Libya’da Türk izleri…

Libya’da Türk izleri…
14.01.2020
A+
A-

Libya’da Türk varlığı oldukça eskiye dayanmaktadır. Mısır’da kurulan ilk Türk devleti, Ahmet Tolunoğlu’nun kurduğu Tolunoğulları devletidir. Tolunoğlu Ahmet’in oğlu Libya üzerine akın ederek hâkimiyet kurar, Gıdamış ve sahilde şehirler kurar, bölgede Oğuz Türkmen varlığı o zamandan başlar. Eyyübiler zamanında da Türk yerleşmesi devam ediyor.

Selahaddin Eyyübi zamanında Şerefeddin Karakuş, emrindeki askerî birlikle Mısır’dan gelerek Fizan bölgesinde Zevîle’yi ele geçirdi; ardından çevredeki diğer bazı şehirleri ve Trablus’u zaptetti. 581’de (1185) Trablusgarp’a gelen Ali b. Gāniye Karakuş, Benî Hilâl ve Benî Süleym Arapları ile kurduğu ittifak sayesinde Tunus ve Mehdiye şehirleri dışında bütün İfrîkıye eyaletini ele geçirdi. Elbette çok el değiştirmiş olsa da ilk Türk yerleşimi o zamandan başlıyor.

Osmanlı hâkimiyetine giriş, İspanyol işgali sonrası yardım talebi üzerine Kanuni döneminde oluyor. 1510’da Trablusgarb İspanyolların işgaline uğrar, 1532’de bir Haçlı teşkilatı olan Malta şövalyelerine teslim ederler. Yapılan zulümlere dayanamayan Trabluslular, İstanbul’a Abdullah Almurabıt’ın başkanlığında bir heyet gönderirler ve Türkler’den yardım isterler. Kanuni Sultan Süleyman, yardım için Murat Ağa’yı gönderir. Murat Ağa, Tacura’ya gelip gönüllüleri eğitir, savaşçıları donatır. Sinan Paşa liderliğinde bir filo harekete geçer. 9 Ağustos 1551’de savaş başlar. 16 Ağustos 1551’de Trablus bağımsızlığına kavuşur. Sonra Libya’nın diğer bölgelerinde Osmanlı hâkimiyeti başlar. 1556’da Mısrata bir Osmanlı şehri olur. 1711-1835 arasında Karamanlı Hanedanı gelir. 1911’de kadar bu bölgede Osmanlı yönetimi hâkimdir.

Osmanlı dönemi büyük komutanı Turgut Reis, bölgeyi uzun süre idare eder. Onun döneminde Trablusgarp en zengin ve mutlu dönemini yaşamıştır. Malta seferinde başarısız olunur ve Turgut Reis şehit olur ve kabri hala Libya’dadır. Onu toprağa veren Kaptanıderya Kılıç Ali Paşa, ‘’Malta yenilgisi değil, beni üzen Turgutumu kaybetmek. Beni acılara gark etti’’ demiştir. Sonra bu sancaklarımız dayılık sistemine geçmiş, Akdeniz’de korsanlık yapmış, Cezayir, Libya Sancakbeyi ABD’yi vergiye ve haraca bağlamışlardır.

Osmanlı ocaklar kurmuş, dini gruplara yardım etmiş, tekkelerini inşa etmiş, onları devlete bağlı kılmıştır. Magrip ülkelerini Türkleştirmek için Kuloğlu sistemi kurmuştur. Anadolu sahil illerinden Türkleri yerli Libya kızları ile evlendirerek Türkleştirme siyaseti gütmüştür. Şu anda Fas, Cezayir, Tunus ve Libya’da yaklaşık 10 milyon Türk olduğu tahmin ediliyor. Bu ülke bayraklarına bakın, hilali göreceksiniz, Osmanlı’dan kalmadır. Kuloğulları, Osmanlı döneminde Anadolu’dan Libya’ya gidenlerin en güçlü topluluğudur ve kendilerine Köroğlu Türkü derler.

1908 devrimi olunca Libya bundan huzursuz olur ve İttihat Terakki adına Mustafa Kemal, halkla ilişkileri düzeltmek için temsilci olarak gitmiştir. Sonrasında İtalyan işgali olunca Enver Paşa, Nuri Conker, Kuşçubaşı Eşref ve Süleyman Askeri ile birlikte yiğit vatansever bir genç olan Mustafa Kemal de Libya’ya direnişi örgütlemek için gitmişlerdir. Derne, Tobruk ve Bingazi”deki direniş cephelerinde komutanlık yapmışlardır. Derne ve Tobruk’ta Mustafa Kemal yerli halkı örgütler ve Şeyh Ahmet Sennusi ile dostluk kurar, başarılı bir direnişle İtalyanları sahile hapseder, ilerleyemezler. Bu aslında halkı örgütleme, liderlik etme deneyimi Anadolu’yu kurtaracak bir liderin ilk deneyimidir. Samsun’a çıktığında ‘’Libya’daki bir avuç insanla işgalcilere karşı mücadeleyi bu halkla çok daha fazlasını yapabilirim özgüveninin de sebebidir’’ denir. Libya’da gözü kör olma tehlikesi geçirir, sıtmaya yakalanır. Gazilik daha genç yaşta olur. Ahmet Sennusi, milli mücadeleyi desteklemiş. İstanbul değil, Ankara hükümetini desteklemiştir, ona göre Türkler kurtulmadan İslam âlemi kurtulamaz.

