Demokrasi şehitleri, Topkapı Anıt Mezar’da anıldı
Demokrasi şehitleri, Topkapı Anıt Mezar’da Demokrat Parti Genel Başkanı Afyonkarahisar Milletvekili Gültekin Uysal’ın da katılımıyla anıldı.
Demokrasi şehitleri; Başvekilimiz Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan, şehadetlerinin 58. yıldönümünde mezarları başında düzenlenen törende Demokrat Partililer tarafından anıldı.
Demokrat Parti İstanbul İl Başkanı Ekrem Eray Arda, yaptığı açış konuşmasında “Fikirler asla yok edilemez. Daima başkanlarının yolunu en karanlık zamanlarda bile aydınlatmaya devam eder. Dönemin tüm kısıtlı imkanlarına rağmen Türkiye’yi kalkındırmayı, refaha, demokrasiye ve adalete kavuşturmayı, millet için çalışmayı dava edinmiş; son nefesinde bile “Allah milletimize zeval vermesin” diyebilmiş böylesine büyük bir devlet adamını ve beraberindeki demokrasi şehitlerimizi saygıyla anıyor, onun açtığı yoldan taviz vermeden ilerleyeceğimizin bir kere daha altını çiziyorum” dedi.
İl Başkanı Arda’nın ardından kürsüye çıkan Genel Başkan Gültekin Uysal, yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Bugün burada demokrasinin üç sancağı için toplandık”
“Değerli dava arkadaşlarım, CHP’nin Genel Başkan Yardımcısı Sayın Bülent Kuşoğlu, sivil toplum örgütlerinin çok değerli temsilcileri, sağdan soldan yapılan telkinlere hiçbir zaman kulak asmamış, “davası olanların başka kaygısı olmaz” diyerek yürüyen siz değerli dava arkadaşlarım, kıymetli basın mensupları, öncelikle hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum, muhabbetle kucaklıyorum.
Bugün burada 58 yıl önce, bizlerde hala derin bir mateme sebep olan cinayetlerde kaybettiğimiz, demokrasinin üç sancağı için toplandık.
“Hedefi millet olan intikam kumpanyalarında maalesef şehit Başbakanımızı, bakanlarımızı ipe verdiler”
Müslümanların ortak acısı olarak hepimizin ruhunda, sinesinde asırladır yaşattığı bir mübarek ayda Muharrem ayında, Kerbela şehitlerimizin akabinde bu milletin de ortak acısı olan 27 Mayıs darbesi ile 16-17 Eylül 1961’de nihayetinde idamlarla son bulmuş şehitlerimizi bu ortak matem gününde anmak üzere buradayız.
Adına mahkeme denilen, adına idam denilen, hedefi millet olan intikam kumpanyalarında maalesef şehit Başbakanımızı, bakanlarımızı ipe verdiler.
Yaşadığı toprakları baki vatan kılmak adına tarihin yazdığı en şanlı mücadeleyi vermiş milletimiz, ecdadının vatan kıldığı topraklarda Hürriyetçi Demokratların liderliğinde bir milli mücadeleye daha girişmiştir.
Vatan üzerinde kayıtsız ve şartsız egemenliğini tesis eden bir milletin, yönetimde de kayıtsız ve şartsız söz sahibi olması fikri ile, “milli irade”nin tecelli etmesi gayreti ile verdiği bir mücadeledir bu.
Ve nihayetinde milli mücadelede, Erzurum’da, Sivas’ta kabul edilmeyen mandanın ve himayenin şerefli apoletlerin arkasına sığınarak yeniden dayatılmasıdır.
27 Mayıs, zincirlere, prangalara, kelepçelere, adı başka başka tahakküme başkaldıran bir milletten intikam almanın adı olmuştur.
“Yine de Hürriyet” diyen, esarete katiyen boyun eğmeyen bir milleti zapturapt altına almak için kurulan bir şebekenin tarih sahnesine çıktığı, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Gençliğe Hitabında bahsettiği “müstevliler”in kendilerini ifşa ettikleri bir gün olmuştur 27 Mayıs.
Çok şey söylenebilir. Gün yüzü görmüş telin sözleri yeterli gelmeyebilir. Milleti hürriyetinden etmek isteyenlere, tek gayesi milletin hürriyetleri olanları yaşama hürriyetinden edenlere öfkemizi, hiddetimizi anlatacak kelime bulmakta zorlanmayabiliriz, lakin Demokrasinin 3 sancağının hatırına, onların bizlere miras bıraktığı siyasi edebin hatırına ve onların manevi şahsiyetinin huzurunda bizler için en yakışanı kayıplarımızı rahmetle anmak olacaktır.
Bu vesileyle sözlerimin arasında rahmet isteyen o üç sancağa, o üç hürriyet misakına binlerce kere rahmet olsun.
“Bu yüce dava uğruna can verirken dahi “milletim” dediler”
Birçok kereler ifade ettik; fani bedenler bizlere baki bir mefkure, bir fikir, bir dava bıraktı.
Öyle yüce bir dava ki; bu yüce dava uğruna can verirken dahi “milletim” dediler.
Şahsi menfaatlerini bırakıp bugün “milli” olduklarını söyleyenlere inat milletin refahı için mücadele ettiler.
