Kılıçdaroğlu: İmamoğlu ile baba oğul gibiyiz
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu‘nun da katıldığı partisinin grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya yüklenerek “Sen kimsin Ekrem İmamoğlu kim? Sen Ekrem İmamoğlu’nun tırnağı bile olamazsın” dedi. Sözlerine devam eden Kılıçdaroğlu tüm tartışmalara noktayı koyarak “İmamoğlu ile baba oğul gibiyiz” dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM’deki grup toplantısında dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Grup toplantısına İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu da katıldı.
Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyelerine hakaret ettiği iddiasıyla yargılandığı davada 2 yıl 7 ay hapis ve siyasi yasak cezası verilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu da grup toplantısına katıldı.
Kılıçdaroğlu, grup toplantısında yaptığı konuşmada, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya sert sözlerle yüklenerek, “Sen kimsin Ekrem İmamoğlu kim? Sen Ekrem İmamoğlu’nun tırnağı bile olamazsın. İmamoğlu’nun adını ağzına almak için önce bir ağzını yıkayacaksın” dedi.
Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarının satır başları şu şekilde:
Türkiye’nin zor bir süreçten geçtiğini biliyorum. Kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz. İnançla devam edeceğiz. Türkiye’ye huzuru, kucaklaşmayı, helalleşmeyi getireceğiz. Hiç kimseyi ötekileştirmeden 85 milyon insanı kucaklayacağız bunun sözünü veriyorum bütün halkıma.
Bize düşen görev Türkiye’yi bugün içinde bulunduğu zor atmosferden çıkarmak. Türkiye’de devletin kurumlarını liyakatli kişilerin üretebileceği bir sürece evirebilmek. Bütün bunları sabırla gerçekleştireceğiz. Altı lider bir aradayız. Hepimiz aynı şeyleri düşünüyoruz. Demokrasiyi savunuyoruz. Bu ülkeye demokrasiyi ya getireceğiz ya getireceğiz.
“MUTFAKTA BİR ŞEYİN KALMAMASINA YOL AÇAN TEMEL OLAY BU ÜLKEDE DEMOKRASİNİN OLMAMASIDIR”
Bazen soruyorlar veya eleştiriyorlar. ‘Demokrasi diyorsunuz milletin mutfağına bir şey kalmadı’ diye. Mutfakta bir şeyin kalmamasına yol açan temel olay bu ülkede demokrasinin olmamasıdır. Bu çerçevede ilk adım demokrasi sonra hep beraber hızla büyüme ve kalkınma. Çünkü her şeyimiz var.
HDP AÇIKLAMASI
Demokrasinin olmadığını gösteren temel bir olay. Bir partinin genel başkanı İstanbul’da Kadıköy’de kendi ilçe binasına giremiyor. Talimat verilmiş. Altı milyon oy alan bir siyasi partinin genel başkanı kendi ilçe binasına giremiyor. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Onlar şeytanlar ve bunu yapıyorlar ve bizler beraber mücadele edeceğiz. Polis arkadaşları asla suçlamıyorum onlara talimat verenler sorumlusu. Talimat verenin kim olduğunu, gücünü saraydan aldığını da çok iyi biliyorum. O nedenle bizler taşkınlığa kapılmadan, sağ duyu ile hareket ederek sandığı bekleyeceğiz. Sandık gelecek, oyumuzu kullanacağız saray ve şürekasını yolcu edeceğiz.
“TUVALETE GİDEMEYECEK KİŞİ HAPİSTE TUTULMAZ”
Haksızlıkların çok fazla olduğunu biliyorum. 85-90 yaşında insan hapishanede tutulmaz. Tuvalete gidemeyecek bir kişi hapiste tutulmaz. Eğer devlet olarak siz bunu yapmaya kalkarsanız kişilerden intikam alırsınız. Devlet intikam duygusuyla yönetilmez, adaletle, bilgiyle, birikimle yönetilir. Eğer insanları 85-90 yaşında ben sizi hapislerde öldüreceğiz derseniz demokrasinin, insan haklarının olmadığı algısı çok daha güçlü bir şekilde ortaya çıkar. Buradan iktidar sahiplerine sesleniyorum. Eğer 85-90 yaşındaki insanlar hapiste kalmasın diyorsanız her türlü katkıyı vermeye hazırız. Çünkü biz adaletten, insan haklarından yanayız.
