Helalleşecek ne kaldı ki?
Değerli dostlar,
2001 krizinde bu ülke bankalarının yarıdan fazlasını yabancılara kaptırmıştı ki bugün yükselen kurlar nedeniyle tüm güzide kuruluşlarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya!
Cebine 150 milyar USD koy, ki bu para ABD’li tek bir şirket ve şahsın cebinde var, ülkenin tüm halka açık şirketlerini (bankalar, Ereğli, Petkim, Tüpraş, TTkom, Tcell vs) satın alabiliyorsun.
İşte bunlardan biri İspanyol BBVA, 2014 Kasım ayında Doğuş Holding’in hisselerini hisse başı yaklaşık 4 dolara almıştı.
2017 Şubat’ta ise kalan %9,95 pay için hisse başına yaklaşık 2.2 dolar ödedi.
Şu an ise kalan paylar için yatırımcılara yaklaşık 1.2 dolar üzerinden çağrı yapıyor. Ve herkes çok memnun, ağlanacak haline gülüyor. Kaybeden yalnızca patronlar değil Türk halkı, Türk sermayesi!
Ülkede tarım, hayvancılık değil ağır sanayi, telekomünikasyon, bankacılık, demir çelik ederi anlamında bitti, çöp fiyatına fiyatlanıyor.
Ekonominin kitabını yazdığını söyleyenler olaya nerden bakıyor bilemiyorum ama bildiğim tek bir şey var, her geçen gün FAKİRLEŞİYORUZ.
Hazine, hasta, yolcu, araç garantili tüm dövize bağlı ihaleler GABİN nedeniyle iptal edilmeli ve kamulaştırılmalı.
Siyaset soyut kayıkçı kavgaları, yeniden seçilme kaygıları, bitmeyen siyasi arzular ve meşguliyet terapileri ile bizi uçurumun kenarına getirdi ki artan döviz karşısında günlük değişen etiketlere, zamlara yetişemiyoruz.
Açlık, ucuz ekmek kuyrukları, günaşırı değişen etiketler karşısında helalleşelim demek işin tuzu biberi, travması oldu.
Bireysel anlamda herkes herkesle helalleşebilir lakin kurumsal manada 70 yıl iktidarda değil iken ve son 20 yılda yaşadığımız olaylarla ilgili tek bir müsebbip varken bu çağrı niye?
Evet son derece insani bir istek olabilir lakin güçler ayrılığının, hukuk devletinin yok edildiği bir ortamda bu çağrıyı yapması gerekenler belli değil mi?
Biri darbe sonrası ne istedilerse verdiği halde, ‘kandırıldık milletim beni affetsin’, diğeri ‘helalleşelim’, diğeri ‘Hz. Ömer’in adaleti’ derken hukuk devletini, güçler ayrılığını, hesap verebilirliği nasıl tesis edeceğiz?
Yarbay Ali Tatar, Kuddusi Okkır, Kaşif Kozinoğlu, Uğur Mumcu, Necip Hablemitoğlu, Metin Göktepe, Türkan Saylan ve ismini sayamadığım katledilen tüm aydınlar, hangi siyasi görüşten olursa olsun suçsuz yere katledilen, birbirine düşürülen, işkence gören gençler, Maraş, Sivas, Ankara Garı, Suruç katliamları, Gazi olayları, Gezipark olayları, taksiri aşan Soma, Ermenek ve tüm maden kazaları, kadın cinayetleri, iş cinayetleri, taciz edilen çocuklar, mülakatta elenen ve sınav soruları yandaşlara dağıtılan gençler, kozmik odası aranılan, askerinin başına çuval geçirilen, Rus uçaklarınca bombalanan, genelkurmay başkanı derdest edilip dağıtılan bir ordu, milyarlarca dolar rezervi yok paraya bozdurulan merkez bankası, hazine garantili ihalelerle üç beş müteahhit ve şirkete geleceği ipotek edilen, liyakatın kaybolduğu, atamaların parti devletine ait olduğu, cemaatlerin çöreklendiği, Ege’de adaları işgal edilen, 5.5 milyon geçici sığınmacı ve kaçağa yurt edilen, halkı kutuplaştırılan ve fakirleştirilen bir ülke için kim helallik istemeli? Ya da olması gereken hukuk ve demokrasilerde olduğu gibi hesap vermeli?
