Geçmişi geçmek bilmeyen bir kadının hikayesi
Geçtiğimiz yıl yeni bir kitap okurlarla buluştu. Mine Çakıroğlu imzalı ‘’Geçmiş Geçmemiş’’, bir çocuğun yaşama bağlandığı ana kavram olan ailenin, kişinin tüm yaşamında ne derece etkili olduğunu gözler önüne seren farklı bir öykü.
Hayatı boyunca kendini annesine kabul ettiremeyen, kurulamayan bu bağ nedeniyle yaşamda da kök salmakta zorlanan Eylül’ün hikayesini okuyoruz kitapta. Yazarın kimi zaman şiirsel kimi zamandan da sözünü dudaktan sakınmayan üslubu; derin ve bir o kadar da keskin yaklaşımıyla bu kadın hikayesi, okuyan herkes için bir empati fırsatı yaratıyor.
Acılarını saklamayı, duygularını göstermemeyi tercih etmek, kimi zaman hepimizin yaptığı gibi, Eylül için de bir hayatta kalma yöntemi. Hikaye, kadın olmanın yeterince zor olduğu bir ülkede, üstüne bir de genç bir kadın olarak hayata tutunmaya çalışan Eylül’ün, kaderini kedere dönüştürenlerden olmamayı seçmesiyle başlıyor. Kendine yeni bir yaşam kurmak için çıktığı yolculuk kimi zaman içsel bir yolculuk olurken, kimi zaman da onu geçmiş ve gelecek arasında gidip geldiği zor kararlar, kopuşlar ve yeniden bağlanışlara sürüklüyor.
Ta en başında düğüm olmuş bir kader ve bu düğüm çözülmedikçe kurulamayan bağlar… İpin ucunu bulmak Eylül için ne kadar zorsa, düğümü çözmek de bir o kadar rahatlatıcı olacak…
‘Geçmiş Geçmemiş’in, yazarın ilk kitabı olmasına rağmen, buruk bir hikayeyi, okuru peşinden sürükleyecek kadar yerinde eşiklerle örmeyi başardığını söyleyebiliriz.