Erdoğan’dan ‘sürtük’ eleştirilerine yanıt
Erdoğan: Yakışan teşhisi koyduk, alacak ahlak dersimiz yok.
Gezi eylemlerine katılanlara ‘sürtük’ diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, o ifadesini böyle savundu: “Biz Gezi olaylarında sergiledikleri tutuma yakışan teşhisi koyduk. Biz hep milletimizin diliyle konuştuk. Milletimiz bu vandalları nasıl tanımlıyorsa biz de öyle dedik”
Erdoğan, Ankara’nın Kızılcahamam ilçesindeki bir otelde düzenlenen AK Parti 30. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı’nın açılışında yaptığı konuşmada, bugün ve yarın gerçekleştirecekleri çalışma oturumlarında, meclis faaliyetlerinden güvenlik ve dış politikaya, ekonomiden tarım ve enerjiye kadar pek çok başlığı sunumlar, soru ve cevaplarla ele alacaklarını söyledi.
Toplantının, AK Parti, Türkiye ve millet için hayırlara vesile olması temennisinde bulunan Erdoğan, “Biliyorsunuz, en son İstişare ve Değerlendirme Toplantımızı 2019 Ekim’inde yapmıştık. Salgın döneminde toplantılarımıza mecburen ara verdik, hamdolsun ülke ve millet olarak bu sıkıntılı süreci en az kayıpla geride bıraktık.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kovid-19 teşhisi ile hayatını kaybeden yaklaşık 99 bin vatandaşa Allah’tan rahmet diledi, hastalığı geçirenlere de geçmiş olsun dileğinde bulundu.
Türkiye’nin Kovid-19 salgını ile mücadelesine ilişkin Erdoğan, “Bu zorlu süreçte sergilediği dirayetli duruş, ülkemize 20 yılda kazandırdığımız hizmet ve eserlerin önemini bir kez daha göstermiştir. Ülkemizin son 20 yıldaki kazanımları her alanda hayatımızın ayrılmaz birer parçası haline geldiği için çoğunun altında kendi imzamızın olduğunu dahi unutmaya başladık. Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür derler. Bunun için ülkemize kazandırdığımız eserleri, milletimize verdiğimiz hizmetleri her fırsatta hatırlamalı ve hatırlatmalıyız.” değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, millete verilen hizmetlerin her fırsatta hatırlanması ve hatırlatılması gerektiğini belirterek “İktidara gelirken milletimize ‘Ülkemizi 4 temel unsur üzerinde yükselteceğiz.’ dedik. Bunlar eğitim, sağlık, adalet ve emniyet temelleri. Bunun içinde her zaman eserlerimizi ve hizmetlerimizi anlatmaya bu sırayla başlıyoruz.” dedi.
Son 20 yılda Türkiye’ye kazandırdıkları asırlık eser ve hizmetlerin kısa bir özetini paylaşacağını vurgulayan Erdoğan, “Geçtiğimiz 20 yılda eğitimde yükseköğretim dahil toplam eğitim bütçemizi yılda 10,3 milyar liradan 274,3 milyar liraya çıkardık. Derslik sayımızı 343 binden 611 bine yükselttik. Hükümete geldiğimizde 526 bin öğretmen varken biz bugüne kadar toplam 730 bin yeni öğretmen ataması yaptık. Öğrencilerimize 2003 yılından beri toplam 4 milyar adet ders kitabını her eğitim-öğretim yılı başında masalarında olacak şekilde ücretsiz olarak verdik. Artık ders kitapları ile birlikte yardımcı kaynakları da öğrencilerimize ücretsiz dağıtmaya başlıyoruz.” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Maarif Vakfı vasıtasıyla 49 ülkede 406 okul, 1 yükseköğretim kurumu, 21 eğitim merkezi ve 44 yurt ile eğitim-öğretim faaliyetlerini sürdürdüklerini anımsatarak şunları söyledi:
“İktidarı devraldığımızda 76 olan üniversite sayımız, bugün 208’e ve 81 vilayetimizin tamamında 70 bin olan akademik personel sayımız 185 bine, 1,5 milyon olan üniversite öğrencisi sayımız bunun altını özellikle çiziyorum 8,3 milyona çıktı. Sağlıkta farklı kurumlara bağlı hastaneleri birleştirerek sağlık sigortasını neredeyse nüfusumuzun tamamını kapsayacak şekilde genişleterek tarihi bir reforma imza attık. Bunun yanında hastane yatak sayımızı 164 binden 258 bine, nitelikli yatak sayımızı 19 binden 165 bine yükselttik. Açtığımız toplamda 25 bin 298 yatak kapasiteli 19 şehir hastanemizle birlikte hizmet kalitesini yükselttik. Toplamda 18 bin 794 yataklı 14 şehir hastanemizin inşası ikisinin ise ihale ve proje çalışmaları devam ediyor. Son dönemde devlet hastanelerindeki sağlık hizmetleri konusunda muayene randevularındaki gecikmeler başta olmak üzere sistemdeki kimi aksaklıklar ile ilgili şikayetler gelmeye başladı. Salgının bitmesiyle bu sorunları hemen gündemimize aldık, süratle çözümünü sağlayacak adımları atıyoruz.”
