Milli Eğitim Bakanı Selçuk: Uzaktan eğitim bir mecburiyet
Milli Eğitim Bakanı Selçuk, uzaktan eğitime ilişkin” “Bu bir mecburiyet. Dünyada koşullar ne olursa olsun, bizim ödevimiz bunun tedbirini almak.” dedi.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, her ülkenin koşullarının kendine özgü olduğunu belirterek, “Kıta Avrupası açısından bakıldığında tümünün açtığını ve hatta 10-12 yaş altında maske olmadığını, tam zamanlı açtıklarını haftada 5 gün, bütün kademelerde, kimisinde sadece öğretmenlerde maske olduğunu kiminde lise düzeyinde maskenin gerekli olduğunu görüyoruz.” dedi.
Selçuk, Haber Global televizyonunda canlı yayınlanan “Candaş Tolga İle Az Önce Konuştum” adlı programda gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.
Ermenistan’ın Azerbaycan’a yönelik saldırılarına değinen Selçuk, “Bütün duygumuz, düşüncemiz ve ruhumuz orada. Azeri Türklerinin haklı davası bizim de haklı davamızdır. Desteklerimiz bütün yurt sathında ve bütün vatandaşlarımızla alakalı olarak güçlü bir şekilde devam ediyor. Anbean izliyoruz ne olup bittiğini. Bu işgalci gidişatın bir an önce sonlandırılması ve haklı davanın gereğinin yerine getirilmesi için de temennilerimiz elbette çok güçlü bir şekilde sürüyor.” diye konuştu.
Selçuk, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) nedeniyle ara verilen yüz yüze eğitimin 12 Ekim’de başlama kararını anımsattı. Küresel düzeyde bir problemle karşı karşıya olunduğunu anımsatan Selçuk, şöyle devam etti:
“Her bir bireyin hayatında belirli değişiklikler oluyor. Bu çok zor bir süreç. Kolay değil yaşanması. Bu anlamda elbette herkesin bir söyleyeceği var. Herkes kendi fikrini söylüyor vatandaş olarak, dünyada yaşayan bir birey olarak… Ancak bu mesele çok temelde tıbbi ve pedagojik olarak ciddi bir bilimsel çerçeve gerektiriyor. Bu mesele ‘Sana göre, bana göre’ meselesi değil. Kanıta ve veriye dayalı olarak gidişat nedir, dünyada neler oluyor? Geçtiğimiz pazar günü Türkiye’nin yurt dışındaki eğitim müşavirleriyle 2 saatlik bir toplantımız oldu. O toplantıda tekrar tekrar ‘hangi ülke neler yapıyor?’ diye baktık. Kıta Avrupası açısından bakıldığında tümünün açtığını ve hatta 10-12 yaş altında maske olmadığını, tam zamanlı açtıklarını haftada 5 gün, bütün kademelerde, kimisinde sadece öğretmenlerde maske olduğunu kiminde lise düzeyinde maskenin gerekli olduğunu görüyoruz. Bütün bunlar bize şunu gösteriyor. Aslında her ülkenin kendi özel durumu vardır. Hepimizi küresel gidişatla ülkemizdeki gidişatı iki eksen gibi düşünüp bu iki eksenin bize göre nasıl olması gerektiği konusunda bilimsel kararlar vermek zorundayız.”
Selçuk, salgın bittiğinde uzaktan eğitimin devam edeceğini belirterek, uzaktan eğitimden faydalanacaklarını aktardı.
Uzaktan eğitimin kendi özel tercihleri olmadığına dikkati çeken Selçuk, “Bu bir mecburiyet. Dünyada koşullar ne olursa olsun, bizim ödevimiz bunun tedbirini almak. Bizim ödevimiz bu. Bunun tedbirini almak üzerinden baktığımızda da Türkiye’nin neler yaptığını konuşacağız. Bu bir mecburiyet şu anda bunu yapmak durumundayız. Sadece okullarla ilgili değil, sokakta birçok paydaşla ilgili de problemler yaşıyoruz.” ifadelerini kullandı.
Yüz yüze eğitimde başlayacak yeni döneme dair değerlendirmelerde bulunan Selçuk, şu bilgileri verdi:
“Biz haftada 2 gün açtığımız için, ilk 2 gün sınıfın yarısı geliyor, daha sonraki 2 gün sınıfın diğer yarısı geliyor. Aylar önce senaryolarımız olduğunu söylemiştim. Bugün senaryolar gerçek oldu ve uyguluyoruz. Planlardan bir tanesini bu 2-2 gün meselesinde uyguluyoruz. Çocuklarımızın bu suretle daha kontrollü bir şekilde okula gidiş gelişlerini, okul yöneticileri, öğretmenler, velilerimiz açısından daha anlaşılabilir ve denetlenebilir bir süreç olarak yapılandırmaya çalışıyoruz. Burada bazı alışkanlıklar da ediniliyor. Çocuklar ortama alışıyor, neyi, nasıl yapmaları gerektiği konusunda daha bilinçli ve duyarlı oluyor. Öğretmenlerimiz bazı şeyleri öğreniyor. Dolayısıyla bu sürecin kontrollü olmasının başka bir amacı var. Yoksa biz de İtalya, İspanya, İngiltere, Fransa ve Almanya gibi ‘hepsini açtık’ derdik ama Türkiye’nin koşulları biraz daha farklı. Onun için koşullara göre bunu yapıyoruz.”
Bakan Selçuk, konuşmasının devamında velilerin okulların açılması isteği, öğretmenlerin teneffüslerdeki durumu gibi konularda da değerlendirmeler yaptı.
2019-2020 eğitim öğretim döneminde ilkokul 1. sınıf öğrencilerinin şimdiki durumuna ilişkin soruyu Selçuk, şöyle yanıtladı:
“Aslında martın başında, 13’ünde çocuklar okumayla ilgili temel aşamaları bitirmiş oluyor. Hatta nisanda okuma bayramı olabilir. Buradaki problem akademik olmaktan ziyade o iletişim ve duygu bağının kesilmiş olması. Bütün ülkenin ve ailelerin birden bir tedirginlik içine girmiş olması, asıl problem bu. Yoksa çocuklar için yaz okulu yaptık, bu 2’ler için. ‘Okuma yazma konusunda eğlenceli oyunlar, kuklalar, animasyonlar, videolar.’ var dedik. Çocuğun öğrendiğini tekrar etmesi için oyun tabanlı bir yaklaşımla oradaki eksiğini giderdik.”
Selçuk, her okulda Kovid-19 Takip Kurulları’nın olduğunu ve onların öğretmende veya öğrencide herhangi bir pozitif vaka çıkması durumunda her aşamayı takip ettiğini anlattı.
Sağlık kuruluşu ve ilgili uzmanın önerileri doğrultusunda hareket ettiklerini belirten Selçuk, “Diyelim ki, bütün okulun karantinaya alınması gerekiyor, alırız. Önemli olan sağlık. Bu sağlık koşulları dikkate alınarak da bizim eğitimi sürdürmemiz.” ifadelerini kullandı.
Servisçiler Odası’yla okul servislerinin dezenfekte edilmesi üzerine aylardır çalıştıklarını dile getiren Selçuk, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çocukların yarısı okula geldiği için servislerin de yarısı dolu. Bu yüzden risk orada da yarıya iniyor. Bu bir ön koşul. Her bir çocuğun nerede nasıl servise bindiği, hepsi bizde kayıtlı. Okul servisleri dezenfekte edilmediğinde ciddi riskler taşıyan bir ortam. Bunun da ne kadar aralıkla nasıl yapılacağının bir standardı var. Bu konuyla ilgili bir el kitabı var. Bu el kitabında hangi gün, nasıl, ne kadar süreyle, yapıldıktan sonra havalandırma için ne kadar süre geçmesi gerekiyor? Çünkü dezenfektanın kullanılması halinde hemen oraya öğrencilerin ya da öğretmenlerin binmesi doğru değil.”
Bakan Selçuk, okul yönetimi ve öğretmenlerin tamamının, öğretmen odasında, okulun ıslak zemininde, bahçesinde, koridorunda ve serviste neyin nasıl yapılması gerektiğinin adım adım yazıldığı bir dokümana sahip olduğunu, her bir öğretmen ve yöneticinin bundan mesul olduğunu ve buna ilişkin bir aplikasyon hazırladıklarını kaydetti.
“8. ve 12. sınıflara yüz yüze eğitimde sınav muhtevasında olan dersler verilecek”
“Yüz yüze eğitimde hangi dersler verilecek?” sorusu üzerine Selçuk, şunları kaydetti:
“İlkokullarda hayat bilgisi, Türkçe, matematik dersleri veriliyor. 2’inci sınıflardan itibaren bunun yanı sıra bir saat yabancı dil var. 4’üncü sınıftan itibaren de bir saat din bilgisi var. Böyle baktığımızda aslolan yani çocukların esasen omurgada sorunlu olduğu dersler. Çünkü biz müzikle sporla ilgili yakın teması gerektiren dersleri yapmıyoruz ama bu tür dersler hem EBA hem de okul için standart. 8’inci sınıflarda da LGS muhtevasında yer alan dersler var. Onlar da fen bilgisi, matematik, Türkçe, sosyal bilgiler ve İngilizce dersleri. 12’inci sınıflarda ise YKS’ye hazırlık için olan dersler var. Kişinin neyi seçtiğine bağlı olarak matematik, edebiyat, fizik, kimya, diğer sosyal dersler olabilir. Hangi alana yöneldiğine bağlı olarak değişir.”
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, “Sınava hazırlanan öğrencilere yönelik ek yüz yüze eğitim yapılacak mı?” sorusuna, “Bu planlama hazirandan beri var ve yapılıyor. Destekleme Yetiştirme Kursu dediğimiz kurslar var. Bu kurslar hafta sonları yapılıyor.” yanıtını verdi.
Sınava girecek öğrenciyi sadece “sınav öğrencisi” olduğu için dikkate almadıklarını, sınava girecek öğrencinin psikososyal durumunun ve beklentilerinin daha farklı, kaygısının yüksek olduğunu ifade eden Selçuk, bu meseleye öğrencilerin ruh sağlığı açısından pedagojik olarak da baktıklarını söyledi.
Lise 1, 2 ve 3’üncü sınıfların okula gelmediğini anımsatan Selçuk, öğrencilerin hafta sonları da okula gelebileceğini, bu konuyla ilgili okul yöneticilerine yönelik son derece esnek yaklaşımları olduğunu ifade etti.
“Sınav şeklimizi dönüştürürsek ölçe değerlendirme açısından problem çıkıyor”
Bakan Selçuk, yüz yüze eğitimde sınavların yapılma yöntemine ilişkin şu değerlendirmede bulundu:
“Sınavlar yüz yüze olacak. Sınavlar yüz yüze olacağı için EBA TV’deki derslerin izlenmesi bir zaruret. Onu izlemezse sınavların içeriği oradan sorulacağı için öğrenci açısında problem olabilir. Niye yüz yüze yapıyoruz? Çünkü eğer sınav yapmazsak, yüz yüze yapmazsak ya da sınav şeklimizi dönüştürürsek ölçe değerlendirme açısında uzun vadeli en 4-5 seneyi kapsayan bir problem çıkıyor. Problem şu, öğrencilerin öğrenme kayıpları arttıkça bir sonraki yılın öğrenme içeriklerini almayla ilgili zemin basamak basamak ortadan kalkıyor. O yüzden de bu öğrenme kayıplarını aza indirmemiz lazım.”
Destekleme Yetiştirme Kurslarında 1 milyon 68 bin öğrencinin olduğunu aktaran Selçuk, “Eksikleri varsa tamamlayalım diye bu kursları yapıyoruz. Öğrencilerimiz hafta sonları 8-10 kişilik küçük sınıflarda öğretmenlerimizin sayesinde sorma, soru çözme, konu anlatımı gibi her türlü eksiğini gideriyor. Bunu şimdi artırarak devam ettireceğiz.” dedi.
“Bütün eğitim içeriklerimizin mobil versiyonu var”
“Cep telefonu eğitim öğretim için doğru bir araç mı?” sorusu üzerine Selçuk, “Araç nötr bir şey. Yani nasıl kullandığınıza bağlı. Çocukların masaüstü bilgisayar yerine telefona iletişim kurmayı tercih etmeleri yeni bir şey değil. Biz bu süreçte bunu görüyoruz. Çocukların bilgisayar olmasına rağmen cep telefonundan girmeyi daha kolay bulduğunu, inanılmaz hızda yazıştığını ve kayıt aldığını görüyoruz. Bu yüzden de bütün soru havuzumuz ve eğitim içeriklerimizin mobil versiyonu var. Bu anlamda ayrıca okullarımızdaki bilgisayarlardan da yararlanmaları da istiyoruz.” ifadelerini kullandı.
Bakan Selçuk, 12 bin 111 EBA Destek Merkezi kurduklarını, merkezlerin her birinde 8-10 bilgisayar olduğunu, öğrencilerin evine en yakın merkeze giderek çalışabileceğini söyledi.
Milli Eğitim Bakanı Selçuk, EBA’da yaşanan teknik sorunun hatırlatılması üzerine, “En kötümser durumda bile bir fırsat olabileceğine dair bir anlayışımız var. Meseleye ‘Kriz var, mahvolduk.’ diye bakmam. ‘Bunu nasıl fırsata dönüştürürüz?’ diye bakarım. Tamamen olumsuz diye bakmak problem çözme yaklaşımıma aykırı. O mesele çok ilginçtir. İlgili operatör bu kadar çok öğrencinin EBA’ya aniden girmesini bir siber saldırı var zannederek bir tedbir almışlar. Ayrıca, yurt dışından iki ayrı yerden de siber saldırı var. 4-5 saat yavaşlama oldu. Çocuklar normalde 2 saniyenin altında girerler EBA’ya ama o gün 30 saniyeye kadar çıktı bu giriş meselesi. Yine girdiler ama çok uzadı girişler.” diye konuştu.
Salgın döneminde tüm öğrenciler için canlı ders yapacak tek bir ülke olmadığına, bu altyapının Amerika’da da Kanada’da da İngiltere de Türkiye’de de bulunmadığına işaret eden Selçuk, Çin, Fransa ve Türkiye’nin uzaktan eğitim için televizyon kurduğunu, EBA benzeri bir ulusal platformun birçok ülkede olmadığını anlattı.
Bakan Selçuk, tablet bilgisayarların öğrencilere öncelik sırasına göre dağıtılacağını, kardeş sayısına, devlet yardımı alma durumu gibi kriterlere bakılacağını ve buna göre bir planlama yapılacağını ifade etti.
1,5 milyon öğrencinin evinde bilgisayar olmadığını ya da kardeş sayısı fazla olduğundan bilgisayarın hepsine yetmediğini aktaran Selçuk, “Bunu nereden biliyoruz? Hangi çocuk EBA’ya girmiş, kaç saniye kalmış, hangi derslere bakmış, bunları hepsini takip ediyoruz. Hiç erişemediğimiz kaç çocuk olduğunu biliyoruz. Bu yüzden de EBA Destek Merkezlerine gidip orada çalışabilir. Bunun sayısını da 20 bine çekerek her çocuğumuzun erişimi konusunda sıkıntı olmamasını temin ediyoruz.” şeklinde konuştu.
Selçuk, mezra ve köylerdeki çocuklara ulaşabilmek için de yaklaşık 240 mobil EBA aracının olduğunu kaydetti.
Ziya Selçuk, Avrupa’da “Kesinlikle yüz yüze eğitim olmalıdır.” yaklaşımı olduğunu, İngiltere Başbakanı Boris Johnson ve Almanya Başbakanı Angela Merkel’in “Bu, kesinlikle ulusal çıkarlarımız çok önemli” açıklamaları yaptığını aktardı.
İngiltere, Fransa ve Türkiye’deki vaka sayılarına baktıklarını ifade eden Selçuk, şöyle devam etti:
“Bu vaka sayılarını karşılaştırarak, Türkiye’deki toplumsal hareketliliğe, turizme, bir çok parametreye bakarak: ‘Biz ne yapmalıyız?’ Bizim kontrollü olarak okulları açmamız gerekiyor, gördüğümüz şey bu. Hepsini niye açmıyoruz? Ben, hazır olduğumuzu düşünmüyorum. Bunu Milli Eğitim Bakanı olarak söylüyorum. Tüm okulları tam zamanlı olarak, 5 gün ve bütün sınıflar, bütün öğrenciler aynı sınıfta, bunun için biraz Türkiye’nin hazırlanması gerekiyor. Bu yüzden bunu açmıyoruz. Bunu, bu süreçte peyderpey sınıfları yükselterek, öğretmenlerimizin, velilerimizin bu konudaki duyarlılıkları, toplumumuzun salgının artmasına yol açan bir takım sosyal faaliyetleri, bütün bunlarla ilgili bir dönüşüm lazım. Son 2 haftada Türkiye’de verilerde inanılmaz bir düşüş var. Ankara’da çok büyük bir düşüş var, İstanbul’da da var. Bütün bu verilere baktığımızda bu düşüşün olması gerekiyor. Bilim insanlarına elbette danışacağız. Bu ‘bana göre, sana göre’ işi değil. Bu, bilim işi ve bilimin yol göstericiliğine bakmak lazım burada. Bu veriler oldukça da biz, tüm sınıfları da açarız, açmak da istiyoruz.”
Salgının ilk dönemlerinde okulları açıp daha sonra kapatan ülkelerin kontrollü ilerleme gerektiğini fark ederek, belirli tedbirleri aldıktan sonra okulları tekrar açtığını hatırlatan Selçuk, “Bizim de öğretmen eğitimi, temizlik, maske, mesafe gibi bütün bu tedbirleri, hijyenle ilgili bütün hususları, servis meselesini, Sağlık Bakanlığıyla ilgili iletişim yazılım altyapısını, otomasyon süreçlerini hepsini hazırlamamız gerekiyordu ki onları hazırladık. O yüzden artık daha rahat hareket ediyoruz. Önümüzdeki kabinede belki Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yeni bir değerlendirme yapılacak, yeniden belli hususlar gündeme gelebilecek.” ifadelerini kullandı.
“Bu sene sınava giren her çocuğumuz aynı koşullarla giriyor”
Selçuk, üniversite sınavı müfredatına ilişkin soru üzerine şunları söyledi:
“Sınav müfredatını Milli Eğitim Bakanlığı belirliyor. ÖSYM ile görüşüp ‘Bu sene konular, içerikler bunlar’ diyoruz, onlar da ona göre soru hazırlıyorlar. Mart ayından sonra öğrencilerimize, velilerimize ‘Bu herkesin yeni karşılaştığı bir durum, herkes hazırlıksız yakalandı. Biz hiçbir şey olmamış gibi davranamayız. O yüzden sadece yüz yüze aldığınız derslerden sorumlusunuz.’ dedik ve onların sınav içeriğini sorduk. ‘Artık belirli bir hazırlık sürecimiz var. 8’ler, 12’ler okula da başlayacak. Bu sene müfredatın tümünden sorumlusunuz.’ dedik. Konuları buna göre, belli ince ayrıntılar vesaire gözlenecek elbette onlar dikkate alınacak, çocuklarımızın durumuna da bakacağız ama genel olarak müfredatın tümünden sorumlular.”
“Yüz yüze eğitimde geçen sene marta kadar gördükleri, uzaktan eğitimde gördükleri, bu sene yüz yüze eğitimde ve uzaktan eğitimde gördüklerinden mi sorumlular?” sorusuna Selçuk, “Elbette.” karşılığını verdi.
Selçuk, müfredat içeriğinin normalde yıl sonuna doğru duyurulduğunu ancak bu yıl biraz daha erken olabileceğini, bununla ilgili içeriklerin gözden geçirildiğini, son kontrollerin yapılmasının ardından kısa sürede açıklanacağını bildirdi.
Ziya Selçuk, “Bu sene bütün dersleri görecekler. Geçen sene marttan sonraki dersleri görmedikleri için, bizim EBA televizyonumuz da yeni olduğu için, öğretmenlerimiz bu salgın sürecini yeni yaşadıkları için biz o zaman başka tedbir aldık ama bu sene bütün konular, bütün içerikler hepsi fazlasıyla var ve müfredatın tamamından sorumlular. Bu sene sınava giren her çocuğumuz aynı koşullarla giriyor. Bizim kontenjanımız zaten belirli. Salgın var diye kontenjan azalmayacak.” dedi.
“Uymayan okul da oldu, saptadık ve müfettişlerimiz harekete geçti”
Kurallara uymayan özel okullar olduğu iddiasına yönelik soru üzerine Selçuk, şöyle konuştu:
“10 binin epey üzerinde özel okulumuz var. Özel okullar bizim paydaşımız ve bu ülkenin eğitim sistemine çok ciddi katkılar sunan kurumlarımız. Elbette herhangi bir hastanede de herhangi bir kafede de herhangi bir şirkette de istisnai olarak hata yapan gibi bir sürü durum olabilir hayatın her kesiminde. Buna uymayan okul da olabilir ki oldu, bunu saptadık ve ilgili müfettişlerimiz de harekete geçti. Ama okulların çoğunu bir zan altında bırakmamak lazım. Bunların sayısı o kadar az ki. Birkaç tane okuldan söz ediyorum ve o okullarla ilgili derhal tedbir alındı, soruşturma yapıldı ve maddi ceza olarak, belli bir süre sonra okul kapatmaya kadar giden yaptırımlarımız var. Bunların hepsini harekete geçiririz. Eğer kendilerine diğer okulların açmadığı bir durumda bir avantaj sağlayıp da tabi olmaları gereken yasal ve ahlaki hükümlere uymamanın bir bedeli olmalı.”
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, 2+5 ile ilgili ortaya konulan kuralın yeni açılan sınıflar için de geçerli olduğunu, onların da 2 gün devam edeceğini belirterek, “‘Özel okular 5 gün açarsa’ bu varsayımsal bir şey. Açarsa, bunun bir müeyyidesi var. Yaptık ve yapıyoruz, yapacağız.” dedi.
Kreşlerle ilgili 2 gün şartı getirilmediğini, resmi anaokullarda da diğer sınıflara göre daha esnek olduklarını ifade eden Selçuk, kronik hastalığı olan öğretmenlere yönelik önlem alındığını, kronik hastalığı olan, 60 yaş üstü 62 bin civarında öğretmen olduğunu kaydetti.
Selçuk, yeni öğretmen ataması yapılıp yapılmayacağına ilişkin bir soruya, “Eylül’ün başında 20 bin öğretmen aldık çünkü bu dönemde ihtiyacımız oldu. Diğer öğretmenlerimizle ilgili de diyelim başka bir yerde başka bir açığımız var ne kadar açığımız varsa şimdilik ücretli öğretmenlerimizle bu açığımızı kapatıyoruz. Diyelim ki 10 bin daha lazım, 10 bin daha kapatırız. Hemen 2021 içinde yeni sözleşmeli öğretmen almakla ilgili çalışmalar başlamış durumda.” karşılığını verdi.
“Çocuklarımız buna uyum sağladıklarında geleceğe dönük olarak toplumun riskini azaltacak”
Selçuk, çocuklara şöyle seslendi:
“Benim çocuklarımdan ricam şu, eğer okulda, serviste kurallara uyarlarsa, bir arkadaşlarına, bir öğretmenlerine, evdeki bir nineye, dedeye zarar vermemiş olurlar. Biz onlara güveniyoruz ve asıl taşıyıcı, bu konuda en duyarlı, en bilinçli kesim bizim çocuklarımız olacak ve onlar anne babalarını da uyaracaklar. Hijyen, tedbirler konusunda bizim çocuklarımız bu ülkenin taşıyıcısı olacaklar. Ben onlara güveniyorum ve hepsinin neyi nasıl yapması gerektiğini, öğretmenleri adım adım oyunla gösterecek. Çocuklarımız evde de sokakta da dışarıda da buna uyum sağladıklarında geleceğe dönük olarak toplumun riskini azaltacaklar.”
Lise de ortaokul da ilkokul da olsa özel gereksinimli tüm çocukların 12 Ekim’de okula başlayacağını bildiren Selçuk, köy okullarının açılacağını, köy okullarındaki öğrencilere çalışma setleri, eğitim takvimi verildiğini anlattı.
Selçuk, 2019 KPSS’de ölçmeyle ilgili bir takım hataların olduğu iddiasına ilişkin, ÖSYM’nin çok güçlü bir ölçme değerlendirme altyapısı olduğunu, o sınavda aynı branştaki öğretmenlerin listelenmesi ve tüm öğretmenlerin tek bir listede listelenmesiyle ilgili bir farklılık bulunduğunu, 3 kez ÖSYM’den resmi görüş alarak bu konuya eğildiklerini ve bilimsel ölçütler dahilinde kesinlikle bir hatanın söz konusu olmadığını söyledi.
“İlkokullara beden eğitimi öğretmeni atanacak mı?” sorusunu Selçuk, “Şu anda yok ama tasarım beceri atölyelerimiz var. Bir yılda 10 binin üzerinde atölye açtık. Bunu inşallah 100 bine çıkaracağız. Bu atölyelerin çok önemli bir kısmı spor ve sanatla ilgili. Biz oralarda öğretmenlerimizden yararlanmak istiyoruz.” diye yanıtladı.
“Eğitimin niteliğini artırmak için hizmet ediyoruz”
Selçuk, eğitimin niteliğini artırmak ve eğitimi bir sıçrama merkezi olarak görüp çocukların eksiksiz yetişmesini sağlamak için hizmet ettiğini dile getirerek, “Problemimiz yok mu? Problemimiz çok ama biz problemimiz var diye oturmayız. Yapmamız gereken iş, ‘Kafayı takıp da o işi nasıl yüceltiriz?’, bunun peşinde olmak.” ifadelerini kullandı.
Eğitimle ilgili uluslararası mesafe almayı hedeflediklerini belirten Selçuk, Türkiye’nin PISA’daki bütün sınavlarda her sene aşağı düştüğünü ama bu yıl 8-10 ülke yukarı çıktığını anımsatarak, kasımda ilan edilecek PISA’nın müfredat merkezli versiyonu olan TEAM sınavında da Türkiye’nin yukarı çıkacağını dile getirdi.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, velilere “Okul başarısı, hayat başarısı demek değil. Çocukların kişilik gelişimi hayatlarının omurgası. Akademik eksiklikle ilgili endişe duymam ama kişilik gelişimiyle ilgili duyarım. Bizi ayakta tutan şey şahsiyetimizdir. Çocuklarımızın güçlü şahsiyetler görmeye ihtiyacı var. Çocukların yanında sürekli kötümser, karamsar, şikayet eden ve olumsuzluklardan bahseden bir bakış açısını onların dünyasını zehirler. O yüzden daha olumlu. Ebeveynler olarak aramızda konuşalım, çocuklar varken daha dikkatli olalım. Çocukların umuda ihtiyacı var.” diye seslendi.
Selçuk, salgının eğitimi değerlendirme anlamında bir fırsat olduğunu, eğitimde daha iyi olmak için umutlarının arttığını sözlerine ekledi.
(AA)