Çomak…
Her olgunun bir kırılma noktası vardır.
Bu olgu, şey, obje, nesne, kavram her ne ise gelişir, değişir, evrilir, olur, olgunlaşır ve biter.
Dolasıyla doğaldır ki; olgu ve olaylar bir tarihselliğe sahiptir.
Zaman, mekân, araçlar, amaçlar ve konular değişse bile sonuçlar üst bağlamda benzeşir, tekrar eder.
Neye isterseniz ona uygulayabilirsiniz bu tarihselliği!
İsterseniz bununla devletler kurar, devletler kapatırsınız; isterseniz çağ açar, çağ kapatırsınız.
İsterseniz bununla bir ekonomi kurar, isterseniz ekonomi yıkarsınız.
Yani demem o ki; bu süreç ve planlar tarih içerisinde tekrarlanır durur.
Araya çomak sokanlar da olur elbette.
Süreç kesilir, bozulur, üzerine oyun kurulan olgu; oyun kurucu olur.
Çok ender olsa da olur bu.
Mesela; Türkiye Cumhuriyeti böyle bir çomağın ürünüdür.
Amerika kıtası, Hindistan, güney Asya, Afrika üzerindeki kolonyalist sömürge sisteminin nimetlerini acımasızca kemiren emperyalist batının, gözünü Ortadoğu’ya ve doğuya yöneltmesi ile Osmanlı bakiyesine fiili saldırıdır, Cumhuriyet öncesi.
Bazen askeri ile bazen din adamları, bazen işbirlikçileri ile bazen topyekün olarak girerler / gelirler.
Zaman içinde, zamanın gereklerine göre biçim değiştirirler.
Fakat değiştirmedikleri tek şey algı ve propagandadır.
Bunu mükemmel yaparlar.
Seni, kendi toprağına, doğana, madenine, tarihine, insanına, suyuna, havana düşman hale getirirler.
Seni, kendini değil, kendilerini savunacak halde avutur ve uyuturlar.
Hatta sana verdikleri rollerle, kendini dünyanın en bilge adamı sanmanı sağlarlar.
Hatta ve hatta, dünyanın en güçlü cemaatinde, en güçlü din adamı olduğunu bile sanırsın.
Ya da yatıp yuvarlandığın parkları, yıkanıp yunduğun barajları, gölleri bile bu cici biciler yapmıştır.
Ya da sana ne: “Bedava mal göz çıkarır mı, çıkarmaz mı?”.
Sen içmene bak; Çay’ını.
Sana ne: ÇAYKUR niye, üst üste 2 yıl beklenmedik şekilde büyük zarar etmiş?
Ya da Varlık Fonu’na niye devredilmiş.
Ne bileyim, ya da ne gerek var şeytanın avukatlığına; elin Katar’ına mı katmazına mı gidecekmiş.
Sen yediğin içtiğine bak kardeşim diyeceğim de: Tarihsel miras, elinde çomak bekliyor.
Çat diye kırılıverir, Sam amca!