İMO Bursa Şube, deprem raporunu açıkladı
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Bursa Şubesi, deprem bölgesi Elazığ ve Malatya’da yapılan teknik incelemenin ardından basın açıklaması yaptı. İMO Bursa Şube Başkanı Mehmet Albayrak, içinde yaşanılan yapılar depreme dayanıksız olduğu için depremlerin afete dönüştüğünü söyleyerek, “Sorun fayda veya depremde olsaydı yerle bir olan yapıların yanında bulunan diğer yapıların da yıkılması gerekirdi. Depremlerin ardından genel olarak tartıştığımız konulara baktığımızda fay hatlarımız ve meydana gelecek depremin büyüklüğünden öteye gidemiyoruz. Asıl konuyu hep öteliyoruz. Oysa ki tartışmamız gereken, ‘Mühendislik hizmeti almamış, güvensiz, kaçak yapılarımızı nasıl güvenli hale getiririz?’ olmalı” dedi.
İMO Bursa Şubesi, geçtiğimiz haftalarda Bursa Uludağ Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Adem Doğangün, Dr. Öğr. Üyesi Mahmut Sami Döven, Bursa Teknik Üniversitesi’nden DEPAR Müdür Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Melih Sürmeli ve Yönetim Kurulu Üyesi Burak Alp Özbek’ten oluşan heyet tarafından Elazığ ve Malatya’da gerçekleştirilen teknik incelemenin ardından basın açıklaması gerçekleştirdi. BAOB Yerleşkesi’nde bulunan Şube binasında gerçekleştirilen basın açıklamasında İMO Bursa Şube Başkanı Mehmet Albayrak, bölgede yaşanan depremin sonuçlarını ve Bursa’nın depremsellik durumunu aktırdı.
Bölgelerde incelemeler yapan teknik heyet ve Şube Yönetim Kurulu Üyeleri’nin hazır bulunduğu toplantıda konuşan Başkan Albayrak, depremlerin milyarlarca yıldır dünyayı oluşturan doğa olaylarından birisi olduğunu belirterek, toplum olarak depremlerle yaşanmanın öğrenilmesi gerektiğini söyledi.
“SORUN FAY HATLARINDA DEĞİL YAPILARIMIZDA”
Albayrak, 21’nci asırda gelişen teknolojiler ile birlikte inşaat mühendisliğinin yapı inşa edemeyeceği alan bulunmadığını dile getirerek, “Peki buna rağmen bizlerin deprem korkusu neden? Neden orta büyüklükte bir depremde bile can kayıplarımız ortaya çıkıyor? Neden toplum olarak olayın kendisiyle değil sonuçlarıyla uğraşıyoruz? Biliyoruz ki “AFET” bir olayın kendisi değil oluşturmuş olduğu sonuçlardır. Netice itibariyle içinde yaşadığımız yapılarımız depreme dayanıksız olduğundan dolayı depremler afet olarak adlandırılıyor. Sorun fay hattında ve depremde değil yapılarımızın deprem kuvvetlerine dayanıklı üretilmemesinden kaynaklanıyor. Şayet sorun fayda veya depremde olsaydı yerle bir olan yapıların yanında bulunan diğer yapıların da yıkılması gerekirdi. Depremlerin ardından genel olarak tartıştığımız konulara baktığımızda ise fay hatlarımız ve meydana gelecek depremin büyüklüğünden öteye gidemiyoruz. Asıl konuyu hep öteliyoruz. Oysa ki tartışmamız gereken, ‘Mühendislik hizmeti almamış, güvensiz, kaçak yapılarımızı nasıl güvenli hale getiririz?’ olmalı” dedi.
“Depremlere karşı Afet Acil Durum Eylem Planlarımız olmalı” diyen Albayrak, önceliğin güvenli binalar inşa etmek olduğunu vurguladı.
“DEPREM GERÇEĞİ SABUN KÖPÜĞÜ OLMAKTAN ÇIKMALI”
Deprem sonrası çalışmalarda toplum olarak bir bütün halinde elden gelen gayreti gösterdiğimizi söyleyen Başkan Mehmet Albayrak, sözlerine şöyle devam etti:
“Arama kurtarma ekiplerimiz; ilk yardım çalışanlarımız ve kolluk kuvvetlerimiz ile hızlı ve doğru müdahaleler yaparak büyük başarılara imza atabiliyoruz. Ancak ne zaman ki bütün yapılarımız güvenli hale gelirde tek bir can kaybı yaşamazsak; işte o zaman kadim devletimiz en büyük başarıyı sağlamış olur. 17 Ağustos1999 Marmara Depremi, yıllar içinde sadece anma törenleri yapılan, her yıl dönümü öncesi deprem ve felaket haberlerinin yapıldığı sıradan bir ritüel haline dönüştü. 1999 yılından bu yana maalesef can ve mal kayıplarına yol açan birçok deprem daha yaşadık. Ancak deprem halkımızın sokakta konuştuğu, yapılarının güvenliğini sorguladığı bir konu hiçbir zaman olamadı. Acıların üzerinden geçen 21 yılda deprem gerçeğini sabun köpüğü olmaktan çıkartıp gerçek gündemimiz yapamadık.”
