Kılıçdaroğlu: (Cumhurbaşkanı adaylığı) Sırtımdaki hançerlerle seçime girmek zorunda kaldım
Kılıçdaroğlu, CHP’nin 38. Olağan Kurultayı’nda konuştu:
- “İş Cumhurbaşkanı adaylığının seçilmesine gelince, masadan kalkmalar ve masaya yeniden dönmeler geldi. Şunu söyleyeyim, sırtımdaki hançerlerle seçime girmek zorunda kaldım. Usta Nazım’ın dediği gibi ‘ateşi ve ihaneti’ gördük. Ama yılmadık, yıkılmadık, çalıştık.”
- “Yolu doğru olanın yükü ağır olur. Yükümüz ağırdı. Üstelik hançerlerle beraber yükümüz ağırdı. Ama beni asıl üzen sırtımdaki yük değildi, sırtımdaki hançerlerdi.”
- “Seçim bitti, kazanamadık. Daha nefes almadan ‘değişim’ söylemleri başladı. Değişim söylemini dillendirenler, uzun süredir değişmeyenlerdir. Ama seçimden sonra ilk işim onları değiştirmek oldu. Aklı olan herkesin bilmesi gereken bir gerçek var, değişmeyen tek şey değişimdir.”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecine ilişkin, “İş Cumhurbaşkanı adaylığının seçilmesine gelince, masadan kalkmalar ve masaya yeniden dönmeler geldi. Şunu söyleyeyim, sırtımdaki hançerlerle seçime girmek zorunda kaldım. Usta Nazım’ın dediği gibi ‘ateşi ve ihaneti’ gördük. Ama yılmadık, yıkılmadık, çalıştık.” dedi.
Kılıçdaroğlu, Ankara Spor Salonu’nda yapılan partisinin 38. Olağan Kurultayı’nda, bu yıl 100’üncü yaşlarını kutladıklarını ve ikinci yüz yılın arifesinde olduklarını söyledi.
Kılıçdaroğlu, “Yüz yıllık bir tarih. Bugüne kadar pek çok kişinin, tarihçinin, sosyoloğun araştırdığı, ortaya koyduğu gerçekler bize şunu gösterdi. Yüz yıllık bir tarih her siyasal partiye nasip olan bir tarih değildir.” ifadesini kullandı.
Bu yüz yıllık tarih içinde kapatıldıklarını, arşivlerine el konduğunu anımsatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Yüz yıllık tarih içerisinde genel başkanlarımız tutuklandı, hapse girdi. Yüz yıllık tarih içinde yılmadık, direndik ve yüzüncü yılımızı şimdi kutluyoruz. Hiçbir partiye Türkiye’de, hiçbir partiye nasip olmayacak bir tarihi yaşıyoruz. Beraber yaşıyoruz, birlikte yaşıyoruz. Birlikte büyüteceğiz CHP’yi. CHP’yi yüzyıl yaşatan, gerçek kuruluşunun savaş meydanlarında, Kuvayımilliyeciler tarafından gerçekleştirilmesidir. Ve biz sıradan bir parti değiliz. Bizim mücadelemizi dünyanın pek çok saygın partileri örnek almışlardır. Ve örnek olmaya da devam edeceğiz. Biz Kuvayımilliyeci’lerin partisiyiz. Biz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisiyiz. Biz, ‘ne ezen ne ezilen insanca hakça bir düzen’ diyenlerin partisiyiz. Biz hiçbir evladımızın, çocuğumuzun yatağa aç girmemesi için mücadele eden bir partiyiz. Biz çağdaş uygarlığı hedeflemiş ve o uygarlığı aşmak için mücadele edenlerin partisiyiz. Biz herkesin inancına, herkesin kimliğine, herkesin yaşam tarzına saygı duyan bir partiyiz.”
Bu yüz yılı yaşatanın örgütleri olduğunu hiç kimsenin unutmaması gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, CHP örgütlerinin yüz yıllık mirasın çimentoları olduğunu dile getirdi.