“TAŞERON İŞÇİLERİ ÖRGÜTLEDİ”
Herkes bilir. Eğer Kılıçdaroğlu bir olaya el attıysa o olay çözülünceye kadar onun mücadelesi verir. Yine Türkiye’de herkes çok iyi bilir bize oy versin veya vermesin adalet duygumu, insan ayrımı yapmadığımı, kinden ve öfkeden arındığımı, sabırla hareket ettiğimi bilir. Taşeron işçiler, ilk işçileri 7-8 yıl önce Erzurum’da örgütledim. Dernek kurun, sizin sözcünüz ben olacağım dedim. Bir süre sonra hepsini İstanbul’da topladım ve onlar adına mücadele verdim.
İŞÇİLERE SINAVDA SORULAN SORULAR
Dramatik bir olayı sizlerle paylaşmak isterim. Van Büyükşehir Belediyesi’nde 306 taşeron işçisi var. 306 arkadaş kararnamenin gereği olarak sınav açılıyor, sözlü sınava giriyorlar. Bir kişi bile kazanamıyor, tamamını eliyorlar. Yargıya gidiyorlar. Yargı işçilerin hakkını teslim ediyor. Bunun üzerine ikinci kez sözlü sınava alınıyorlar, ikinci sınavda da aynı numara çekiliyor. Bir kişi bile kazanamıyor. Bunlar da din, iman var mı? Yine itiraz ediliyor. Üçüncü kez tekrar sınava giriyorlar. 24 Kasım 2022 tarihinde yine bu sınavda bir kişi bile sınavı kazanamıyor. Bu kadar büyük vicdansızlık olur mu? Kul hakkı yenir mi? Bunların aileleri, çoluk çocukları var. Bu süreçte 6 işçi hayatını kaybetti. Bir kişi, cumhurbaşkanı danışmanını kurtarmak için gitti gönüllü olarak o kişi hayatını kaybetti. Devlet ona hakkını teslim etmiyor ama o bir kişi çığ altında kalmasın diye gönüllü gidiyor ama kendisi hayatını kaybediyor. Vebali kimin omuzlarında? Bütün muhafazakar kardeşlerime sesleniyorum. Bunun vebali kimin omuzlarında? Mesut Babat intihar ediyor. Hüsnü Timur, icra memurları geliyor kapısına kalp krizi geçiriyor. Hasan Turgut kanserden, İdris Karaca beyin kanamasından yaşamını yitiriyor. Hangi vicdan kabul eder bunu? 306 kişinin sınavı geçememesi hayatın olağan akışına aykırı bir durumdur. Sınavda neler soruluyor? Barbie bebeğin yanındaki sevgilisi kim’ soruya bakın. ‘Kırk haramilerin lideri kim’ diye soruluyor. Ben olsaydım kim olduğunu biliyorum da, bunlar onu söyleyemezler.
MERKEZ BANKASINA, TÜİK’E ADALET BAKANLIĞI’NA NEDEN GİTTİĞİNİ AÇIKLADI
Bütün vatandaşlarıma seslenmek isterim. Merkez Bankası’nın önüne Kılıçdaroğlu neden gitti? Enflasyonla mücadele edin diye gitti. Yasanın verdiği görev yerine getirilsin diye gitti. Yapmadılar. Kılıçdaroğlu, TÜİK’e niye gitti. İşçinin, emeklinin enflasyonu düşük gösterecekler, düşük maaş almalarına yol açıyor haklarını teslim edin diye gitti. MEB’in önüne niye gitti? Dayısı olmayanı sözlüde eliyorlar. Dayısı olmayanın arkasında durmak için gitti. Et ve Süt Kurumu’na niye gittik? Bu ülkenin çocukları süte, ete ihtiyaç duyuyorlar. Bunun için gittim. Adalet Bakanlığı’na vekil arkadaşlarımla beraber yürüdük. 6 yaşındaki bir çocuğa sistemli tecavüz edilmesi ve bunun karşısında iktidarın suskun olması…
“BUNLARDA AHLAK, VİCDAN, ERDEM YOK”
Bunlarda vallahi de billahi de ahlak, vicdan, erdem yok. Sistematik tecavüze uğruyor. Bakan ‘2 yıldır haberimiz’ var diyor. Devleti çalıştırmadılar, savcıları, polisleri çalıştırmadılar. Arkasındaki güç kim? Bunun cevabını hala almış değilim. Bir çocuğun hakkı için bakanlığa yürüdüm. Sonra ne oldu? Devletin refleksi çalışmaya başladı. Demek ki bu kardeşiniz haklı.
“EKREM BAŞKAN HER SABAH 100 BİN AİLEYE SÜT VERİYOR”
Bunlar devleti yönetemiyorlar. Çalışan devleti durduruyorlar, üretecek devleti engelliyorlar. Eylül ayında 123 bin ton olan süt üretimi Ekim ayında 104 bin tona düştü. 3 adım sonrasını bırakın yarın sabah ne olacağını bilmiyorlar. Tek söyledikleri ‘Biz yaparız’. Senin yaptığın meydanda zaten. Eleştiriyoruz ki doğruyu yapın. Adaletten yana olun adaletten. Çocukların süte ihtiyacı var. Ekrem Başkana sordum. 100 bin aileye her sabah süt veriyor. Onların yapamadığını yapıyoruz, tahammül edemiyorlar. Sabah akşam bizi düşünüyorlar nasıl engelleriz diye. Engelleyemezsin kardeşim. İktidara sesleniyorum. Okul sütü programını yeniden başlatın. Çiftçi borç batağında. Çiftçilere verilmeyen para tefecilere gidiyor. Çiftçi kardeşim ülkeni düşüyorsan, artık bu düzen değişmelidir diyorsan, birileri yoruldu yolcu etmemiz lazım diye düşünüyorsan bakacaksın orada 6 oku göreceksin, altında CHP yazdığını göreceksin. Alın terine değer veren bir parti göreceksin, senin hakkını hukukunu koruyan bir parti göreceksin. O partinin adı Cumhuriyet Halk Partisi’dir.
ÇİFTÇİ BORÇ BATAĞINDA
Çiftçi borç batağında. Çiftçilere verilmeyen para tefecilere gidiyor. Çiftçi kardeşim ülkeni düşüyorsan, artık bu düzen değişmelidir diyorsan, birileri yoruldu yolcu etmemiz lazım diye düşünüyorsan bakacaksın orada 6 oku göreceksin, altında CHP yazdığını göreceksin. Alın terine değer veren bir parti göreceksin, senin hakkını hukukunu koruyan bir parti göreceksin. O partinin adı Cumhuriyet Halk Partisi’dir. CHP gelince ne yapacak? Bankalardan aldığın kredilerin faizleri bir günde sıfırlanacak. Havza bazlı planlama yapılacak. Hiçbir çiftçi asla ve asla zarar etmeyecek. Kırmızı mazot getireceğiz. Asla ve asla veterinere, ziraat mühendisine, teknikerine para ödemeyecek. Tamamı kamu personeli olacak. Kadınların, gençlerin sosyal güvenlik primlerini biz ödeyeceğiz. Bütün çiftçi kardeşlerime sesleniyorum. Bu sözü verdiniz diye bir kenara yazın. Sözün arkasında nasıl kapı gibi durduğumuzu hepinizde, dünyada görecek.
