Covid’in kahramanlarından ‘kurallara uyun’ çağrısı
- Röportaj: Merve KAYA – ÖZEL
Bursa Şehir Hastanesi Covid Servisi doktorlarından, Kulak Burun Boğaz (KBB) Uzmanı Dr. Doğan Alpay Bursa’da riskin devam ettiğini, hastanelerin yoğun ama yeterli kapasiteye sahip olduğunu belirterek, sağlık çalışanlarının yorulduğunu ve anlayış beklediklerini kaydetti. Dr. Alpay, Hastalığın insan eliyle, laboratuvar ortamında üretildiği iddialarının gerçeği yansıtmadığını da söyledi.
Dr. Alpay, Covid ile amansız mücadelede yeni yöntemler uygulandığına dikkat çekti.
Geçtiğimiz yılın son haftalarında ilk kez Çin’de Wuhan şehrinde görülen, tüm dünya gündemini meşgul eden, yeni keşfedilen yeni tip bir koronavirüsün sebep olduğu Covid-19 hastalığı, şimdiye dek milyonlarca kişiye bulaştı, 1.467.987 binden fazla insanın ölümüne neden oldu. Türkiye’de ise Covid-19, Kasım ayına kadar yaklaşık 638.847 bin kişiyi enfekte ederken 10 binden fazla insan bu hastalıktan hayatını kaybetti.
Ülkemizde Mart ayında başlayan sokağa çıkma yasakları ve sosyal hareketlerin kısıtlanması, yaz aylarında yerini kontrollü normalleşmeye bakarak sosyal hayata bıraktı. Günlük beş yüzlere düşen yeni vaka sayıları, salgının azalma eğiliminde olduğunu gösterirken maske, mesafe ve hijyen kurallarına uymayarak rehavete kapılan milyonlarca insan nedeniyle ikinci dalga başladı.
Daha uzun süreceği öngörülen yeni tip koronavirüs ve Covid-19 hastalığını, KBB Uzmanı ve Bursa Şehir Hastanesi Covid servisi doktorlarından Doğan Alpay’a sorduk. KBB Uzmanı Doğan Alpay sorularımızı bu şekilde cevaplandırdı:
Sayın Alpay öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Kulak Burun Boğaz ve baş cilt boyun cerrahisi uzmanıyım. Yaklaşık 22 yıl evvel İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi’nden mezun oldum. Daha sonra KBB ihtisasını tamamladım. Kulak Burun Boğaz uzmanı olarak çeşitli devlet hastaneleri ve özel hastanelerde çalıştım. Dünyayı sarsan pandemi sebebiyle de son altı aydır Bursa Şehir Hastanesi Covid Servisi’nde salgına karşı mücadeleye devam ediyoruz.
Sayın Alpay niçin bu salgına yeni tip korona virüs deniyor?
Yeni tip korona virüs, bu hastalığın yeni izole edilmiş bir çeşidi. Korona virüs ailesinde, çok eski yıllardan beri yaşayan,SARS, MERS olarak bildiğimiz hastalıklar var. Özellikle Afrika kıtasında ve uzak doğuda geçmiş yıllarda salgınlar yapan, birçok ölüme sebebiyet veren ama Türkiye’de görülmeyen hastalıklardan korona virüsten kısaca yeni izole edilen, Çin’den dünyaya yayılan bir alt tipi diyelim. O yüzden için yeni tip korona virüs deniyor. Daha önce görülmeyip 2019 yılında keşfedildiği için adı Covid-19. Eğer Ocak ayında keşfedilseydi Covid-20 olacaktı.
Koronavirüs eski bir aile. Yeni tip mutasyon yapıp yarasadan insana bulaştığı düşünülüyor ve ciddi hastalık yapma potansiyeli var. Yüzbinlerce kişinin öldüğü, milyonlarca insanın hastalandığı, hepimizi hayatını az veya çok etkileyen bir salgın bu.
Sayın Alpay o zaman konuyu biraz daha açmanızı istesem.Son 10 yıl içerisinde SARS, MERS, domuz gribi dünyayı sarsan pandemi süreçleri yaşandı.Korona virüsün ,bu salgınlardan farkı nedir?
