Kaplıca…

Kaplıca…
28.02.2020
A+
A-

Geceden başlardı hazırlıklar… Önce Sümerbank’tan alınan beyaz patiska bohçalar açılır, içine o özel kokusuyla temizliği çağrıştıran beyaz sabun, kese, kenarları dantelle işlenmiş havlular en üstüne de özenle kalaylatılan, ışıl ışıl parlayan hamam tası konur, bohça bağlanır ve çoğu evde olan özel hamam bavuluna yerleştirilirdi. Kimi zeytinyağlı biber   dolması, yaprak sarması, kimi zaman da börekler yapılır; kapaklı, beyaz, kenarları çiçekli çinko tencerelere konur ve Çekirge’nin yolu tutulurdu.

Bursalı kadınlar için bir ritüeldi Çekirge’deki kaplıcalara gitmek. Bu ritüel mutlaka banyo sonrası içilen Bursa gazozu ile sonlandırılırdı.

Hayrat hamamında şehrimizin güzel geleneklerinden biri olan ‘halvet’ geleneğiydi. Adanan adağın yerine gelmesi için, yine adak olarak ‘halvet’i  hanımlar adarlardı.

‘Halvet’i yapacak hanım; gelecek misafirlerin adedine göre zeytinyağlı biber dolmaları, yaprak sarmaları ve börekler hazırlar, hamama gider. Orada; gelen eş dost, akraba ve bütün fakir fukara, her isteyenin girebileceği bir gün yemeklerini yerler, gençler tef ve dümbelekle eğlenirlerdi.

Bu gelenek, halen Çekirge Sultan Hamamı’nda eskisi kadar olmamakla devam edebiliyor.

Zor ama mutlu zamanlardı.

Evlerde odun, kömür ya da talaş sobaları yakılırdı.

Ekonomisi biraz daha iyi evlerde o dönem ‘lüks’ olarak nitelenen ‘gaz’ sobaları kullanılırdı. Çoğu evde banyo yoktu.

Kışın, soba yanan odanın ortasına teneke leğen konularak çocuklar yıkanırdı.

Bazı evlerde odalardaki “yüklük” denen dolapların içine galvaniz döşenerek banyo şekline getirilirdi.

O yüzden Bursa hamamları özeldi, o dönem yaşayanlar için.

Bursa’nın özellikleri sayılırken mutlaka kaplıcaları söylenirdi.

Çok özeldi kaplıcalar… İsmet İnönü, Mevhibe Hanım’la evlendiklerinde balayını Bursa’daki kaplıcalarda geçirdiğini anılarında anlatır.

Günümüzde kaplıca turizmini Afyon’a, Kütahya’ya kaptırdık. Seyahat şirketlerinin ilanlarında artık Bursa kaplıcaları yerine Afyon ve Kütahya kaplıcaları yer alıyor.

70’li yılların ortalarına kadar Bursalı emekli öğretmen Şeref Erler’in 60’lı yılların ortalarında yayımladığı BURSA kitabı, ilkokullarda kaynak kitap olarak okunurdu.

Reyhan Mahallesi’nde komşumuzdu Şeref Erler… Kalın siyah kemik çerçeveli gözlükleri ve koltuğunun altında taşıdığı çantasıyla, bugün gibi anımsıyorum. Yolda karşılaştığı öğrencilerle konuşur, kitabını armağan ederdi. Mavi bir gökyüzü altında Uludağ görüntüsüyle kırmızı teleferik vardı kitabın kapağında.

Bursa’nın değerleri ile daha ilkokul çağında tanışırdık. Bursa’ya özgü meyvelerden, tarihi mekanlarına, madenlerinden, kaplıcalarına kadar…

Yayıncılığın çok zor olduğu bir dönemde kısıtlı imkanlarla rahmetli Şeref Erler’in kitabı, nasıl bir cesaret ve kültür hizmetiymiş.

Günümüzdeki yayımcılıkla karşılaştırınca daha iyi anlaşılır sanırım.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.