Kanlı Elbise…
“Kant, Hegel, Einstein, Goethe ve Wagner’i çıkartmış bir Alman toplumu, nasıl oldu da her şeyi Adolf Hitler gibi bir psikopata feda etti? Ne oldu da bu çöküşe dur diyemedi?” tespiti ile başlamıştı sohbet…
Aklıma hemen İlber Ortaylı’nın cevabı geldi:
“Çünkü Almanlar aşağılanmıştı!”
Gerçekten de;
Birinci Dünya Savaşı. Almanlar için yıkıcı sonuçlar doğurmuştu. Savaşta yenilmişlerdi. Savaş sonunda kendilerine dayatılan Versay Barış Antlaşması. Alman Devleti ve milletini adeta felç etmişti.
28 Haziran 1919’da imzalanan Versay Barış Antlaşması’nda;
- Almanya topraklarının bir kısmının Belçika, Polonya, Çekoslovakya ve Fransaya’ya bırakılması,
- Bütün sömürgelerinden çekilmesi,
- Deniz kullanım alanlarının kısıtlanması,
- Avusturya ile siyasi ittifakın yasaklanması,
- Zorunlu askerliğin kaldırılması, ordu yapısının dağıtılması ve daha sonra ordunun ortadan kaldırılması,
- Tüm bunların yanında ağır savaş tazminatı ödemesi kararlaştırılmıştı.
Büyük çöküşe yol açan bu antlaşma sonucunda “Almanlar açıkça aşağılanmıştı.”
***
Aşağılanma ile birlikte toplumda milli bir nefret duygusu hakim olmuştu. Bu sırada genç bir idealist “savaş tazminatını ödememeliyiz” diyerek ortaya çıktı ve gündeme oturdu. Almanların yanan ruhuna ilk su dökenlerden biri olan Adolf Hitler, Alman milliyetçiliği ve sosyalist eşitlik gibi kavramları eşsiz hatipliği ile kullanarak kısa sürede yıldızlaştı.
Adolf, Versay’ı kabul etmiyor ve Almanlara büyük bir gelecek vaadediyordu.
Evet…
Dünya’da 50 milyon insanın ölümüne sebep olan kafatasçı, faşist, eşi benzeri görülmemiş bu psikopat, “Alman milliyetçiliği ve sosyalistlik elbisesi” ile kendisini, aşağılanmış Almanlara hemen kabul ettirmişti.
Halk, kurtuluşu Adolf’a bağlıyor ve adeta ilahi bir lider olarak ona destek veriyordu.
Ancak, Almanlar nasıl bir belaya bulaştıklarını fark ettikleri sırada iş işten geçmişti. Artık Kızıl Ordu Berlin’de idi. Herkes anladı ki Adolf’un milliyetçilik ve sosyalistlik desenli elbisesi, meğerse “Kanlı Elbise” idi.
***
Elbise dedik de aklıma, Erdoğan’a ait bir video geldi. Kendisini dinleyen topluluğa aynen; “Benim emir komuta merkezim bana, papaz elbisesi giyeceksin diyorsa, papaz elbisesi giyer bu şekilde görevimi yaparım” diye sesleniyordu. Bu aslında gerçeğin bir tespiti idi.
Ve nihayet 28 Şubat olmuştu. Arzu edilen ortam hazırdı.
28 Şubat’ta, Anadolu müslümanlığına adeta Anadolu Versay Antlaşması dayatılıyordu.
Evet…
Müslüman Anadolu Türkleri, 28 Şubat ve sonrasında kendilerini aşağılanmış hissediyordu. Polisler kızların başörtülerine saldırıyor, onları okula almıyor, ekonomik krizlerin ardı arkası gelmiyordu. Döviz adeta uçuşa geçmişti ve Hükümet tekrar IMF’nin kapısını çalmak zorunda kalmıştı. Bu da yetmezmiş gibi memleketin ekonomisini kurtarmak için, Ecevit’in DSP’si, Bahçeli’nin MHP’si, Yılmaz’ın ANAP’ı içlerinden bir tane ekonomiyi teslim edebilecekleri bakan bulamamıştı! Bu üç parti birleşip Kemal Derviş’i ithal etmişti.
***
Müslüman Türkler, bu ağır aşağılanma karşısında dini özgürlük, demokrasi, yolsuzlukla mücadele, ekonomik istikrar elbisesi giyen ve mükemmel bir hatiplik ile Avrupa Birliği’ni vaadeden Erdoğan’ı kısa sürede kabul etti.
Bugün ise bize kurtuluş olarak yutturulan demokrasi, özgürlük, yolsuzlukla mücadele, ekonomik istikrar ve Avrupa Birliği elbisesinin, aslında çaputtan farksız olduğu anlaşıldı…
Elbette bu konuda herkesin sayısız tespiti var. Ancak durumumuzu özetlemek gerekirse;
- Anadolu tasavvufu ile bir alakası olmayan CIAsal islam radikalliği git gide artıyor,
- Bunun karşısında ülkede yadsınamaz şekilde ateist ve deist sayısı artıyor,
- Vatandaşın çoğu yöneticilerin hırsız olduğunu düşünüyor,
- Geri kalanın büyük bir kısmı ise çalıyor ama çalışıyor diyor,
- Ülke son sürat antidemokratik uygulamalara maruz kalıyor,
- Özgürlük alanları yok ediliyor,
- Ekonomi adeta freni patlamış kamyonu andırıyor,
- 5 liralık hizmetler devleti soymak için 500 liraya yaptırılıyor,
- Özenle seçilmiş yerli ve yabancı ailelere bankalar hortumlattırılıyor, bu aileleri garanti altına alan devlet imtiyazları tanınıyor,
- Vergileri nereye kullandınız diyenler vatan haini ilan ediliyor,
- Ve en kötüsü ise yaşanılan bu skandallar dur durak bilmiyor…
***
Şimdilik durum bu olsa da, umudumuzu asla yitirmemeliyiz. Çünkü Türk gençliği iyi bilmektedir ki, tan atımının en yakın olduğu an, gecenin en karanlık olduğu andır!
Biz durumumuzun farkındayız. AKP iktidarı sonrası öncelikle devletin ve milletin rehabilitasyonu noktasında yorulacağız. İktidarın sermaye odakları ile ciddi kavgalar vereceğiz.
Ancak neye mal olursa olsun, bunları yapmaya istekliyiz, hazırız ve başaracağız!
Herkese iyi bayramlar.
Yaşadığımız olayları ve gerçekleri nereye koydunuz.hayaller ve kurgular kendimize aittir.gercekler sıkıntılar dile getirilip dermanı söylemek ve bunun için güven sağlamak bilmiyorum m adamları ve kanaat önderlerinin vazifeleridir.avrupa bunu başararak bu günkü refah seviyesine ulaşmıştır.bizim ülkemizin aydınları gibi sadece eleştirmiş çözüm önerileri bildirmiş ve inandirmistir.sözün özü gerçeklilik ve yapabilmektir.siyaset bu ülkede kavga değilde çözüm odaklı olmadıkça geriye kalan sadece dedikodudur.saygılarımla