Mustafa Öztürk, SONHABER16.COM’un sorularını yanıtladı

Mustafa Öztürk, SONHABER16.COM’un sorularını yanıtladı
17.10.2019
A+
A-
  • Hayriye TURGUT/SONHABER16.COM/ÖZEL

Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin seçim barajına ilişkin tartışmaları sürerken, 24. Dönem AK Parti Bursa Milletvekili Mustafa Öztürk, başkanlık sistemini değerlendirdi. Yeni oluşumların bölücülük olarak görülmemesini, yeni sistem de değerler bazında ittifak için yeni bir açılım olarak görülebileceğinin altını çizen Öztürk, SONHABER16 Gazetesi’nin sorularını yanıtladı.

Öztürk, “Ortak aklın öne çıktığı, siyasette rantın ve çıkarların değil de kul hakkının ve kamu menfaatinin öncelikle ele alındığı, siyasetin de ideolojik kalıplardan çıkartılarak daha çok ekonomik, sosyal ve kültürel projelerin yarıştırıldığı bir döneme geliriz diye umut ediyorum” yorumunu yaptı.

Başkanlık sisteminde baraj tartışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Halk arasında dolaşan birisiyim. Halktaki algı şu; Cumhur İttifakı’nın oy oranı yüzde 50’nin altında kaldı mı ki, böyle bir teklife ihtiyaç var mı’ düşüncesi hakim. Dolayısıyla bunun bugün gündeme getirilmesi bu manada AK Parti’ye çok bir şey kazandırmayacağını, hatta olumsuz hava oluşturduğu için kaybettireceğini düşünen birisiyim ben. Tabi ki, birilerinin bir hesabı vardır. Hesapsız bir şey söylenmez siyasette. Bence sistemi tartışmak lazım. 50 +1, AK Parti’nin getirdiği Milliyetçi Hareket Partisi’nin de desteklediği kadarıyla, meclise geçmiş Anayasa değişikliği ile referanduma sunulmuş. Referandumda da yine halkın çok az oy oranıyla kabul edilmiş bir anayasa değişikliğidir.

BU SİSTEM ÜLKENİN BEKLENTİLERİNİ KARŞILAMIYOR

Ben tam başkanlık sisteminden; yasamanın, yürütmenin ve yargının kendi görevlerini yaptığı, birbirleri içinde tarafsız ve bağımsız olduğu, otokontrolün olduğu bir sistemden bahsediyorum. Siyasi Partiler Yasası, Seçim Yasası, bununla birlikte dar bölge seçim sistemi. Şeffaflık, bağışların serbest hale getirilmesi gibi birçok maddesi var.  Fakat maalesef getirdiğimiz 18 madde bunları karşılamıyor. Bu sistemin, ülkenin beklentilerini karşılamadığını bir kez daha tecrübe ile görmüş olduk.

ADALETLE İLGİLİ TOPLUMUN KAYGILARI VAR

Neyi karşılamıyor ? Ekonomik durum ortada. Adaletle ilgili toplumun kaygıları ortada. Fikir özgürlüğü ile ilgili şeyler ortada. Uygulamadaki sıkıntılar, aksaklıklar ortada ki, bunu Ak Parti üst düzey yetkilileri de söylüyor.  Şu anda dünyada en iyi uygulanan örnek Amerikan başkanlık sistemidir. Eyaletin haricinde uygulamaları alır, yaparız. Bugün bu sistemi içinde yüzde 40’e çekelim. Olmadı yüzde 30’e çekelim mantığının kurumsal anlamda doğru olmadığını düşünüyorum.

YENİ İTTİFAKLARA İHTİYAÇ VAR

Koalisyonlar olmayacaktı. Ama ittifaklar dönemi. Türkiye’de hiçbir parti yüzde 50+1 alamıyor. Hatta şu andaki ittifaklar bile bu oranı bulamıyor.. Yeni ittifaklara ihtiyaç var. Türkiye’nin siyasi yapısının ideolojik kalıplardan sıyrılıp, sosyal, ekonomik ve kültürel odaklı projelerin değerlendirildiği, ortak paydalarda buluşulduğu, kimsenin bu manada ötekileştirilmediği, düşman görülmediği bir siyasi yapıya dönmek lazım.  Belli bir eğitimimiz, kültürümüz var. Tartışarak konuşarak ama birbirimizi düşman görmeden, bölücü ilan etmeden. Hain ilan etmeden, adam gibi şeffaf, yürekli bir şekilde problemlerimizi dile getireceğiz. Amacımız, üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil. Türkiye’nin daha güçlü olmasını istiyoruz.

