CHP’li Kayışoğlu: Hiç mi vicdanınız sızlamadı
CHP Bursa Milletvekili ve TBMM Başkanlık Divanı Üyesi Avukat Nurhayt Altaca Kayışoğlu, Uludağ’da kesilen ağaçlar için “Hiç mi vicdanınız sızlamadı” diye tepki göstererek konuyu Meclis gündemine taşıdı.
Gittikçe yıkıcı hale gelen ve sıkça yaşanan afetlerden hiç ders alınmadığını vurgulayan Nurhayat Altaca Kayışoğlu, yüzlerce yılda oluşan doğal zenginliğin, yol ve altyapı çalışmaları gerekçesiyle yok edilmesinin kabul edilemez olduğunu belirterek konuyla ilgili soru önergesi hazırladı.
Uludağ Milli Parkı sınırları içinde yol ve altyapı çalışmaları nedeniyle 1500 çam ağacının kesilmesine doğaseverler ve çevre örgütlerinin yanı sıra CHP Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu da büyük tepki göstererek şunları söyledi.
“Alternatif güzergâh ve hatlar varken, maliyet artışı gerekçesiyle doğanın katledilmesine göz yumuluyorsa, yaşanan afet ve felaketlerden hiç ders alınmamış demektir. Daha bir hafta önce sel felaketine 6 canını kurban veren Bursa’nın dağı, taşı, su kaynakları, verimli ovaları, ormanları ve zengin doğası acımasızca bir saldırı altındadır. Yüzlerce yılda oluşan doğal zenginliğin, kimi zaman maden sahaları, kimi zaman taş ocakları, kimi zaman da yol ve altyapı çalışmaları gerekçesiyle yok edilmesi kabul edilemez. Bu gidişle Bursa akciğerlerini kaybedecek ve nefessiz kalacaktır.”
“Hiç mi vicdanınız sızlamadı” diyerek konuyu Meclis gündemine taşıyan CHP’li Kayışoğlu, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin yanıtlaması istemiyle hazırladığı önergesinde de şu soruları sordu.
“Ülkemizin en önemli turizm merkezlerinden birisi olmasının yanı sıra bitki örtüsü, su kaynakları ve endemik çeşitliliği ile dünyanın da sayılı doğal laboratuvarlarından biri olan Uludağ’da, artan yapılaşmaya paralel olarak alt yapı sorunları da ortaya çıkmıştır. Bursa’dan başlayan, Kadıyayla-Kirazlı yaylaya kadar ulaşan altyapı çalışması, devamında da Sarıalan bölgesine kadar uzatılmıştır.
Uludağ karayolu paralelinden orman ve bitki örtüsüne zarar vermeden yapılabilecek olan çalışma, maliyet endişesiyle orman içinden 15 metre genişliğinde ve 4 kilometre boyunca yüzlerce, binlerce ağacı yok ederek, Sarıalan bölgesine ulaştırılmıştır. Şu ana kadar yapılan tespitlere göre 1500 çam ağacının kesildiği çalışmaların, Çobankaya ve Oteller bölgesine dek devam edeceği düşünüldüğünde, ağaç kıyımının süreceği, orman ve bitki örtüsünün telafi edilemeyecek ölçüde bozulacağı açıktır. Uludağ’ın Milli Park olduğu gerçeği görmezden gelinerek “ormanda yangın söndürme amaçlı da yol açılmaktadır” şeklinde yetkililer tarafından yapılan açıklamalar ise tam bir suçluluk psikolojisi ve basiretsizlik örneğidir.
Ağaç kesimlerinin devam etmesi, Uludağ’ın Milli Park özelliğine ve doğal zenginliğine büyük zarar verecektir.
Bu bağlamda;
- Uludağ’da hızla artan yapılaşmaya paralel olarak ortaya çıkan altyapı sorunlarına yönelik çözüm için yüzlerce yıllık çam ağaçlarının kesilmesinin yasal dayanağı var mıdır? Ağaçların kesilmesine yönelik kararın idari sorumluluğu kime aittir?
- Söz konusu altyapı çalışmaları, Uludağ karayoluna paralel bir şekilde ağaçlara ve bitki örtüsüne zarar vermeden yapılamaz mıydı? Yapılabilir ise neden yüzlerce ağacın kesilmesine göz yumulmuştur?
- Uludağ karayoluna paralel yapılacak alt yapı çalışmalarının doğuracağı maliyet artışı, doğal yapının, su kaynaklarının, endemik çeşitliliğin, bitki örtüsünün ve oksijen deposu yüzlerce ağacın sağladığı faydalardan daha mı değerlidir?
- Yüzlerce yılda oluşan bu doğal zenginliğin tekrar eski haline getirilmesi mümkün müdür? Mümkünse bunun maliyeti ne kadardır?
- Yol ve altyapı çalışmaları gerekçesiyle doğal zenginliğin geri dönüşü olmayacak bir şekilde tahrip edilmesi ve yüzlerce ağacın kesilmesiyle ilgili bakanlığınızca bir inceleme ve soruşturma başlatılacak mıdır?
- İklim değişikliğine ve gittikçe artan afetlere karşın bütün dünyada doğayı korumaya yönelik politikalar önem kazanırken, ülkemizde yüzlerce yılda oluşan ormanların, zengin ekolojik yapının ve verimli tarım alanlarının, yol ve altyapı çalışmalarına, HES projelerine ve maden sahalarına kurban edilmesine, sorumlu bakanlık olarak yaklaşımınız nedir?