Meral Akşener’den Erdoğan’a 29 Ekim uyarısı…
Akşener’den Erdoğan’a 29 Ekim tepkisi: İktidarı buradan uyarıyorum. O resepsiyonun adresi bellidir: Başkent Ankara…
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu yıl Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunu Ankara’da yapmayacak ve İstanbul’daki yeni havalimanının açılışını gerçekleştirecek. Erdoğan’ın bu kararına İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’den sert tepki geldi.
Partisinin grup toplantısında konuşan Akşener şunları kaydetti: Beyler! Devlet, korsan kutlama yapmaz. Siz kutlamak için değil, unutturmak için yapıyorsunuz. Cumhuriyet’in kutlaması şahsi programınıza göre planlanamaz. İktidarı buradan uyarıyorum. O resepsiyonun adresi bellidir: Başkent. Başkent Ankara’dır. Teslimiyetçi Damat Ferit hükümeti gibi davranıyorsunuz. Hazineyi damada verince, Başkenti de İstanbul’a taşıyabileceğini kim söyledi? Cumhuriyet kutlamasını yandaş müteahhitin şantiyesine taşıyamazsın. Siz yandaş müteahhit şantiyesindeyken ben 40 vekilimle cumhuriyetin ilan edildiği ilk mecliste olacağım.
İşte İYİ parti Genel başkanı Meral Akşener’in grup toplantısındaki konuşması:
‘’Değerli Milletvekilleri, kıymetli konuklar;
Hepinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum.. İYİ Parti Grubu olarak,
Milletin sorunlarını, meclise taşımaya gayret ediyorsunuz..
İyilik Kervanı’yla, Türkiye’yi adım adım geziyorsunuz..
Bu gayretleriniz için teşekkür ediyorum..
Allah emeklerinizi boşa çıkarmasın.
Allah, kervanımızı, haramilerden korusun..
Sevgili Gençler;
İyi Partinin geleceği, emanetimizin bekçileri gençler. Sizler de hoş geldiniz.
Allah, çalışmalarımızı bereketli kılsın. Bizi, Türkiye’nin iyiliğine,
vesile kılsın… Gayret bizden, Tevfik Allah’tandır.
***
Bilinmesini isterim ki; Biz, siyasete, bir Ankara meşgalesi olarak bakmıyoruz..
Memleket meselesi olarak bakıyoruz..
“N’olcak bu memleketin hali?”, denir ya hep.. Bu gayretlerinizin sonunda, cevabı millet verecek, ve “iyi olacak” diyecek..
Bizimle, İYİ Parti’yle, Türkiye iyi olacak..
***
Değerli Milletvekilleri;
Gözettiğimiz tek şart, millet menfaatidir.. Ne kimseye şirinlik yaparız, ne de, kimseyle inatlaşırız. Eğriye eğri, doğruya doğru.. Düsturumuz bu.. İYİ PARTİ budur..
“Doğru yaptın” demekten gocunmayız.. “İşte orda dur” demekten de, korkmayız.. Millet, devlet, ahlak anlayışımız, bunu gerektirir.
Bunun, siyaseten bir zarar olacağını da, asla düşünmüyoruz. “Prensipli olursak, oy kaybederiz” diye bir anlayış, Türk milletine hakarettir..
Vicdan, bu toprakları terk etmiş değil.. Anadolu’nun irfanı, tükenmiş değil..
Ümitsizliğe kapılanlar, aksini iddia ediyor olabilir.. Ama biz, şu söze inanıyoruz;
“Fıtrat değişir sanma, bu kan, yine o kandır. ”
***
Değerli Milletvekilleri,
Ülkemiz bir soluk alsın diye, diş sıkıyoruz.. Ama ekonomideki gelişmeler, bırakın nefes almayı, ayakta durmayı güçleştiriyor.. İktidarın, ekonomideki rahatlığını gördükçe, milletimiz için endişemiz artıyor..
Krizin inkarı, yerini, “Döviz, enflasyon, faiz, azıcık arttı” tespitine bıraktı..
