Kanımdaki zehir

18.08.2021
A+
A-

Titreyen parmaklarım soğuk şırıngayı etime saplıyor. Kan damlacıkları, kar tenimde yüzerken zehir damarlarımı ısıtıyor. Sıcaklığın beynime ulaşmasını bekliyorum. İşte o zaman babamın şiddetinin, annemin baygın gözlerinin, kız kardeşimin elindeki Tanrı’nın bahşettiği yaşının getirdiği masumlukla gözyaşlarından kurtulamayan yavrucağın zayıflığının yarattığı düşünce düğümlerimi bir süreliğine görünmez kılabilirim.

Damarlarım büzüşüyor, anılarım saydamlaşıyor, acımı hissedemeyecek kadar uyuşuyorum. Tabutumun benim için açıldığını hissedebiliyorum, vücudumdaki sıvı kanser gibi kaderime ölümün yavaşını kazırken bundan vahşice zevk alıyorum.

Görüşüm bulanıklaşırken yüzüme konan bir sivrisineği yakalıyorum, avucumun içinde onu eziyorum, korkuyorum, gözlerimin önünde oynattığım parmaklarım abimin yerde yatan kanına bulaşmış. Saç derimin kafatasımdan çekildiğini hissediyorum, sanki birisi buruşuk elleriyle beni boğmaya çalışıyor, kendimi öne fırlatıyorum. Yere düştüğümde sokakların ücra bir köşesinde bıçaklanarak hak ettiği sonu bulmuş babamın bana saldırmaya hazırlandığını görüyorum. Şekilsiz parmakları uzuyor, tırnakları kanımı akıtacak keskinliğe ulaşıyor, tıpkı annemin damarlarını onarılamaz çiziklerle donattığı zaman gibi katil ellerini bana uzatıyor. Yaşayacağım vahşeti görmemek için kafamı çeviriyorum. Boyaları soyulmuş duvarımıza astığımız tıraş aynasıyla göz göze geliyorum. Üzerimdeki canavar soluklaşırken ruhumun yavaşça bedenimden ayrılışını görebiliyorum, bizi canlı hissettiren her şey baygın etimde kalırken ruhum evimin kasvetli havasına karışıyor. Halının üzerinde yatan bedenime bir aynanın yabancılığı ile bakıyorum.

Zavallının yüzünde süzülen yaşları uzun saçlarına karışıyor. Oysaki mimikleri uykunun verdiği gamsızlıkla dolu, beyni rüyaların tatlılığına kanmış olabilir ancak yüreği kâbusların sessiz çığlıklarıyla dolu. Ses telleri nidasını duyuracak kadar güçlü değil, yardım için haykırışları içindeki şeytanın boşluğunda kayboluyor.

Zehir bedeninden tamamen çıkmadan yenisini alacak bu kız çocuğu gözlerini açıyor, yüzünde anılarını emanet ettiği yerden alışı görülebiliyor. Parmakları acısını bastırmak için halıyı tırmalarken vücudu kendi panzehrini üretiyor ve kızımız midesindeki tüm asitli sıvıyı dışarıya püskürtüyor. Sarımsı kusmuktan utanıyor, kazağının yeniyle kendini temizlemeye çalışıyor.

Bacakları yeni doğmuş bir çocuğun tecrübesizliğiyle kalkmayı deniyor, başarısız oluyor, düşüyor, yeniden deniyor. Kendini yanı başındaki koltuğa atmayı başardığında ağzını pis kokusundan kurtarmak istiyor. Yastıkların arasından ezilmiş sigarasıyla lacivert çakmağını çıkartıyor. İlk bağımlılığını ciğerlerine çekiyor, titreyen dudaklarıyla ihtiyacı olmayanı soğuk eve üflüyor. Dumanın yarattığı sis evin duvarlarına bir tütün katmanı daha eklediğinde yalancı ailelerin pazar kahvaltısı huzurunu yakalıyor. Dudakları nikotinin sarhoşluğuyla çatlamış halde temiz bir sıvıya susuyor. Kaslarını zorlayarak sineklerin uçuştuğu boş mutfağa giriyor ve kafasını musluğun altına sokuyor. Su ensesindeki tüyleri ürpertirken vücudu kısa bir soğuk dalgayla titriyor. Midesinin boşluğu onu bulandırıyor fakat yemek borusundan bir şey geçemeyeceğini biliyor.

Mutfaktan çıkıyor, koltuğun her yanını karıştırıyor, en sonunda buruşmuş bir sigara daha bulduğunda evin kapısını açık bırakarak dışarı çıkıyor. Bu sefer dumanın atmosfere ulaştığını bilmek onu özgür hissettiriyor. Kendisine eziyet eden tüm o düşüncelerin arasında bir farklılık görüyor. O farklılığa yaklaşıyor, çok da farklı olmadığını anlıyor. İçinde kalmış zehrin düzenli halüsinasyonları sadece. Normalliği hiç tatmamış biri nasıl hayatını normalleştirmeye çalışabilir ki? Halüsinasyonlar normal bir mutluluğu ona vaadederken, o bu yanlış üretilmiş fikirlerinin aptallığına gülüyor. Gururu yardıma ihtiyaç duyabileceği düşüncesi ile boğuşurken dişlerinin arasına sıkıştırdığı otu yere atıyor, çıplak ayaklarıyla onu eziyor. Teninde hissettiği yanıcı acı onu düşüncelerinden bir saniyeliğine kurtarıyor. Zaten tüm zehirlerin asıl amacı da bu değil midir? Bedenimizde yarattığımız acılar beynimizdekini geçici unutturacak etkiler yaratırlar.

İnsan bedeni güçlüdür, kendisini iyileştirebilecek kadar güçlüdür. Fakat organlar panzehri üretemeyecek kadar uyuşmadan fark edin onu, çünkü sarhoş ruhların zincirlerini koparabilecek tek ayıklar sizsiniz.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.