“Bu salonda olanlar diğer partilerin liderlerine veya üyelerine benzemez.” diyen Kılıçdaroğlu, “Çünkü bu salonda beşli çete yok. Sarayın oligarkları burada yok. Uyuşturucu baronları burada yok. Bundan sonra da bu salonda onlar asla olamayacaklardır.” diye konuştu.
CHP’nin demokrasiyi içselleştirmiş bir parti olduğuna değinen Kılıçdaroğlu, tartışmaları bir zaaf olarak değil, bir canlılık olarak gören gelenekten geldiklerini söyledi.
Hem kurultaylarının hem de örgütlerinin diğer partilerden farklı olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, “Bir partinin yükünü taşıyan örgütlerdir. Dolayısıyla örgütler yüz yıllık birikimimizin temel taşlarıdır. Hiç kimse örgütün otoritesini, gücünü, dayanışmasını asla ve asla tartamaz. Ben dahil hiç kimse kendisini partinin üstünde asla ve asla göremez.” dedi.
7 madde sıraladı
Genel Başkanlığı döneminde asla partilileri üzecek, utandıracak hiçbir şey yapmadığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Hep sizlerle beraber ve sizler için, Türkiye için mücadele ettim. Bu parti bütün kurultaylarında tartışarak ve güçlenerek çıkmıştır. Yine güçlenerek çıkacaktır. Bir de Türkiye’nin içinde bulunduğu tabloyu yedi madde halinde bilginize sunacağım ve örgütümün bu yedi maddeyi Türkiye coğrafyasının her yerinde seslendirmesini istiyorum. Bir, bugün içinde bulunduğumuz koşullarda anayasa fiilen askıya alınmıştır. Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti artık Türkiye’de işlememektedir. İki, saray devleti çoklu organ yetmezliğiyle karşı karşıyadır. Güçler ayrılığı ilkesi tümüyle fiilen bitmiştir. Üç, yoksulluğu yaymak ve derinleştirmek ve milyonları yardıma muhtaç hale getirmek saray devletinin politikasına dönüşmüştür. Üzülerek görüyoruz ki yoksulluk kabullenilen bir kültür haline dönüşmek üzeredir. Dört, Türkiye fiilen yarı açık cezaevine döndürülmüş durumdadır. Gazeteciler, görevlerini yapamaz haldedirler. Bu kurultayımızda şu anda tutuklu olan Tolga Şardan’a, Can Atalay’a, Osman Kavala’ya, Selahattin Demirtaş’a, Tayfun Kahraman’a, Çiğdem Mater’e, Mine Özerden’e, Yiğit Ali Ekmekçi’ye, Hakan Altunay’a ve Barış Pehlivan’a selam gönderiyoruz. Selam olsun size. Demokrasi kahramanları.”
Beşinci maddeyi “İktidarda kalmak için her türlü hile ve sahtekarlığı yapma adeta sarayın meşru politikası haline gelmiştir.” şeklinde dillendiren Kılıçdaroğlu, altıncı olarak ülkenin dış politikasının fiilen iflas ettiğini söyledi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Bir kan denizine dönüşen Filistin’de bile Türkiye’nin sözü geçmemektedir. Orta Doğu’da yaşanan bütün sorunların çözüm adresi bir dönem Türkiye’ydi. Herkes Türkiye’ye gelirdi, başvururdu ‘sorunlarımızı çözün’ diye. Türkiye bu şansını yanlış dış politikayla kaybetmiştir. Yedi, yanlış dış politikanın bedeli olarak Türkiye bir sığınmacı deposu haline dönüştürülmüştür. Para karşılığı dönüştürülmüştür. Türkiye’nin, 85 milyonun iradesi sığınmacı deposu olsun diye Avrupa’ya satılmıştır. Bu 7 madde tablonun bir yüzüdür. Acı bir gerçektir. Bu 7 maddeye baktığımızda sarayın ahlaki ve siyasi meşruiyetinin artık sorgulanması gerekir. Ahlaki ve siyasi meşruiyeti olmayan bir siyasal iktidarın Türkiye’yi sağlıklı yönetme şansı yoktur. Bu tablonun diğer yüzü, biz CHP’lilere verilen görevi göstermektedir. Biz bu ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi getirmek ve bu ülkede var olan sorunları çözmek durumundayız. Tablonun diğer yüzü tarihin bize yüklediği bir sorumluluktur. Bunu sakın hiçbir arkadaşım unutmasın.”