Gençlik ve spor alanında, gençlik merkezi sayısını 9’dan 407’ye, spor tesisi sayısını 1575’ten 4 bin 127’ye çıkardıklarını belirten Erdoğan, yükseköğrenim yurt yatak kapasitesini 182 binden 746 binin üzerine, yükseköğrenim burs ve kredi tutarını öğrencileri için aylık 45 liradan 850 liraya, yüksek lisans öğrencileri için aylık 90 liradan 1700 liraya, doktora öğrencileri için aylık 135 lirayı 2 bin 550 liraya yükselttiklerini hatırlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, aile ve sosyal hizmetler alanında son 20 yılda toplam 522 milyar liranın üzerinde sosyal yardım yardım yaptıklarına işaret ederek şunları kaydetti:
“Kamuda 192 bin yeni engelli kardeşimizi istihdam ettik. Şiddet önleme ve izleme merkezleri şönimleri 81 ilimizde faaliyete geçirdik. Son 10 yılda kadın konukevlerinde toplam 325 bin kadınımız ve 190 bin çocuğumuz misafir oldu. Çalışma ve sosyal güvenlikte 2002 yılında 184 lira olan net asgari ücret bugün 4 bin 253 liraya ulaştı. İstihdamda 2002 yılında 12 milyon olan aktif sigortalı sayımız bugün 24 milyon 504 bini bulurken, toplam istihdam sayısı 30 milyonu geçti.”
Erdoğan, inşa ettikleri 276 adalet hizmet binasıyla yargı faaliyetlerinin yapılan işin önemine uygun mekanlarda yürütülmesini sağladıklarını dile getirerek, merdiven altı adaletçiliğe son verdiklerini kaydetti.
İçişleri alanında, valilikleri ve kaymakamlıkları yetkiden bütçeye kadar her alanda güçlendirdiklerini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
“Yerel yönetim mevzuatlarında yaptığımız düzenlemelerle mahalli idare sistemimizi günümüz ihtiyaçlarına cevap verecek seviyeye çıkardık. Muhtarlarımızı özlük haklarından çalışma binalarına kadar her alanda destekledik. Düzensiz göçle mücadele için 16 bin kişi kapasiteli 26 geri gönderme merkezi kudurduk. Suriye’de derinleşen insanlık dramına karşı sınır ötesi harekatlarımızın başladığı günden bugüne oluşturduğumuz güvenli bölgelere, 500 binin üzerinde Suriyeli kardeşimizin geri dönmesini sağladık.”
“Ordumuzu zafiyete düşürmek, tarihiyle ve kadim değerleriyle bağını koparmak için her yola başvurdular”
Türk milleti için güçlü bir orduya sahip olmanın tarih boyunca hep olageldiği gibi bugün de bir tercih değil mecburiyet olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
“Uzunca bir süre ordumuzu içten içe çürütmek, ölürsem şehit kalırsam gazi anlayışında vücut bulan vatan müdafaasında zafiyete düşürmek, tarihiyle ve kadim değerleriyle bağını koparmak için her yola başvurdular. Bunun için her dönem farklı araçlar, farklı kişiler kullandılar. En son FETÖ ihanet çetesinin ordumuz içindeki elemanlarıyla bu emellerine ulaşmaya çalıştılar. Hamdolsun, milletimizle birlikte bu büyük ihanet oyununu bozduk.
FETÖ’den temizlediğimiz Türk Silahlı Kuvvetlerimizi personel temini ve eğitiminden silah gücüne kadar her alanda dünyanın en modern orduları arasına katacak adımları attık. Bu sayede Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı, Bahar Kalkanı harekatları ve nisan ayında başlattığımız Pençe-Kilit Operasyonu ile güney sınırımızda oluşturulmaya çalışılan terör koridorunu darmadağın ettik. Hem güney sınırlarımızdaki güvenlik hattımızın eksiklerini yeni harekatlarla tamamlayacak hem de karasıyla, deniziyle, havasıyla tüm kuvvetlerimizi her türlü göreve hazır hale getirecek çalışmaları titizlikle yürütüyoruz.”
“Demir yollarımızı adeta yeniden ayağa kaldırdık”
AK Parti hükümetleri döneminde, milletin hayatında en büyük kolaylıkları sağladıkları alanlardan birinin ulaştırma olduğunun altını çizen Erdoğan, 6 bin 100 kilometreden devraldıkları bölünmüş yol mesafesini 28 bin 550 kilometreye, 1710 kilometreden devraldıkları otoyol uzunluğunu 3 bin 532 kilometreye çıkardıklarını belirtti.
Erdoğan, iktidara geldiklerinden sonra Türkiye’deki kara yolu tünel sayısını 83’ten 466’ya, tünel uzunluğunu 50 kilometreden 651 kilometreye, köprü ve viyadük uzunluğunu 311 kilometreden 724 kilometreye yükselttiklerini ifade ederek, şunları kaydetti:
“Son 20 yılda ülkemizin dört bir yanında hizmet aldığımız Osmangazi, Yavuz Sultan Selim, Adıyaman-Nissibi, Elazığ-Ağın Tohma, Hasankeyf-2, Çanakkale 1915 köprüleriyle; Bolu Dağı, Avrasya, Ilgaz 15 Temmuz İstiklal, İzmir Konak, Erkenek, Cankurtaran, Sabuncubeli, Ovit, Kızılcahamam-Çerkeş, Salarha, Pirikayalar tünelleriyle, İstanbul-Bursa-İzmir, Kuzey Marmara, Menemen-Aliağa-Çandarlı, Ankara-Niğde, Kınalı-Tekirdağ, Çanakkale-Savaştepe otoyollarıyla, daha burada saymakla bitiremeyeceğimiz nice eserlerimizle ülkemizin her karısına mührümüzü vurduk. Toplam 1213 kilometre hızlı tren hattı, 2 bin 74 kilometre demiryolu ağır, 8 bin 453 kilometre elektrikli ve sinyalli hat inşa ederek 21 bin 590 kilometre demiryoluyla demir yollarımızı adeta yeniden ayağa kaldırdık.”