PARTİ İÇİNDE ÖMERLERE NE OLDU Kİ, YENİ ÖMERLER ARIYORUZ

Sosyal medya paylaşımlarının arasında Ömerler’den bahsetmiştiniz. AK Parti’deki o Ömerlere ne oldu? Ne değişti partide?

Bir olayla anlatayım; Hz. Ömer hutbeye çıkıyor. Orda bir sahabe, Hz. Ömer’in (RA) üzerindeki cübbeyi görüyor ve ‘Ya Ömer, bize dağıtılan ganimet kumaşlarından elbise çıkmadı. Ama görüyoruz ki, bu kumaşlardan sizin üzerinizde bir elbise var. Bunu bize izah etmeden biz sizi dinleyemeyiz. Bunu bize açıklayın” diyor. Çok güzel bir soru, ne var yani? Hz. Ömer şunu demiyor, “Alın bunu götürün dışarıya.” Halife, hem adil bir insan. Adaletli vasıfları öne çıkmış bir insan. Diyor ki, ‘oğlum Abdullah sen cevap ver. Abdullah da çıkıyor ve “Evet çıkmıyordu. Ama ben benim hakkımı babama verdim. Babamın hakkıyla birleştirdik bir cübbe çıktı.” Onun üzerine o sahabe, ‘Ya Ömer, emret, emrindeyiz’ diyor…

ÖMERLER ETKİSİZ HALE GETİRİLDİ. HATTA PARTİDEN ATILDI

İnsanlar, kafasına takılan soruları sorabilirler, Hz. Ömer adalet temsilidir ve baştır. Dolayısıyla biz önce başlar olarak Hz. Ömer olacağız ki, ondan sonra o sahabeleri arayacağız. Soru soran, düşünen, eleştiren, öz eleştiri yapan, hak arayan insanlara da saygı duyacağız. Parti içinde Ömerlere ne oldu ki, yeni Ömerler arıyoruz? diyor halk. Önce bunlara sahip çıkın. Biliyoruz parti içindeki Ömer’lerin (herkesi kastetmiyorum) dışlandığını, etkisiz hale getirildiğini. Hatta partiden atıldığını görüyoruz.. Önce bunlara sahip çıkmak lazım. Yöneticilerimizin adalette, hukuktan, liyakattan, fikir özgürlüğünden, eşitlikten asla ödün vermemesi lazım.

BİRİLERİNİN MENFAATLERİ VE EGOLARI PARTİYİ GERİ GÖTÜRÜYOR

Bizim partimizin kuruluş felsefesi de buna uygun. Parti bu kuruluş felsefesini taşır ve ileri götürürse başarılı olur ama götüremezse siz de görüyorsunuz ki, son zamanlarda buralardaki eksiklikler, yanlışlıklar birilerinin çıkarları, menfaatleri, egoları bu partiyi hep geri götürüyor. Tek başına yüzde 49,5 oy aldığımız bir parti tek başına bu oranı, bugün ittifak olarak yüzde 40’ları, 45’leri konuşuluyor. Hatta şu anda yapılan son anketlerde ak Partinin oy oranı yüzde 37’lerde çıkıyor. Bu üzücü tabi. AK Parti, bu ülkeye çok şey kazandırdı. Biz 3 Y için geldik. Yolsuzluk, Yasaklar ve Yoksulluk diye ama görüyoruz ki, bugün bunları terk ettik. Birileri kendi nefisleri peşinde koşmaya başladılar. Bunların engellenmesi lazım.

Partinizin sürekli dile getirdiği istişare söylemleri vardı. Bugün bu anlayış ortadan kalktı mı?

Evet bence büyük oranda yok. Ben kendi yaşadıklarımı söyleyeyim. ‘Sayın başkan bu iş böyle olmaz’ diyoruz, aynen yönetici arkadaşımızın söylediği şey şu, “Ya vekilim, özel sektörde biz hep bunu böyle yapıyoruz. Ne var, bu ahlaksız bir şey mi?” Evet özel sektörde bunu yapabilirsin. Ama kamuda bunu yapamazsın. Kamunun dinamikleri farklı, beklentileri farklı. Orada kamunun hakkı var.