Onlar tabi bu kadar dünyayı etkileyen bir pandemi şeklinde olmadı. En son bu kadar çok etkileyip en agresif olarak hastalık yapan İspanyol gribi dediğimiz 1900 yılları başında yani 100 yıl önce görülen enfeksiyondur. Bunlar hem ölümcül hem de çok bulaşıcı, bütün dünyadaki yaşamı etkiledi. SARS, MERS kısıtlı bölgelerde oldu. Domuz gribi yaygınlığı ve ölümcüllüğü ileri boyutlara varmadı. Yeni tip korona virüs, insanlık tarihinde yüzyıllar geçse de her zaman hatırlanacak bir salgın olacak.
KBB uzmanı olduğunuz halde Bursa Şehir Hastanesi’nde Covid-19 servisinde görev yapıyorsunuz. Olağanüstü bir dönemden geçiyoruz. Farklı branşlarda görev yapan tüm hekimlerimize ihtiyacımız var. Laboratuvar ortamında insan eliyle üretildiğine dair çeşitli iddialar var. Bu konuda sizin görüşünüz nedir?
Ben mikrobiyolog değilim ama bu konuyla ilgilenen arkadaşlar bilir, şimdi hem RNA hem de DNA virüsleri dediğimiz virüslerin alt tipleri var. Bildiğimiz teknolojiyle bu tip virüs laboratuvar ortamında üretilemez. Ama atom bombası ilk bulunduğu zaman biz atom bombasını bulduk demediler. Bunlar ortaya çıktı ondan sonra kullanıldı. Böyle de bir teknoloji geliştirilmiş ve bu bir savaş gibi belli bir yeri etkilemek için kullanılmış olabilir. Komplo teorileri. Şuan sahip olduğumuz bilgiler bunun laboratuvar ortamında üretilmeyen bir virüs olduğunu gösteriyor. Ama çeşitli teoriler var. Bizler de okuyoruz. Belli patojinete belli silahlar kazanıldığına dair.Komplo teorileri rivayetleri var, bunlar zaman içinde ortaya çıkacaktır. Kısacası şuan için somut bilimsel böyle kesin bir veri yok.
Efendim bir de covid-19’un sürekli mutasyona uğradığı ifade ediliyor. Bu konuda neler söylersiniz?
Bu, virüs ailesinin yapısıyla ilgili bir şeydir. Devamlı yapısını değiştiriyor. Nasıl zaman içinde insan evrimleşip farklı şekillere bürünüyorsa, bunun gibi virüs de kendini taklit ediyor. Hem bu yaşamasını da sağlıyor. Bu sayede belli mikroorganizmalarda mekanizmalarını geliştiriyorlar. Bu mutasyonlar yapısındaki değişikliğe sebep oluyor. O da kendi yaşantısını devam ettirmek açısından, bir yaşamın kuralı.
Peki, bu virüsten nasıl korunabiliriz?
Aslında kurallara uyulsa yeterli. Sokağa çıkma yasakları daha erken planda yapılabilir. Yurtdışı gelişleri sınırlaması açısından, İran’dan, umreden gelenler onları karantinaya biraz daha erken alabilirdik. Virüsün 14 gün süreç maksimum, genelde 5-10 gün civarında hastalıkların çoğu şikâyetleri ortaya çıkıyor ama 14 gün neredeyse tamamına yakını hastalık yapacaksa meydana geliyor. Çoğu ülkede 14 gün sokağa çıkma yasağı yapıldı, Türkiye’de de yapılabilirdi. Bu karar verilirken farklı dinamikler, ülkenin ekonomik durumu, sosyal durumu,siyasi durumu, sağlık durumu bunun alt yapısı bunlara göre karar verilmeli. Bir anda sınırlamalar kalktı. İnsanlar kurallara da uymuyorlar. Altı aydır korona virüsle yüzlerce doktor ve sağlık çalışanı olarak mücadele ediyoruz. Elimizden geldiği kadar dikkat etmeye çalışıyoruz. Maske, mesafe, hijyen, bunlara dikkat ederek korunma şansımız yüksek çünkü şöyle hastalarla da karşılaşıyoruz, ailede eşlerden biri hastalanmış diğeri eşte bir sıkıntı yok çocuklarda yok veya anne baba hasta çocuklarda bir şey yok. Aile evin içinde bile, yüzde yüz virüs herkese geçmiyor.Maskesiz uzun süre aynı ortamda kalma, en çok bulaş yolu bu. Özellikle maske takma konusunda dünya sağlık örgütü de bir hata yaptı. Maskeye gerek yok dediler. Daha sonra gerek var dendi. Çin de kapalı bir toplum. Dünya Sağlık Örgütü’ne bildirmekte geç kaldı. Kimse dünyayı kaplayacak pandemiye dönüşeceğini düşünmedi.
