Mustafakemalpaşa’da organik tarım
Önce alüminyum girdi yaşantımıza, kısa sürede imal ve kullanım kolaylığı yüzünden her yeri kapladı. Daha sonraki devrim; plastikler oldu. Plastik kap-kacaklar, eşyalar hızla kullandığımız metal, cam ve tahtadan yapılmış eşyaların yerini aldı.
Tarımdaki devrim, zirai ilaçlar ve suni gübreler oldu. Bunların Kullanımı teşvik edildi, zirai ilaçlar hızla dünyamıza yayıldı. Ülkemiz de bu gelişmelerden nasibini aldı.
Nüfus artışı ve önlenemeyen iç göçle ülkemizin batısında hayvancılık öldü. Meralar tüketilmiş, ayrıca daha kolay para kazandıran alanlar ortaya çıkmıştı. Şehirler rant alanlarına dönüverdi. Doğuda da nüfus azlığı ve terör, hayvancılığımızı bitirdi. Hayvancılığın bitmesinde Bulgaristan’dan peynir, Avustralya ve Yeni Zelanda’dan et ithal eden liberal evliya Turgut Özal’ın büyük bir payı olduğunu unutmayalım.
SUNİ GÜBRE TARIMI ETKİLEDİ
Plastikler, şimdi bunama hastalığı olan Alzheimere neden olduğu söylenen alüminyumu hayatımızdan çıkardı. Plastiklerin ve boyamasında kullanılan boyaların zararlı etkilerinin anlaşılması için 50 yıl geçmesi gerekti.
Ölçüsüz ve toprak ölçümü yapılmadan kullanılan suni gübrenin toprağı kanser yaptığı, tarım ilaçlarının aşırı kullanımının ve ilaçlanmış zirai ürün ve meyvenin insana zararı yeni konuşulmaya başlandı.
Bu konuların gündeme gelmesinin sebebi; insan sağlığına verilen önem değil, ABD ve Avrupa’daki sigorta şirketlerinin yukarıda saydığımız etkenlerin sebep olduğu hastalıkların tedavisi için ödedikleri çok yüksek fatura bedelleriydi. Etçil beslenme ve mera yerine kapalı ortamlarda yetiştirilen sığır etlerinin başlıca neden olduğu kanser ve kalp krizi ölümleri rekor dereceye ulaşmıştı.
Araştırmalar plastiklerin, katkılı ve koruyucu kullanılmış gıdaların kanser patlamasının başlıca nedeni olduğunu ortaya koydu. Plastik ve kumaşlarda kullanılan boyaların yanı sıra tarımsal ilaçların da kanser patlamasında etkili olduğu anlaşıldı.
ORGANİK TARIMA YÖNELİŞ VAR
Otlamaya çıkarılmamış hayvanların etleri ve katkılı gıdalar, damar sertliği ve kalp krizinin başlıca nedenidir. Neredeyse etrafımızda anjiyo yaptırmamış, by-pass olmamış insan kalmadı. Bazı kansorejen madde ve boyalar yasaklansa da bütün bu olumsuzluklara çare olarak “Organik Tarım” öne çıktı.
Pamuk ekiminde kullanılan ilaç ve gübrenin toprağı kanser ettiği anlaşılınca dünyanın tanınmış markaları, “Organik Pamuk Üretimi” çağrısında bulundular. Hedef, üretilen pamuğun yüzde onuydu. Pamuk ekim alanlarının her geçen gün biraz daha arttığını düşündüğümüzde hedefin büyüklüğü daha iyi anlaşılır. Bu hedefe hızla yaklaşılmaktadır. Organik pamuk üretiminde ülkemiz birincilik konusunda Hindistan ile yarışıyor.
Sağlıklı gıda üretimi AB’de başlayarak yayıldı ve kısa sürede ülkemizde de başladı. Büyük kentlerde organik ürünlerin satıldığı pazarlar kurulmaya başladı. Dünyada ve ülkemizde organik ürün tüketmek isteyen büyük bir tüketici kitlesi oluştu.
Bu konuya devletimizin ve basınımızın yeterince önem verdiğini, algıladığını düşünmüyorum. Yıllar önce gazeteci Hıncal Uluç, köşesinde dile getirmişti. Yazısında, “sadece Antalya’da organik tarım yapsak ve ihraç etsek ülkemizi geçindirir” demişti. Sayın yazarın bu tespitine katılıyorum.
ORGANİK TARIM ALANLARI
İlçemiz, Mustafakemalpaşa’ya gelirsek; organik tarım ilçemiz için biçilmiş kaftan. Ovaları, alçak tepeleri, dağlarıyla çeşitli ürünlerin rahatlıkla yetişebileceği iklim kuşağına sahip. Geniş bir yüzölçümüne sahip ilçemizde bir göl (Ulubat gölü), Kocasu – Mustafakemalpaşa çayı bulunuyor. Geniş bir ova ve tarihi bir Hara’ya (Karacabey Harası) sahip.
İlçemiz İstanbul-İzmir karayolu üzerinde yer alıyor, Çanakkale – Bandırma limanlarına çok yakın ve demiryolu ağı ilçenin çok yakınından geçiyor.
İlçemizde yetmişli yıllardan itibaren salça ve konserve yapmak için fabrikalar kuruldu. Bu fabrikalara domates ve konservelik sebze yetiştirme kültürünün 40 yıllık bir geçmişi var.
Organik tarıma gelirsek; organik tarım suni ilaç ve gübre kullanmadan yapılan bir tarımdır. Belirli kurallar içinde yapılıyor, kayıt olmanız gerekiyor. Ekim yapılan araziye komşu olan yerlerde de ilaç kullanılmayacak.
Aynı şekilde köylerde doğal ortamlarda yetiştirilecek tavuk, ördek, hindi, kaz ve bunların yumurtaları ayrı bir zenginlik kaynağı.
Ormanlık bölgelerde ise doğal olarak yetişen ahlat, güvem, kızılcık meyveleri başta olmak üzere elma, armut, şeftali gibi meyveler yetiştiriliyor. Bu meyveler daha da çeşitlendirilip, çoğaltılabilir.
ORGANİK ÜRÜNÜ PAZARLAMASI KOLAY
Önemli olan bir başka konu da bu ürünlerin yurtiçi ve dışında pazarlanması. Benim pazarlama konusunda iki önerim var. İlki bu ürünleri Türkiye’de pazarlayacak bir şirket kurmak. Bu şirket iyi bir reklam kampanyasıyla tüm ülkeye ve ülke dışına organik ürünleri satabilir. Bu ürünleri depolamak için soğuk hava depoları ve paketleme tesisleri kurulmalı. İnternet üzerinden gelecek siparişlere cevap verecek bir sistem oluşturulmalı.
İkinci olarak kasaba girişine ve çıkışına birkaç katlı kapalı pazar yeri yapılmalı. Bu pazar yerlerinde sadece üreticiler tezgâh açabilecek. Tezgâhlar üreticilere ikişer günlüğüne verilecek ve bu şekilde üreticilerin günleri sabit olmayacak. Üreticiler köylerden (şimdi mahalle oldu) servisler ile toplanıp, bırakılacak. Üreticiler, pazarlama teknikleri ve satış kuralları konusunda eğitilecek.
İlçemiz, mevcut konumuyla, yukarıda saydığımız özellikleriyle bu alanda ülkemizde öncü konuma gelebilir. Bu şekilde ilçede yaşayanlar zenginleşir, refah seviyesi, kültür düzeyi artar. Bırakın göç vermeyi, göç eden nüfus geri döner.