Fikstür çekiminde bu kadar tesadüf olur mu?
Yeni Dönem Gazetesi Spor Köşe Yazarı Mustafa Özkeskin, futbolda fikstür çekimi sonuçlarının tesadüf olup olmadığını yazdı.
İşte Mustafa Özkeskin’in o yazısı:
34 haftalık maratonun 4. etabına geldik, Süper Lig aldı başını gidiyor. Uzun bir süredir zihnimi kurcalayan şu ‘fikstür’ konusuna değinmek bugüne kısmetmiş… ‘Fikstür çekildi’ lafını tabii alışkanlık icabı kullanıyoruz,
aslında Avrupa’nın genelinde hiçbir büyük liginde fikstür çekilmiyor. Fikstür önceden belli ve kulüp temsilcileri sadece ilk hafta tablosundaki yerlerini kurayla tespit ediyorlar. Birinci hafta fikstürü belli olduğu anda zaten 34 haftalık fikstür de belirlenmiş oluyor. Yani fikstür çekimi dediğimiz şey esasında yalnızca bir kâsenin içinde 1’den 18’e kadar topların konulması ve 18 kulüp temsilcisinin sırayla gelip birer top çekmesinden ibaret…
Fikstür, otomatik takip esasıyla yapılandırıldığı için, bir sporseverin elinde ilk hafta fikstürü varsa, bütün bir sezonun fikstürüne de sahip demektir. Bu fikstür algoritması hemen hemen dünyanın her yerinde uygulanıyor, Almanya ve İspanya gibi büyük ligler de dahil. Numaraları ardışık olan kulüplerin fikstürde birbirlerini takip etmesi sayesinde her takımın bir hafta iç, bir hafta dış sahada olması sağlanıyor temelde.
Bu yıl Bursaspor Antalya’yı, Galatasaray Ankaragücü’nü, Fenerbahçe Malatya’yı, Beşiktaş ise Konya’yı takip edecek mesela…
18 takımın 17’si ligde aynı sırayı izliyorlar, sadece serbest fikstürü çeken Göztepe’nin programı o düzende gitmiyor (Nedeni tamamen matematiksel). Bu yüzden her takım Göztepe ile içeride karşılaştığı haftadan bir sonraki maçını da iç sahada oynuyor, yalnızca 1 numarayla 18 numaralı topu çekenler hariç… İşin ilginç yanı; ne tesadüftür ki geçen sezon da Göztepe serbest fikstürün sahibiydi!
Bu köşeyi göz ucuyla da olsa takip edenler son yıllarda birkaç kez bu konuyu ele aldığımı anımsayabilirler… Serbest fikstür çeken ekibin diğerlerine göre ufak bir dezavantajı var.
Şöyle anlatalım; serbest fikstüre sahip ekibin ligin ikinci devresinde deplasmana gittiği 8 ya da 9 takımın 6 veya 7’si, önceki maçını da içeride oynamış oluyor. Yani geçen sezon olduğu gibi bu sezon da yine Göztepe, ikinci yarıda takribi 7 kez, önceki hafta da içeride oynamış bir rakibe deplasmana gidiyorlar. Takdir edersiniz ki, bir önceki müsabakayı evinde oynamış takım, ikinci iç saha maçına daha moralli, motive ve bir seri yakalamak amacıyla çıkıyor. Bu da serbest fikstür ekibi için net bir dezavantaj demek.
Zaten bu konunun bir dezavantaj teşkil ettiği, serbest fikstür çeken ekiplerin performansından da anlaşılabiliyor: 2009’da serbest fikstürlü Konya, 2010’da Denizli küme düşüyor! 2013’te Mersin ve 2016’da Sivas’ın da kaderleri aynı!
Kafa karıştıran bir başka konu ise şu: Bu serbestlik, her nasılsa sürekli ligde kalma mücadelesi veren ya da yeni terfi etmiş zayıf ekiplere denk geliyor. Son 10 sezonda serbest fikstür çeken 10 ekipten ikisi yeni terfi edenler, altısı bir önceki sezon son anda ligde kalanlar…
10 yılda sadece 1 kez bir büyük takım (Fenerbahçe) çekmiş serbest fikstürü! Özellikle son 4 yıla dikkatinizi çekerim: Göztepe (2. ligden terfi etmiş), Kayseri (bir önceki sezon 15. bitirmiş), Sivas (yine 15.) ve Mersin (ikinci ligden terfi etmiş).
İnanması güç ama gerçek!
Sizce 4 yıl üst üste serbest fikstürü çekenin son anda kurtulana ya da yeni çıkana denk gelmesi bir tesadüf eseri olabilir mi?
Ne dersiniz?