Ortadoğu’da Arap-Türk ilişkileri

18.10.2019
A+
A-

Mezopotamya’ya ilk gelen Türkmenler, Orta Asya’dan Kuzey Çin’den göçen Yakutlar’dır. 676 yılında halife, iyi savaşçı ve güvenilir insanlar olan Türkler’den, sarayını korumak için muhafız ordusu kurmuştur. Oğuz Türkleri’nden iyi ata binen, iyi ok atan iki bin savaşçı seçilerek getirilmiş, bunları Bağdat ve Basra’ya yerleştirmişler. Bugün ‘Arap atı’ diye ünlenen at cinsi de onların getirdiği atlarmış. Sonraları akın akın Türkler gelmeye başlamış. Emevi –Abbasi çatışmasında Türkler, Abbasiler’i desteklemişler, Horasanlı bir Türk komutan olan Eba Müslim-i Horasani komutasındaki Türk ordusunun MS 750 yılında başkaldırması ile Emeviler yıkılır, Abbasi devleti kurulur. Abbasiler, Türkler’den müteşekkil ordu için Samara kentini kurarlar. Selçuklu ve Osmanlı döneminde Türkler tarafından barış, huzur içinde necip millet diye ayrıcalıkların tanındığı, diline kültürüne dokunulmadığı halde 1. Dünya Savaşı’nda İngiliz yalanına kanarak Büyük Arap İmparatorluğu hülyası ile isyan edip ihanet etmişlerdir. İngiliz-Fransız işgali sonrası sosyalist Arap milliyetçisi Baas Partisi kurulana dek resmi dil İngilizce ve Suriye’de ise medeniyet dili diye Fransızca mecburi dildi. Baas ihtilali ile yabancı diller yasaklanmış, Türkçe de yasaklanınca, Mısır’da sarayda yaşayan Nesli Şah Sultan dili yasaklanınca, “Burada boğuluyorum” diye Menderes hükümetine mektup yazmıştır. Hala büyük köklü üniversitelerde eğitim dili İngilizce’dir, sadece Türkoloji eğitim alana, eğitim dili Türkçe. Araplaştırma zulmü Kerkük hoyratlarına kadar yansımıştır.

Men ezelden kebabem
Bir hanesi harabem
Özüm Türk, aslım Türkmen
Nasıl diyem Arabem

Kudüs’ü fetih için gelen haçlı ordularını Türkler durdurmuştur. Şii Büheyvoğulları işgali ve Şii Fatimi belasını yine Türkler defetmiştir. Emperyalist diye suçladığı Osmanlı Mısır Valiliği döneminde halktan fazla vergi topladı diye halkın şikâyet etmesi üzerine Pargalı İbrahim Paşayı idam etmiştir. Arap eline güç geçince Türkçe yasaklandı. Araplaştırma politikası güdülerek Irak’ta kültürel soykırım uyguladılar, Suriye’de ezdiler, bin yıl Mısır’ı yöneten Türkler’den hiç eser kalmadı, sadece mezarlıklarda mezar taşı üzerinde Türk kalmıştır. Araplar özellikle Baas ideolojisine sahip milliyetçileri İngiliz’in öğrettiği tarihle bize düşman olmuşlardır. İsrail’in tanınması ve Cezayir savaşında Fransa tarafının tutulması Türkiye’nin Arap dünyasından kopuşunu ve düşmanlığı artırmıştır ama Osman Turan hocamız Cezayir’i savunmuş, Araplarla iyi ilişkiler geliştirilmesi gerektiğini söylemiştir. Alparslan Türkeş, ihtilal döneminde Cezayir savaşında silah yardımı yapmış ve Libya ile de ilişki kurmuş, Kerkük Türkmen cephesini örgütlemişti.

Baas milliyetçiliğinin sembol ismi Cemal Abdul Nasır, ihtilalin felsefesi eserinde Türk’e bakışını anlatmış:

‘’Memluklular devrinde halkımız başka istilalara uğramış, para ile tutulan ESİRLER (memluk Türkleri) memleketimizin sahibi olmuşlardır. Baskı, adaletsizlik ve iflas onların uzun süren yönetimi sırasında Mısır Devleti’nin kanunu haline gelmiştir. Memleket yem arayan vahşi hayvanların (Türkler’den bahsediyor) yatağı şekline dönüştürülmüştür. Bahsettiğim yem bizdik, bizim malımız, bizim toprağımızdı.

Çocukluğum sırasında havada ne zaman bir uçak görsem mırıldanır olduğum bir şarkının anlamını tahlil ettim. ‘Ey büyük Tanrım, sen İngiliz’e belasını ver!’ Zamanla öğrendim ki bu mısra bize Memluklular devrinden gelmiştir. O zaman dedelerim buna benzer bedduayı Türklere karşı kullanırlarmış: ‘Ey Tanrım… Sen Türkün belasını ver.’ Benim mırıldandığım şarkı eski devirden kalma bir formülün yeni bir duyguyla söylenmiş şeklidir.’’

