O’nu arıyoruz!
Bir 10 Kasım’da daha Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmet, minnet ve özlemle andık. Yine her zamanki gibi içimiz buruktu ancak gururluyduk. Tarihin gelmiş geçmiş en büyük askeri dehası, büyük devlet adamı, ileri görüşlü bir liderin kurmuş olduğu özgür, demokratik bir ülkede, onun bizlere emanet ettiği Cumhuriyet ülkesinde O’nu anmanın bahtiyarlığı içerisindeydik.
Emperyalist devletlerce diz çöktürülmüş bir imparatorluğu küllerinden yeniden doğurup, kurduğu yeni devleti modern, ilerici, dünya devletleri ile yarışır bir ülke haline getiren bir lider…
Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatını 1881 – 1923 yani doğumundan Cumhuriyeti kurana kadar, 1923’ten 1938’e ise kurduğu Genç Cumhuriyeti kalkındırdığı süre olmak üzere 2 döneme ayırabiliriz.
Hayatının ilk dönemini cephelerde geçirmiş bir Türk subayı.
O cepheden bu cepheye koştururken, milleti için ölümü göze almış idealist bir asker. Bu dönemde kendisini diğer subaylardan ayıran en büyük özelliği ise, ileri görüşlülüğü, gerçekçiliği ve kararlılığı…
Mustafa Kemal, asla yenilgiyi kabul etmeyen, genç ve asi bir subay. Vatanı uğrunda kendisine ve milletine; “Ya İstiklal, Ya Ölüm” diyecek ve milletini ayağa kaldıracak bir lider. İngiliz İstihbarat Raporları Mustafa Kemal’i “devrimci ve tehlikeli biri” olarak tanımlıyor.
Mustafa Kemal’in hayatının 2. devresi ise, 1923’te Cumhuriyet’i kurduktan sonra başlıyor. Kurmuş olduğu Genç Cumhuriyeti ilerletmek, muhasır medeniyetler seviyesine çıkarmak için mücadele ediyor. Yaptığı inkılaplarla çağdaş bir devlet kurmayı hedefliyor.
En büyük mücadeleyi ise ekonomik anlamda veriyor. Savaşlardan çıkmış yoksul bir milleti kalkındırmanın yolunun ekonomiden geçtiğini biliyor. Bunun için 1929 yılında İzmir İktisat Kongresi’ni topluyor. Milli bir ekonomi kurmak için çabalıyor.
İzmir İktisat Kongresi’nde yaptığı konuşmada şu hususu vurguluyor. “Efendiler, tarih, milletlerin yükselme ve düşmesi sebeplerini ararken birçok siyasî, askerî, sosyal nedenler bulmakta ve saymaktadır. Şüphe yok, bütün bu nedenler, sosyal olaylarda etkilidir. Fakat bir milletin doğrudan doğruya hayatıyla, yükselmesiyle, düşmesiyle ilgili ve ilişkili olan milletin ekonomisidir.”
“Yaradılışımda bir fevkaladelik varsa o da Türk olarak dünyaya gelmemdir” diyecek kadar bir Türk milliyetçisi. Bizzat el yazısıyla yazdığı yazılarda, “Türk ırkını” vurguluyor. Ancak asla ırkçılık yapmıyor. 1921 ve 1924 anayasaları ile Türk milleti tanımını soy üzerine değil, vatandaşlık hukuku üzerine kuruyor.
Tüm bunları yaparken 57 yıllık kısacık hayatında 3 bin 937 kitap okuyor. Hayat başarısını anlatmak için köşe değil, kitaplar yetmez. Ulu Önderi tekrar rahmet, minnet ve özlemle anıyorum.