Azıcık artmış.. Azıcık dediği de, dolar, 3.50’den, 5.70’e çıkmış.. Enflasyon, tüketicide yüzde 25, üreticide, yüzde 46.. Türkiye, faizde dünya şampiyonu..
“Ne var ki azıcık arttıysa” diyorlar..
Daha n’olsun? Daha ne olmasını bekliyorsunuz? Türkiye’nin her yerinde fırınlar kapanıyor. Konfederasyon başkanı, binlerce müteahhit, batmak üzere diyor. Firmalar sıraya girmiş, iflas erteleme istiyor..
Takibe düşen krediler, çığ gibi artıyor.. Yoksulluk intiharları başladı..
İşi ciddiye almak için, daha ne olmasını bekliyorlar, bilmiyorum..
İşsizlerin fondaki paralarını, bankalara aktardılar.. İhracatçının KDV iadelerinin,
üstüne yattılar.. Müteahhitlerin hak edişleri, ödenmiyor.. Hastanelerde, nöbet paralarını, döner sermayeleri kırpıyorlar..
Sonra da azıcık diyorlar..
Daha ne olmasını bekliyorsun? Ekmek bulamayan, pasta mı yesin?
Deterjan yerine, kül mü kullanalım?
Millet kıraathanelerinde, beleş kek mi kovalayalım?
Ne diyor büyüklerimiz;
Su boyu aştıktan sonra, ha bir karış aşmış, ha bir Kulaç.. Azıcık dedikleri gerçekler, milleti boğuyor boğuyor..
Değerli milletvekilleri, aziz milletim;
Bu azıcık artışlar var ya, iktidarın hazırladığı 2019 bütçesinde de devam ediyor..
ÖTV, motorlu taşıtlarda yüzde 15,, akaryakıtta yüzde 20, beyaz eşyada yüzde 48 artıyor..
Hazırladıkları 2019 bütçesinde, Sarayın payı da, azcık artıyor.. N’oluyor? Üç katına çıkıyor..
Saraya Lale Devri, millete sopa. Günde 2 milyon lirayla geçinmek zor tabi..
El insaf beyler ! Lafa geldi mi de, ‘Milletin adamı..’
Onu da yanlış anlamış bunlar.. Milletin adamı deyince, Milletten alıp, adamına veriyorlar..
***
Muş’ta toplam 11.000 aile, pancar üretiminden ekmek parası çıkarmaya çalışıyor. Şeker Fabrikası satıldı, pancar üreticisine çöküldü.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da. Tütünden sonra pancar da tükenişe doğru gidiyor.
Nerde milletin adamı? 64 bin dönümlük TİGEM arazisini, “Binlerce kişiye iş sağlayacak, Muş’a para akacak” diye, yine kendi adamlarına kiraladılar.
Sonuç: Bekçisi-bakıcısıyla, toplam 45 çalışanı var.
Ekilmeyen araziden, ürün teşviki alıyor bu şirket. Milletten alıp, adamlarına vermeye devam ediyor, Milletin adamı.
Değerli milletvekilleri, Aziz Milletim;
Bakın, krizin daha da derinleşmesini önlemek için, atılması gereken adımlar var.
Öncelikle, Türkiye İstatistik Kurumu’nu, rahat bırakın.. Ülkenin ve ekonominin durumunu, net görelim..
Buradan uyarıyorum. Sakın ha.. Veriler ile oynamayın..
Bunu yaparsanız, Allah korusun, Türkiye’den çok büyük bir para çıkışının fitilini ateşlersiniz. Bugünleri mumla ararız.
-Açıklanan Sayıştay raporlarının gereğini yapın..
-Yolsuzluk ve usulsüzlüklere, müdahale edin..
-İsrafa son verin..
-13 uçağınız, bir de uçan sarayınız var.. İhtiyaçtan fazlasını, bir an önce elden çıkarın..
-Örnek gösterdiğin Almanya’da, 11 bin makam aracı var, sayın Erdoğan.. Türkiye’de, kiralıklarla birlikte 120 bin..