“26 olan havaalanı sayısını 31 ilaveyle 57’ye çıkardık”
Hava yollarında yapılan yatırımlara da dikkati çeken Erdoğan, iktidara geldiklerinde 26 olan havaalanı sayısını 31 ilaveyle 57’ye çıkardıklarını belirtti.
Erdoğan, “Şimdi tüm vatandaşlarımız hangi şehre giderse gitsin indiği zaman havaalanına veya havalimanına, oradan evine ortalama yarım saatte ulaşma imkanı sahip. Modern bir hayat yaşamayı, medeni bir hayat yaşamayı işte attığımız bu adımlarla sağladık.” diye konuştu.
Denizcilikte de tersane sayısını 37’den 84’e, yat bağlama kapasitesinin 8 bin 500’den 18 bin 545’e yükselttiklerini kaydeden Erdoğan, bilgi ve iletişim teknolojilerinde ise 2002 yılında sadece 3 bin olan geniş bant abone sayısının 87,5 milyona, elektronik devlet kullanıcısının da 57,6 milyona ulaştığını söyledi.
“Yeni müjdelerle milletimizin karşısında olacağız”
Çevre ve şehircilik alanındaki yatırımlara da dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu:
“Son 20 yılda atık su arıtma tesisi sayısı 145’ten 1176’ya ve atık su arıtma hizmeti verilen belediye nüfusu yüzde 35’ten yüzde 90’a çıkarttık. Kentsel dönüşüm kapsamında 59 ilimizde 277 riskli alanda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. 446 millet bahçesi projemizden 128’ini tamamladık. 126 millet bahçemizin yapımı, 192’sinin ise ihale, proje ve yer seçim süreci devam ediyor. TOKİ eliyle toplam 1 milyon 100 bin konut ürettik, 3 milyon konutun dönüşümünü tamamladık. İnşallah yakında bu konuda yeni müjdelerle milletimizin karşısında olacağız.”
Çiftçilere 183 milyar lira tarımsal destek verdik
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son 20 yılda çiftçilere 183 milyar lira tutarında tarımsal destek verdiklerini belirtti.
Tarımsal gayri safi yurtiçi hasılayı yaklaşık 37 milyar liradan 407 milyar liraya yükselttiklerini vurgulayan Erdoğan, orman varlığını da 21 milyon hektardan 23 milyon hektara çıkardıklarını; baraj sayısını 276’dan 930’a, hidroelektrik santral sayısını 97’den 730’a, içme suyu tesisi sayısını 84’ten 370’e, sulama tesisi sayısını 1764’ten 3 bin 325’e, taşkın koruma tesisi sayısını 5 bin 18’den 10 bin 267’ye ulaştırdıklarını belirtti.
Milli gelir, 1 trilyon dolar sınırında
Milletin refahını yükseltmeye yönelik hazine ve maliye politikaları sayesinde milli geliri 238 milyar dolardan 1 trilyon dolar sınırına kadar getirdiklerini vurgulayan Erdoğan, şu ifadelere yer verdi:
“Şayet, Gezi olaylarıyla başlayan ve ardı ardına devam eden ihanetlerin ülkemize kur, faiz, enflasyon şer üçgeni üzerinden ödettiği ağır bedeler olmasaydı bugün 1,5 trilyon doları bulan bir milli gelirle çok farklı bir yerde olacaktık. Sahnede ülkemiz aleyhine hangi oyun sergilenirse sergilensin gerisinde bunu destekleyecek bir ekonomik sabotaj mutlaka vardır. Buna rağmen ülkemize, ne siyasette ne ekonomide diz çöktürülmesine izin vermedik, vermeyeceğiz.
Türkiye’nin şehit kanlarıyla heba edilen kaynaklarıyla kaybedilen vaktiyle ödediği bedellerde payı olan herkesin yakasına yapışmak boynumuzun borcudur. PKK’yla mücadelemizin de FETÖ’nün üzerine tavizsiz gidişimizin de CHP ve şürekasına karşı siyaset zemininde verdiğimiz sert mücadelenin de sebebi, milletimize olan işte bu borcumuz, işte bu sorumluluğumuzdur.
Karşımıza çıkarılan aktörlerin birer aparat, yürütülen kampanyaların birer proje olduğunu biliyor; asıl mücadeleyi, bu aparatların yularını ellerinde tutanlara, projelerin gerçek sahiplerine karşı veriyoruz. Biz ‘başaramayacaksınız’ diye meydan okudukça üzerimize yeni yöntem ve araçlarla gelmeyi sürdürenlere diyoruz ki, bu milletin son ferdi de toprağa düşmeden sinsi senaryolarınızı hayata geçiremeyeceksiniz. Biz istiklal ve istikbal diyerek mücadele bayrağını yükselttikçe ayağımıza taktıkları çelmeleri artıranlara diyoruz ki, bu milletin son ferdi de şehit olmadan aziz vatanımızın tek karış toprağını kirletemeyeceksiniz. Biz ‘büyük ve güçlü Türkiye’ diyerek hedeflerimize kilitlendikçe eşi benzeri görülmemiş bir kin ve nefretle üzerimize saldıranlara diyoruz ki, son ferdi de nefesini tüketmede bu milleti esir alamayacaksınız.”