PARTİ MİSYONUNU VE ÖZELLİKLERİNİ TERK ETMEYE BAŞLADI

Gelin siz halktan uzaklaşıp, uzaklaşmadığınızı kendiniz karar verin. Eğer ben ulaşamıyorsam, kim bilir kimler ulaşamıyor. Bizim inancımızda mütevazilik var. Cumhurbaşkanımız bunu çok dillendiriyor. ‘Mütevazi olun, halkın içinde olun. Harbi olun. Hesap yapmayın. Hizmetçi devlet anlayışından bahsediyor. Öyle jakoben, tepeden bakan devlet anlayışını söylemiyor.’  Parti maalesef belli bir dönemde özelliklerini, değerlerini, projelerini, misyonunu terk etmeye başladı. Buna dur denilmesi lazım.  Dur denilmezse ülkeler tarihine baktığınız zaman, çok güçlü devletlerin bu değerleri terk ettiğinde yıkıldığını, tarih sahnesinden çekildiğini görüyoruz. Dolayısıyla parti de gider. Parti bir amaç değil, araçtır.  Milletvekilliği benim için amaçsa orda kalmak için her şeyi yaparım. Derdim o olur. Ama benim amacım milletin vekilliği. Az ya da çok faydalı oldum. Bursa’da birçok projede benim imzam var.  Bursa’nın problemlerini, Türkiye’nin problemlerini çözmek için koşuşturdum.  Alınmasın kimse. Kimseyi de muhatap alarak söylemiyorum ama bu benim kişisel kanaatimdir. 3 dönem milletvekilliği yapmak için çok şey üretmenize gerek yok. Gözlerinizi kapatın. Ağzını bantlayın, kulaklarınızı tıkayın. Hiçbir şeye karışmayın yani. Onu kastediyorum. 3 dönem milletvekilliği yaparsınız zaten.

PELİKANCILAR PARTİDE İTİBAR EROZYONU OLUŞTURUYORLAR

AK Parti’de kutuplaşma var mı?

Sayın cumhurbaşkanımız Tayyip Bey, hala partide çok güçlü bir lider. Sayın Cumhurbaşkanımız bu kutuplaşmanın olmaması için bir şans aslında ama maalesef üzülerek söylüyorum; artık iş Cumhurbaşkanımızdan da çıkmış durumda. Partide güçlü farklı dengeler var. Pelikancılar gibi. Bence, çok kötü bir şekilde itibar erozyonu oluşturuyorlar parti için. Bir siyasetçi olarak şeffaflaşmadan yanayım. Ben mücadelenin de belli kriter ve seviyelerde, bir ahlakının olmasını isteyen insanım. Kaldı ki, FETÖ’cüler de bu mücadeleyi yaparken çok adi şeyler kullanmışlardır. Olmayan deliller. Kayda alınan görüntüler ve bunlarla yapılan şantajlar. Bu Türkiye’yi bir şey kazandırmaz.  Biz fikre, fikirle mücadele edeceğiz. Projeye projeyle karşılık vereceğiz. Birbirimize saygı göstereceğiz. Tercih haklarımız farklı olabilir ama saygı göstereceğiz.  Farklı çekişmeler, farklı mücadeleler var. Ama bu mücadeleler AK Parti’ye hiçbir şey kazandırmıyor. Dikkat ederseniz, kaybettiriyor. Yüzde 49.5 tek başına oy alan bir parti bu gün ittifakla yüzde 40-45’lere kadar düştü. AK Parti’nin oy oranları için yüzde 40’lar, 35’ler, 30’lar konuşuluyorsa, herkesin burada oturup ders çıkarması gerekiyor. Ders çıkarılır mı? Maalesef ben pek ihtimal vermiyorum. 2015, 2016’dan beri bekliyorum.