Bu israfa derhal son verin.. Fiyat farkı ve tasfiye kararnamesini, bir an önce çıkarın.. Çalışanlara, kriz zammı yapın.. Yandaş işadamının dövizli sözleşmelerini de, bir an önce, Türk Lirası’na çevirin..
Bunları yaparsanız, işadamıyla, işçisiyle, memuruyla, esnafıyla, emeklisiyle,
millet nefes alır..
Değilse, Raflar boşalır.. kepenkler iner.. Kıtlık olur, kuyruk olur, kaçakçılık olur..
Yarın çıkıp, “Oy verirken, bana mı sordunuz?” demekle, “Bunlar, ekonominin fıtratında var” demekle, kurtulamazsınız..
Firmaların kullandığı ticari kredinin faizi, yüzde 40’lara dayandı.. Bu taşınabilir bir yük değil..
Geçen hafta, bir kamu bankamız 300 milyon dolarlık, 10 yıllık tahvil sattı..
Yani 300 milyon dolar borçlandı..
Bakın; Amerikan kağıdının 10 yıllık maliyeti, yüzde 3.25.. Bizim bankamızın aldığı 10 yıllık kredinin maliyetiyse, yüzde 12.75.. Dört katı dört..
Bu, uluslararası finans piyasalarındaki güvenin ölçüsüdür.. Türkiye, tefeci piyasasına döndü..
İşte buyrun,, mevduat faizlerine bakın.. Faizle savaştığını iddia eden bu iktidarın yönettiği Türkiye’de, 100 bin TL’yi bankaya yatıran bir kişi, şu anda, her ay, brüt asgari ücretin üstünde faiz geliri alıyor..
Geçen hafta, Türkiye’de, 50 bin TL’lik bir birikim, 1 yıl vadeli olarak, yüzde 29 net faizle, bankaya yatırıldı.. Faize yatan paranın, emekten çok kazandığı bir ekonomi, iflah olabilir mi?
Mevduatı bu kadar yüksek faizle toplayan bankaların, krediyi nasıl bir faizle verdiğini düşünün.. Devletin hazinesini, uluslararası tefecilere muhtaç hale getirenler, içerde de, sanayicimizi, esnafımızı ve tüketiciyi, resmen tefeci faizine muhtaç etti..
Hafta içinde Durmuş Yılmaz bey uyardı.. Ben de tekrar edeyim.. Buradan,
Ak Parti milletvekillerine sesleniyorum.. Hadi bizi dinlemiyorsunuz.. Hadi Meclis’te sus-pussunuz.. Hiç olmazsa, partinize gittiğinizde sorun.. Piyasalarda olup bitenleri sorun.. Nereye gidiyoruz deyin.. Bunun faturasını, ağır ödeyeceksiniz..
Yalnız siz değil, çoluk çocuğumuzla, biz de ağır bir bedel ödeyeceğiz..
Yapmayın.. Türkiye’ye kıymayın..
Bize kulak verin..
Yerel seçime kadar, durumu idare etmekten vazgeçin.. Bu kafayla Türkiye’yi, hem de güçsüz bir şekilde, IMF masasına oturtacaksınız..
Tabi siz, kurtulmak için, o masaya doğru koşar adım ilerlerken, üreticimizin dermanı kalmayacak..
Geçtiğimiz hafta, milletimizin gözü önünde yaşandı her şey..
Fındıkla ilgili verdiğimiz araştırma önergesi, AK Parti oylarıyla reddedildi..
Üstelik, düşmana karşı, zafer kazanılmış gibi, alkışlayarak yaptılar bunu..
Bu, ibretlik bir durumdur. Fındık üreticileri, fındık emekçileri hiç merak etmesin,, bu işin peşini bırakmayacağız..
Buradan Fındıkla ilgili, 7 maddelik çağrımızı ilan etmek isterim;
- Fındık Stratejik ve Milli ürünümüzdür.
Türk Fındığı ve Üreticisinin korunması,
bir Devlet Politikası olarak benimsenmelidir.
- Lisanslı Depoculuk ve Ürün Borsaları geliştirilip, stoklu çalışma imkanı sağlanmalıdır..
- FİSKOBİRLİK rehabilite edilmelidir..
- Üreticiye, FINDIK ALIM GARANTİSİ verilmelidir..
- Bölge’de, fındığa dayalı Gıda Sanayiine, teşvik verilmelidir..
- Enflasyona rağmen, 4 yıldır dönüm başına 170 TL olarak ödenen, alan bazlı destekler, 200 TL’ye çıkarılmalıdır..
- Fındık için kilo alım fiyatı, 10 lira maliyet ve 5 lira da refah payıyla, toplam
15 lira olmalıdır..
Bunlar yapılırsa, Karadeniz’de üretilen fındığın fiyatını, taaa Hamburg’dan belirleyen kodamanlar, evet, rahatsız olur.. Ama, Karadenizli nefes alır, zenginleşir.. Kendi ürününün fiyatını da, Türkiye belirler..
Fındık üreticisini, yıllardır danışmanı aracılığıyla, yabancı tekellere ezdiren iktidar, içerde farklı mı davranıyor?
En temel gıdamızın emektarlarına, fırıncılara bir bakın.. Artık isyan ediyorlar..
İstanbul Fırıncılar Esnaf Odası Başkanı, son 1 ayda, 50 fırının kapandığını söylüyor..Un, maya, elektrik, su maliyetindeki artışlar, ekmeğimizle oynuyor..
Öyle anlaşılıyor ki, iktidar, Mart ayına kadar, belediyelere, Halk ekmeğe, zararına satış yaptırarak, durumu idare etmeye çalışacak..
Bu arada olan fırıncıya,Mart’tan sonra gelecek zamlarla da, milletin ekmeğine olacak..
Değerli milletvekilleri, Aziz Milletim;
Emeklilikte Yaşa Takılanların mağduriyetini gidermek için, Meclise verdiğimiz teklifi de biliyorsunuz.. Yine iktidarın oylarıyla reddedildi..
Ak Parti Genel Başkanı sayın Erdoğan da, “Böyle bir yükü, Milletimizin sırtına bindirmeye hakkımız yok” dedi..
Milletin sırtına bindirmedikleri yük kalmadı.. Ama milletin menfaatine bir adım olduğunda “Hakkımız yok” diyor..
Şimdi ben de iktidara soruyorum;
Milyonlarca Suriyeli göçmenin, 33 milyar dolar, yani 200 milyar liralık yükünü, milletimizin sırtına yüklemeye hakkınız var mıydı? Ama yaptınız ve kaynağı da buldunuz.. Millete harcamaya gelince, sırtımıza yük öyle mi?
Kendisi 46 yaşında emekli olmuş.. Vatandaşımız söz konusu olduğunda yük öyle mi?
Emeklilikte yaşa takılanlar, sayın Erdoğan’ın iddia ettiği gibi, 38 yaşında emekli olma peşinde değil.. Kazanılmış haklarının, gasp edilmesinden rahatsız..
Madem teklifimizi reddettiniz, bakın, bu konuda, vatandaşımızı rahatlatacak bir önerimiz daha var;
Sözgelimi, 25 yıl prim ödemiş bir çalışan, emekliliğe hak kazanıyor,
ama maaş alabilmesi için 15 yıl beklemesi gerekiyor.. Bu 15 yılın,
ilk 5 yılında maaşının yarısı, ikinci dilimde yüzde 65’i, son dilimde yüzde 80’i ödenebilir.. Yaşı dolunca da, maaşının tamamı ödenir..
Çözüm arayışını geçtim, iktidar, hala EYT’nin kaç kişiyi kapsadığını bile açıklamıyor.. Afaki rakamlarla, popülist söylemlerle, konuyu istismar ediyor..
SGK’nın, bu konuda bir çalışma yaptığını biliyoruz.. Kamuoyuna açıklanmadığını da biliyoruz..
Açıklayın rakamı kardeşim.
Vatandaşının hak talebini yük gören zihniyet, esnafımızın tamamına da, fırsatçı muamelesi yapmaya devam ediyor..
Borazan medyanın kameraları, her gün fırsatçı avından şov yapıp, esnafımızın tamamını, zamların ve enflasyonun sebebi ilan ediyor..
Elbette, fırsatçıların tepesine binilmeli.. Ama bakın, size bir rakam vereyim..
Ticaret Bakanlığı, fırsatçıları tespit etmek için 4 bine yakın firmada, 70 bine yakın ürünün fiyatını denetledi.. Savunma istenen firma sayısı 114, yani yüzde 3 bile değil..
Sormak isterim; Hani, her yanımızı fırsatçılar sarmıştı? Her yüz firmanın, üçünden savunma alındı.. Bunların da, belki yarısı ceza aldı. Demek ki zamlar, fırsatçılar yüzünden değilmiş.. Damat Bey’in, kontrol edemediği dövizdeki farkla artan maliyetler yüzündenmiş..
Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, hafta sonu Anamur’daydık..
Anamur belediyemizin yaptığı, 82 projenin açılışını yaptık..
Sayın Başkan’ı, bir kez de buradan, tebrik ediyorum..
Orada, Anamurlulara bir söz verdik, yerli muz için, bir çağrı yaptık..
Bu çağrıyı tekrarlamak istiyorum.. 100 milyon doların üzerinde paramızı, başka ülkelerin çiftçilerine akıtacağımıza, gelin kendi üreticimize destek verelim..
Manava, pazara, markete gittiğinizde, yerli muz isteyin.. Anamur’daki üretici kardeşlerimizin, bu desteğe ihtiyacı var..
Yerel seçim çalışmalarının ilk durağı Anamur’da, bir şey daha söyledim..
Dedim ki; Geldikleri gibi gidecekler..
Eş, Dost, Rant, ve rüşvet belediyeciliğine, son vereceğiz..
Ülkemizin, birçok alanda tamire ihtiyacı var..
Her şeyden önce, millet adına denetlenebilir, bir yönetime ihtiyacımız var..
Hürriyet ve adalete ihtiyacımız var.. Hukuk ve demokrasiye ihtiyacımız var..
Bunlar, keyfi ihtiyaçlar değil.. Sahip olmadığımız için, ülkemizin itibarı zedeleniyor..
Bugün yaşadığımız diplomatik ve ekonomik sorunların en önemli sebebi,
bu değerlerden uzaklaşmış olmamız.. Ama kimse, karamsarlığa düşmesin..
Güçlü medeniyetimiz, modern bir devlet inşası için yeterlidir..
Ve biz bunu yapacağız.. Kimse karamsarlığa düşmesin.. Çünkü İYİ Parti var..
İYİ Parti, bizzat milletin yazdığı bir reçetedir.. Ve emin olun, bu reçete Türkiye’ye iyi gelecek..
Değerli Milletvekilleri,
Karşı olduğumuz af tasarısıyla ilgili, sayın Erdoğan yine görüş bildirdi..
“Uyuşturucu satıcılarını mı affedeceğiz?” diye sormasını olumlu buluyoruz..
Ancak, bir şeyi tekrar etti.. “Biz ancak, devlet karşı işlenen suçları affedebiliriz” dedi..
Affın kendisine mi, yoksa kapsadığı kişilere mi karşı, hala anlayamadık..
Tasarının özüne mi karşı, yönünü mü değiştirecek, hala çözemedik..
Bizim duruşumuz net;
-Ne millete, ne de devlete karşı işlenen suçları affedemezsiniz..
Hele de, 81 milyona sormadan, devlete karşı işlenen suçu af-fe-de-mez-si-niz..
Aziz Milletim;
Size gelince bağırıp çağıran iktidar, Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın, Suudi konsolosluğunda öldürülmesiyle ilgili hala sus-pus..
Eli kanlı bir diktatör, Türkiye’ye meydan okuyor. Egemenlik haklarımıza saldırıyor.. Bir insanın hayatına kast ediyor.. Sonra da, konsolosu, elini kolunu sallayarak, çıkıp gidiyor. Bütün bunlar olurken, muktedirden ses çıkmıyor.
Görünen o ki, Kaşıkçı cinayeti için, Türkiye özel olarak seçilmiş.. Amerika’da, Paris’te, Berlin’de cesaret edemediler.. Ama belli ki, Türkiye’yi arka bahçeleri gördüler.. Bu durum, ülkemiz için zuldür..
Türkiye’de yaşanan, Türk polisinin araştırdığı, Türk savcıların soruşturduğu bu cinayeti, ya Amerikan medyasından, ya da Trump’ın tweetlerinden öğreniyoruz.. Devletin itibarını yere serdiler..
Egemenlik haklarımızın savunmasını, Trump’a devrettiler..
Şimdi de diyorlar ki, “Krala yardımcı oluyoruz. “
O Suudi Kralı, 15 gün önce, 600 trilyonluk bağış yaparak, PKK’ya yardım ediyor..
Bunlar da, o Kral’a yardım ediyor.. Neye karşılık yardım ediyorsunuz?
Kan bulaşmış petro-dolardan, sus payı mı bekliyorsunuz?
Dizi filmde, elçi tokatlatıp millete gaz vereceksiniz, ama gerçekte, konsolosa iki çift soru bile sormayacaksınız. Sonra da, ben dünya lideriyim..
Sorarım size, buna kim inanır?
Hocaya demişler ki, “Sen uyurken, sakalından fare geçti..” Hoca da hemen kesmiş sakalı.. “Niye kestin, yıkaman yeterdi” demişler. “Kesmezsem, yol olurdu” demiş..
Bu sessizliğiniz, Türkiye’de haydutluğa yol oluyor.. Farkında değil misiniz?
Sayın Erdoğan, olaydan 3 hafta sonra da diyor ki, “Salı günü önemli açıklamalar yapacağım..”
Nerde yapacakmış? Ak Parti grup toplantısında..
Olay bir devlet meselesi.. Açıklamayı, parti grubuna saklıyor..
Bu konu, bir devlet meselesi..
Partisini devlet, devleti de partisi sanıyor ya, işte onun tezahürü..
Açıkça diyorum ki;
Artık anlayın, Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetiyorsunuz..
Partiniz, Devlet değil.. Devlet de, sizin partiniz değil..
Milli şef dönemine laf ediyorsun ama, bize de gayrı-milli şef dönemi yaşatıyorsun..
Bu millet size güvenip, ülke teslim etti.. Milletin aklıyla alay etmeyin..
Değerleriyle de, kavga etmeyin..
Biliyorsunuz, PKK’nın talebi, fetö’nün gayreti ve Ak Parti eliyle, okullarımızdaki Andımız kaldırılmıştı.. Adana Milletvekilimiz İsmail KONCUK Bey’in, o dönemde açtığı dava, geçen hafta sonuçlandı. Andımızı kaldıran yönetmelik, Danıştay kararıyla iptal edildi..
Kararın ardından olanları, hep birlikte gördük, ibretle izledik.. Eski-yeni bakanlar, akiller-sakiller, PKK sevicileri, fetö şakşakçıları, keşke Yunan kazansaydı diyenler, Türk düşmanlığını din zannedenler, topluca saldırıya geçtiler.. Önce o eski bakana, iki çift lafım olacak..
Aynı yolun yolcuları da, gerekli mesajı alırlar nasılsa..
Türküm- doğruyum diye başlayan andımızdan, fena halde rahatsız olan, o eski bakan, Meclis kürsüsünden, fetö’ye övgü dizmekten rahatsız olmamıştı..
PKK’yla pazarlıktan rahatsız olmamıştı.. Ordumuza tuzak kurulmasından rahatsız olmamıştı..
Türklükten mi rahatsız, doğruluktan mı, bilmiyorum..
Ama, fetö baştacı edilince, sesiniz çıkmayacak..
PKK’yla masa kurulunca, sesinizi çıkmayacak.
McKenzy gelince, sesiniz çıkmayacak.
Papaz gidince, sesiniz çıkmayacak.
Türk denince, hep beraber ayağa kalkacaksınız..
Türklüğe, Türk çocuklarının, Türküm demesine düşmanlık edenler bilsinler ki,
bu öksüz Türklüğümüzü bin cihana değişmeyiz.
Andımızı kaldırırken ne demişti Tayyip Erdoğan;
-Türküm demekle Türk olunmaz.. Doğruyum demekle, doğru olunmaz..
Evet, Türküm demekle, Türk olunmuyor? Bunu sizden biliyoruz..
Evet, doğruyum demekle, doğru olunmuyor.. Bunu da sizden biliyoruz..
Ama şunu da biliyoruz;
-Partinin adını Adalet koymakla,, adil olunmuyor.. Kalkınma koymakla,, memleket kalkınmıyor..
Bunu da, yaşayarak öğrendik.. Demekle olunmayacağını en iyi siz biliyorsunuz..
Öyle değil mi, ADALET ve KALKINMA partisi?
Bizim merak ettiğimiz, sadece şu, Türküm demekten mi rahatsızsınız, Doğruyum demekten mi?
Ancak, Andımız konusunda, hem milletimizi, hem de siyaseti uyarmak zorundayım..
Çünkü, bu vesileyle, 16 yıllık oyunda, yeni bir perde açıyorlar.. Andımız üzerinden, piyasaya yeni bir oyun sürüyorlar..
Tayyip Erdoğan, Andımızın metnini yazan Reşit Galip için demişti ki;
-Bu şahıs, Türkçe ezanı da, yazan şahıs..
Danıştay’ın kararından sonra da bir baktık, Ak Parti karşıtıymış gibi görünenler devreye girdi.. YARSAV eski başkanı çıktı, “Sıra Türkçe Ezan’da..” dedi..
Kardeşim, siz paslaşıyor musunuz?
Milletin meseleleri konuşulmasın diye, gerçek gündemi, elbirliğiyle perdeliyor musunuz? İki konunun birbiriyle zerre ilgisi yokken, zamanlamaya ve adımlara, dikkatinizi çekerim..
Milletimizi, bu noktada, dikkatle düşünmeye davet ediyorum.. Erdoğan’ın karşısında, düğmesiz olan cübbesini bile ilikleyen Başkanın Danıştay’ı, andımızla ilgili yönetmeliği, durdu durdu, beş yıl sonra bugün iptal etti..
Tam da, Ak Parti’nin yeni bir krize-polemiğe ihtiyaç duyduğu günlerde,
karar verdi..
Bunlar, Ak Parti’nin siyaseten nemalandığı polemikler..
Türkiye’nin yıllar önce kapattığı bir konuyu, hem de ilgisiz bir tartışmada, yeniden akıllara düşürdüler..
Ezanımızla Andımızı, yan yana tartıştırmak istiyorlar..
Buradan bütün bu beyleri uyarıyorum;
Oynadığınız oyunun farkındayız..
Birbirinizi besleyen bu sistematiği, bozacağız..
Bundan emin olun.. Milletimiz bu kadar sorunla boğuşurken,
yapay gündemle kavga edip, statükonuzu korumanıza,
izin vermeyeceğiz..
Ne andımıza, ne de ezanımıza el sürdürtmeyiz..
İYİ’ler var oldukça, çocuklarımız Andımızı okuyacak, minarelerimizden Bilal-i Habeş’in sesi yankılanacak..
Değerli Milletvekilleri, Aziz Milletim;
Sayın Erdoğan’ın, geçtiğimiz hafta Gagagvuzya’ya, yani Gök Oğuz Yeri’ne ziyaretinde, Türkçe’ye, ve Türk Birliği’ne dair söylediklerini, olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyoruz..
Ancak, partisinin andımız karşıtlığının yanında, Sayın Erdoğan’ın da,
Doğu Türkistan konusundaki suskunluğunu, anlamakta zorlanıyoruz..
Bir milyon Türk, arındırma kamplarında, zulüm görüyor..
Eloğlu duyuyor, kardeş duymuyor.
Ama bilin ki; Siz sussanız da, İYİ PARTİ susmayacak..
Aliya İzzetbegoviç, Bosna’daki zulümle ilgili demişti ki:
-Herşey bittiğinde, düşmanlarımızın sözlerini değil, dostlarımızın sessizliğini hatırlayacağız..
Evet, Doğu Türkistan da, bir gün mutlaka özgür olacak, ve bugünün suskunlarını, asla affetmeyecek..
Türk varlığından rahatsız olanlar, altı gün sonra da, Türk Devlet teamülünü yerle bir etmeye hazırlanıyor..
Bakın, beni dikkatle dinleyin;
Türkiye Cumhuriyeti’nin Başkenti Ankara’dır..
Değiştirilmesi teklif dahi edilemez.. İlk günden bu yana, Cumhuriyetin Başkenti’nde yapılan, Cumhuriyet resepsiyonu, İstanbul’a taşınamaz..
Beyler; Devlet korsan kutlama yapmaz..
Siz kutlamak için değil, unutturmak için yapıyorsunuz..
O yüzden diyorum ki;
Devlet korsan gösteri yapmaz.. Ya-pa-maz..
Cumhuriyetin kutlaması, şahsi programınıza göre planlanamaz..
İktidarı buradan uyarıyorum;
O resepsiyonun adresi bellidir, BAŞKENT..
Ve Başkentimiz de bellidir, ANKARA..
Cumhuriyet hükümeti gibi değil, Damat Ferit’in, teslimiyetçi İstanbul hükümeti gibi davranıyorsunuz..
Hazineyi damada bağlayınca, devleti de İstanbul’a taşıyabileceğini kim söyledi..
Cumhuriyetin resepsiyonunu, Milli kahramanların Başkenti dururken, yandaş müteahhitlerin şantiyesine taşımak, ayıptır, yazıktır, günahtır..
Buradan ilan ediyorum;
Siz yandaş müteahhit şantiyesindeyken,
Ben, 29 Ekim’de, saat 14’te, 40 milletvekilimizle, Cumhuriyetin ilan edildiği Birinci Meclisimizde olacağım..
Değerli milletvekilleri, aziz milletim;
Biliyorsunuz, 18 Ekim, Azerbaycan’ımızın kurtuluş yıldönümüydü.. Buradan,
Gazi Meclisimizden, tekrar tebrik ediyorum. Kutlu olsun. Can Azerbaycan’a selam olsun.
Aynı Kurtuluşun sevdasıyla yanan, Şuşa Dağları’nı, duman bürümüş,, Karabağ’a selam olsun.
“Haray Haray, Men Türk’em” diye haykıran, Tebrize selam olsun.
“Gavim gardaş, hardasan” diyen, Kerkük’e selam olsun.
Bayır Bucak’a, Batı Trakya’ya selam olsun.,
Bir avuç halk değil, bir yumruk Milletiz diyen Kırım’a selam olsun.
Gök Bayrak rüzgar bekliyor, Ata Yurda selam olsun..
Afganistan’da, Şems Sadat’a selam olsun.
“En büyük hayalim, Türk Birliği’ni görmek” diyen Aziz Sancar’a selam olsun..
Ekmeğini dünyanın dört bir yanında kazanan, al bayrağın evlatlarına selam olsun..
Uluğ Türkistan, selam olsun sana…”Büyük ve müebbet ülke”ye selam olsun…
Varlığımız, Türk varlığına, armağan olsun….
Allahım sizleri korusun, güç versin..
Emekleriniz zayi olmasın..
Amin,, amin diyenlerin yüzü suyu hatrına,
Allah, Milletimizi öksüz bırakmasın
Allah, ordumuza, bayrağımıza, zeval vermesin.
Çalışmalarınızdan ötürü size, toplantımıza katıldıkları için de, konuklarımıza teşekkür ediyorum.. Ve aziz milletimizi selamlıyorum..
Allah’a emanet olun…’’