Türkiye’nin ekonomide geldiği yerin de yaşadığı kayıpların da bu perspektiften değerlendirmek gerektiğine işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:
“Tabi onların göremedikleri, fark etseler bile anlayamadıkları bir gerçek var. Bu gerçek, Türkiye’nin potansiyelinin ve gücünün kağıt üzerindeki ölçeklerin çok üzerinde olduğudur. Eğer biz kağıt üzerindeki hesaplara kalsaydık ne vesayetle mücadelemizi başarıya ulaştırabilirdik ne terörle mücadelemizi zaferle neticelendirebilirdik ne darbecileri bozguna uğratabilirdik ne de uluslararası ayak oyunlarıyla baş edebilirdik. Biz milletimize güvendiğimiz, ülkemize inandığımız, inancımıza şüphe duymadığımız için 20 yıldır Allah’a hamdolsun ayaktayız. Hani ‘komünistin komünistliği parayı buluncaya, ateistin ateistliği uçak sallanıncaya kadardır’ derler ya aparatları ve ağababalarıyla bunların havası da milletin önüne çıkıncaya kadardır. Onun için hep ne diyoruz, elbette ihtiyatı ve tedbiri elden bırakmadan biz kimin ne dediğine ne yaptığına bakmadan kendi işimizi yapacağız, kendi işimizi Allah’ın izniyle yürüteceğiz.”
Hafta başı açıklanan 2022 yılı ilk çeyrek büyüme verilerine göre, dünya küçülürken Türkiye’nin büyümesinin yüzde 7,3 olarak gerçekleştiğini hatırlatan Erdoğan, ticarette 36 milyar dolar olan ihracatı 225,2 milyar dolara ulaştırdıklarını, yıl sonu hedefinin ise 250 milyar dolar olduğunu kaydetti.
Erdoğan, dış ticaret hacminin 87,6 milyar dolardan 500 milyar dolar sınırına dayandığını ve ihracat yapan firma sayısının 33 bin 523’ten yaklaşık 3 kat artışla 101 bin 361’e çıktığını aktararak, “Hani diyorlar ya ‘kepenkler iniyor’ falan. İşte bak ben size resmi rakam veriyorum.” ifadesini kullandı.
Dışişlerinde 163’ten aldıkları dış temsilcilik sayısını, 253’e ulaştırarak temsil ağını güçlendirdiklerini dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:
“Savunma sanayiinde her biri ayrı öneme sahip projelerimizin bütçesini 5,5 milyar dolardan 75 milyar dolara yükselttik. Göreve geldiğimizde savunma sanayiinde yerli oranımız yüzde 20’ydi, şimdi yüzde 80. Bak nereden nereye geldik? Batı bize savunma sanayiiyle ilgili istediklerimizi vermezken artık şimdi biz Batı’ya ihraç eder hale geldik. Bu alandaki ihracatımızı 248 milyon dolardan aldık, geçtiğimiz yıl 3 milyar 224 milyon dolar ile rekoru kırdık.”
“Savunma sanayiinde ihraç edilen ürün çeşidini 228’e yükselttik”
Erdoğan, İHA ve SİHA’lar, kara araçları, deniz platformları başta olmak üzere savunma sanayiinde ihraç edilen ürün çeşidinin 228’e yükseldiğini hatırlatarak, şöyle devam etti:
“Birileri diyor ki ‘Amerika’da bir ofis açsanız.’ Gerek yok, şu anda zaten onlar buraya geliyor. Şu an itibarıyla Türkiye sürekli kapısına gelinen ve ‘Bize de yok mu?’ denilen ülke haline geldi. Sanayi ve teknolojide 142 yeni organize sanayi bölgesi, 25 endüstri bölgesi, 87 teknopark kurarak üretim altyapımızı genişlettik. Milli Uzay Programımızı oluşturduk. 2023 yılında bir Türk vatandaşının uluslararası uzay istasyonuna gönderilmesi sürecini başlattık. Yerli otomobilimiz üretim aşamasına geçmek üzere, inşallah yakında yollarda göreceğiz.”
Enerjide, toplam kurulu gücü 31 bin 846 megavattan 100 bin megavat sınırına kadar çıkardıklarına işaret eden Erdoğan, Karadeniz’de 540 milyar metreküp doğal gaz rezervi keşfettiklerini, yerli ve yenilenebilir enerji üretimine yaptıkları yatırımlarla Türkiye’nin dışa bağımlılığını aşama aşama azalttıklarını anlattı.
