Öteki Kahramanlar…

14.03.2021
A+
A-

“Tahlîs-i Can Madalyası” nedir bilir misiniz?

Osmanlı, yapılan fedakârlıkları karşılıksız bırakmazdı. Fedakârlıkların en büyüklerinden olan, yerine göre canını tehlikeye atarak bir başkasının hayatını kurtaranlar için değerli bir mükâfat olarak madalyalar hazırlanmıştı. Madalyalar mühim bir hadisenin, bir muharebenin, tamirin veyahut bir merasimin hatırasına hazırlatılırdı. Bunlardan başka, daha dikkat çekici olan bir madalya ise hayat kurtarma fedakârlığına karşılık hem hayat kurtaranı takdir hem de fedakârlığı teşvik için verilmekteydi. Bu madalyaya “Tahlîsiye / Tahlîs-i Can Madalyası” ismi verilmişti. Bir diğer ismi de “Cankurtaran Madalyası” olan bu mükâfat yangın, sel, deprem gibi türlü felâketler veya birdenbire vuku bulan tehlikeler karşısında ölümle burun buruna gelenlere, canını hiçe sayarak kurtaranlara devlet tarafından veriliyordu.

Madalya, başvuru esasıyla verilirdi ve başvuran kişinin canını tehlikeye atarak bir kişiyi kurtarması beklenirdi. Olay yerindeki şahitlerin, şahitliği ile alınırdı. Altın, nikel, bakır ve gümüş madenlerinden yapılırdı. Dört kademeli madalyanın ilk kademesi yeşil kurdele, ikinci kademesi kırmızı kurdele, üçüncü kademesi beyaz kurdele ve dördüncü kademesi bu üç rengin karışımdan oluşan renkli bir kurdeleye sahipti. Madalyayı ilk kez alan kişiler birinci kademe yeşil kurdeleli madalyayı alırken, zaten madalyası olan bir kişi tekrar can kurtarırsa bir üst kademedeki madalyayı almaya hak kazanırdı. Madalyanın arka yüzünde “İnsanlara tehlikeye düştüğü zaman yardım edenler, övgü ve takdirle anılırlar” anlamına gelen bir söz yazmaktaydı.

Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgınının Türkiye’deki ilk vakasının 11 Mart 2020’de açıklanmasının üzerinden bir yıl geçti. İnsanoğlunun yüz yılda bir yaşayacağı, bilimin tek çare olduğunu ve sağlıkçıların ne kadar değerli olduğunu çok net olarak öğrendiğimiz bir yıl yaşadık hep birlikte. Covid-19 salgını insanoğlunun tarihinden bugüne yaşadığı ilk salgın değil. Büyük kayıplar verse de insanlık bugüne kadar başına gelen en korkunç salgınları sağlık bilimindeki bilgisi, sağlıkçıları sayesinde atlatmayı ve türünü devam ettirmeyi başardı.

Salgının başından bu yana mücadelenin içinde olan hekimlerimiz, hemşirelerimiz, paramedik ve anestezi teknisyenlerimiz, hasta bakıcılarımız, hastanelerimizin kadrolarında görevli çalışanlar da dahil olmak üzere tüm sağlık çalışanlarımızın iş yükü her geçen gün daha da artmaya devam ediyor. İş yükü, Covid-19 salgını ve bir de artan şiddet vakaları yüzünden sağlık çalışanlarımız “tükenmiş” durumda.

20 yıllık bir hastabakıcının, “Yetişemediğim, oturup ağladığım anlar oldu. Nisanda vasiyetimi hazırladım. Oğlumu, sevdiklerimi bir daha göremeyeceğim diye uzun uzun oğlumun yüzüne bakıyordum…”, bir doktorun “Bizi en çok zorlayan artan iş yüküydü. Benim de çoğu çalışanın da en çok endişe duyduğu şey kendisinin Covid-19 olması değil, yakınlarına bulaştırma endişesiydi.”, bir hemşirenin “Hastanede çalıştığım için altı aydır yurtta kalıyorum. Annemi altı aydır sarılıp, öpemedim, koklayamadım ve onu kaybettim. Uzaktım, geçecek göreceksin diye avutuyordum kendimi; artık hiç göremeyeceğim.” dediğini basında okuduk, dinledik. Onlarla üzüldük, ağladık, canımız yandı..

Yalnızca sıkıntılar altında ezilip, sevdiklerini kaybetmediler. Salgınla mücadelede birçok ülke de olduğu gibi ülkemizde de alınan birçok önleme rağmen; sağlık çalışanlarımız da hastalandı, hayatını kaybetti. Ülkemizde 24 Mart 2020 tarihinde 33 yaşındaki Dilek Tahtalı, Covid-19 nedeniyle hayatını kaybeden ilk sağlık çalışanımız oldu ve ne yazık ki bugün de sağlık çalışanlarımızı kaybetmeye devam ediyoruz.

Covid-19 salgınının sosyal, ekonomik ve teknolojik boyutuyla ilgili sorunlar dillendirilirken, bugün artık sağlık çalışanlarının salgındaki en önemli aktör olduğunu tüm dünya anladı. Onları daha iyi anlamak, daha güçlü kılmak ve seslerini duyurabilmek amacıyla birçok araştırma yapıldı ve salgın kontrol altına alınsa bile sağlık çalışanlarının bulunduğu sosyal ve psikolojik karmaşıklığın devam edebileceği belirtildi. Hâl böyle olunca ilk günlerde her akşam alkışlarla “Yanınızdayız” mesajları vermenin motive kaynağı olduğu fakat yaşadıkları huzursuzluk ve sıkıntıların çoklukla devam etmesinden dolayı sağlık çalışanlarımıza hak ettikleri değeri vermediğimiz kanısındayım. Yaşanan pandemi sürecinde sağlık çalışanlarının ne kadar zorluk yaşadıkları ortada. Tüm bunlar göz önüne alındığında pandemi süreci devam ederken ve sonrasında sağlık çalışanlarına yönelik bir dizi önlemler ve çalışmalar yapılması gerektiğini düşünüyorum.

Kurtuluş Savaşı, Çanakkale Zaferi, Kıbrıs Barış Harekatı da dahil olmak üzere tarihi boyunca nice savaşlar, nice felaketler yaşamış bir millet olarak sayısız kahramanlara sahibiz. Geçmişten günümüze ilerledikçe tarihte anlatılanlar farklı olaylar yeni kahramanlar çıkarır karşımıza. Tarih çoklukla yaşanılan olayda canını tehlikeye atarak bir başkasının hayatını kurtaran sivil ve askeri kahramanları anlatır bize. Pandemi’de bize yeni kahramanlar kazandırdı. Adı konulmamış, öteki kahramanlarımız onlar. Canımızı kurtaran sağlıkçılarımız onlar.

Osmanlı’dan bu yana kahramanlarımıza saygı duyan, madalya vererek onurlandıran bir millet olarak sağlık çalışanlarımıza maaşla taltif ile birlikte; pandeminin ilk günlerinde yaptığımız “Yanınızdayız” alkışını devamlı hale getirmek, pandemi döneminde hayatlarını hiçe sayıp tehlikeye atarak çalışmalarından dolayı üstün hizmet beratı olarak onurlandırmak için “Tahlîsiye / