Orman yangınlarının asıl sorumlusu kim?
Selam tüm okuyuculara, selam olsun doğanın insandan ayrılmaz bir bütün olduğunu kanıksamış tüm duyarlı yüreklere…
***
Çok sevdiğim bir söz vardır:
Doğa insansız yapabilir ama insan doğa olmadan yaşayamaz. Hatta doğa insansız daha uzun yıllar yara bere almadan, kesilmeden, yakılmadan, kazılmadan, havası kirlenmeden, suyu tüketilmeden çok güzel ve sağlıklı yaşar.
Ama insan öyle mi?
Doğanın nimetleri olmasa aç kalır, susuz kalır hatta kurduğu bu düzende hava kirliliğinden bile olsa fazla yaşayamaz. Keşke ne büyük nimet olduğunu bilip biraz daha değer verebilsek. Ama yok! Doğanın tüm anaçlığına cömertliğine karşın biz hep daha çoğunu isteriz. Kapitalizmin yarattığı hırslarımız uğruna onları katlederek kazanç sağlamaya çalışırız. Yok artık! demeyelim. Evet bir kiralık katil gibi tıpkı; ”öldür ve kazan” mantığı…
Geçtiğimiz günlerde ülkemizin bir çok yerinde yaşadığımız yangınlarla alakalı Gebze Teknik Üniversitesi’nin yaptığı açıklamada; Gerçekleştirilen analizlerde, yangından etkilenen alanlar yanma şiddeti derecelerine göre düşük, orta düşük, orta yüksek ve yüksek olarak sınıflandırılarak tematik yangın haritaları üretildi. Analizler sonucunda, Manavgat’ta 56 bin 663, Marmaris’te 12 bin 935, Bodrum’da 11 bin 898, Köyceğiz’de 1629 ve Gündoğmuş’ta 685 olmak üzere toplam 83 bin 810 hektarlık alanın yandığı tespit edildi.
Öte yandan, 2011-2020 döneminde meydana gelen 26 bin 311 orman yangınında, 90 bin 956 hektarlık alan zarar gördü. Ve bunun neticesinde, binlerce hatta milyonlarca ağaç ve hayvan yok oldu. Orman Genel Müdürlüğü’nde yıllarca üst düzey görev yapan ve orman yangınlarında uzman arkadaşım, yanan yerlerin 50 yılda anca toparlanabileceğini söyledi.
Tabi bu da şöyle mümkün; doğayı biraz kendi haline bırakırsak, orman arazilerine çöreklenmezsek…
Doğa bizden “gölge etme başka ihsan istemez” gücünde…
O kendi kendini iyileştirir her durumda…
Aynı arkadaşım geçen gün çok ilginç bilgiler de verdi bana… İnan’ın duyunca kulaklarıma inanamadım.
– Köyceğiz ve Marmaris yangınlarının çıkış sebebi ağaç kesim ekipleri, dedi. Hatta bir çok orman yangınının da sebebi…
– Nasıl yani?
– Şöyle ki, dedi:
– Bundan 10 yıl önceye kadar biz, yani Orman Genel müdürlüğü olarak; orman kesim işlerini yakın köylerdeki köy halkına verirdik. Diyelim ki; tespit ettiğimiz, kesilmesi gereken 1000 ağaç var. Köyde 30 kişi bu işi yapacak. Onlara bölüştürür ona göre de ücretleri verilirdi. Bu köylü için de iyi bir gelir kapısıydı. (Sonra gülerek) Hani ne güzel türküler de yakılmıştı onlara ”aman ormancı” diye… Daha sonra devlet eliyle kesilen bu ağaçlar kendi ihtiyaçları dışındakiler için ihaleye koyulur ve satılırdı. Haaa unutmadan söyleyeyim; bu kesim işlerine haziran ayından ekim ayına kadar ara verilirdi. Sebebi ise; nem oranının düşmesinden dolayı herhangi bir kıvılcımın yangına sebebiyet vermesiydi. Ayrıca kışın kesim belki daha zahmetlidir fakat ağaçların işe yaramayan kısımları daha belirgin olduğundan bu sayede gereksiz ağaç kıyımını da önler.
– Fakat son 10 yılda bu durum tamamen değişti. Artık yaz kış demeden kesim devam etmekle beraber nem oranının en yüksek olduğu yaz aylarında kesim çok daha fazla yapılmakta…
– Peki neden böyle riskli bir değişime gidildi sence?