Libya Uşi Anlaşması ile İtalyanlara bırakılır ama direniş devam eder, Ömer Muhtar cihat eder ama asılınca direniş söner. İkinci Dünya Savaşı sonrası Fransız-İngiliz sömürgesi olan Libya, 1949’da BM’de bağımsız olması önerilir. 1951’de Libya bağımsızlığını kazandı ve Birleşmiş Milletler aracılığıyla bağımsızlığa kavuşan ilk ülke oldu. İdris ülkenin kralı oldu. Libya, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra İtalya’nın tasallutundan kurtulup bağımsızlığını ele aldığında ilk başbakan Libyalı, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Sadullah Koloğlu’dur. Sadullah Koloğlu, aynı zamanda İstiklâl Savaşı gazisidir. Sadullah Koloğlu, ünlü araştırmacı Orhan Koloğlu’nun babasıdır. 1947’de Türkiye ile birleşmeyi hedefleyen İttihad-ı Türki Partisi kurulmuş. İlk meclisin milletvekillerinin yarıdan fazlası Türkler’den oluşuyordu.

Kaddafi, İngilizlere boyun eğmemiş Türk dostu Sennusi soyundan gelen Kral İdris’i askeri darbe ile devirmiştir. Gençliğinde Nasır hayranı olan Baas düşüncesini benimsemiş sonrası İslam ile sosyalizmi birleştirmiş, dengesiz megolomanik askeri diktatördür. Ülkesinin kaynaklarını millileştirdi halka aktardı, her şey bedava, hayat ucuz ve kolaydı.

Trablus’un güneyindeki Azîziye’de 1922 yılında yapılan bir rasada göre termometre gölgede 58°’yi göstermiştir. Dünyanın en sıcak yeridir. Almanlar’la güneş enerjisi anlaşması yaparak bu konuda oldukça ileri teknolojiye sahip olunmuştur. Yer altı suyunun bol bulunduğu Sahrâ bölgesinden sahildeki verimli arazileri sulamak ve başşehir Trablus ile diğer şehirlere içme suyu temin etmek için 1984 yılında başlatılan “Büyük Sun‘î Nehir Projesi” büyük oranda tamamlanmıştır. Bunu da Türk inşaat şirketleri ile yapmıştır. Türk sevmezdi ama Kıbrıs Barış Harekâtı’nda tüm Araplar karşımızda Rumları desteklerken, sadece O  bizi destekledi. Onun bu hareketini milletçe unutmadık. Ülkesinin suyolları ve barajlarının inşasında Türk inşaat firmalarının desteği oldu. Karşılıklı ekonomik ilişkilerimiz iyi idi. 1977’de Alparslan Türkeş ülkenin önünü açmak, siyasi tıkanıklığı açmak üzere başbakan yardımcısı olarak Kaddafi ile görüşmüş, dostluk anlaşması ve destek almıştı. Bu gezide Arapça tercümanlığı Türkçü Sadettin Bilgiç’in damadı Ekmeleddin İhsanoğlu yapmıştır. Arap Muzaffer olarak bilinen Muzaffer Kayıhan da Libya kökenli bir Türk milliyetçisi idi.

Libya eskiden fakir bir ülke iken denize kıyısı nedeni ile Osmanlı, Akdeniz hâkimiyeti için önemliydi. Siyah altın petrolün bulunması ile zenginliğe kavuştu. Afrika Arap dünyası liderliğine soyunan Kaddafi Arap Baharı sırasında öldürüldü. Ülke iç savaşa girdi ve milli mutabakat hükümeti başkanı olan Sarraç da, 1840’da Manisa’dan göçen Türk dedesinin soyundan geldiği için ülkemizden yardım istemiştir. Doğu Akdeniz’de bu kez hidrokarbon keşfedilince enerji açısından önemi arttı. 10 yıl önce Libya ile anlaşma yapmamız gerektiğini söyleyen ve bunu daha önce yetkililere sunmasına rağmen kabul ettiremeyen Amiral Cihat Yaycı’nın çalışması ve önerisi temel alınarak Libya ile anlaşma sağlandı. Hayırlı olmasını dilerim.

Bugün hastanede baktığım Libyalı bir hasta, ‘’Ben Köroğlu türküyüm’’ dedi. ‘’Mısrata yüzde yüz Türktür. Toplam en az 2 milyon Türk var Libya’da’’ dedi gururlanarak, ‘’kardeşiz biz, Türküz’’ dedi. Mısırdaki Türkler gibi Türk olmaktan gurur duyuyor ama Türkçe bilmiyor, Arapça konuşuyordu.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.