklaması hatırlatılarak, “Millet ittifakı çatırdıyor mu?” sorusu üzerine ise Kılıçdaroğlu, şu ifadeleri kullandı:
“Bu tartışmalar gereksiz tartışmalar. Daha önümüzde bir süre var, ‘2023’ diyor Sayın Bahçeli, ‘o tarihte olacak’ diyor. Erdoğan da cumhurbaşkanlığı ve milletvekilleri seçimleri ‘o tarihte olacak’ diyor. Türkiye’nin bu kadar sorunu varken bunları tümüyle göz ardı edip bir ‘cumhurbaşkanı kim olacak?’ tartışmasını yapmak doğru değil. Türkiye’nin temel sorunlarına odaklanmamız lazım. Yeri, zamanı gelince elbette ki Millet İttifakı’nı oluşturan liderler bir araya gelirler, oturup bu konuyu konuşurlar. Elbette her partinin cumhurbaşkanı adayı gösterme hakkı vardır, gerekirse ortak aday gösterilir. Bunlar o zaman gelince tartışılır.”
Türkiye’nin ekonomisinde gelinen noktanın kriz olmaktan çıktığını “buhran” olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, “2018’de 13 madde halinde bu ekonomik krizden nasıl çıkarız, çıkıp anlattım ama dikkate almadılar. Önlem alınmadığı için kriz neye dönüştü? Buhrana dönüştü.” dedi.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın “Bu daha iyi günlerimiz daha korkuncu geliyor.” sözü anımsatılarak “Katılıyor musunuz?” diye sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, Babacan’ın sözüne katıldığını belirtti.
“Temel kuralımız vatanın bütünlüğü ve bayrağımız”
Millet İttifakı’nda yer alan liderlerin neden halkın önünde toplu fotoğraf vermediği şeklindeki soru üzerine Kılıçdaroğlu, “Elbette fotoğraf verilebilir, önemli olan fotoğrafın dışında söylemlerdir. Biz ortak olarak şu cümleyi kullanabiliyorsak, ‘Cumhuriyetimizi demokrasi ile taçlandıracağız’ diyebiliyorsak bence bu bir ortak söylemdir. Evet, bunu yapmak zorunda mıyız? Evet, yapmak zorundayız.” değerlendirmesinde bulundu.
HDP’nin liderler turu düzenleyeceği hatırlatılarak bu kapsamda “HDP ile görüşecek misiniz?” sorusu yöneltilen Kılıçdaroğlu, “Görüşmek isterlerse elbette tabii. Niye görüşmeyelim? Bakın Kurban Bayramı, Ramazan Bayramı’nda bütün siyasi partiler görüşürler. Bütün partililerle görüşen biziz. Çünkü biz herkesin düşüncesine saygı gösteririz. Temel bir kuralımız vardır; vatanın bütünlüğü ve bayrağımız. Bu kurala kim uyuyorsa, bütün partilerle beraber oluruz, bir araya geliriz.” dedi.
“Abdullah Gül siyaset dünyamızın önemli aktörlerinden birisidir”
Bir röportajında “Abdullah Gül’den bu AK Parti’liler çok korkuyorlar” demeci verdiği hatırlatılan Kılıçdaroğlu, “CHP’nin adayı Abdullah Gül mü olacak? Gül ile görüşme yapıyor musunuz?” sorusu üzerine şunları kaydetti:
“Sayın Gül en son kız kardeşimin vefatı dolayısıyla aradı, başsağlığı diledi. Ondan önce de ben bir konu dolayısıyla telefonla görüştüm. Ondan önce de yüz yüze de görüştük. Yani Sayın Abdullah Gül bizim siyaset dünyamızın önemli aktörlerinden birisidir, kabul etmek gerekir. Demokrasiye bağlılığını değişik ortamlarda vurgulamıştır. Bunu da saygıyla karşılarım ama cumhurbaşkanlığı adaylığı için bana böyle bir soru sorulduğu için, ya niye bu soru soruluyor yani. Özellikle AK Parti kanadı Abdullah Gül ismini bir türlü içine sindiremiyorlar ve sindiremeyebilirler yani. Niye korkuyorlar diye bu soruyu da sordum. Bu hemen ‘efendim, siz koşulsuz işte bilmem ne falan filan işte, CHP’nin adayı vesaire falan filan’ bir kısır bir gereksiz bir lüzumsuz tartışma başladı. Ortada bir aday yok, bir adaylık yok, bir talep yok, bir şey yok. Yani biz bir Millet İttifakı’yız. Millet İttifakı’nın aktörleri ile yani liderleri ile oturup konuşmadan benim tek başıma oturup karar almam o zaman kurduğumuz ittifaka ihanet olur. Yani biz böyle bir söylem üzerinden bütün ittifakı darmadağın edip, efendim onları tamamen dışlayıp, ben bildiğimi okurum derseniz, bu demokrasi kültürüne de zarar verir.”
