Kinleri dinlerinin önüne geçince…
Kindar oldukları kesin.
Ama dindar oldukları tartışılır…
Yıllar önce “kindar ve dindar” bir nesil yetiştirmek için çıktılar yola.
İlk aşamada çok başarılı idiler.
Çocukları ile birlikte kinlerini de büyüttüler gün be gün.
Öyle ki; artık en zor durumlarda bile; “birlik ve beraberlik” diye başlayan cümleleri, “kin ve nefret” söylemleri ile biter oldu.
Öyle ki; muhtaca yardım eden kendilerinden değilse, düşman belleyip engel oldular.
Öyle ki; krizi fırsata çevirme peşindeki karaborsacı açık gözler misali, milletin sıkıntısını, milletin zor durumunu kendi çıkarları için kullanmaktan çekinmez oldular.
Öyle ki; milletin gözünden ve gönlünden artık düşmüş olduklarını bilerek ve itiraf ederek, “muhtaca yardımı, muhalif belediyeler değil de biz yaparsak, millet ile gönül bağını yeniden kurabiliriz” çıkarcılığını dillendirmekten çekinmediler.
Peki ikinci aşama?
Dindar olma hedefi?
Kesinlikle sınıfta kaldılar.
İman ettiklerini söyledikleri kutsal kitap diyor ki; “…Öyle ise (ey inananlar!) İyi ve güzel işlerde yarışın.” (Bakara Suresi 148. Ayet)
Gerçekten iman etmiş olsalar, gerçekten dindar olsalar, iman ettikleri dinin emrine riayet ederler ve ihtiyaç sahiplerine yardım etmek üzere yola çıkan muhalif belediyelerin hesaplarına bloke koymak yerine, “iyilikte yarışma” yolunu seçerlerdi.
Gerçekten iman etmiş olsalar, herhangi bir belediyenin fazladan bir ihtiyaç sahibine ulaşacak olması bile önemli iken, millet ile kopmuş olan gönül bağlarını yeniden kurabilmek adına, yardım eden ele pranga vurmazlardı.
Ama kindar olma konusunda o kadar ileri gittiler ki, kinleri dinlerinin önüne geçti.
Önceki örneklerine baktığımızda toplanan bu paranın akıbetinin, daha önceki yardım kampanyaları veya deprem vergisi örneklerinde olduğu gibi meçhul olma ihtimalini saklı tutarak soruyorum:
“Biz Bize Yeteriz” kampanyası çerçevesinde önemli sayıda ihtiyaç sahibine ulaşılsa dahi, belediyenin ulaşma ihtimali varken, beklediği yardımı alamayan bir ailenin yatağa aç giren çocuklarının vebalini kim nasıl ödeyecek?
Ve yine soruyorum; “Biz Bize Yeteriz” kampanyası neden ekonomik paketin açıklandığı gün değil de, önce Mansur Yavaş’ın sonrasında diğer CHP’li belediyelerin başlattıkları yardım kampanyalarından hemen sonra bu belediyelerin hesaplarına bloke konularak ilan edildi?
Kinleri sadece dinlerinin önüne geçmemiş, aynı zamanda gözlerini de kör etmiş.
Tıpkı Ziya Paşa’nın o meşhur dizelerinde ifade ettiği gibi “herkesi kör, alemi sersem” sanıyorlar.
Muhalif belediyeler ile mücadele ettikleri kadar bu virus ile mücadele etseler, emin olun ülke olarak çok daha iyi bir durumda olurduk ama onlar için iktidarda kalabilmek, hayatını kaybedecek binlerce insandan daha kıymetli. Onun için önce muhalefet ile arta kalan zamanlarında virüs ile mücadele ediyorlar.
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, koronavirüs önlemleri kapsamında getirilen 65 yaş üstü vatandaşlara sokağa çıkma yasağının Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın önerisi olduğunu, belediye başkanları tarafından oluşturulan ortak WhatsApp grubunda gördüğü Sayın Yavaş’ın bu fikrini İçişleri Bakanı’na ilettiğini ve aynı gün karar alındığını beyan ediyor.
Hani şu, başkan seçilirse su faturalarımızı DHKP/C’li teröristlerin getireceği, belediyeye PKK’lı teröristleri dolduracağı iftirası atılan Mansur Yavaş.
Hani şu, çocuk pornosu bulundurmaktan üç yıl hapis cezası alan ama bize saygın bir iş adamı olarak sunulan sapığın arkasına sığınılarak “seçilse dahi başkanlık yapamayacağı” iddia edilen Mansur Yavaş.
Polemiklerden uzak, projeleri ile, söylemleri ile kısa sürede sadece Ankaralıların değil, tüm Türkiye’nin gönlüne taht kuran Mansur Yavaş…
Tüm muhalif belediyelerden, muhalif bilim insanlarından, muhalif siyasetçilerden rica ediyorum;
‘Lütfen Mansur Yavaş’ı örnek alın ve bu ülkenin yararına olacak şeyleri basın önünde doğrudan söylemeyin. Yoksa hep birlikte kaybediyoruz.’