“Salgın şartlarına rağmen turizm gelirlerimizi 24,5 milyar dolara ulaştırdık”
Erdoğan, kültürde dünya mirası listesinde olan varlık ve alan sayısını 9’dan 19’a, yurt dışından getirilen eser sayısını 2 bin 525’ten 9 bin 30’a, kazı sayısını 57’den 146’ya yükselttiklerine değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Turizmde salgın şartlarına rağmen geçtiğimiz yıl turist sayımızı 30 milyonun üzerine, turizm gelirlerimizi 24,5 milyar dolara ulaştırdık. Vakıflar Genel Müdürlüğümüz vasıtasıyla restore edilen eser sayımızı 46’dan 5 bin 680’e çıkardık. TİKA, Yunus Emre Enstitüsü, YTB, AFAD, TRT gibi kurumlarımız vasıtasıyla ülkemizin sesini ve nefesini tüm dünyada duyuruyoruz. Eserlerimizin ve hizmetlerimizin listesi, saatlerce, günlerce anlatsak bitmeyecek uzunluktadır. Dizi filmlerimiz artık dünyanın değişik ülkelerinde izlenme rekorları kırıyor, bu noktaya geldik. Sadece 2022 yılı içinde yaptıklarımızı şöyle ana hatlarıyla bir gözümüzün önünden geçirmek bile bize çok şey anlatır.”
İdlib’de 57 bin briket ev
Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ) Uçak Üretim Tesisi’ni hizmete açtıklarını, Konya-Karaman hızlı tren hattını hizmete sunduklarını, organize sanayi bölgeleri mesleki eğitim merkezlerinin toplu açılışını yaptıklarını aktaran Erdoğan, “Test, eğitim ve istihbarat gemimiz Ufuk’un hizmete giriş törenine katıldık. Aydın Söke’de ülkemizin en büyük kağıt fabrikasını hizmete açtık. Giresun Dereli’de afet konutlarını hak sahiplerine teslim ettik. Boğazlara taktığımız dördüncü gerdanlık olan 1915 Çanakkale Köprüsü’nü hizmete sunduk. Tokat Havalimanı’nın hizmete açılış törenine katıldık. Malatya çevre yolunu canlı bağlantıyla hizmete açtık. Phaselis Tüneli’nin açılışını canlı bağlantı ile yaptık. Pınarhisar ve Çakıllı çevre yollarının açılış törenine canlı bağlantı ile iştirak ettik.” diye konuştu.
Erdoğan, İdlib’de ve diğer güvenli bölgelerde yapımına başlanan 100 bin briket evden tamamlanan 57 bininin açılış törenine mesajla katıldığını anımsatarak, özel eğitim okullarına malzeme dağıtımı töreninde engelliler ve sporcularla buluştuğunu söyledi.
Deniz üzerine inşa edilen Rize-Artvin Havalimanı’nın açılış törenine de katıldığını anlatan Erdoğan, açılış törenini Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile yaptıklarını söyledi.
“560 bin kişinin katılımıyla İstanbul’un fethini kutladık”
Erdoğan, İstanbul’da Darülaceze Sosyal Hizmet Şehri’nin temelinin atıldığını, yerli ve milli denizaltıların havuza çekme ve ilk kaynak törenlerine katıldıklarını anımsatarak, şöyle devam etti:
“Artık bize bir akıncı mesafesinde bulunan can Azerbaycan’da TEKNOFEST kuşağı gençlerimizin ‘2 devlet, 1 millet, 1 festival’ ruhu ile nasıl kucaklaştığına hep birlikte şahit olduk. Azerbaycanlı kardeşlerimizin 28 Mayıs Bağımsızlık Günü’nü her açıdan göz kamaştırıcı bir teknoloji şöleniyle taçlandırdık. Geçtiğimiz hafta sonunda İstanbul’un fethinin 569’uncu yıl dönümünün coşkusunu Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi müjdesi ile milletimizle birlikte yaşadık. Bu havalimanında hamdolsun o gün İstanbul’daki birçok engelleyici trafik şartlarına rağmen -verilen resmi rakamı söylüyorum- 560 bin kişinin katılımıyla fetih şenliğini gerçekleştirdik.”
Daha pek çok şehirde katıldıkları toplu açılış törenleri, Ankara ve İstanbul’daki sayısız programla millete hizmet ettiklerini belirten Erdoğan, bakanlıkların son 20 yıllık faaliyetleriyle ilgili ayrıntılı bilgi içeren dosyaların AK Parti Genel Sekreterliği tarafından elektronik ortamda teşkilatlara gönderildiğini söyledi.
“Önemli olan çalışma ve hizmetlerin unutulmamasını sağlamak”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, önemli olanın yapılan çalışma ve hizmetlerin unutulmaması ve hatırlanmasının sağlanması olduğunun altını çizerek şöyle devam etti:
“Rabbim bize şöyle emrediyor, ‘Gevşemeyin, hüzünlenmeyin, eğer inanıyorsanız üstün olan muhakkak sizsiniz.’ Yine Rabbimiz bize ‘İnsan için ancak çalıştığı kadarı vardır’ diyor. Üstünlüğün takvada, aynı şekilde çok çalışmakta, çok eser ve hizmet üretmekte olduğunu bilerek, gecemizi gündüzümüze katmak suretiyle milletimizin gönlünü kazanmaya bakacağız. Bizimle eser ve hizmet siyasetinde yarışamayanların işi yalan ve iftiraya dökmesinin sebebini ancak işte bu şekilde milletimize gösterebiliriz. Partimizin kuruluşundan bugüne bu eser ve hizmetlerin ülkemize kazandırılmasında emeği geçen tüm kardeşlerimi şükranla yad ediyor, ebedi aleme uğurladığımız kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.”
Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun 10 soruya verdiği yanıtları değerlendirdi
Türkiye’yi eserlerle donatmanın, millete aşkla hizmet etmenin mücadelesini verirken, “siyasetin cilvesi” diyebilecekleri bazı kişiler ve konularla uğraşmak mecburiyetinde kaldıklarına dikkati çeken Erdoğan, şu değerlendirmede bulundu:
“Türk siyasi tarihinin en ağır, en eziyetli, katlanması en zor cilvesi maalesef bize, bizim dönemimize denk geldi. Bu talihsiz cilvenin adı Kılıçdaroğlu’dur. Karşımızda öyle bir karakter var ki ciddiye alsak ciddiye alınacak tarafı yok. Gülüp geçsek gülünecek tarafı yok. Biz de çoğunlukla yok saymayı tercih ediyoruz. Kendisini uzunca bir süre yok saydığımızda da arsızlara özgü bir cesaretle yalanın, iftiranın, zırvanın dozunu sürekli yükseltiyor. Biz de mecburen bu zatı ara ara paçasından tutup aşağıya çekmek durumunda kalıyoruz. Yine böyle bir mecburiyetle karşı karşıyayız. CHP’nin başındaki zat, güya bizim geçtiğimiz salı günü AK Parti Meclis Grubu Toplantımızda sorduğumuz sorulara cevap vermiş. Sonra da yine güya bize 10 soru sormuş. Bizim sorularımıza verdiği cevapların her satırından, bu zatın hep işaret ettiğimiz sinsiliği, riyakarlığı, kifayetsizliği buram buram tütmektedir.
Birinci sorum olan ‘Hiçbir ayrım yapmadan tüm terör örgütlerini lanetleyip lanetlemeyeceğine’ verdiği cevaptaki örgüt ilişkilerinden devletin terörle mücadele taktiklerine kadar tüm göndermeler, Türkiye’yi birilerine gammazlayan, hatta el altından müdahaleye çağıran alçakça tuzaklarla bezelidir. İkinci sorum olan ‘Türkiye’nin PKK ve YPG’ye karşı yürüttüğü sınır ötesi harekatlarını destekleyip desteklemediklerini’, yabancı postal gibi yapılan işlerle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir iğrençliği karıştırarak kirli zihnindeki hezeyanları bir kez daha sergilemiştir. Üçüncü sorum olan ‘İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği tartışmalarında devletinin izlediği politikaların yanında olup olmadığına’ verdiği cevap sadece bu mücadelemizde karşımızda olanları sevindirecek bayağılıktadır.”
Kılıçdaroğlu’nun dördüncü soru olan “Türkiye’nin Akdeniz ve Ege’de yürüttüğü mücadelede kimin safında olduğu” hususuna verdiği cevapla ülkesinin değil Rumların ve onları Türkiye’nin üzerine salanların yanında yer aldığını tekrar gösterdiğini vurgulayan Erdoğan, “Beşinci sorum olan ‘Dünyanın, küresel krizin ekonomik boyutunun ülkemize etkilerine karşı sürdürdüğümüz mücadeleye destek verip vermediğine’, olup bitenlerden hiçbir şey anlamadığı için Türkiye’nin başındaki en büyük felaketin kendisi olduğunu gösterecek basitlikte bir cevap vermiştir.” dedi.
“Aynı yalanları ve iftiraları tekrarlayarak cevap vermiştir”
“Altıncı sorum olan ‘Yalanı ve iftirayı bir kenara bırakıp bırakmayacağına’ tam da kendi karakter fukarası tarzına yakışır şekilde aynı yalanları ve iftiraları tekrarlayarak cevap vermiştir.” açıklamasını yapan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yedinci sorum olan ‘Siyasi stratejilerini yabancı ülke temsilcilerine hatırlatmak veya hazırlatmak ve onaylatmaktan vazgeçip geçmeyeceğine’ yine bu mahfillerin telkin ettiği şekilde inkarla cevap vermiştir. Sekizinci sorum olan ‘Bu toprakların tüm değerleri, sembolleri, birikimleri ve kazanımlarıyla, asil bir evladı gibi hareket etmeyi kabul edip etmeyeceğine’, asil değil sefil bir şahsiyet olduğunu göstererek cevap vermiştir. Dokuzuncu sorum olan ‘Partisi içindeki her türden terör örgütü destekçisini, her türden hırsızı, tacizciyi, tecavüzcüyü, istismarcıyı tasfiye etmeyi düşünüp düşünmediğine’, tüm bu rezilliklere üstünü örterek ortak olduğunu ikrar ederek cevap vermiştir.
Onuncu sorum olan ‘Yüreği yetip 2023’te cumhurbaşkanı adayı olup olmayacağına’ ise sorumda zaten belli olan seçim tarihinin açıklanması bahanesiyle yüreksizliğini, çapsızlığını, iradesinin ve ipinin başkalarının elinde tutulduğunu bir kez daha göstererek cevap vermiştir. Seçim tarihi belli, bizden yeni seçim tarihi istiyor. Seçim tarihi belli olduğuna göre sen şimdiden Haziran 2023’e hazırlan ama önce adayınızı belirleyin. Sen kendin sıkıysa aday oluyor musun, olmuyor musun, önce bunu açıkla. Soru diye papağan misali tekrarlayıp durduğu zırvalar ise onun sadece yalancılığını ve çapsızlığını değil aynı zamanda ülkesinin ve milletinin çıkarlarını savunacak kalibrede bir devlet adamı olamayacağını göstermiştir.”