“Şu aşamada bir cumhurbaşkanlığı tartışması doğru değil”
Bu süreçte İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın isimlerinin geçtiğinin hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, “Belediye başkanlarımız, belediye başkanlıklarını yapacaklar, güven tazeleyecekler, başarılı olacaklar, sıcak siyasetin olabildiğince dışında kalacaklar ama bütün çabalarını, bütün emeklerini yönettikleri kente verecekler. Bunu istiyorum ben. Ekrem Bey de başarılı olacak Mansur Bey de başarılı olacak. Onların başarı çıtasını izliyoruz, diğer büyükşehir belediye başkanlarımızın da başarı çıtasını yakından izliyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Şu aşamada bir cumhurbaşkanlığı tartışması yapmanın doğru olmadığını, tamamen dikkatleri başka alanlara yönlendirmek için bu tartışmaların yapıldığını belirten Kılıçdaroğlu, şu anda toplumun gündeminin ekonomi olduğunu söyledi.
Kimi kamuoyu araştırmalarında İmamoğlu ve Yavaş’ın popülaritesinin Kılıçdaroğlu’nun isminden yüksek çıktığının hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, “O arkadaşların belirlenmesinde, aday olmasında benim emeğim vardır ve dolayısıyla partilerimizin emeği vardır. Onlar ne kadar başarılı olursa ben o kadar gurur duyarım.” dedi.
“Yürütme organı yasama organını kontrol altına almış durumda”
CHP ve ittifak yaptığı partilerin “Başkanlık Sistemi” yerine “Geliştirilmiş Parlamenter Sistemi” savunduğunun hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, söz konusu sitemin TBMM’ye hakkının teslim edilmesi olduğunu vurgulayarak şöyle devam etti:
“Orası demokrasinin kalbi mi, evet. Demokrasinin kabesi mi, evet. TBMM, Türkiye’nin yönetimindeki yasaları çıkaran organ mı, evet. Bu organı bir kişinin iki dudağına teslim edebilir misiniz, edemezsiniz. Peki bu organı yani TBMM’yi bir kişinin iki dudağına teslim eden yasal düzenleme ne zaman çıktı? Darbe döneminde çıktı. Biz ne dedik, darbe hukukundan arınması lazım dedik. Biz ne dedik, milletvekillerini millet seçmeli, siyasi partilerin liderleri seçmemeli. Biz ne dedik aynı zamanda yasama organı yürütme organını denetleyebilmeli. Şu anda yasama organı yürütme organını denetleyemiyor, tam tersine yürütme organı yasama organını kontrol altına almış durumda. İstediğini yaptırıyor yasama organına.”
Cumhurbaşkanlığı seçiminde Millet İttifakı adayının kazanması durumunda, sistem değişikliğinin nasıl olacağının sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, seçim zamanında ittifakı oluşturan liderlerin bir araya gelip bir protokol imzalaması ve neler düşündüklerini imza altına alması gerektiğini belirtti.
Bu süreçte cumhurbaşkanı olarak seçilen kişinin bir süre sonra sembolik olacağını, güçlü olan yürütme organında başbakanın görev yapacağını anlatan Kılıçdaroğlu, bunun hangi zaman dilimi içinde yapılacağının, Anayasa değişiklikleri dahil olmak üzere güçlü parlamenter sistemi oluştururken neleri yapacaklarının bu protokolde yer alması gerektiğini ifade etti.
Seçim sisteminin değiştirilmesi ve ittifakları engellemeye yönelik bir düzenleme yapılması durumunda stratejilerinin ne olacağı sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, yerel yönetim seçimlerinde ittifakı öngören bir düzenleme olmamasına rağmen güçlü bir ittifak oluşturulduğunu hatırlattı.
“Erken seçim olup olmayacağına saray karar verecek”
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, erken seçim beklentileri üzerine, “Erken seçim olur mu olmaz mı? Saray karar verecek ona ya da Bahçeli diyecek ki ‘artık seni desteklemiyorum’ ama Bahçeli de açıklama yaptı, ‘2023’te olacak’ dedi. 2023’te seçim olursa seçime gideriz.” ifadelerini kullandı.
CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke’nin iktidarın tüm kamu ihalelerini 5 şirkete verdiği ve iktidara geldiklerinde söz konusu şirketlerin kamulaştıracağı yönünde bir açıklaması olduğunun hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, yapılan bazı yollar, havaalanları ve şehir hastanelerine ilişkin dolar üzerinden garanti verildiğini savunarak “Biz kamu-özel iş birliğiyle yapılan ve tam bir soyguna dönüşen bu kurumları, bu hastaneleri, bu yolları kamulaştıracağız.” dedi.
“Ben bir milyonu aşkın kahvecinin sözcüsü olurum”
Kahvehanecilerin pandemi sürecinde yaşadığı sorunlara dikkati çekerken yaptığı önerinin hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, “Bir milyonun üzerinde kahvehane var. Acaba biliyorlar mı kahvecilerin yaşadığı sıkıntıyı. Dükkanlarını kapattılar, acaba nasıl geçirdiklerini? Biliyorlar mı acaba orada çalışan insanların kahve kapandığı süre içerisinde evlerine ekmek götürüp götürmediklerini.” diye konuştu.
Bütün garibanların sözcüsü olduğunu, kahvehanelerin açıldığını ancak kağıt oynanmayacağının belirtildiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, “Bana geldi dediler ki ‘Ya biz de kağıt da oynansın. En azından biz yeni deste kağıt açarız.’ Ben bunu dillendirdim. Vay efendim sen bunu nasıl dillendirirsin, nasıl bunu söylersin, sen kağıt oynamasını da bilmiyorsun, sen şunu da bilmiyorsun. Biraz da dalga geçmeye çalıştılar. Yine söylüyorum, ben bir milyonu aşkın kahvecinin sözcüsü olurum. Bundan da gurur duyarım ama onlar bunu bilmezler. O kahvecinin nasıl yaşadığını bilmezler.” dedi.
“Enis Berberoğlu konusunda gereğini yapmak zorunda”
Kılıçdaroğlu, Anayasa Mahkemesinin Enis Berberoğlu kararına ilişkin de henüz gerekçeli kararın çıkmadığını ancak Grup Başkanvekili Engin Altay başkanlığında bir grup milletvekilinin gereğinin yapılması için Meclis Başkanı Mustafa Şentop ile görüştüklerini hatırlatarak “Gereğini yapmak zorunda Sayın Şentop.” dedi.
“Yalan makinesine bağlanmaya hazırım, kendileri de hazırsa”
Türk Tabipleri Birliğini (TTB) ziyaretine ilişkin MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin eleştirileri ve “yalan makinesine bağlanmalı” açıklamaları üzerine Kılıçdaroğlu, “Beni, Erdoğan’ı ve Sayın Bahçeli’yi yalan makinesine bağlasınlar, kim yalan söylüyor, kim doğru söylüyor vatandaş da seyretsin. Ben buna hazırım, kendileri de hazırsa.” ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, Bahçeli’nin “TTB ile Kılıçdaroğlu aynı kaynaktan besleniyor.” ifadeleri üzerinde her doktorun Hipokrat yemini ettiğini ve kendilerinin de aynı yeminindeki ilkeleri benimsediğini anlatarak ahlaki olarak aynı kökenden geldiklerini belirtti.
“Devlet yalan söylemez, bilgiyi gizleyebilirsiniz ama açıklama yapmazsınız”
Sağlık Bakanlığının açıkladığı Türkiye Günlük Koronavirüs Tablosu’ndaki rakamlara inanmadığını söyleyen Kılıçdaroğlu, “Devlet yalan söylemez, bilgiyi gizleyebilirsiniz ama açıklama yapmazsınız. Onun bir ahlakı vardır, bir kuralı vardır. Hasta sayısını az göstermek için oturur çaba harcarsanız ve ölüm sayısı az oldu diye bundan bir başarı hikayesi çıkartırsanız bu da yanlıştır. Her ölen bizim insanımızdır, her insanın sağlığa kavuşmasını isteriz. Yoğun bakımda yer bulmak için eğer ülkede milletvekilleri efendim hastanede çalışan hekimler eğer torpil arayışına girmişlerse bu ülkede sorun var demektir.” görüşünü paylaştı.
Olası bir kabinede revizyonunda Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın değişip değişmeyeceğine ilişkin iddialara dair Kılıçdaroğlu, “Berat Bey kalır efendim. Çünkü kayınpeder, damat zaten beraber yönetiyorlar. Berat Bey’in pozisyonu ne biliyor musunuz, üst bakan, diğerleri alt bakan. Berat Bey’in pozisyonu böyle. Yani diğer bakanlarla eşit pozisyonda değil Berat Bey’in durumu.” diye konuştu.
(AA)