ORTAK AKIL OLURSA DAHA AZ HATA YAPARSINIZ

2015- 2016’lardan sonra artık istişare mekanizmasının terk edildiğini görüyorum. İstişare ortak akıldır. Bir insanın her şeyi bilmesi, yetmesi mümkün değil. Ama ortak akıl olursa, daha az hata yaparsınız ve daha güzel bir şey ortaya çıkar. Eskiden Cumhurbaşkanımız İstanbul büyükşehir Belediye Başkanı iken, televizyonlara yardımcılarıyla çıkardı. Bu ne demek oluyor? ‘Ben istişareye ve liyakata önem veriyorum’ dolayısıyla bunların devam ettirilmesi lazım. Ben o Tayyip Bey’i arıyorum. Ben o AK Parti’yi arıyorum.  Biz kendi isteğimizle arzumuzla bir sistem getirdik ve bu sistem yüzde 50+1 ve bunu başaramayacağı ortada. Bugün ittifaklar dönemi. Dolayısıyla farklı partilerin de kurulması bana çok da fazla ters gelmiyor. Önemli olan ilkelerde, ülke menfaatlerinde birlikte olabilmek.

AK Parti eski milletvekillerinden Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun kuracağı ileri sürülen partilerle ilgili ne düşünüyorsunuz. AK Parti’den iki farklı parti çıkar mı?

Bu soruyu referandumdan önce yani Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi çıkmadan önce, ‘Bu arkadaşlar parti kursalar nasıl olur. İyi olur mu?’ diye sorsanız. Ben, ‘Hayır, çıkmasınlar. Bu parti bir bütün olarak kalsın. Meclis’te çoğunluğu sağlasın ve Türkiye’nin ihtiyacı olan kanunları çıkarsın’ derdim. Ama bugün gelinen nokta farklı. Ülkeye hizmet etmiş insanlar. Seversiniz sevmezsiniz. Siyaseten eksikleri fazlalıkları vardır. Burada neyi önemsiyorum, biliyor musunuz? 1- Niyetimiz bozulmasın. 2- Yanlışları kurumsallaştırmayalım. Normal görmeyelim. Gerisi düzeltilir. Dolayısıyla bu insanlar bu parti ile özdeşleşmiş, hizmet etme imkanı bulmuş insanlar. Keşke o istişare, öz eleştiri ortamı muhafaza edilseydi, partinin ilk dönemlerinde olduğu gibi. O kucaklayıcı ortam devam etseydi de bu insanlar ayrılmasaydı. Ama görünen o ki, O’nlarında rahatsızlıkları var. Bizimde yaşadığımız, bildiğimiz olaylar var bu konuda.

TÜRKİYE’NİN BUNA İHTİYACI VAR

Türkiye’de yukarıda özelliklerini zikrettiğimiz bu yapıların yönetimde etkin olduğunu ve bunların etkileri ile Türkiye’nin iyi yönetilmediğini düşünüyorum. İstişareye önem verilmediğini, öz eleştirinin en hafif tabirle muhalefet gibi algılandığını görüyorum. O grupları, siyaseti kendi çıkar ve menfaatleri için kullanan insanlar olarak görüyorum. Kendi içinden çıkmış, yaşamları ortada olan, bu partide üst düzey görev yapmış bu kişiler, kendilerinin hain, bölücü olarak isimlendirildiği bir ortamda daha fazla hizmet imkanı kalmadığını düşünüyorlar ki, Türkiye’nin de buna ihtiyacı olduğuna inanıyorlar ki, çıkıyorlar.

PARTİLERİN İLKESEL BAZDA BULUŞMASINI ÖNEMSİYORUM

Sayın Cumhurbaşkanı nasıl MHP ile, Büyük Birlik Partisi ile ittifak yaptıysa ki, MHP, 17/ 25 Aralık’ta en ağır ithamlarda bulunan bir parti idi. Ondan sonraki seçimlerde de Sayın Cumhurbaşkanımıza, o partinin lideri en ağır hakaretlerde bulundu. Demek ki, ittifak yapılabiliniyormuş belli ortamlarda. Ben bugün partilerin ilkesel bazda buluşmalarını önemsiyorum. Türkiye’nin buna ihtiyacı var. Herkesin parti kurma hakkı var. Parti kuran insanları bir bölücü, hain olarak görmek yanlış diyorum. Bu oluşumları tercih hakkı olarak görürüm. Eğer davranışına, tüzük ve programına inanıyorsam destek veririm.

DİK DURACAĞIZ AMA DİKLENMEYECEĞİZ

AK Parti’de kayıplar başladı. Sayın Cumhurbaşkanı partiye müdahale eder mi?