Üstelik insanlar her geçen gün temel ihtiyaç maddelerini eriyen alım güçleriyle tedarik edemezken, ucuz ekmek kuyruğuna girmişken, çocuğuna bakamadığı ya da atanamadığı için canına kıyarken, artan dolar kuru ülkeyi tüm kurum ve kuruluşlarıyla her saniye daha ağır borç altına sokarken, adalete erişim her geçen gün zorlaşırken, güçler ayrılığı yok olmuşken.
50 +1 Başkanlık sistemi olmadı, yeniden parlamenter, güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönelimmiş. Bilmezler mi ki güçler ayrılığı, hukuk devletinin olmadığı hiçbir sistem yaşamaz, yaşayamaz. Aynı sistem en az bir dönem daha devam etmeli ki cumhuriyet ayarlarına, bağımsız modern devlet ayarlarına dönebilelim.
Olmadı, yine olmadı!
Genel Başkanın dediğinin aksine CHP’yi yönetmek devleti yönetmekten daha zor değil!
CHP yönetilmiyor, Ekmelettin faciasından, ilkelerinden uzaklaştığından bu yana savruluyor.
CHP’yi kuşatan güçler, kuruluş ve kurtuluşun partisi, Atatürk’ün en büyük iki eserimden biri dediği CHP’nin içinde ne cumhuriyet ne cumhuriyetin kazanımları ne de halkı bıraktılar. En kötüsü de tüm bu kötülüklere, olan bitene rağmen umut olmaktan çıkıp ona gönülden bağlı asli sahipleri olan tabanının kırgınlığıdır.
Merkezde genele yayılmayan her dönem seçilme arzusu, oyunları içinde olan bir avuç siyasetçi ve taşrada kim ne olursa olsun aman bana bir şey olmasın diyen delege ağalığı, seçilmişlerin ömür boyu koltukta devam etme zihniyeti.
Mühürsüz oy pusulalarını kabul ettiğin gün, Anayasa Mahkemesine güvenmediğini belirtip gitmediğin gün, Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmadığı gün sandık da öldü, demokrasi de, hukuk da!
Diyecekler tüzük, disiplin vs.
Desinler.
Orhan Sarıbal’ın kulakları çınlasın ben biliyorum ki bu CHP’nin etiği ve tüzüğü onca olan bitene rağmen yerelde bir tek bana çalışır! Hem de yüzde yüz haklı olduğum halde.
Siyasetçi en ağır eleştiriye açık olacak. Olacak ki siyaset yapma şekli ve tipolojisi değişsin, ülke aydınlık yarınlara kavuşsun.
Uzay çağında, yapay zeka çağında, Rusya uzaydaki uydusunu füzeyle vururken, yeni dünya düzeninde biz hala sistemle, hukuk devleti tesis etmekle helalleşmeyle, yüzyıllar önceki adalet kriterleriyle uğraşırken yapılanlara razı olmak, sineye çekmek binlercesi gibi siyasi ikbal adına da olsa mümkün değil. Siyaseti kişisel ikbal için değil millet ve devletin bekası, refahı için yapmalı.
Tarihe not düşmek, geçmiş ve geleceği adına tutarlı olmak, entelektüel kimliğim, Gençliğe hitabeye, ilke ve inkılaplara özde uygun düşmek adına tüm yurtseverlere, kardeşliğe, demokrasiye, güçler ayrılığına , hukuka yürekten inan tüm dostlara selam olsun.
Ha siz tüm bu olan bitenin ardından ille de helalleşecekseniz artık çok geç kaldınız. Zira her şey gözünüzün önünde oldu, cumhuriyetin kazanımları, laiklik, çağdaş eğitim, güçler ayrılığı, hukukun üstünlüğü, liyakat, ekonomi sizlere ömür. Helalleşecek ne kaldı ki?
Tüm bunlar karşısında hiçbir şey yapamadıysanız sorumluluk alıp helalleşmek yerine bir Fatiha okuyun ve meşguliyet terapileri yerine çıkın önce özür dileyin.
Siyaset helalleşme değil hesap sorma ve hesap verebilme makamıdır.
Kaldı ki ülke siyasetinden din, dil, etnik köken üzerine yapılan yanlışları, nefret dilini, kutuplaştırmayı çıkarın, temel hak ve özgürlükleri, refahı, hukuku tesis edin, hukuka uyun, istifayı da siyasete dahil edin helalleşmeye de, özre de gerek kalmaz.
Yaşayarak tecrübe ettiğimiz ve halkın her geçen gün fakirleştiği yeni bir düzende bir an önce birlik olup sosyal, güncel politikalarla ülkeyi bu uçurumdan çevirmeliyiz. Yoksa yarın çok geç olacak.
Saygılarımla…