Omerta ve Cosa Nostra
İtalyanca Cosa Nostra; mafya, Omerta ise; suskunluk, Türkçe; bizim davamız demek.
Mafya; yasa dışı işlerle uğraşan, zor kullanarak gizli çıkarlar sağlayan, gizli ve hiyerarşik bir teşkilatlanmaya dayalı örgüt. Yaptığı işler ise kumar, insan ticareti, uyuşturucu, finans, inşaat, kadın ticareti ve fuhuş, kaçakçılık, tefecilik, karaborsacılık, gasp, adam kaçırma ve öldürme, fidyecilik, çek ve senet tahsilâtı gibi yüzlerce yasal ve yasa dışı faaliyetlerdir.
İtalya’nın Sicilya adasında 1870’li yıllarda başlayan “karanlık kardeşlik” birlikteliği ile büyük ailelerin bir araya gelerek oluşturduğu yasa dışı örgütün adına kısa zamanda mafya anlamına gelen Cosa Nostra denildi.
I. Dünya Savaşında mafya gerçek yüzüne gösterdi ve ABD’li askerlerden para kazanmak için her türlü iğrençliği yaptı. Musollini döneminde kırsal bölgelerde hüküm süren mafya çok sayıda ailenin mülklerine el koydu.
Mafya, bireysel olarak Avrupa ve Osmanlı döneminde de vardı. İpsiz Recep, Solak Ligor, Odesalı Kosti, Şık Manol, Piç Ardaş, Arap Hüsnü, Baltalı Hano ilk akla gelen isimlerdir.
1945’li yıllardan sonra mafya sessiz sedasız büyüğüme başlarken Türkiye’de kabadayılar boy göstermeye başladı ama bilinmeyen isimler kabadayıların arkasında devlet içinden gelenlerin de desteği ile başta uyuşturucu ve her türlü kaçakçılık ile büyük paralar kazanmaya başladılar. İsmi bilinmeyen ailelerin ellerindeki en önemli gücün Gladyo gücü olduğu sonradan ortaya çıktı.
Türkiye’de mafya veya babalar operasyonları enteresandır; askeri yani ihtilal dönemlerinde yapılmıştır ama hiçbir zaman mafyanın gizliliği deşifre edilememiş sadece kabadayı olarak bilinenler cezaevine girmiştir.
1990’lı yıllarda ülkemizde mafya, siyaset ve devlet üç geninde anılmaya başladı. Bu sefer sahnede eski kabadayılar değil, ideolojik birlikteliği olanlar vardı ve ortak düşman terör örgütleriydi. 2000’li yıllarda ise mafya kimlik değiştirdi ve adından hiç söz ettirmedi ama uyuşturucu ve kaçakçılık hız kesmedi.
2000‘li yılların en önemli figürlerinden birisi Sedat Peker’di, Peker cezaevinden çıktıktan sonra sözde derin devleti tarafından piyasaya salınmış karşıt görüşlerin paratoneri olarak tehditlerde bulunuyordu.
Bugün kaçak konumunda bulunan Sedat Peker, geçtiğimiz gün Youtube üzerinden paylaştığı videoyla düştüğü durumdan birilerini suçladı ama asıl hedefinde devlet vardı.
Sedat Peker, kendisine verilen sözlerin tutulmadığını açıkladı. İsim vermeden söylerken son kez mesajını da masasına koyduğu Amerikalı İtalyan asıllı Mario Puzo’nun Omerta kitabıyla verdi. ‘Şimdilik susuyorum’ dedi ama küçük kızlarının odasına silahlarla girilmesinin de bir Mehmet Ağar tarzı operasyon olduğunu söyledi.
Pazar günü yayımlanan Sedat Peker videosu yurt dışındaki cemaat basını tarafından ele alınıp programlar yapılmaya başlandı ve saatler içinde neredeyse milyona yaklaşan izlenme oranına ulaştı.
Peker, Omerta kitabını masanın üstünde tutmakla 1990’lı yıllarda sahnelenen mafya senaryosunun aslında devam ettiğinin de mesajını vermiş oldu.
Sedat Peker konuşur mu?
Sedat Peker konuşursa ne olur?
Türkiye yine 90’lı yıllarda olduğu gibi “Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık Eylemi” günlerine geri döner mi?
Mafya devlet içinde devleti kendisinin, görenlerin metresi olarak bilinir, iş bitince metres de değişir.
Derin devletin tam ortasında yıllardır olduğunu söyleyen Sedat Peker şimdilik, “Omerta” diyor, ”susuyorum üzerime gelmeyin vaatlerinizi yerine getirin, yoksa altın kuralı bozacağım” diyor.
Peki, karşı taraf ne diyor?
Bekleyip görüceğiz.
“Aslanım diye sevilirsin ama çakallık yaptırıldığını ve tilki olduğunu kürkçü dükkânına girdiğinde anlarsın” demiş olalım anlayana…