Hukuk anlayışı…

25.05.2019
A+
A-

Tüm düşünce fikir inanç sistemleri en temel hedef olarak adaleti hedefler. İlahi öğretiler kadar beşeri tüm ideolojiler adaleti merkeze alır. Çünkü adil olmayan hiçbir şey kabul görmez ve kalıcı olamaz. Bireysel olarak adil olma durumu kişiyi güvenilir ve emin yapar. İnsan, eğer davranışı kabul edilen toplumsal bir düzenin normlarına uyuyorsa adil olarak bilinir. Adalet arzusu, insanın mutluluk için duyduğu ebedi arzudur. O, insanın yalıtılmış bir şekilde, yani yalnız başına bulamayacağı, bu nedenle bir toplum içinde aradığı bir mutluluktur. Yani adalet, toplumsal mutluluktur. Toplumsal açıdan adalet ise hak ve hukuka uygunluk; hak ve hukuku yerine getirmek hukukun üstün olduğu adil yönetimi temsil eder.

Bu bağlamda, adaleti mutluluk olarak tanımlayan Eflatun, sadece adil insanın mutlu ve adil olmayanın da mutsuz olduğunu ileri sürer. Eski Yunan bilgelerinden birine atfedilen meşhur özdeyişe göre adalet, herkese hakkını vermektir. Platon’a göre adalet en yüce erdemlerden biri, insanın ve devletin temel davranış kuralıdır. Aristoteles’in hareket noktası ise eşitliktir, herkese eşit davranmak yeterli değil hukuk ancak güçsüzleri koruduğu ölçüde adaletli olabilir.

Peyami Safa, İslam hukuk anlayışı ilk dönemde eşitlikçi özgürlükçü Arap Fars Türk bedevi zenci köleyi bir gören sınıfsız imtiyazsız adil bir hukuk anlayışı vardı der. İran eski inancı Zendavesta’dan gelen tanrının yeryüzündeki gölgesi düşüncesi İslam’ın ruhuna yabancı olmasına rağmen Muaviye ile birlikte hakim anlayış haline geldi. Doğu da İran’ın tesiriyle hükümdarların kendilerini Allah’ın gölgesi farz ettikleri teokratik mutlakiyetin en iğrenç şekline dönüştüğünü söyler. Batıda istibdat bile kanuna dayanır; kanun kralın iradesinden ibaretse de, belli usul ve merasime riayet ederek kanuna uygun davranmak zorundadır.

Doğu da böyle mi? ‘Herkes her an büyük tehlikelere maruzdur’ der Peyami Safa. Yöneticiyi kutsayan bir gelenek ve biat kültürü edilgen birey güçlü devlet Doğu İslam toplumlarının ortak özelliğidir.

Demokrasi, ancak bireysel özgürlüğün korunduğu bir yönetim modeli olduğu için adil bir yönetim modelidir. Yani demokrasi, bireysel özgürlüğün nihai bir amaç olarak varsayıldığı koşulu altında adil bir yönetimdir. Eğer demokrasi adil bir yönetim biçimiyse o, özgürlük demek olduğu için ve özgürlük de hoşgörü demek olduğu için öyledir. Eğer demokrasi hoşgörülü olmayı bırakırsa, demokrasi olmaktan da çıkar. Bütün fikirlilere ifade hürriyeti ancak baskı olmadığı sürece olabilir. Demokrasi kendini otokrasiden tam da bu hoşgörü sayesinde ayırır. Otokrasiyi reddetmeye ve demokratik yönetim modelini talep etmeye hakkımız vardır. Demokraside kuvvetler ayrılığı varsa bağımsız yargıdan söz edilebilir. Otokratik yönetimde hukuk egemenlerin elinde sopadır, demokratik çağdaş hukukun hakim olduğu yerde hukuk bireyin mazlumun masumun koruyucu kalkanıdır.

Kanun devleti ile hukuk devleti aynı değildir. Kanun parlamento çoğunluğu tarafından yapılan iktidarın hedeflerine hizmet ediyorsa kanun devletidir. Yani çoğunluk iktidarlarında oluşturulacak kanunlarla her yolun yine kanunlarla mubah kılınabileceği sistemdir. İşte tam da bu noktada hukuk devletinden tamamen ayrılır. Bir devletin hukuk devleti olabilmesi için hak ve hukuku gözetmesi, keyfî hareket etmemesi gerekir. Kanun devleti şeklen kanunlara uygun şekilde yönetilmekle birlikte, bu kanunların evrensel hukuk ilkelerine uygun olması konusunda bir endişesi olmayan, onları hukukun en büyük ideali olan adalete ulaşmak için değil, gücü altındakileri ezmek için kullanan devlet yapısıdır. Toplum, bir taraftan iyi hukuk kuralı isterken, bir taraftan da dürüst, eşit ve istikrarlı uygulamayı, bu yolla da adaletin gerçekleştiğini görmek ister.

Keyfi “yapboz tahtası” niteliği taşıyan sürekli kanun değişiklikleri, toplum ve bireyde hukuka ve adalete inançsızlığın ortaya çıkmasına yol açar. Kanunu, hukukun evrensel ilke ve esaslarını gözetmek suretiyle çıkardığınızda “hukuk” kavramının varlığından bahsedilebilir. Şekli manada unsurları tamam olup yasalaştırılan düzenlemeler, hukukun ve adaletin amaç olduğu bir anlayışa hizmet ettikleri takdirde “kanun” olabilirler.

Yargı bağımsız ve tarafsız olup, hukukun evrensel ilke ve esasları ışığında kabul edilen hukuk kurallarını tatbik etmek suretiyle bireyin bireyle, bireyin toplumla veya devletle yaşadığı ihtilafları çözer. Hangi masum ve görünürde iyi amaçla olursa olsun, keyfiliğin kol gezdiği, hukuk kurallarının göz ardı edildiği yerde “hukuk düzeni” olmaz.

Adil yargılanma hakkı, masumiyet karnesi, mesken dokunulmazlığı, teşebbüs hürriyeti, düşünce özgürlüğü ile basın hürriyeti demokratik hukuk devletinin temelidir. Temel hak ve hürriyetlerin güvence altında olduğu hukukun gerçek bağımsız olduğu yürütmenin emrinde olmayan yargı hukuk devletidir.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.