“Hayatın kendisidir değişim”
Kılıçdaroğlu, Millet İttifakı’nı oluştururken bir araya geldiği altı lidere, “Ülkede demokrasi yok. Bir sorunlar yumağı haline geldi. Ve bize tarihin yüklediği bir sorumluluk var. Ve biz altı lider, tarihin bize yüklediği bu sorumluluğun gereğini yapmak zorundayız. Demokrasiyi, insan haklarını, özgürlükleri getirmek zorundayız.” dediğini aktardı.
Altı parti bir araya gelip, ülkenin nasıl yönetileceği konusunda çalıştıklarını belirten Kılıçdaroğlu, sağlıktan milli eğitime, dış ticaretten teknolojiye kadar, hemen hemen her alanda bir ortak mutabakat metni hazırladıklarını anımsattı.
Ardından gerçek demokrasiyi getirmek ve güçlendirilmiş parlamenter sistemi inşa etmek için bir çaba daha harcadıklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, sözlerine şöyle devam etti:
“İş Cumhurbaşkanı adaylığının seçilmesine gelince, hepinizin malumu olan masadan kalkmalar ve masaya yeniden dönmeler geldi. Fazla ayrıntılara girmek istemiyorum. Ancak şunu söyleyeyim, sırtımdaki hançerlerle seçime girmek zorunda kaldım. Usta Nazım’ın dediği gibi ‘ateşi ve ihaneti’ gördük. Ama yılmadık, yıkılmadık, çalıştık. Yapılan bütün kumpaslara, yalana dolana, beşli çetelere, vatandaşlık verilen milyonlarca sığınmacıya, saray devletinin harcadığı milyarlara, saray devletinin valilerine, kaymakamlarına ve bürokratlarına rağmen çalıştık, yılmadık, yıkılmadık, asla ve asla boyun eğmedik. Çünkü şuna inanıyordum, hep inandım ve hep söyledim. Yolu doğru olanın yükü ağır olur. Yükümüz ağırdı. Üstelik hançerlerle beraber yükümüz ağırdı. Ama beni asıl üzen sırtımdaki yük değildi, sırtımdaki hançerlerdi. Seçim bitti, kazanamadık. Daha nefes almadan ‘değişim’ söylemleri başladı. Değişim söylemini dillendirenler, uzun süredir değişmeyenlerdir. Ama seçimden sonra ilk işim onları değiştirmek oldu. Aklı olan herkesin bilmesi gereken bir gerçek var, değişmeyen tek şey değişimdir. Hayatın kendisidir değişim.”
Kılıçdaroğlu, ilk değişimi 2019’da söylediğini, sonrasında da bunun devam ettiğini belirterek, en büyük değişimi yaşayan partinin CHP olduğunu vurguladı.
“Girilmeyen evlere girdik”
“Sivas’ın ötesine gidemiyor.” denilen CHP’nin bugün o bölgelerden milletvekili çıkardığına dikkati çeken Kılıçdaroğlu, “Hangi değişimden söz ediyorsunuz? Girilemeyen evlere girdik. Girilemeyen mahallelere girdik. Girilemeyen sokaklara girdik. Girilemeyen illere ve ilçelere girdik. Ve CHP, Türkiye coğrafyasının her yerinde konuştu. Değişimin içinde olanlar değişimi fark edemezler.” diye konuştu.
