İmamoğlu sihirli formülü açıkladı: 2H 1A – Hak, hukuk, adalet…

İmamoğlu sihirli formülü açıkladı: 2H 1A – Hak, hukuk, adalet…
15.04.2019
A+
A-

Resmi olmayan sonuçlara göre İBB’nin yeni Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP 2. Bölge Seçim Koordinasyon Merkezi’nde basın açıklaması yaptı.

Yaşanan sürecin artık sona erdirilmesi gerektiğini vurgulayan İmamoğlu, ”sihirli formülü” açıkladı:

”Sihirli formül 2H 1A.  Yani hak, hukuk, adaletin kazandığı bir sürecin başlatıldığı bir dönem. Egemenliğin, kayıtsız şartsız milletin olduğunun her zaman bilinmesi gerekiyor. Bu ülkenin kuruluşunda, Hakimiyet-i Milliye’nin çok önemli bir ayağı vardır. Hakimiyet-i Milliye’ye zarar verirseniz, bu ülkeyi sakatlarsınız. O bakımdan lütfen bu ülkeyi koruyunuz. Hakimiyet-i Milliye’ye zarar vermeyiniz. Size uyarımdır, size çağrımdır. Ülkenin sorunlarına odaklarının. Ulusal ve uluslararası problemlere odaklanın. 2023’e kadar 82 milyon insan size yetki verdi. Yetkinizi bu ülkeye hizmete kullanın. İstanbul’un seçimlerini kazananın elini sıkın, tebrik edin. Beraber bu ülkeye ve bu millete hizmet edelim. Dileğim budur. Israrım ve arzum budur” dedi.

Resmi olmayan sonuçlara göre İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, rakibi Binali Yıldırım’ın birçok TV kanalından 2 saat boyunca yayınlanan açıklamalarına, Sarıyer Huzur Mahallesi’ndeki 2. Bölge Seçim Koordinasyon Merkezi’nde yanıt verdi.

Kameraların karşısına geçen İmamoğlu, şunları söyledi:

”Türkiye’ye sermaye akışı neredeyse durdu”

Gerçekleri konuşmak lazım. İnsanların günlük hayatında neler yaşadıklarını konuşmak lazım. İnsanların günlük hayatta neler yaşadığını anlamak, bahsetmek, hissetmek tam da gerçekliktir. Bugün Esenler’de pazar ziyaretindeydim. Ve hissetmek için oradaydım. ‘Acaba toplum ne yaşıyor?’ Son 14 gündür toplum, işin neresinde, gündem ne? Bunu analiz etmek için oradaydım. Dolayısıyla bazı gerçekleri topluma aktarmak istiyorum. Türkiye’ye sermaye akışı neredeyse durdu. Sıfır noktasında. Hatta ülkeden tersine bir sermaye akışı başladı. Yurtdışına kaçıyor yatırımcılar. Şirketler ekonomik durgunluk ve finansal zorluklar nedeniyle özellikle mali sıkıntılar içinde konkordato ilanı, iflaslar şu an da belki de piyasanın en sıkıntılı zamanları. Bunu her gün yaşayan iş dünyası, iş insanları bize bu sıkıntıları aktarıyor.

”Ekonomik kriz, politik krizle bütünleşmiş durumda”