Şu andaki Cumhur İttifakı’nın 2023’te adayının Cumhurbaşkanı seçilme şansı var mı? Şu an ki, görünende öyle bir şey gözükmüyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın bunu görüp hamleler yapması gerekiyor. Kendisi içinde, partisi içinde, ülkesi içinde şart. Cumhurbaşkanımız, son teşkilat toplantısında, ‘Mağrur olma padişahım. Senden büyük Allah var’ diyor. Yani, ‘mütevazı olacaksınız, kibirlenmeyeceksiniz’ diyor. Sayın Cumhurbaşkanımız demiyor mu, “Kentsel dönüşümde yanlış yaptık. Dikine yaptık demiyor mu? Rant vardı. İstanbul’a ihanet ettiler. Biz de uçundan bucundan bulaştık” demedi mi?

‘Dik duracağız ama diklenmeyeceğiz’ demiyor mu? Sayın Ahmet Davutoğlu’nun da, sayın Ali Babacan’ın da yaptığı eleştirilerinin hepsini Sayın Cumhurbaşkanımız değişik yerlerde söylüyor.  Demek ki bir problem var ki söylüyor. Cumhurbaşkanımız bu yaşananları mutlaka görüyordur. Halk ulaşabilecek, esnaf ulaşabilecek. Ben milletvekili olarak Cumhurbaşkanıma ulaşamıyorsam, genel başkanıma ulaşamıyorsam… Ulaştırmıyorlar, işte partiye B protokol koydular. Cumhurbaşkanımıza ulaşamadık. Bulunduğu yere alınmadım.

AK Parti’de birileri güç zehirlenmesi mi yaşıyor?

Bir şeylerin yok olması güç zehirlenmesidir. İstişareyi terktir, ehliyet ve liyakattan uzaklaşmaktır. Bir ülke, bir hükümet, bir parti, bir sivil toplum örgütü hatta bir şirket bunları terk ederse o şirket geri gitmeye ve yok olmaya mahkum olur.

Yerel seçimlerde bazı büyük şehirlerde AK Parti’nin kaybetmesini neye bağlıyorsunuz?

AK Parti’nin yaptığı hizmetlerden halkın bir şikayeti yok. Halk ilk dönemde yaptığı hizmetlerin 18 yıl boyunca güçlü bir şekilde destek vererek arkasında durdu. Peki, nerede yanlış yaptık da biz bu büyük illeri kaybettik? Az daha yüzde 65 gibi Cumhur İttifakı’nın oy aldığı Bursa’yı bile kaybediyorduk.

1-Ciddi strateji hataları yapıldı. Aday belirlemeden tutun, daha sonraki süreçte nelerin gündeme getirileceğine dair önceliklerin belirlenmesi konusunda bence çok ciddi stratejik hatalar yapıldı. Neler bunlar? Son 3 günde İmralı’daki adamın mesajının televizyonlarda okutulması. Kardeşinin televizyonlara çıkarılması bence çok büyük stratejik hataydı. Bizim teröre bulaşmış insanlarla organik bağımız olamaz ve onlardan medet umamayız. Halktan büyük destek alan bir parti bundan bir şey bekleyemez.

2-Önceliklerin belirlenmesi. Halk artık benim şehrim güvenli mi? Bakıyorsun ki; bir yerde bireysel bir imar değişikliği. Orada rant oluşuyor. Ben toplumdaki algıyı sonrasındaki olgudan bahsediyorum. Rant algısı var. Bunu çözmemiz gerekiyordu.

3-Şehirlerin yaşanabilir olması önemli. Şehri betonlaştırıp yeşili koruyamıyorsanız, kaldırım meselesini, otopark sorununu çözemezseniz, ulaşım meselesini çözemezseniz olmuyor.

4- Halk adalet duygusunun zedelendiğini düşünüyor. Adalet duygusunda çok ciddi yara aldık. Halbuki, AK Parti’de kalkınmadan önce adalet vardır. Adalet olmazsa, ehliyet ve liyakat olmaz. Adam kayırma olur. Torpil meselesine bakıyor. Benim gibi düşünmüyor diye ben bir insana işinden olduramam. Onun işini iyi yapıp yapmadığını, oradaki ahlaki kriterleri uyup uymadığını kontrol ederim. O insanın şartları tutuyorsa benim partimden değil diye bunu yapmam. AK Parti’nin tamamı böyle yapıyor demiyorum ama böyle bir algı var toplumda.