Erdoğan konuşmada, Merkez Bankası’nın 128 milyar dolarlık rezervini yalan, yanlış rakamlarla değil tüm kalemleriyle en doğru, açık, sarih haliyle kamuoyuyla paylaştıklarını hatırlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Buna rağmen hala aynı nakaratı sanki altında başka bir şey varmış gibi tekrarlayan bu zatın idraksizliği, kendisinin ve partisinin sorunudur. Biz, attığı iftiranın hesabını hukuk önünde soruyoruz ve soracağız. Bunun da altından kalkamayacak. Bunu da çok kısa zamanda göreceksiniz.” ifadelerini kullandı.
“Ülkemize sığınmış mazlumlara karşı yürüttüğü kin ve nefret siyasetini, bu zatın bozuk karakterine veriyoruz.” diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
“Türkiye’nin çıkarlarının nasıl savunulacağını bilmeyen bu zatın, devlet yönetimindeki tek referansı genel müdürlüğünü yaptığı SSK’yı batırmasından ibarettir. Bay Kemal, biz senin SSK’yı nasıl bitirdiğini ve batırdığını çok iyi biliriz. Rahmetli Savaş Ay, o programında zaten senin neler yaptığını, ne hale getirdiğini, SSK nasıl bitti, battı, bunu ekranda göstermişti, biz de izlemiştik. Ama o, yine o zamanlar topu nereye attı? O zamanın siyasetçilerine attı. Şimdi de ülkeyi topyekun batırmanın peşinde ama milletimiz kendisine bu fırsatı tanımayacaktır. Küresel ekonominin nereden gelip nereye gittiğinden habersiz bir zatın, ekonomiyle ilgili söylediği hiçbir şeyin kıymeti, harbiyesi yoktur.
Eğitim amaçlı vakıflara ancak FETÖ’cülerin ve Türkiye düşmanlarının yapabileceği bir gözü dönmüşlükle saldıran bu zat, iftiraları sebebiyle yine mahkeme önünde hesap vermektedir. Bu ülkeyi organize suç örgütleri belasından kurtarmış bir hükümete ve onun kadrolarına bühtan edenlerin, mafya bozuntularının hezeyanlarından medet umacak kadar alçaldıklarını unutmadık. Bu alçaklığın hesabı da hukuk önünde kendisinden sorulmaktadır.”
Şu ana kadar CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan 250 bin lira tazminat kazandıklarını aktaran Erdoğan, bunu, Kılıçdaroğlu adına iki vakfa verdiklerini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu iki vakıf sebebiyle inşallah Bay Kemal’in bir hayrı buraya dokunmuş olacak. Bütün dünyanın, ülkemizin ilkeli duruşunu takdir ettiği Kaşıkçı meselesini dahi bize saldırı malzemesi yapan bu zat, onursuz ithamının hesabını hukuk önünde vermektedir.” diye konuştu.
“Sizler adına biz üzgünüz”
“Kendi kendine SADAT diye bir öcü uydurup ‘Bizim şirketin kurucusuyla evinde konuştuğumuzu’ söyleyecek kadar hayal alemine dalmış bu zata ne desek fayda etmeyeceğini biliyorum.” ifadelerini kullanan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Her gün altı da üstü de boş yalanlara insanları tehdit ederek haysiyet cellatlığına soyunan birisinin, bizi toplumsal çatışma çıkarmaya çalışmakla itham etmesi trajikomik bir çırpınıştır. Ben, SADAT’ın kurucusuyla evlerinde bir görüşme gerçekleştirmedim. Böyle bir görüşmem yok. Bay Kemal, sen yalancısın, sen cambazsın. SADAT’ın kurucusu denilen tuğgeneralle göreve getirdikten sonra benimle çalıştığı süre içerisinde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde görüşmelerim var ama evinde herhangi bir görüşmem söz konusu olmamıştır, bunu da bilesin. Hem NATO’ya sahip çıkıp hem de bunun gereklerinin tam tersi beyanlarda bulunmak şark kurnazlığı değilse, ahmaklığın dik alasıdır. Velhasıl bizim tüm umutlarımıza ve temennilerimize rağmen kendisine ‘yalancıdan siyasetçi olmaz, yalancıdan genel başkan olmaz’ dememizin, kendisine ‘gavurun kılıcını çalandan adam olmaz’ dememizin, kendisine ‘karikatür tiplerin hezeyanlarına millet mahkum edilmez’ dememizin, kendisine ‘kifayetsiz muhterislere ülke teslim edilmez’ dememizin ne kadar haklı, doğru, isabetli olduğunu göstermiştir. Ülkemiz, milletimiz, hatta CHP’ye oy veren kardeşlerim, umut bağlayanlar, sizler adına biz üzgünüz.
Ezcümle kendisinden hiçbir şey olmayacağını tekrar ortaya koyan bu zatı, siyasetin konusu olmaktan çıkartıp, tekrar tababetin ilgi alanına ve ‘mazur’ sıfatıyla milletimizin takdirine havale ediyoruz. Altılı masa kimi seçerse o aday olacakmış. Altılı masa da bunu bu kadar uzatmasın artık, kararını ne zaman verecekse biran önce versin. Altılı masanın altında olanlar varsa onlar da meydana çıksın. Herhalde artık bu yıl içerisinde bu açıklamayı yapacaklardır.”