“YAPI GÜVENLİĞİ ANA GÜNDEM OLANA KADAR MÜCADELEYE DEVAM”
İMO Bursa Şubesi olarak yapı güvenliğinin ana gündem olması ve envanter çalışmalarının hızlandırılması için her dönemde mücadele ettiklerini ve etmeye de devam edeceklerinin altını çizen Albayrak, Bursa’nın depremsellik gerçeğini maddeler halinde anlatarak şunları söyledi:
“Yıllardan beri kentimizde kaçak yapılaşmaya karşı yeterli denetim yapılamadı ve uygulamada kararlılık sağlanamadı. Yönetmeliklere uygun yeni yapılar üretilmiş olmasına rağmen, 17 Ağustos 1999 yılında var olan yapılar bugün de varlıklarını sürdürüyorlar. Bursa’da yer alan yapı stoğunun büyük bölümü kaçak yapı statüsünde ve bu yapıların yüzde 80’i hileli hisseli parsel üzerine oturmuş durumda. Türkiye’nin en verimli ovalarından birisi olan Bursa Ovası’nın yaklaşık 39 bin hektarlık alının 20 bin hektarı aşan kısmı kaçak sanayileşme ve kaçak yapılaşma ile yok edildi. Şimdi ise yeni yapılaşma alanlarının daraldığı Bursa’da Karacabey ve Mustafakemalpaşa Ovaları yapılaşma ve sanayileşme tehdidi ve baskısı altında. İstatistiklere göre deprem anında mevcut binalarımızın yaklaşık %5’i ile %12 si deprem anında çökmektedir. Bursa’da da deprem anında çökmesi muhtemel olan bu binaları depremden önce bulup ortaya çıkartarak ya güçlendirerek depreme dayanıklı hale getirmemiz ya da insan eliyle yıkmamız bir zorunluluktur. Aksi halde hiçbir zaman olası depremlere hazırlıklı olamayacağız. Kentimiz bu güne kadar dönüşümde yanlış uygulamaların kurbanı oldu. Kentin fiziksel eşiklerinin aşılmış olmasının yanında demografik yapısı da bozuldu. Ardından yasalara aykırı şekilde parsel bazında sağlanan 0,50’ye varan emsal artışı uygulaması mahkeme tarafından durduruldu. Yeni Tip İmar Yönetmeliği ve Yeni Bina Deprem Yönetmeliği’nin de yürürlüğe girmesi ile birlikte durma noktasına gelen projeler nedeniyle vatandaşlarımız mağdur oldu ve kentimizde kentsel dönüşüme bakış açısı olumsuz yönde etkilendi. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamalara göre Bursa’da 1 milyon 100 bin kayıtsız bağımsız birim bulunuyor. Yıllar içerisinde bu yapı stokunun deprem güvenliğinin irdelenmesi ve dönüştürülmesi yerine 1948 yılından itibaren birçok kez çıkartılan İmar Barışı uygulamaları ile ödüllendirildiğini görüyoruz. Oysa, dönüşüm sürecine ket vurmak yerine teşvik edici uygulamalar yapılmalıydı. 1999 Depreminin ardından Türkiye’de belirlenen toplanma alanları plan değişiklikleri ile imara açıldı. Şu an ülkemizde ve kentimizdeki toplanma alanları hakkında kimsenin yeterli bilgisi yok. Geldiğimiz süreçte olası bir felaketin ardından yine 17 Ağustos’ta yaşadığımız çaresizliği yaşayacağımızı söyleyebiliriz.”
Depremlerin sonuçlarına karşı alınacak önlemlerin ülke ve kent için “milli güvenlik” meselesi olarak görülmesi gerektiğini ifade eden Başkan Albayrak, olası bir depreme karşı mevcut önlemlerinde zaman içinde ortadan kaldırıldığına dikkat çekti.
“MESLEK ODALARI UZAKLAŞTIRILMAMALI”
Vatandaşların bilinçlendirilmesi için birçok çalışma yapılabileceğini ve vatandaşlarında bu konuda duyarlı olması gerektiğini kaydeden Albayrak, şunları konuştu:
“Şu bir gerçektir ki, ülkemizde Meslek Odaları’nın uyarıları dikkate alınmadığı, yapı üretim sürecinden uzaklaştırıldığı, plansızlığın ve çarpık kentleşmenin sürdüğü, yapı üretim süreci ve mesleki uygulamalar niteliksiz olduğu ve denetimsizlik devam ettiği sürece ne yazık ki depremi konuşmaktan öteye gidemeyeceğiz.”
İMO Bursa Şube Başkanı Mehmet Albayrak, vatandaşları da uyararak, evin görüntüsünden ve kullanılan malzemeden önce depreme karşı güvenli olup olmadığının önemsenmesi gerektiğini söyledi. Kamu binalarının yapım aşamasında denetlenmesi gerektiğini de dile getiren Albayrak, toplanma bölgesi olarak belirlenen okullar ve camilerin mutlaka depreme dayanıklı hale getirilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
“YAPILARIMIZ GÜÇLENDİRİLMELİ VEYA YIKILMALI”
Bursa Uludağ Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Adem Doğangün de, bölge ile ilgili teknik değerlendirmede bulunarak, yapıların kalitesiz, depreme karşı dayanıksız olmaları durumunda güçlendirilmesi veya yıkılması gerektiğini belirtti. Depremlerin toplumu bazen doğru yollara ilettiğini kaydeden Doğangün, “Umarım bundan sonra doğru kararlar alır ve uygulamada gerçekleştirebiliriz. Vatandaşlarında, yetkililerinde duyarlı olmasıyla biz hasarlarımızı minimuma indirip can kayıplarımızı azaltabiliriz. 20 yıl, 30 yıl çalışıp bir daire alıyorsunuz depremden sonra evinize giremiyorsunuz. Bunlar atlatılması kolay travmalar değil. Yıllarca bunu atlatamıyorsunuz. Bu nedenle bir ön önce yapılarımızı dayanıklı hale getirmemiz lazım. Bursa içinde hem deprem, hem zemin, hem de yapısal bağlamda çalışmalar yaparak binalarımızı daha güvenli hale getirebiliriz. Yapı kalitemizi düşündüğümüzde benzer büyüklükteki bir deprem, Bursa da daha fazla hasar ve kayıp yaratacaktır” diye konuştu.