Son 2 ayda dövizde yaklaşık yüzde 10’luk artış ve bunun baskısı bir çok fiyat ve zam artışını kapımıza getirdi. Sadece iki ayda bu artış ve sadece son 1 hafta da dolar karşısında Türk Lirası yüzde 3’e yakın değer kaybı. Hükümet ise ne yazık ki bu sorunlara ve bu sorunlara değil bu sorunların sonuçlarına yani semptomlara dönük öteleme peşinde. Başka bir arayış içinde. Ekonomik kriz, politik krizle bütünleşmiş durumda. Ne yazık ki sürecin çözümüne değil, kriz çıkararak krizi unutturma peşinde. Son TUİK verilerine göre, en acı noktalardan birisi. Bir yılda toplam işsiz sayısı 1 milyon 259 bin artış göstermiş. İşsiz sayısına eklenen kişi sayısı. İşsizlik oranı yüzde 3.9 artarak yüzde 14.7’ye çıktı. Son 10 yılın en büyük işsizlik oranı yaşanıyor. Daha acı bir şey genç işsizlik 6.8 puan artarak yüzde 26.7’ye yükseldi Türkiye’de. Bunun anlamı İstanbul’daki verilere göre konuşursak üç gençten biri işsiz. Toplam işsiz sayısı Türkiye’de 4 milyon 668 bin kişi. 5 milyona doğru giden bir işsiz sayısı var. Bu kadar acı bir durumda.

”Anlattıklarından siz bir şey anladınız mı?”

Türkiye’nin bugün ekranlarını 2 saat boyunca işgal eden sözüm ona çok önemli bir hususu açıklayacağını düşündüğümüz sayın rakibimiz, iki saat boyunca somut bir delil, somut bir usulsüzlük, somut bir aykırılığı size anlattı mı? Ya da anlattıklarından siz bir şey anladınız mı? Ben anlamadım. Ama anladığım şeyler var. Özellikle sormam gereken sorular da var. Örneğin, ‘Acelecilik yaptı’ diyor benim için. Beni acelecilikle suçlayan rakibimiz tam bir yıldırım hızıyla saat 22.30 gibi ‘3 bin 870 oyla ben kazandım’ dedi. Hayatımda bu kadar yıldırım hızıyla bir seçim kazananı görmedim. Hem de küçümsüyorlar ya 13-14 bin oyla sayısını, 3 bin 870 oyla kazandım dedi. ‘Görmemişlik yaptı, ağırbaşlı olmadı’ diyerek beni suçluyor. Seçimden 1 gün sonra hatta yarım gün sonra sabah itibariyle tüm İstanbul’a ‘Gönül Belediyeciliği kazandı’ diye afiş asan ben olsaydım görmemiş olurdum. Bir başka hata, iki saat içerisinde aktarılan yalan yanlış veriler, eksik veriler yanında uzman diye oturttuğu kişiler onu aldattığını söylediğim ve ‘Ben olsam bir daha yüzüne bakmam’ diye ifade ettiğim kişiler bugün bile itiraz günlerini dahi doğru veremediler. Aldatıldığını düşündüğüm sayın Yıldırım, aldatma konusunda iş birliği yaptığını düşünmeye başladım. Bugün anlattıklarından ve yanında oturtmasından dolayı.

”Bıkkınlığın göstergesi”

Sayın Yıldırım’ın bıkkınlığı yüzünden her şeyi anlatıyordu bugün. Kendi iddialarını bile anlatamaması bıkkınlığının bir göstergesi. Kendi iddialarını madde madde anlatacağım. Üç başlıkta, hile ve usulsüzlük olduğunu iddia ediyorlar. Bir, sayımdan kaynaklanan usulsüzlük iddiası. İki, seçmen listelerinden kaynaklanan usulsüzlük iddiası. Üç, sandık kurullarından kaynaklanan usulsüzlük iddiası. Bir kere seçmen listeleri ve sandık kurullarıyla ilgili iddialar, seçim öncesi döneme aittir. Seçim öncesi döneme ait dememin sebebi şu: Sayın bakanlar çıktı, açıklama yaptılar, ”Türkiye, dünyanın en güvenilir seçim sistemine sahiptir” diye. YSK, seçmen listeleri konusunda teminat verdi. ”Hiçbir şekilde taşıma ve hayali seçmen yoktur” diye ulusa seslendiler ve teminat verdiler. Bizim, taşıma seçmen konusunda oluşan tüm kaygılarımızın birçoğunu reddettiler İstanbul’da.

”Seçimi kaybettik, ne uydurabiliriz!”