Türkiye’nin son 10 yıldır yakın tarihimizin en kritik dönemeçlerinden geçtiğine dikkati çeken Erdoğan, bu süreçte Türkiye’nin ekonomik, sosyal, siyasal bakımdan farklı yöntemler kullanılarak kuşatılmak istendiğini söyledi.
“Nerede bu çevreciler”
Milli iradeyi ve seçilmiş hükümeti alt etmeyi hedefleyen bu dönemin işaret fişeğinin 7 Şubat MİT kriziyle çakıldığını, ardından Gezi olaylarının geldiğini anımsatan Erdoğan, “Siz hala meseleyi anlamadınız mı diyen elebaşlarının da ikrar ettiği gibi Gezi olaylarının ne ağaçla ne çevreyle ne de yeşil hassasiyetiyle ilgisi vardır.” dedi.
“Şimdi buradan ben, bay Kemal’e ve CHP’ye sesleniyorum.” diyen Erdoğan, şunları söyledi:
“Beşiktaş Çırağan Caddesi’nde o canım çınar ağaçlarının kesilerek orada çok farklı bir katliamın yapılmasını acaba gözü var görmüyor muydu? Peki bu konuda acaba ne yaptı? Ne gibi bir adım attı? Atılan bir adım var mı? Yok. Nerede bu çevreciler? Be çevreciler, bu ağaçları kökünden kesenleri acaba hiç dillerine doladılar mı? Bunlara acaba bu işin hesabını hiç sordular mı? Yok. Biz, milyonlarca ağaç, fidan diktik iktidarlarımız döneminde. Hala dikiyoruz. İşte şimdi Atatürk Millet Bahçesi’ne de Bay Kemal, dikiyoruz. 1 milyon 250 bin fidan ve ağacı oraya dikiyoruz. 350 yaşında bir zeytin ağacını da oraya diktik. Bak alışacaksın bunlara ama senin çevreyle mevreyle alakan yok. İnşallah göre göre bunlara da alışırsın.”
Gezi olaylarını, “ağaç ve çevre kılıfı altında Türk demokrasisine kurulmuş bir pusu, sokak terörü üzerinden milletin iradesini gasbetme girişimi, azgın azınlığın sessiz çoğunluğu sindirme teşebbüsü” olarak nitelendiren Erdoğan, bu olayların Türkiye’nin IMF defterini tamamen kapattığı tarihi günlerde doğrudan ekonomik bağımsızlığı hedef alan mandacı bir eylem, İstanbul’un duvarlarına “Zulüm 1453’te başladı” yazılarının yazıldığı Bizans heveslisi bir girişim olduğunu söyledi.
“İstismarı çok iyi yapıyorsunuz”
“Bay Kemal, bunları siz yaptınız. ‘Zulüm 1453’te başladı.’ bu ifadelerin arkasında sen varsın. Örgütünüzün elemanları bunları duvarlara yazarken sesiniz çıkmadı.” diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
“Sen, bunların başında Beşiktaş’tan kalktın Taksim Meydanı’na kadar yürüdün. Bezmialem Valide Sultan Camii’nin içini bira kutularıyla işte sizin o takımınız kirletti. Bunları yaptınız. Sizin böyle bir maneviyat, bu ülkenin dini değerlerine saygı, öyle bir anlayışınız yok. Ama istismar sizde ileri derecede var. İstismarı çok iyi yapıyorsunuz, o işi çok iyi biliyorsunuz. Bundan sonra o da yutmayacak, o da tutmayacak.
İşte Atatürk Kültür Merkezi’ne o Gezi olaylarında, o malum teröristlerin pankartlarını o gün siz astınız. O tür teröristlerin pankartları oradayken sen de o alana geldin. Bunları yutacak mıyız? Bunları görmezden gelecek miyiz? Ben buradan milletime sesleniyorum, bütün bu olanlar karşısında bu ülkeyi terör örgütlerine biz, asla peşkeş çekmeyeceğiz, çektirmeyeceğiz. İşte geçenlerde üç tane sözde milletvekili 18 Mart Şehitler Köprüsü’nde ne yaptılar? Pankart asmaya yeltendiler ve bunların üstelik polisimize de orada nasıl zulmettiğini görenleriniz ekranda olmuştur. Hatta vurmaya kalkanlar bunların içinden olmuştur. Ve bunlar malum partinin parlamentodaki uzantılarının ta kendisi. Bu milletin polisine el kaldırandan milletvekili olmaz. Bunların parlamentoda da yeri olmaz. Bunların da bir an önce parlamentodan silinip atılmasının adımlarının atılması lazım. Bunun adı demokrasi olmaz. Demokrasinin sınırları bir yere kadar. Kalkıp bu ülkenin güvenliğini temin için çalışan, gayret eden polise orada kalkıp vuracaksın, yere indireceksin. Neymiş? Orada sen, izinsiz köprüye pankart asacaksın. Bu pankartı sana astırmamaya, görevini yapmaya çalışan polisimize bu tür saygısızlığı yapan, bundan milletvekili olmaz.”
Gezi olaylarında sokakların ateşe verildiğini, devletin otobüslerinin, vatandaşların dükkanının yakıldığını ifade eden Erdoğan, “Bütün bunlar olurken, bunları savunan zihniyetten hiçbir şey olmaz. Polis araçlarımız, camilerimiz yakıldı. Bu kendini bilmezler tarafından işgal edildi.” dedi.
(AA)