Efendim bölgeler arasında hasta ve vakalar da farklılık görüyoruz. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Biz onları tam olarak göremiyoruz. Demek ki bakanlığın elinde veriler var.Bazı illerde daha yoğun olarak bulaşma olduğunu görüyorlar. Mesela İzmir Türkiye’nin en kalabalık üçüncü kenti ama demek ki oradaki insanlar kurallara riayet ediyorlar ki vaka sayıları yükselmiyor. Şehirler arasındaki farklar, kurallara riayet edilip edilmediğini gösteriyor. Tabi ekonomik koşullarda önemli. Ekonominin dönmesi yaşamın devam etmesi de otoritelerin karar vermesinde etken muhakkak.
Sağlık çalışanlarımıza, doktorlarımıza verilen destek sizce yeterli mi?
Teknik donanım olarak Bursa Şehir Hastanesi’nde bir sıkıntı yaşamadık. Ama bu pandemiden önce toplumda genel bir şiddet eğilimi vardı. Hasta yakınları hastane ortamlarında bir kayıp yaşadığında biraz gergin oluyorlar. Sağlıkta ciddi bir şiddet problemi var. Tabi bu şiddet devam ediyor. Bizler çok zorlu koşullarda riskleri alarak ameliyat yapıyoruz ve hasta bakıyoruz. İlk günlerde akşam saat dokuzda alkışlar oluyordu. Saygınlıkla ilgili süreç geçici oldu. Onunla ilgili esas bir şikâyetimiz var. Sağlık çalışanlarının özlük hakları ile ilgili ciddi düzenlemeler yapılması lazım. Hemşireleri, hekim arkadaşları görüyorum, insanlar pandemi dolayısıyla evlerine dönüşümlü gidiyorlar, para alıyorlar bu kadar yoğun çalışıp o paranın bile farklı ödeme kalemleri var. Doktorların nöbet parası, döner sermaye, pandemi parası, maaş bunlar hepsi toplandığı zaman bir yekûn ediyor. Çalışmazsan olmuyor, çıplak maaşı düşük ,özlük hakları maaş konusunda sağlık çalışanlarında böyle bir zafiyet var. Sağlık çalışanlarında böyle bir beklenti var. Özlük haklarının düzeltilmesi konusunda bütün sağlık çalışanları beklenti içerisindedirler.
Bu röportajı hazırlarken araştırmasını yaptığımda daha önceki birçok salgının aşısı ya bulunamadı ya da belli bir süreçte bağışıklık kazanıldığını tespit ettim. Covid-19 bunlardan farklı mı? Aşısı ya da ilaç için bir süreç var mı?
6 ay önce başlattığımız tedavi ile şu anki verdiğimiz tedavi farklı. Hastalığı biz de öğreniyoruz. Hastaları takip ettikçe yüzlerce, binlerce hasta sonucu tedavi protokollerimiz değişti. Molterite ölüm oranlarımız da azaldı. Devamlı çalışmalar, devamlı yayınlar yapılıyor, farklı tedaviler deneniyor. Kesin bir tedavi yok ama etkili ilaçlar ile daha etkili bir tedavi modeli oluşturmuş durumdayız. Aşı dediğimiz şeyinde çok güvenilir olması lazım. Şuan bir ayağı ülkemizde başlanan bir aşı çalışması var ve bulunursa eğer belki eski güzel, rahat hayatımıza dönme şansımız olacaktır.