Kıbrıs davasında Arap Baasçıları sosyalist kardeşlik üzerinden Kıbrıs Rumları’nı desteklemişlerdir. Tersi de doğrudur, 1952 yılında İngiltere’nin Süveyş kanalı harekâtına karşı çıkmıştır Rumlar. Rumlar bu nedenle NATO’dan da çıkmışlardır. Arap yazarlarının o döneme ait Türkiye yorumları da açıkça Türk düşmanı ve de Rum destekli olduğunu göstermektedir. O zaman da Türkiye, İslam dünyasını yanına almak ambargoyu önleme BM’den Türkiye aleyhine karar çıkmasın diye dostluk gezileri düzenliyor ama başarılı olamıyor.

Mısır ve Irak gezi notlarını ‘Dünya Kazan Ben Kepçe’ kitabında toplayan Aziz Nesin, kitabında Arap medyasından seçtiği köşe yazılarını kitaba almış ve bize karşı hislerini yansıtıyor; aşağıda onlardan seçmeleri aldım:

“Türkiye, kendisi ile Arap devletleri arasındaki dostluk ruhunun geliştirilmesine ne zamandan beri ihtiyaç duymuştur? Biz Osmanlı sultanlarının Türkiyesi ve onun Arap ülkelerine yaptıklarından söz etmiyoruz. Atatürk Türkiyesi’nden, Doğu’dan ve Doğu ile ilgili her şeyden nefret eden modern Türkiye’den, belki emperyalizmi hoşnut eden Türkiye’den söz ediyoruz. O Türkiye ki, halkının sadece fesi çıkarıp şapka giymesinin kendisini Doğu çizgisinden çıkarıp Batı uygarlığına kavuşacağını sanıyordu. Ve Batı, Araplara düşman kaldıkça, varsın Türkiye de Araplar’ın düşmanı olsun ve Batı ile birlikte Araplara karşı olsun!

Biz Türkiye’nin Araplar karşı saldırı merkezi olmak için Bağdat paktına girdiğini mi hatırlatalım? Yoksa İsrail’i desteklediğini, onunla ilişkilerini sağlamlaştırdığını, İsrail’le uzman, teknisyen, öğrenci mübadelesi yaptığını, basının İsrailli yüceltip Araplara saldırdığını mı hatırlatalım? Yoksa Türkiye, Arap topraklarının bir parçası olan İskenderun vilayetini emperyalistlerle anlaşarak kopardığını ve halkını Türkleştirmek ya da başka yerlere sürmek için yapığı girişimleri mi hatırlatalım?

Araplar hoşgörülü ve mert yaradılışlı olmakla beraber, Türkiye’nin Araplara yönelmiş bir süngü olduğunu ve Araplar’ın düşmanlarının, İslam düşmanlarının merkezi haline geldiğini kanıtlayan yakın geçmişteki olayları unutmaları mümkün değildir. Kıbrıs sorununun gerçek yüzünü Araplar’dan gizleyerek ve Arapları kandırarak ya da ikna ederek onların Kıbrıs’a karşı saldırılarını desteklemelerini sağlamaksa, Türkiye bilsin ki, Araplar bu derece saf değillerdir. Araplar, Kıbrıs sorununun gerçek yüzünü bilmişler ve Kıbrıs’ın (Rum) yanında yer almışlardır. Ve Araplar, dinsel ilişkilere ilgili aldatmacalar ne ölçüde olursa olsun, bu gerçeğe göz yummazlar. Din meşru olmayan işleri emretmez ve zalimleri saldırganları desteklemez.”

Emperyalizm suçlaması ile aralarına düşman tohumları atılmış olan milletlerin bu oyunu bozup karşılıklı saygıya dayalı ilişkilerine devam etmeleri gerekiyor. Aydın sanatçı, bilim adamı olarak barış dilini kullanması, iyi ilişkiler kurmamız için dostluk köprülerini kurmamız gerekmektedir. Türkiye’yi yönetenlerin duygusal hamasi sözlerden uzak durmaları yeniden bozulmuş ilişkileri düzeltmek gerekir. Doğu Akdeniz’de çıkarımız Suriye, Mısır, Lübnan ve Libya’yı Rum tarafından Türk tarafına çekmemizle ancak güvence altına alınabilir. Suriye, Irak ve Mısır ile yeniden dostluk ticaretinin canlanması, her iki tarafın da lehinedir. Mısır, Afrika’ya açılan kapı ve Ortadoğu’nun en eski köklü ülkesidir. İdeolojik yakınlığı bırakıp milli menfaatlerimizin iki ülke lehine olacak şekilde yeniden onarılmalıdır. Ortadoğu’da Türk-Türkmen varlığı, kültürel haklarını bu dostluk köprülerini yeniden kurarak onları kültür elçilerimiz, yakınlığı sağlayan aracılar haline sokarak sağlarız. İrrasyonel, duygusal ve de hamaset dolu söylemden diplomatik nezakete, karşılıklı saygı, eşit adil hukuka, saygılı rasyonel ilişkiyle ilişkiler düzeltilebilir. Bize Arap nefretini, onlara Türk nefretini aşılayan emperyalist ülkelerin oyununu ancak böyle bozarız.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

  1. İsmail Tekten dedi ki:

    Atila Hocam yazı için teşekkür ediyorum.
    Makalelerinizi oluyorum. Selamlar.