Aynı evde, 11 kişiyi, 20 kişiyi nakleden anlayışı, biz bugünlerde anlattık belki ama, Büyükçekmece’de, Çekmeköy’de vesaire, biz aslında bu ihbarlarımızı seçim öncesinde itiraz sürecinde yaptığımızda bile birçoğu reddedildi. Usule uygun seçmen denildi, biz de kabul ettik. Bu iddialarda bulunan sayın rakibimizin, özellikle bu konuları dile getirmiş olması, seçim öncesi hiçbir işlem yapmamış olması ve seçimden sonra bunları tek tek açıklama, buradan bir şeyler elde etme çabasını anlayabilmek mümkün değildir. Bunun tek açıklaması, bu iddiaların seçimi kaybettikten sonra uydurulup, üretildiğidir. ”Seçimi kaybettik, ne uydurabiliriz, buradan tutturabilir miyiz” demenin karşılığıdır. Böyle de olmuştur. Ama iddia üretimine maalesef Büyükçekmece’de birçok kamu kişileri de dahil edilmiştir, rencide edilmiştir. Emniyet mensuplarına ayıp edilmiştir. Suç ve suçlu yaratma çabası gösterilmiştir.

”Yok böyle bir usulsüzlük kardeşim”

AK Parti’nin seçimden kaynaklanan usulsüzlük iddiaları. YSK, bütün oyların sayılması talebini reddetti. Demek istiyor ki, ”Yok böyle bir usulsüzlük kardeşim”. Gündemden kalktı. İkna edici gerekçe ve kanıt olmadığı için, tüm oyların yeniden tamamının sayılmasını reddettiğinden de konu kapanmıştır. YSK, ”Sayılmış oylar geçerlidir” demesine rağmen, gerekçelerini ortaya koyarak yapılan başvurular gereği, geçersiz oylar yeniden sayılmıştır, sayılıyor. Ama yetinmediler, tekrar bir gerekçe üretmeye kalktılar, 57 sondaj sandığı sayıldı. Hatta bazı başvurulardan sonra, bazı ilçelerde oyların tamamı sayıldı. Bütün bu yapılan işlemlere rağmen, YSK’nın aldığı kararlara rağmen, Sayın Yıldırım’ın seçimi ”murdar” ilan etmesi, çok net söylüyorum, hukuka saygısızlıktır. Kazanamadığı bir seçimi, ”murdar” ilen etme gayretkeşliğidir. Hani hukuka saygı gerekirdi. Bana tavsiyelerde bulunuyor. Hani ağır başlı olmak gerekirdi. Hani YSK’ya saygı duymak gerekirdi. Hani devlet adamlığı bunu yapmayı gerektirirdi. Bir 2 saatlik konuşma içerisinde bile bu kadar tezatı bir arada görmedim.

”Reklam ajansınızla konuşun”

Binali Bey, ”Neden geçersiz oylar benim lehime artmaktadır. Yanlışlık varsa, her iki adayın da oylarının aynı oranda artması gerekir. Bu da oylarımızın sandıkta iç edildiğini gösteriyor” diyor. Binali Bey, kendi mantığını, kendi akıl yürütmesini hukuki gerekçe, kanıt ve delil zannediyor. Vay halimize. Ama işine gelir gibi konuşuyor. Kusura bakmayın. Reklam ajansınızla konuşun. Ha bire, ”Bas mührü AK Parti logosunda ampule” diye ilan yapmışlar. Burada bir örneği var. Sıklıkla, geçersiz oy sayılanların bir çoğunda, oylar mühür olarak logonun üzerine basılmış. Bu sayı bizde biraz az, onlarda biraz fazla. Yani buradan içgüdüsel olarak, kendi akıl yürütmesiyle bunu delil kabul ederek bir şeyler aramanın ne kadar acizlik olduğunu halkımıza duyurmak istiyorum.

”Büyük kibir!”