Bazı batılı bilim adamları yüksek ateş, öksürük ve halsizlik şikâyeti ile hastaneye giden herkese doğrudan Covid-19 tanısını konduğunu ifade ederek tedavide kullanılan kortizon ve antibiyotiklerin insanları öldürdüğünü iddia ediyorlar. Bu konudaki görüşleriniz nedir? Türkiye’de kullanılan tedavi yöntemleri nedir?
Rutin olarak herkese Covid19 diyemiyoruz. Sürüntü alıyoruz. Test sonucu pozitif gelirse Covid-19 teşhisini koyuyoruz. Şüpheli hastalık deyip izole ediyoruz. Şüpheli demek hastalık var veya yok değildir ama izole etmezsek o sırada hastalık bulaştırmaya devam edebilir. Bu yüzden izole ediyoruz. Kortizon tedavisi son zamanlarda verilmeye başlandı. Bu tedavinin efektif olduğu öğrenildi. Başta kortizon vermiyorduk. Kan sulandırıcı kortizon sonradan eklendi. Hastaların iyileşme oranlarında ciddi anlamda artış var. Devamlı yeni yayın yapılıyor. Biz de bu yayınlara istinaden Sağlık Bakanlığı’nın Bilim Kurulu devamlı rehber yayınlıyor. Biz de o rehber doğrultusunda tedavileri planlanıyoruz. Kimse kafasına göre bir tedavi vermiyor. İlaçlar hastane eczanesinden veriliyor.
Sayın Alpay, hastanede tedavi ile evde tedavi arasında ne gibi farklar var?
Bazı hastaları hafif dahi olsa yatırıyorduk. Şimdi klinik bulguları sonucu hastalığı hafif olarak geçiren insanları, ilaçları verip eve gönderebiliyoruz. Daha sonra 2 hafta izole ediyoruz. Test yapıyoruz. Testi negatif olursa normal yaşama dönebilir.
Özellikle bazı Asya dizilerinde geçmiş yıllarda korona virüsten bahsedildiğini medyalarda görüyoruz. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
Yurt dışında yayılmış olan SARS ve MERS salgınları korona virüs kaynaklıydı.Bu virüsün böyle bir enfeksiyon salgın yapma potansiyeli var. Senaristlerin oradan ilham alarak kurgu yaptığını düşünüyorum.
Bursa’da durumun ciddiyeti ortada. Alınan önlemler, hastane kapasiteleri sizce yeterli mi?
Hastanelerimiz dolu. Ben kulak burun boğaz uzmanıyım, 6 aydır acil vakalar dışında bakma yapmıyoruz. Bütün hastaneler covid’le uğraşıyor.Şuan için yoğun. Bursa Şehir Hastanesi, Şevket Yılmaz Hastanesi yoğun. İtalya’daki gibi bir görüntü yok. Tabi böyle dedikçe de insanlar da gevşemeler oluyor. Binlerce insan hastaneye gelirse öyle bir durumla da karşılaşabiliriz. Her sağlık sisteminin bir doygunluk noktası var. İnsanların dikkat etmesi lazım. Bursa’nın belli bölgelerinde özellikle hasta yoğunluğu daha fazla. Yaz döneminde de insanlar salgın yokmuş gibi yaşadılar ve davrandılar. Bunun sonuçlarını, zorluklarını yaşıyoruz. Hasta sayısının artış sebebi bu.
Son olarak, eklemek istedikleriniz nelerdir?
İnsanlar uzun süre evde kaldılar haklı olarak sıkıldılar ama bizde hastanede astronot gibi kıyafetlerle çalışıyoruz. Bu süreçte çoğu insan evde otururken bizler işe gelip gitmeye devam ettik. Sağlık çalışanlarında bir yorgunluk oldu. Biz sadece insanların kurallara riayet etmesini, daha az kişinin hastalanması konusunda bize yardımcı olmalarını istiyoruz.O zaman biz de enerjimizi gücümüzü birçok hastayı tedavi etmede kullanarak çok daha kolay mücadele edebileceğimizi düşünüyoruz. Birinci isteğimiz bu. İkinci isteğimiz ise saygınlık…