Hizaya girelim!
İşimiz, gücümüz durmadan birbirimizi yalanla aldatmak.
Yıllardır değişmeyen kaderimiz…
Bu kapalı kapılar ardında bekliyoruz.
Okyanustaki dallara kapılmış masum insanlar gibi…
Birbirlerine güvenmiyor.
Güven duymuyor.
Adalet diyor.
Toplum disiplini yok.
Ülkeyi çeteler sarmış!
Kadın hırsızlar çetesi …
Sahte gelinler çetesi…
Zam…
Stokçuluk…
Fırsatçılık…
İllet…
Zillet…
Bulutlar altında küskünler.
Hala görmeyen duymayanlar…
Peki, ne olacak bizim halimiz?
Fala bakıyoruz.
Suçlu arıyoruz.
***
”Eğri ile doğruyu alkışlayanlar fikirsizdir.
Eğri ile doğruyu ayıramıyorsan aklın yoktur.
Vatanına sahip çıkamıyorsan, ahlakın yoktur.
Aklını ve ahlakını kiraya verdinse yaşamıyorsun.”
***
Acı olma atılırsın, tatlı olma yutulursun!
***
Din üzerinden baskılar yapılıyor.
Şu sözleri yazarken içim kan ağlıyor.
Bir ilahiyatçı doğru olduğuna inanarak söylemiş!
Yasak ve cezaların çok olduğu bir dönemde…
Onun için ‘hizaya gelelim’ diye ben de yazıyorum:
”Dinbazlık öyle bir zehirdir ki, çocuğunu verdiğin tarikat yurdunda döverler, sen yine tarikatı savunursun.
Çocuğuna tecavüz ederler ama yine de tarikatı savunursun.”
Dinbazlık aklın ve ahlakın ölümüdür.
İnsanlık onurunun ezilip yok edilmesidir.
Yunus Emre , ”Söz ola pişire aşı, söz ola keser başı” demiş.
”Eline, diline, beline sahip ol” nasihatına uygun hareket edilmezse,
Toplum bozulur.
Kamil bir müslüman insanlık için hizmet eder, dini siyasete sermaye yapmaz.