Sanıyor musunuz ki zorları, Zorlu ile idi,
Sanıyor musunuz ki akıtmak istedikleri kan Polatkan’ın kanı idi?
Sanıyor musunuz ki önünü kesmek istedikleri Menderes idi?
Koca bir Hayır!
“Her şeye rağmen kendi kaderini kendisi çizmiş bir millete kurulan bir kumpas adına bu şehitlerimizi ipe verdik”
27 Mayıs’ın mesullerinin derdi, 16 Eylül katillerinin, 17 Eylül canilerinin kavgası maalesef milletimizle idi. Bu coğrafyada kadastro geçirircesine sınırları çizerek, bir var olma yok olma çizgisinden çıkarak her şeye rağmen kendi kaderini kendisi çizmiş bir millete kurulan bir kumpas adına bu şehitlerimizi ipe verdik.
“Biz demokratlar hala ayaktayız”
Üç demokrasi sancağı milletin timsaliydi. Katletmeye çalıştıkları da milletti. Fark etmediler, anlayamadılar, kavrayamadılar; bedenler ölür de fikirler ölmezdi. Nihayetinde zalimler abad olmadılar ama demokratlar bu milletin sinesinde, gönlünde abide oldu.
Biz demokratlar 1960’tan bugüne meşakkatle yoğrulduk. Yorulmadık, yılmadık, kaçmadık. Hala demokrasi diyen milyonlarda her zaman mükafatı bulduk. Biz demokratlar hala ayaktayız. Bugün aramızda bedenleri bulunmasa da ruhları ile, emanet bıraktıkları idealleri ile zihinlerimizde, gönüllerimizde bu üç şehidimiz ve Anadolu coğrafyasının dağına taşına saçtıkları hizmetler, gönüllere nakşettikleri sevdaları yaşamaktadır.
Dünün zalimleri anlayamadan göçüp gitti belki, lakin sözüm bugünün zalimlerine; bilin isterim “demokrasi ölmez bir mefkuredir”. Bilin isterim; demokratlar adaletsizliğe karşı, haklarının elinden alınma girişimlerine karşı, hürriyetlerinin yok edilmek istenmesine karşı idama yürümüşler ve emanetçileri de bu uğurda yürümek için ideal olarak yaşatmaktalar.
Demokratlar, toprağı sıktığında fışkıracak şüheda, demokrasi binlerce farklı sedadır.
Memleket büyük bir kutuplaşmayı yaşıyor:
Bir tarafta beytül malı kendine helal bilip halel getirenler, bir tarafta alın teri ile kazandığı bir lokmaya tamah edenler,
Bir tarafta mesulü kendinden olduğu için her türlü hataya rıza gösterenler, bir tarafta en küçük bir hatada yüzünü bükenler,
Bir tarafta iktidar kudreti ile zulmedenler, bir tarafta zulme boyun eğmeyenler,
Bir tarafta zalime methiyeler düzenler, bir tarafta ezilenler,
Hülasa bir tarafta demokratlar, bir tarafta anti demokratlar…
“Biz milleti için idam sehpalarına razı gelenleriz”
Bizim safımız belli. Biz kendi için tahtı düşleyenler değiliz, biz milleti için idam sehpalarına razı gelenleriz. Biz hak ve hürriyetler için şehitler verdik, gerekirse o şerbeti bir kez daha vatan topraklarını korumak adına içen şehitler, demokrasi ve milletin namusunu korumak adına da içeriz.
Duygu doluyuz, öfke doluyuz. Bugün birilerine karşıt oldukları için yapılan hukuksuzlukları alkışlayanlar gibi değil; milletimize havale eden bir anlayış içerisindeyiz.
Üç sancağını demokrasi uğruna feda etmiş bir hareketin bugünkü temsilcilerinden olmaktan dolayı hepimiz gururluyuz.
Daha onlarca söz söyleyebilirim lakin boğazım düğüm düğüm. Sözlerime son vermeden önce hala dalgalanan 3 Demokrasi sancağının gölgesinde tüm demokrasi şehitlerini rahmetle anıyorum.
Burada her 17 Eylül’de yol gösterici olması adına fikirlerimizi, yaşananları sineye çekerek milletimizle paylaşıyoruz. Bu mabedi, ebedi istirahatgahı, bu buluşmaları çok kıymetli buluyorum.
Okuduğumuz duaları Allah makamında kabul ve makbul etsin. Şehitlerimizin ruhuna hediye ettiğimiz duaları vasıl eylesin. Birliğimiz daim olsun, demokrasiye inancımız kaim olsun.
Bugün burada bizlerle olan tüm dostlarımıza şükranlarımı sunuyorum. Başta partimizin kurucu lideri Celal Bayar olmak üzere açtıkları yolda hizmet eden Cumhurbaşkanlarımız Süleyman Demirel’i, Turgut Özal’ı, onların bakanlarını, mücadele arkadaşlarını, Adnan Menderes Başvekilimizin kıymetli eşleri Berrin Menderes hanımefendiyi ve değerli büyüğümüz Aydın Menderes beyefendiyi, adını sayamadığımız yüzlerce kıymetli demokratı da bu vesileyle saygıyla ve rahmetle anıyorum. Hepinizi Allah’a emanet ediyorum.”
Konuşmaların sonunda Kuran’ı Kerim okundu, dualar edildi, aşure ikram edildi.