5-Biz yoksulluğu bitirecek, gelir dağılımındaki adaletsizliği giderecektik. Maalesef gelir dağılımındaki adaletsizliği gideremedik. Üretim yapmadıkça, yüksek teknolojiye sahip olmadığınız müddetçe, israfı önlemediğiniz müddetçe biz Türkiye ekonomisine lig atlatamayız.

AMACIMIZ ÜRETİMİ ARTIRMAK OLMALI

2015 yılından itibaren biz AK Parti olarak popülist politika yapmaya başladık. Halbuki, Cumhurbaşkanımız yıllardır ‘biz popülist politikalar yapmayacağız’ dedi. Amacımız, üretim kapasitesini artırmak olmalı. Dünyaya katma değeri yüksek ürünler satarak ihracatımız ithalattan çok fazla olacak ki, biz bu açıkları kapatalım. Biz öncelikleri belirlemezsek başımız yine çok ağrıyacak.

KANUN DOĞRU AMA UYGULAMA YANLIŞ

Peki Bursa’ya dönersek, milletvekilliği döneminizde kentsel dönüşüme yönelik yasal düzenlemeler yapıldı. Marmara Depremi yaşayan Bursa, geçen 20 yılın ardından yapısal olarak nasıl yol kaydetti?

Sizce Bursa depreme hazır mı? Hazırlık yapıldı mı? Bence yapılmadı.

Akıllı, güvenli şehirler yapmalısınız. Deprem Türkiye’nin bir gerçeği. 99 depreminde çok acı kayıplar verdik. Ardından Van Depremi. İşte o yasayı o zaman çıkarttık biz. 2011 seçimlerinde Bursa için hazırladığımız 100 projeden en önemlisi. Bursa için özel bir kanun çıkartmaktı. Bursa’da çok fazla kaçak yapı var. Bursa’yı katlettik gerçekten, bu Ak Partiden çok önce başladı. Biz düzeltmeye çalıştık. Bizim de yaptığımız hatalar oldu tabi. Bursa’da kaçak yapı çok, depreme dayanıksız yapı çok, çıkmaz sokak çok. 2012 yılında Bursa için özel bir yasa beklerken, genel bir kanun çıkarttık, ‘Afet Riski Taşıyan Yapıların Dönüştürülmesi’ ile ilgili yasa. Amaç, insanlarımızı depreme dayanıksız yapılardan kurtarmak istedik. Doğru bir kanundu ama uygulamada yanlışlıklar yaptık. Biz boş alana kentsel dönüşüm yaptık. Kentsel dönüşüm adı altında aslında biz emsal yükselttik. Bu bizim eksikliğimiz, yanlışımız. Fatih Sultan Mehmet’de, Ataevler’de kentsel dönüşüm yaptık. Bunu kim doğru görür? Kim yaptıysa vebalini ödeyecek. Ranta prim verdiler, halk bunu görüyor. Seçimleri kaybetmemizin sebeplerinden birisi bu işte.  Doğanbey meselesi. Burada yanlış yaptık. Bu yapılırken, ‘Kentin coğrafi yapısına, kültürüne ters bir şey yapılıyor’ diyen milletvekiliyim ben. O zaman bizi muhalif ilan ettiler.

‘RECEP ALTEPE DÖNEMİNDE YERELDE YAPILAN YANLIŞLARLA İLGİLİ GENEL MERKEZ’E  DOSYA SUNDUM’

Siz stat yapıyorsunuz. Şehrin içinden kaldırıp, şehrin içine yapıyorsunuz. Bu kadar da para harcıyorsun. Bir kere senin harcamaman lazım, bir de yeri orası olmaması lazım. Eski yerde kalsaydı, valla daha iyiydi. 5 binlik daha artırın. 30 bin kişilik müthiş bir ambiyans. Bursaspor küme de düşmezdi. Şimdi fayda mı getirdik. Çok mu hizmet ettik yani. Hastane de yapılıyor oraya. Ambulans nerden gidecek? Hastalar nerden gidecek? Koca Bursa’da tercihli yol var mı? Basına ilk defa söylüyorum. Recep Altepe’ye çok önerilerim oldu, tavsiyelerim oldu. Ama dinlemedi. Yaptığı yanlışlar vardı. 10 madde saydım, 8’i yanlış. 2014 seçimlerinde hem genel merkeze, hem Bülent Arınça’a, hem de sayın Başbakan’ın danışmanlarına rapor verdim.

