Covid-19 etkisiyle ekonomide dip görüldü, öncü veriler…
Kovid-19 krizinin dünya ekonomilerine verdiği tahribat ikinci çeyrek verilerinin açıklanmasıyla gün yüzüne çıkarken, açıklanan GSYH verilerine bakıldığında Türkiye’nin nispeten daha iyi bir sınav verdiği dikkati çekiyor.
Ekonomistler, yüksek frekanslı göstergelerin üçüncü çeyrekte büyümenin hızlanacağını, ikinci çeyrekteki yüzde 9,9’luk daralma ile Türkiye ekonomisinin koronavirüs sürecinden “V” tipi bir büyüme ile çıkacağını tahmin ediyor.
Dünya ekonomileri eşi görülmemiş bir sınavdan geçerken gerek reel ekonomi gerekse finansal piyasaların aldığı tahribat, ikinci çeyrek verilerinin açıklanması ile gün yüzüne çıkıyor.
Türkiye’de büyümenin öncü göstergeleri ihracat, Reel Kesim Güven Endeksi, kapasite kullanım oranı ve Sanayi Üretim Endeksi verilerinin mayıs ayından itibaren yükseliş trendi içinde olduğu göz önüne alındığında ekonominin üçüncü çeyrekte itibaren ”V” tipi toparlanmayla hızla yükselişe geçeceği öngörülüyor.
Mart ayından itibaren yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının ciddiyetinin anlaşılmasıyla küresel çapta alınan önlemlerin etkisi ilk etapta lojistik, turizm, perakende gibi sektörlerde hissedilse de ekonominin en temel birimi hane halklarının işsizlikle karşı karşıya kalması ve tüketimin azalması virüsün tüm alanlara sirayet ettiğini ortaya koydu.
Böyle bir ortamda dünya devi ülkelerin, kamu harcamalarını artırarak gelirlerini büyük bir oranda teşviklere ayırdığı görüldü. Tüm bunlar, ülkelerin milli gelirlerinde de ciddi düşüşe işaret etti.
Kovid-19 sınırlamaları nedeniyle dünya ticaretinde görülen çift haneli daralmalar göz önüne alındığında Türkiye ekonomisinin atılan proaktif adımlarla görece pozitif ayrıştığını ifade eden ekonomistler, öncü verilerin ise 3. çeyrek toparlanmasına ilişkin umut verdiğini kaydetti.
Öncü göstergeler ikinci yarıda güçlü toparlanmaya işaret ediyor
Türkiye’de gayrisafi yurt içi hasılanın (GSYH) gelecek dönemde izleyeceği seyir açısından, Reel Kesim Güven Endeksi (RKGE), ihracat, kapasite kullanım oranı, sanayi üretim endeksi gibi veriler öncü gösterge niteliği taşıyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan dış ticaret verilerine bakıldığında, Türkiye’nin ihracatı ocakta 14,7 milyar dolarla yıllık yüzde 5,9 ve şubatta 14,6 milyar dolarla yıllık yüzde 1,9 artış kaydetmesinin ardından mart ayından itibaren sert düşüş kaydetti. İhracat yıllık bazda martta yüzde 18,3’lük, nisanda yüzde 41,5’lik ve mayısta yüzde 41 geriledi. İhracat haziranda yüzde 15,6 ile yükseliş kaydetse de ilk yarıda toplam 75 milyar dolarla geçen yılın aynı dönemine kıyasla Türkiye’nin dış satımında yüzde 15,1 düşüş yaşanmış oldu. Temmuz ayına gelindiğinde ise Türkiye’nin ihracatı 15 milyar dolar olurken, nisanda 8 milyar 974,3 milyon dolarla görülen yılın dip seviyesinden başlayan yükselişini 3. aya taşıdı.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) verilerine bakıldığında, Reel Kesim Güven Endeksi’nin yılın ilk iki ayında 106,9 seviyesine kadar yükselmesinin ardından martta 99,7’ye ve nisanda yıllık yüzde 36,7 düşüşle 66,8’e gerilediği görüldü. Nisan ayında görülen bu dip seviyenin ardından mayısta endeks 76,9’a yükselerek ilk toparlanma sinyalini verse de yüzde 22,2 ile yıllık bazda düşüşünü sürdürdü. Endeks haziranda 92,6’ya yükselse de yıllık bazda 9,7 gerilerken, temmuzda ise 5 ay aradan sonra yeniden 100 eşik seviyesinin üzerine çıktı ve yıllık bazda ise yüzde 2,4 ile yükselişe geçti. RKGE, son açıklanan ağustos ayı verisinde de 106,2 ile hem yükselişini sürdürdü hem de yıllık bazda yüzde 3,6 artış kaydetti.
TÜİK verilerine göre, Sanayi Üretim Endeksi de ocak ayına başladığı 108,7 değerinden şubatta 111,5’e, martta 113,9’a yükseldi. Endeks, tedbirlerin artırıldığı nisan ayında ise 78,1 ile Ağustos 2013’ten sonra görülen en düşük seviyeye geriledi. Bu dönemden sonra yükselişe geçen Sanayi Üretim Endeksi ham değeri, mayısta 84’e çıktıktan sonra haziranda 113,7 ile yılın en yüksek seviyesini gördü.