Özellikle seçimi bu konuda zan altında bırakması, belgem, kanıtım yok ama aklım böyle söylüyor diye seçimde şaibe olduğunu ilan etmesi açık ve net söylüyorum büyük bir kibirdir. Hatta kaybetme hazımsızlığının da ifadesidir. Bu hazımsızlığın devlet adamlığı tecrübesi noktasında önemsediğim bir şahsiyetin hala devam ettiğini kamuoyuna göstermesini de şahsımı üzdüğünü belirtmek istiyorum. Açık söyleyeyim. Az önce söylediğim delili bugün kendi ifadelerinde de kendisi açıkladı aynı zamanda. Ne şekilde tariflediklerini, seçimde seçmenin ne şekilde oy kullandığını ve geçersiz oya dönüştüğünü. Kaldı ki geçersiz oylar sayıldı, sayıldı bitti yani.

”Beni gören İstanbullular gülümsüyor”

Ben toplumu infiale sokuyormuşum. Ben topluma iyi mesajlar vermiyormuşum. Hatta İstanbul’u hareketlendiriyormuşum. Bak hareketlendirdiğim doğru. Nereye gitsem binlerce insan etrafıma toplanıyor. Hareketlendiriyorum. Beni gören İstanbullular gülümsüyor. Vallahi, billahi. Görmek istiyorsa Sayın Yıldırım’ı pazara davet ediyorum, yemeğe davet ediyorum, kahvaltıya davet ediyorum. Hatta İstanbul’un 3 güzide kulübü Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş maçına da davet ediyorum. Beraber gidelim. Hareketliliğin ne olduğunu orada görsün.

”Ben, toplumu pozitif anlamda hareketlendirecek bir karakterim”

Yani YSK’yı ben, maça giderek nasıl baskı altında tutarım anlamış değilim. Galatasaray-Fenerbahçe maçına giderek ya da Beşiktaş-Başakşehir maçına giderek YSK nasıl baskı altında tutulur inanın futbolu takip eden biri olarak stratejik anlamda nasıl bir amacı olabilir diye bulamadım açıklama yaptığından bugüne. Ama ben kendilerine bazı ipuçları vereyim. Seçimden sonra bu ülkenin bakanlarıyla özel toplantılar yapıyorsanız işte bu YSK’ya baskı anlamına gelebilir. Böyle bir şüphe doğurabilir. Ben toplumu pozitif anlamda hareketlendirecek bir karakterim. Ama toplumun, bu güzel milletin, bu cennet vatanın içinde yaşayan 82 milyon insanın, 16 milyon İstanbullunun kol kola olabilmesi, halay çekebilmesi, horon tepebilmesi dışında hiçbir hareketlilik yapmayı bilmem açık ve net söyleyeyim. Benim bildiğim hareketlilik bu.

”Şu anda sizin yaptığınız halkın iradesine karşı organize kötülüktür”

Bir de tırnak içerisinde bir açıklaması daha vardı. Bu da ilgi çekiciydi. Organize kötülük. Vallahi billahi ben ruhumda hiç kötülük nedir bilmem. Kötülük bilmem, ihanet bilmem, ihtiras bilmem, kin-nefret gibi duyguları hiç bilmem. Ruhumda hiç taşımadım Allah’a şükür. Hatta beni dinleyen herkese de tavsiye ederim. Bu duyguları ruhunuzda taşımayın. Dünyanın en mutlu insanı olursunuz. Ben mutluyum. Çünkü herkesin hakkında iyi düşünen bir insanım. Ama bunu nasıl uydurdular organize kötülük. Herhalde başkalarını kendileri gibi gören bir anlayış bunu söyleyebilir. Şu anda sizin yaptığınız halkın iradesine karşı organize kötülüktür arkadaş. Bu organize kötülükten vazgeçin. İnsanların canını sıkmayın. İnsanların Türkiye’de yaşadığı ekonomik sorunlarında ya da günlük problemlerinde bu ülkeye vakit kaybettirmeyin. İnsanları yalan yanlış şeylerle aldatmayın.