“Asla yan yana gelemezler” dedikleri insanlarla yan yana geldiklerini, “asla kucaklaşamazlar” dedikleri insanlarla kucaklaştıklarını anlatan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çünkü dilimizi değiştirmek zorundaydık. Vurduğun yer, insanın kimliği haline gelir. İnsanların değerlerine, inançlarına, düşüncelerine, ön yargıyla vurgu yapılır ve alay edilirse, o özellik bir süre sonra o insanın kimliğine dönüşüyor. Asıl tehlike budur. Ve biz, bu tehlikenin farkında olarak, hiç kimsenin kimliğine, inancına ve yaşam tarzına müdahale etmedik. Asla söz söylemedik. Söylemeyi de aklımızdan dahi geçirmedik. Biz sadece muhalefet eden bir parti görünümündeydik. Her şeye itiraz eden parti olarak bizi dillendiriyorlardı. Ama öyle köklü bir değişim yaptık ki Türkiye’nin en temel sorunlarına çözüm üreten bir parti olduk. Bizim seçim bildirgemizi AK Parti ve MHP kopyalamak zorunda kaldı. Biz, hangi sorun varsa Türkiye coğrafyasında o sorunlara akılcı çözümler üreten tek partiyiz. Değişimci olup da değişmeyen arkadaşlarım ve bazı gazetecilerin de çok sık dillendirdikleri bir şey var. ‘Efendim CHP sağa kaydı.’ Bunlar sağın da solun da ne olduğunu bilmiyorlar. Çok açık ve çok net söylüyorum, CHP halkın partisidir. Altı okumuzdan birisi halkçılıktır. Avrupa’nın en güçlü sosyal demokrat partisi CHP’dir.”
“Değişimin içinde olanlar fark edemez”
CHP’nin üyeleriyle, ürettikleriyle dünyaya ve diğer sosyal demokrat partilere örnek bir parti olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, CHP’nin Sosyalist Enternasyonel’in en saygın ve onurlu üyesi olduğunu dile getirdi.
“Bazen değişimin içinde olanlar değişimi fark edemezler.” diyen Kılıçdaroğlu, konuşmasına şu sözlerle devam etti:
“Biz, muhalefet politikamızı da değiştirdik. Sosyal kimlikler üzerinden politika üretmeye başladık. Bazı arkadaşlarımızın sosyal kimliklerden belki hiç haberleri bile yok. Taksici, apartman görevlileri, çiftçiler, sanayiciler, muhtarlar bir sosyal kimliktir. Değiştirdik politikamızı. Her bir sosyal kimliğin sorunlarını masaya yatırıp, her bir sosyal kimliğin sorunlarını akılcı politikalarla çözmek için seferber olduk. Bizim, ‘sağa kaydığımızı’ söyleyenlere sormak isterim, çöpten kağıt toplayanların yanına kim gitti? Onların hakkını hukukunu kim savundu? Onların ellerinden alınan arabalarını onlara kim verdi? Bu kardeşiniz yaptı.
Sendikaların bile doğru dürüst sahip çıkmadığı taşeron işçileri önce Erzurum’da, sonra değişik illerde örgütledik. Bunlara dernek kurdurduk. Sonra bunların İstanbul’da dernek başkanlarını topladım. Ve bunlarla eylemler yapıldı. Ve en son iktidar, taşeron işçilere kadro vermek zorunda kaldı. Şimdi soruyorum, bu sağcılık mıdır, solculuk mudur? Bu politikayı öngörmemizin temel bir felsefesi var. Ne diyor Gazi Mustafa Kemal? ‘Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir’ diyor. Biz, o kimsesizlere sahip çıktık. O kimsesizlerin sesi olduk. Onların seslerini yükseltmeleri için mücadele ettik.”
Apartman görevlileriyle ilgilendiklerini, sorunlarını çözüme kavuşturmak için çalıştıklarını anlatan Kılıçdaroğlu, bu sorunların çözümüyle CHP’nin gerçek anlamda halklılaşacağını sözlerine ekledi.
(AA)