CHP lideri Kılıçdaroğlu’ndan flaş kurultay açıklaması
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, 25-26 Temmuz tarihlerinde yapılacak CHP kurultayı ile ilgili açıklamalarda bulundu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Independent Türkçe için Benan Kepsutlu’nun sorularını yanıtladı.
25-26 Temmuz tarihlerinde yapılacak CHP kurultayına yönelik parti içi eleştirilerle ilgili açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğlu; “Parti içerisinde gereksiz bir tartışmaya zemin hazırlamak istiyorlar. Haksız bazı saldırılar var. Bunlar yapılıyor tabi, bunlar yapılabilir de sonuçta biz bir siyasi partiyiz. Her türlü eleştiriye açığız zaten. Açık olmak zorundayız da ayrıca çünkü eleştirilerin bir kısmı gerçekten de bizim yanlışımızı ve eksiğimizi gösteren eleştiriler de olabilir. Ama bazı eleştiriler haksız eleştiriler.” dedi.
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satır başları şöyle:
Şimdi trollere karşıyız. Troll diye bir şey olmaz. Ama troll gerçeğini Türkiye’nin gündemine getiren AK Parti’dir. Kendisi telefon görüşmelerinde “Bizim trollere haber verin, bu konuda gerekeni yapsınlar” diyen ben değilim yani.
Söyleyen Erdoğan ailesinden birisiydi. Trolleri olduğunu söyledi. Yine sonra Mahir Bey (Ünal) bir yeşil nokta uygulaması başlattı ve orada da bütün AK Parti trollerini görme imkanımız oldu. Yani kendilerini bir anlamda ifşa ettiler.
KURULTAY
Parti içerisinde gereksiz bir tartışmaya zemin hazırlamak istiyorlar. Haksız bazı saldırılar var. Bunlar yapılıyor tabi, bunlar yapılabilir de sonuçta biz bir siyasi partiyiz.
Her türlü eleştiriye açığız zaten. Açık olmak zorundayız da ayrıca çünkü eleştirilerin bir kısmı gerçekten de bizim yanlışımızı ve eksiğimizi gösteren eleştiriler de olabilir.
Ama bazı eleştiriler haksız eleştiriler. Şimdi kurultay yapacak mıyız? Daha önceden yapacaktık, pandemi çıktı erteledik. Tamam, şimdi yeni bir süreç başladı. Sağlık Bakanlığı’na sorduk. Sağlık Bakanlığı kapalı alanda yapamazsınız dedi.. Sonra açık havada yapmanız gerekiyor dedi. İki yerimiz vardı açık alan olarak: Ya stadyumda yapacaktık ya da Bilkent Odeon’da yapacaktık. Stat maçlar var, dolayısıyla mümkün olmadı.
Artı stadı kontrol etmek mümkün değil. Odeon’a baktık. Evet, bizim delege sayımız zaten belli, delege sayısını aldığınızda Odeon’da bir sorunumuz yok. Şu sorun çıkabilir. Denebilir ki, parti üyesi olup parti meclisine aday olmak isteyenlerden tüzüğümüze göre 10 delegenin önermesi lazım.
Delegeyle parti meclisine aday olmak isteyen üyenin buluşacağı bir zemin gerekiyor. Oradan imza alması lazım. Biz bunu da sağladık zaten.
Böylece üyelerimizin, parti meclisine üye olmak isteyen ve bu konuda irade koyan üyelerimizin delegelerle yan yana gelmesi ve hangi delege imza veriyorsa o imzayı tamamlayıp yine alanda sosyal mesafe kurallarına uyarak ilgili masaya gidip dilekçesini vermesi mümkün.
Bütün bunların hepsi yapıldı, sağlandı. Seyircisiz yapıyoruz. Bu ortamda seyircili büyük bir kurultay yapmanın kendi içinde sakıncaları var, sağlık için sakıncaları var.
Medyaya da gerekli ortam yine sosyal mesafe konularak o sağlanıyor. Onur kurulu üyelerimiz, onlar Odeon’un içinde değil ama Odeon’un dışında onlara da özel bir mekan yapılıyor.
O mekana da Led ekranlar konulacak zaten. Çadırlar ona göre oluşturulacak. Onlar da arzu ederlerse yani, belki az bir kısmı gelecek ama bir kişi bile gelse bir şekilde değerlendireceğiz.
AYASOFYA
Ayasofya zaten şu anda ibadet yapılan bir yer. Yani oranın da bir görevli imamı var zaten. Yani ibadet yapılıyor, tümüyle ibadete kapalı bir alan değil aslında.
Ayasofya tabi bir dünya kültür mirası aynı zamanda, öyle kabul etmek lazım. Bu iç siyasette zaman zaman kullanılıyor. “İşte cami yapalım, ibadete açalım” diye kullanılıyor.
Biz inanç merkezlerinin iç siyasete malzeme edilmesini doğru bulmuyoruz. İktidar, “Ben Ayasofya’yı ibadete açıyorum” diyorsa kararname elinde. Erdoğan oturur, bir kararname yazar, resmi gazetede yazılır, ibadete açılır, müze olmaktan çıkar. Bu kadar basit.
Şimdi bu olayı büyütüp bu olayı Türkiye’nin, dünyanın gündemine getirmenin hiçbir mantığı yok. Sen eğer bunu kullanıyorsan siyaseten, “Bunu ben açtığımda takdirde, cami olarak açtığım takdirde oyum artacaktır” diyorsan ve hedefi böyle koyup, “Acaba ben bunu söylediğimde CHP bana itiraz eder de ben de buradan oy devşiririm” diye düşünüyorsa, hayır bunu düşünmesin.
Otursun, hemen kararnameyi imzalasın. Resmi gazetede ilan etsin. Ayasofya’yı da ibadete açsın. Bu kadar basit. Bu kadar basit olan bir olayı, kendisi açısından bu kadar basit olan bir olayı dünyanın gündemine getirmenin hiçbir mantığı yok yani.
Ben, “Ayasofya evet, Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından korunmaktadır, tamiri onarımı yapılmaktadır. Şimdi halkın büyük bir kesimi ibadete açılmasını istemektedir. Biz de ibadete açtık.” Bir kararnamede. Bir kararnamede müze yapılmış, bir başka kararnamede de cami olarak açılabilir.
ÇOKLU BARO DAYATMASI
Baro başkanlarının baroların bölünmesine yönelik görüşe tepki vermeleri sadece barolar açısından değil Türkiye’nin geleceği açısından da çok önemlidir. Türkiye’de kutuplaşmanın, yani kutuplaşmayan, parçalanmayan hiçbir yer kalmadı.
Medyada bunu görebiliyorsunuz, yargıda bunu görebiliyorsunuz. Hemen hemen her alanda kutuplaşmanın, bölüşmenin, ayrışmanın iktidardan yana olup iktidara karşı olma gibi bir bölünmenin toplumun hemen hemen bütün dokularına sindiğini görüyorsunuz.
Şimdi bu parçalanmayı savunmada yapmak istiyorlar, yani barolarda yapmak istiyorlar. Son derece tehlikeli ve doğru değil. Biz bu konuda barolardan yanayız. Parlamentoda gelen kanun teklifinin de yasalaşmaması için elimizden gelen her türlü çabayı göstereceğiz.”
(Yeniçağ)