”Alın yayınlayın bu belgeyi”

Ya Maltepe seçiminin sayımıyla ilgili yaptıklarını sanki Cumhuriyet Halk Partisi yapmış gibi ifade etmelerini şaşkınlıkla takip ediyorum. Ya tutanak var burada. İki hakimin ve müdür vekilinin imzasıyla olayı çıkartanlar tek tek buraya kim oldukları, nasıl çıkarttıkları yazılmış. Resmi belge. Olay çıkartan Cumhuriyet Halk Partililer diyorlar. Ya devletin hakimleri yalan mı yazmış bunu. Alın okuyun Allah aşkına. Değerli basın mensupları. Vallahi de billahi de. Yandaşlığı anladık da bu belgenin yandaşlığı olmaz. Alın yayınlayın bu belgeyi. Üzülüyorum yani.

”Artık süreci uzatmayın”

Sayımı kim engelliyor. Biz sayım yapılsın diye çırpınıyoruz. YSK’ya da son aldığı kararla ilgili teşekkür ediyorum. Artık süreci uzatmayın, insanların canını sıkmayın. Sayımı biz engellemiyoruz. Bunun da belgesi burada. Burada muhalif olanlar kim belli, hangi partiye ait belli, dolayısıyla alınan karar ve yapılmak istenen her şey yazılmış, şerhini koyanlar belli. Hakim muhalif şerhini koymuş. CHP’li üye muhalif şerhini koymuş, Saadet partili üye muhalif şerhini koymuş. Bu kadar net. Sayımı bizim engellediğimizi söylemek, o yanında oturttuğu Sayın Yıldırım’ın, herhalde yine yıldırım hızıyla karar verdi ve yanıldı. Yanıldınız Sayın Yıldırım. Sizi bu belgeler hususunda da yanılttığını belirtmek istiyorum.

”Günler su gibi akıyor”

31 Mart’tan sonraki süreç. Üzülerek artık 15 günü bitirdik. Günler su gibi akıyor. Türkiye tarihinde bu kadar anlamsız yere tartışmayla ülkenin meşgul edildiği başka bir seçim yoktur. Bakın buradan yine benim çok değerli, çok kıymetli, bütün yaşam biçimleriyle, ahlaklarıyla beraber kucaklamaya hazır olduğum AK Partili seçmenlere, kardeşlerime, vatandaşlara seslenmek istiyorum. 1994 yılında bu şehirde bir seçim oldu ve seçimi kazanan sayın Cumhurbaşkanına, o dönem DYP ve SHP’nin ortaklığındaki iktidar döneminde karar vericiler görevi teslim ettiler. 2002 yılında bugünün iktidarı olan AK Parti tüm Türkiye’de seçimi kazandı. Yine o günün iktidarı ve karar vericileri o süreci AK Parti’ye teslim etti. Bu bir demokrasi derinliğidir, güzelliktir. Gelen alkışlanır, gidene de emeklerinden dolayı, yaptığı doğrulardan dolayı teşekkür edilir. Eksikleri sorgulanır, yanlışları sorgulanır. Bu böyledir. Demokrasiyi sıkıntıya uğratanları benim AK Partiye gönül vermiş hemşehrilerim görsünler.

”Ben sizin adayınız olsaydım ne düşünürdünüz”

Özellikle şunu hatırlatmak istiyorum. Bir an için düşünün. Ben sizin adayınız olsaydım ne düşünürdünüz. Bu kadar net aslında. Bunu düşünün yeter. Her birinizi kucaklıyorum. İstanbul’un çokça sorunu olduğunu biliyorum. İstanbul’un problemlerini biliyorum. Meclismiş, şuymuş, buymuş. Çok net. Bu ülkeye ve bu millete hizmet noktasında uzlaşamayan ve anlaşmama gayretini sadece kendi partizanlık duygusu içinde taşımaya çalışan her fert 16 milyon İstanbullunun önüne deşifre edilecektir ve afişe edilecektir. İstanbullunun avantajına, lehine aynı kararları alan herkes de İstanbul’un başının tacı olacaktır. Yol Cumhuriyet Halk Partisi’nin ya da Millet İttfiakı’n4n, İyi partinin yolu değildir. Bu süreçte ben Millet İttifakı’nın adayıydım ama İstanbul ittifakının belediye başkanıyım? Vakit geçiriyor. İstanbul’a vakit kaybettiriliyor.

”Hakimiyet-i Milliye’ye zarar vermeyiniz”

Sihirli formül 2H 1A.  Yani hak, hukuk, adaletin kazandığı bir sürecin başlatıldığı bir dönem. Egemenliğin, kayıtsız şartsız milletin olduğunun her zaman bilinmesi gerekiyor. Bu ülkenin kuruluşunda, Hakimiyet-i Milliye’nin çok önemli bir ayağı vardır. Hakimiyet-i Milliye’ye zarar verirseniz, bu ülkeyi sakatlarsınız. O bakımdan lütfen bu ülkeyi koruyunuz. Hakimiyet-i Milliye’ye zarar vermeyiniz. Size uyarımdır, size çağrımdır. Ülkenin sorunlarına odaklarının. Ulusal ve uluslararası problemlere odaklanın. 2023’e kadar 82 milyon insan size yetki verdi. Yetkinizi bu ülkeye hizmete kullanın. İstanbul’un seçimlerini kazananın elini sıkın, tebrik edin. Beraber bu ülkeye ve bu millete hizmet edelim. Dileğim budur. Israrım ve arzum budur.

SORU-CEVAP

Konuşmasının son bölümünde gazetecilerin sorularını cevaplayan İmamoğlu, bir gazetecinin”Seçimden sonra yurt dışından tebrik telefonu aldınız mı?” sorusuna şöyle cevap verdi:

“Yurt dışından asla medet ummadım. Beni yurt dışından arayıp tebrik eden de olmadı. Yurt dışından bazı ülkelerin başbakanları, cumhurbaşkanları, cumhurbaşkanını arayıp tebrik ettiler. Ben İstanbul halkından medet umdum, çare umdum. Onlarla kol kola oldum. İnandığım sürecin yılmaz bekçiliğini yapıyorum. Hak, hukuk adaletin yerine gelmesi için çabalıyorum.”

Yeniden sayılan sandıklarla ilgili olarak Ekrem İmamoğlu şunları söyledi: “YSK Maltepe’de yapılan sayımları kabul etti. Bundan sonra yapılacak sayımın da en hızlı şekilde yapılması hususunda ilçe seçim kuruluna yetki verildiğini biliyorum. Biz böyle bir kararın hukuken verileceğini de arkadaşlarım bana iletmişti. Sandık sayımının hızlanması noktasında her iki hakimin de önerisi vardı. Burada bir aykırılık yok. Sandık kurulu üyeleri süreci yavaşlatma adına işbirliği yaptılar.

Biz de YSK’nın süreci netleştirmesini arzu ediyoruz. Ülke zarar görüyor, elde hiçbir veri yok. 14 bin farkla süreç tamamlanmış olacak. Bu kadar net bir süreç. İnşallah YSK en yakın zamanda kararını netleştirir, milletçe huzurlu bir şekilde önümüze bakarız.”

Ekrem İmamoğlu, “Yeniden seçim olur mu” sorusu üzerine ise, “Biz bazı şeyleri düşünmenin bile demokrasiye zarar vereceğini düşünüyoruz. Birileri kaybetti diye seçimin yenilenmesini düşünmenin bile demokrasiye zarar vereceğini düşünüyoruz. Beynimin bir köşesinde dahi bu ihtimali beslemiyorum. Bu seçime saygı duymayı başaramazsak Türkiye’nin sandık mücadelesini sıkıntıya sokmuş oluruz” diye cevap verdi.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.