İki İnsan, Bir Lisan…
Prof. Dr. Gürol ERGİN
Musa DEMİRCİ
İlki baba yarısı dediğim ve çok şey öğrendiğim, hocam, başkanım, vekilim, hatta belki idolüm.
Diğeri eski Tarım Bakanı.
***
Telefonun ucundaki Gürol Hoca, genç adama;
– Pazartesi Oda’da ol, işimiz var der.
– Peki hocam.
Uzun bir yolculuk sonrası pazartesi günü Ankara’da Ziraat Mühendisleri Odası Genel Merkezi’nde buluşulur. Kısa bir sohbetten sonra hoca elindeki kâğıtları uzatarak; ‘bir bak, toparla bunu’ der.
Bir konuşma metni.
Genç adam hazırlar, verir.
Salı, çarşamba, perşembe, günlük sohbetler; akşam yemekleri; entellektüel masalar; böyle geçer.
Cuma günü için, ‘yarın bir yere gideceğiz erken gel, hazır ol’ der hoca.
Cuma günü öğleden sonra birkaç kişi daha toplanır; ‘haydi gidiyoruz’ diye Oda Genel Merkezinden çıkılır. Ankara, Meşrutiyet Caddesi’nden Kızılay Bulvarı’na çıkılıp; o günkü Tarım Bakanlığı’na bağlanan üst geçide çıkılmaya başlanınca genç adam hocasının koluna girer ve “hocam nereye gidiyoruz?” diye sorar.
Hoca; ‘Gel sen, Bakan’a gidiyoruz’ der.
Genç adam: İyi de hocam, nasıl bir alaka anlamadım. Siz nere, bakan nere? Siz solcusunuz bakan Refahlı. Nasıl olacak?
Hoca gayet sakin, tekrar eder: Gel sen!
Makam katına gelince katın kapısında karşılanır hoca ve ekibi. Özel kaleme kadar bir görevli eşlik eder. Özel kalem yerinden fırlar, hocayı karşılar; makam kapısı açılır, içeriden çıkan Bakan Musa Demirci ile Gürol Hoca kucaklaşır.
Öylesine bir samimiyet ve keyifli bir ortam ki sanki kırk yıllık dostlar.
Sohbette daha yeni yeni adı duyulan Kapari; Karadeniz’e uyum sağlayan Kiwi ve bazı teknik konular konuşulur. TZOB Genel Kurulu’na ve seçimi kaybeden eski başkana dair sohbetler yapılır. Ülkenin üretim planlamasından bahsedilir. O zamana kadar gerek Kiwi ve gerekse de Kapari konusunda teknik açıklamalar yapan genç adam, konu planlama olunca yanında getirdiği bir dosyayı Bakan’a verir. Bakan, daktilo ile yazılmış ve çalışılan ilin durum tespitlerine ve gelecek analizlerine dair olan dosyayı karıştırır; ‘eğer hesapları da olsaymış tam bir master plan olacakmış’ der. Takdir edici bir tavırla hocaya sorar: ‘Bu arkadaş yönetimden mi hocam, kutlarım, maşallah’ der.
Tam yerine gelmiş olacak ki hoca: Yok, yönetimden değil ama bizim il temsilcimiz. Seçimlerden sonra bulunduğu görevden alındı.
Hoca daha lafı bitirmeden; ‘Tamam, Sivas’a İl Müdürü olarak göndereyim kendisini’ der.
Sivas, bakanın memleketidir.
Genç adam: Sayın Bakanım; bulunduğum yerde daha yapacak işlerim var.
Hoca devreye girer ve Bakan zar zor Sivas işinden vazgeçirilir.
***
Makamdan gelindiği sıcaklık ve özenle çıkılır.
Genç adam şaşkındır.
Öğrenir ki; hoca ve bakan okul arkadaşıdırlar. Dostluk ve arkadaşlıkları düşüncelerinin üzerindedir.
Kendini aşmış, beşeri anlamda “olmuş/olgunlaşmış” iki insandır onlar.
Karşılaştığı tarihi bir derstir.
İstenirse, duygular, düşüncelerden bağımsız, rasyonelleştirilebilir.
İstenirse iki insan bir lisan olabilir.
İstenirse arkanızdan rahmet ve dua okuyanlarınız çok olabilir.
Ruhun şad olsun; Gürol hocam, baba adam.
Rahmetler dilerim; Musa Demirci, sayın bakan.
Tüm meşlektaşlarımın görev ve makamları ne olursa olsun, okumalarını isterim.. Rahmetlilerin Yüreklerine. Sizinde kaleminize ve gönlünüze sağlık…
Mesleğin yedirdiği ekmeğin Tadı ile Lezzetini vijdan yani helâl ile Haram belirler.
Benim de 25 yıl önce beraber çalıştığım sağcı meslektaşlarım dostlarım var.Kısacası;
” Aş ile İş farklı olsa da Dostluk temel direktör.”