Yapmayın bu arkadaşımızı, başka arkadaşlar bulalım. Dinlemediler bizi. Ne oldu ondan sonra? 3,5 sene sonra başkanı Sayın Cumhurbaşkanımız, genel başkan olarak görevden almak zorunda kaldı. Memnun mu olduk? Hayır.  Bu bizim büyüğümüz. Abimiz. Etrafı çevrilmiş dinletemedik. Söylediklerimizin hiçbiri şahsi değil idi.

‘BEN KORKAN BİR MİLLETVEKİLİ DEĞİLİM’

Biz bunları hep söyledik, ama dinlemediler ki. Ben korkan bir milletvekili değilim. Gelecekten beklenti içinde olan milletvekili hiç olmadım. Ama o gün hiçbir problemli işe el atmayan, elini taşın altına koymayan arkadaşlar bugün konuşuyorlar.

Benim iradem olmayacaksa, ben istişare edemeyeceksem, öz eleştiri yapamayacaksam, hak ve hakikatin yanında olamayacaksam, benim milletvekilliği yapmamın, bakan olmamın bir anlamı yok ki.

Türkiye’de tek adamlık sistemi mi oluştu?

Cumhurbaşkanıma üzülüyorum biliyor musunuz? Bir insanı bu kadar basit şeylerle yormak benim ağrıma gidiyor. Bakan olarak, milletvekili olarak, bürokrat olarak, teşkilat olarak onun yükünü almak zorundayız. Cumhurbaşkanının bu kadar çalışmasına gerek yok. Cumhurbaşkanı bir takım lideri olacak. Koç olacak. Ekibini kuracak ve yönetecek. Cumhurbaşkanı Türkiye’nin geleceğini şekillendirecek projeleri organize edecek, yönetecek. Ama bizim Cumhurbaşkanı her şeye koşturuyoruz. Yeni sistem bunu çözemedi.

Söyleşimizin sonunda SONBAHER16 Gazetesi’nin okurlarına neler söylemek istersiniz?

Umut ediyorum ki, önümüzdeki dönem Türkiye’nin hem siyasal anlamda kurumsallaştığı yönetim sisteminin netleştiği, herkesin adalet kavramına saygı duyduğu, daha doğrusu inandığı huzur ve barış içinde yaşadığı, projelerin ve bilginin tartışıldığı, birbirimizi düşman olarak görmek yerine, tercih haklarımıza saygı duyduğumuz, ehliyet ve liyakatın, istişarenin, ortak aklın öne çıktığı, siyasette rantın ve çıkarların değil de kul hakkının ve kamu menfaatinin öncelikle ele alındığı, siyasetinde ideolojik kalıplardan çıkartılarak projelerin yarıştırıldığı bir döneme geliriz diye umut ediyorum.

Farklılıklarımızı, düşmanlık olarak değil de, bir kazanç olarak görebildiğimiz, birbirlerimizi hain ve bölücü olarak değil de bir kardeş, dost olarak gördüğümüz bir döneme geçebilirsek, ekonomide üretim yaptığımız, AR-GE ve buluşlarla sanayinin büyüdüğü, ticaret hacmiminin arttığı, işsizliğin azaldığı, gelir dağılımındaki adaletsizliğin giderildiği  bir döneme gelirsek, Türkiye güçlü olacaktır.

MUSTAFA ÖZTÜRK KİMDİR?

Mustafa Öztürk, 1 Temmuz 1965’te Bulgaristan Cebel, Ustura, Deveciler köyünde doğdu.

Elektronik ve Haberleşme Mühendisi; İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik-Elektronik Fakültesi Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. Çeşitli sivil toplum örgütlerinde görev aldı. 2011 seçimlerinde Bursa’dan milletvekili seçilen Öztürk, Bulgaristan Dostluk Grubu Başkanlığı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Katip Üyeliği görevlerinde bulundu.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.