Ne anlarsınız?
Değerli meslekdaşım H.A. Süer yazmış.
19 yaşımda öğretmen okulunda öğrenmiştim.
***
Alnımızda bilgilerden bir çelenk
Nura doğru can atan Türk genciyiz.
Yeryüzünde yoktur olmaz Türk’e denk;
Korku bilmez soyumuz…
***
Müzik öğretmeni N. Şener öğretmişti.
Sözlerini yazdırdı, bir kaç defa okudu.
Sonra, birlikte sınıfça söyledik.
Öğretmenimiz, ‘kim söyleyecek?’ deyince, sınıf başkanıydım hemen atıldım.
Sınıfta bir sessizlik oldu.
Gülerek, ‘Şükrü haydi söyle bakalım’ dedi.
Müzik derslerinde en geri bir öğrenciydim.
Marşımızı öğrenirken heyecanım sonsuzdu.
Nasıl başladım, nasıl bitirdim bilmiyorum.
Bitmeyen alkış tufanıyla uyandım!
Hocamız sitemli sözlerini bitirince
‘Şükrü, okul korosuna geleceksin’ dedi.
Değerli meslektaşıma teşekkür ederim.
O çok heyecanlı günümü hatırlattı.
Bizim neslimiz, milletimizin altın çağıdır diyebilirim.
Çünkü, milli ve manevi duygularla mayalandık.
***
1950 yılında 5. sınıfta “Gençliğe Hitabe’yi, İstiklal Marşımızı sınıfça ezberlemiştik.
Her sabah bir şiirle başlardık derse.
Bir gün sabah ben, ‘Vatan Uğruna’ ve ‘Şanlı Orduya Destan’ şiirini okuyunca…
Öğretmenim rahmetli Rifat Başdoğan’ın yaşlı gözleriyle beni alkışlattığını unutamıyorum.
***
VATAN UĞRUNA
Vatanımı korumaya geldim askere
Şehit olacağım almam tezkere
Yüreğim tunçtandır, bileğim demir
Atatürk’ten beklerim emir…
***
ŞANLI ORDUYA DESTAN
Şanlı ordu yurdun çelik siperi
Savaşta da barışta da yamandır.
Atatürk’tür ölmez rehberi
Ünlü adı tarihlere destandır.
Türk oğluyuz anadan babadan
Atalarımız su içerdi Tuna’dan
Kaleleri al bayrakla donatan
Türk delinen aslandır.
***
Bu gün ne hazindir ki, yemin bile yasaklandı!
‘Türküm, doğruyum, çalışkanım’ diyemezsek…
Ne diyeceğiz?