“SARAY’IN KOYDUĞU BÜTÜN BARAJLARI YIKACAĞIZ”
Sağlıklı bir toplum örgütlü bir toplumdur. Aynı alanda çalışanlar, aynı hedefe kitlenenler örgütlenirler. Bazen sendika olur, bazen STK olur. Örgütlü bir toplum güçlü demektir. Örgütlü bir toplum haksızlıklara karşı direnç gösteren bir toplumdur. Yüzde 2 örgütlenme barajı getiriyorlar. Neye göre? Yandaşa göre. Bazı sendikaları nasıl elimine ederiz diye getiriyorlar. Devlet kamu çalışanları arasında ayrımcılık yapmaz. Kanun çıkarsa AYM’ye götüreceğiz ama çıkmaması için elimizden geleni yapacağız. Barajları yıkacağız meraklanmayın. Sarayın koyduğu bütün barajları yıkacağız hiç endişe etmeyin. Yüzde 2 barajı olanlara 707 lira verilecek ikramiyeye göre, yüzde 2 değilse 250 lira verilecek üç ayda bir. Aynı işi yapıyorlar farklı sendikadalar, ‘Sen oradan istifa et, oraya geçersen 707 lira alacaksın’ diyorlar. Devlet bilinçli olarak aynı işi yapanlar arasında ayrımcılık yapamaz. Sendika kuramayanlar da var. Onlara verilmiyor, açıkça onlar cezalandırılıyorlar. Polis, savcı, infaz koruma memurlarına sesleneyim. Sizin hakkınızı teslim edeceğiz. Adaleti sağlayacağız hiç endişe etmeyin.
SOYLU’YA İMAMOĞLU TEPKİSİ
Son günlerde yaşadığımız tabloya geleyim. Önce düzmece bir dava açtılar. Sonra saray bu mahkemeye müdahale etti. Asla çıkarılamayacak bir kararı bu mahkemeden çıkardılar. Her şeyi alenen yaptılar. 85 milyonun önünde adaleti açıkça katlettiler. Bir bakıyoruz o da cesaretlenmiş.Neymiş, 16 milyon insanın sevgilisini görevden alacakmış, sen kimsin, Ekrem İmamoğlu kim? Sen Ekrem İmamoğlu’nun tırnağı bile olamazsın. Sen atamayla gelmişsin, o seçimle gelmiş. İmamoğlu size büyük lokmadır. Boğazınıza takılır, boğarız sizi boğarız.
PERGOLECİ FAHRETTİN’İ DEVREYE SOKTULAR
Dava zaten düzmeceydi. İstedikleri gibi karar çıkaramayacaklarını önce gördüler, sonra o hakimi sürdüler. Onun yerine iradesini saraya ipotek etmiş yargıçlık cübbesi giyen ama asla hakimlik statüsü olmaması gereken bir kişiyi oraya oturttular. Karar sarayda yazıldı, o da okudu. Kararı okurken savcı orada yoktu. Hakim, savcının olmadığı ortamda kararı zaten okuyamaz. Hakime talimat verilmiş, o da gereğini yapıyor. Bu duyulunca millet delirdi. İnsanlar isyan etti. Vallahi de delirdi millet billahi de delirdi. Bu sefer döndüler, ‘Biz ne yaptık’ dediler. Derhal pergoleci Fahrettin’i devreye koydular. Önce kafaları karıştıralım ‘Bu komplodur’ dediler. Dikkatleri dağıtmak için ‘Cambaza bak’ oyununu oynadılar. Bu millet yemedi, belediye başkanına da adalete de sahip çıktı.
“EKREM İMAMOĞLU İLE BABA-OĞUL GİBİYİZ. KENDİSİ CHP’NİN EVLADI OLDUĞU KADAR BENİM DE EVLADIMDIR”
Sizin bilmediğiniz ama bizi yakından tanıyanların iyi bildiği bir şeyi ifade edeceğim. Ekrem İmamoğlu ile baba-oğul gibiyiz. Kendisi CHP’nin evladı olduğu kadar benim de evladımdır, ona sahip çıkmak benim de boynumun borcudur. Çekin arabanızı, bu kantar sizi çekmez. Erdoğan’a da insani olarak söylemek isterim. İhtiras doymak bilmeyen bir canavardır.
İMAMOĞLU’NDAN İLK YORUM
Meclis çıkışı gazetecilerin sorularını yanıtlayan İmamoğlu Kılıçdaroğlu’nun ‘oğlum’ benzetmesi hakkında, “Gurur duydum. Öyle duygularla yol arkadaşlığımız var. Bu ilk kez değil. Benim de dile getirdiğim bir şey. Bugün bunu duymak benim için gururdur. Genel başkanımı her yerde dinlemek çok keyiflidir” yorumunu yaptı.
(tele1.com.tr)