– Orman Kanununun 40. maddesi gereğince ormanlarda yapılacak ağaçlandırma, imar ve ıslah çalışmaları, ağaç kesim işleri; bu işlerin yapılacağı yere yakın olan orman kooperatifleri ya da orman köylülerine yaptırıldı. Daha sonra bu işler müteahhitlere yaptırılmaya başlandı. Ormanlara sahip çıkan orman köylüleri ormandan uzaklaştırılmış oldu. Bunun sebebi ise; lif yonga endüstrisi…
– Anlayamadım?
– Şöyle anlatayım: Doların artmasıyla beraber bir çok firma daha ucuza lif yongayı temin etmek için iç pazara yöneldi. Ve durum öyle bir hal aldı ki, Orman Genel Müdürlüğü’nün tüm engelleme çabaları ve uyarılarına rağmen belli firmalara ihale karşılığı ormanları kesim işleri devrediliyor. Onlar da kendi ekiplerini getirip yaz kış demeden kesim yapıyorlar. 10 yıl öncesine kadar en fazla yıllık 10 milyon metreküp olan kesim alanı son 10 yılda yıllık 30 milyon metreküpe yükselmiştir. Bu ciddi bir rakamdır. Yani günden güne zenginleşen bir kaç özel firmaya verilen ormanlarımız; para uğruna katledilmektedir.
Arkadaşım, geçen gün hazırladığı yangın raporunda ise şu maddelere ayrıca yer vermiş:
1- Büyük yangın organizasyonuna hazır değiller.
2- Bırakın yangın organizasyonunu, hiç bir organizasyona hazırlıklı değillerdi.
3- Dışardan gelen, yangında görevli personele hiç bir şekilde yönlendirme yapılmadı. Herkes başına buyruk hareket etti.
4- Yerleşim yerlerine yakın ormanlarda (YOHAT) yerleşim yeri ile ormanlık alanları birbirinden ayıran yol vb gibi tesisler yapılmamış, yapılmalı.
5- Aynı şekilde ZOHAT (ziraat alanları ile ormanları birbirinden ayıran hatlar) yapılmalı.
6- 2012 Taşağıl yangınından hiç bir ders çıkarılmamış.
7- Hava araçlarında yetişmiş teknik personel çalıstırılmıyor. Sebebi riski karşılayacak ücret verilmiyor. Ayda 700 TL uçuş tazminatı veriliyor. Bu da 3-6 ay süreyle…
İşçi ya da muh. memur çalıştırılıyor. Bunun sonucu hava araçlarına milyonlarca lira harcanmasına rağmen şirket görevlisi rehber pilotun insafına bırakılıyor. Bunun sonucu hava araçlarından beklenen verim alınamıyor.
8- Kalifiye ve yeterli işçi sayısı çok yetersizdir.
9- Orman yangınına hassas bölge müdürlüğünde yeterli yangın uzmanı yoktur. Rotasyon ile ya başka bölge müdürlüğüne istekleri dışında gönderilmiştir; ya da pasifize edilmişlerdir.
Liyakatsiz yangın uzmanları (!) ile bu durumdayız.
10- Küresel ısınma sorunu yeni ortaya çıkan bir sorun değildir. Ancak Orman Bakanlığı bu sorunu hala görmezden gelmektedirler.
Büyük yangınlar önümüzdeki yıllarda da sık sık olacaktır.
TC Devleti siyaset üstü yeni bir yapılanmaya acilen gitmelidir.
Saygılarımla…
***
– Son olarak şunu yine yinelemek istiyorum: Hava sıcaklıklarının yüksek, nem oranı %30’un altına düştüğünde tüm ekipler alarm durumuna geçerler. Ama bu esnada orman içinde kesim faaliyetleri devam etmektedir. Yani yangın konusunda dikkat etmeyen, amacı ağaç kesmek olan kalabalık bir insan grubu ormanın içinde çalışmaktadır. Yangınların bir kısmının bu grup tarafından kazaen çıkabileceği çok kuvvetli bir olasılıktır. Bu yönde kanıtlanmamış iddialar vardır. Orman Genel Müdürlüğü bu durumu saklamaktadır. Zira ağaç kesim faaliyetlerine yaz sezonunda ara verilmesi demek; daha az üretim demek ki bu da lif yonga endüstrisinin hiç hoşuna gitmez…
Evet yazımın başlarında söylediğim gibi; doğa bizsiz çok güzel yaşar ama biz doğasız asla…
Peki kazanç uğruna doğayı heba edenler; birgün ormanlarımız tamamen çöl olduğunda, su kaynaklarımız kuruduğunda ve yavaş yavaş emarelerini hissettiğimiz doğanın dengesi bozulup neslimiz tükenmeye başladığında bunun sebebi olmaktan hiç mi korkmuyorsunuz veya vicdanınız hangi alemde?