Öte yandan imalat sanayi kapasite kullanım oranı (KKO) verisinin de son 4 aydır yükseliş trendinde olduğu görülüyor. TCMB verilerine göre, yıla yüzde 75,5 ile başlayan imalat sanayi KKO, şubatta yüzde 76’ya ulaştıktan sonra, martta yüzde 75,3’e geriledi. Söz konusu oran nisanda yüzde 61,6 ile Nisan 2009’dan bu yana görülen en düşük seviyeye gerilemesinin ardından sonraki aylarda toparlanma trendine girdi. Mayısta yüzde 62,6, haziranda yüzde 66’ya ulaşan imalat sanayi kapasite kullanım oranı, temmuzda yeniden yüzde 70’li seviyelerin üzerine çıkarak yüzde 70,7 düzeyinde gerçekleşti. KKO, ağustosta da bir önceki aya göre 2,6 puan artarak yüzde 73,3 seviyesine yükseldi.
Böylece mart, nisan ve mayıs ayında sert düşen, GSYH’de daralmaya işaret eden öncü verilerin, haziran, temmuz ve ağustos aylarında yükseliş trendine geçerek üçüncü çeyrekte hızlı toparlanmaya işaret ettiği görülüyor.
“Dış talebin güçlendiğine dair işaretler alınmakta”
AA Finans Analisti ve Ekonomist Haluk Bürümcekçi, yılın ikinci çeyreğinde milli gelir yüzde 9,9 ile piyasa beklentisinin altında daraldığını söyledi.
Üretim yöntemiyle hesaplanan GSYH’yı ikinci çeyrekte hizmetler ve sanayi sektörünün aşağı çektiğini belirten Bürümcekçi, tarım, gayrimenkul ve finans sektörlerinin ise büyümeye pozitif katkı verdiğini dile getirdi.
Bürümcekçi, harcamalar yöntemiyle hesaplanan GSYH verilerine göre, ikinci çeyrekte özel tüketim harcamalarının, yatırımların ve net dış talebin büyümeyi aşağı çekerken, stok artışının olumlu etkilediğini ifade etti.
Üçüncü çeyrek ve yıl sonu büyüme görünümüne ilişkin Bürümcekçi, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Önümüzdeki dönem görünümünü ele aldığımızda ilk sinyaller milli gelir büyümesinin 2020 yılının üçüncü çeyreğinde belirgin toparlanacağına işaret etmekte. Güncel sinyaller, karantinaların kaldırılması ile beraber Haziran ayında yakalanan ivmenin üçüncü çeyrekten itibaren büyüme verilerine olumlu yansıyabileceğini düşündürmektedir. Dış talebin güçlendiğine dair işaretler alınmakta, ancak başta turizm olmak üzere hizmet sektörlerinin benzer ölçüde toparlanma göstermediği izlenmektedir.
Ayrıca, Mart ayından itibaren belirgin hızlanan ve geçmiş yıllara göre çok güçlü seyreden bankacılık kredi hacminin, TCMB’nin TL değer kaybını sınırlama amacıyla fonlama maliyetlerini likidite kanalı ile yükseltmeye yönelmesi ile bu görünümü uzun süre koruyamayacağı ve trend büyüme hızının kademeli olarak daha normal seviyelere ineceği anlaşılmaktadır. Bu bağlamda, üçüncü çeyrekten itibaren belirgin toparlanma varsayımımızın gerçekleşmesine rağmen milli gelir tahminimizin üzerinde risklerin aşağı yönde güçlendiğini gördüğümüzden, Merkez Bankası’nın faizlerle ilgili süreci nasıl yöneteceğine bağlı olarak tekrar gözden geçirmek kaydıyla, yüzde 2,1 daralma olarak revize etmeyi uygun gördük.”
“3. ve 4. çeyrekte tek haneli büyüme bekliyoruz”
Spinn Danışmanlık Kurucu Ortağı ve ekonomist Özlem Derici Şengül de yılın ikinci yarısına dair sınırlı sayıda veri yayınlandığını ancak RKGE, PMI gibi ankete dayalı verilerin ekonominin hızlı bir toparlanma içinde olduğuna ve hatta pandemi öncesi döneme dönüldüğüne işaret ettiğini söyledi.
Öte yandan kapasite kullanımı, ticari krediler gibi reel verilerin ise ekonomik toparlanmayı teyit ettiğini, henüz pandemi öncesi seviyelerin gerisinde olunduğunu gösterdiğini belirten Şengül, şunları kaydetti:
“Mevcut piyasa dalgalanması, borçlanma maliyetlerinde artış, global zayıflığın ihracat üzerine negatif etkisi gibi unsurlar pandeminin yarattığı hasardan çıkma hızının sürdürülebilir olmadığını düşünmemize neden oluyor. Bu doğrultuda 3. ve 4. çeyreklerde düşük tek taneli büyüme oranları bekliyor ve 4. çeyrekte önceki senenin aynı ayında görülen yüzde 5,96’lık yüksek baz nedeniyle üçüncü çeyrekten daha düşük bir büyüme oranı görebiliriz. Beklentilerimize paralel bir ikinci yarı performansı yılın tamamında GSYH’nin yüzde 1,2’lik bir daralma göstermesine neden olacaktır.”
(AA)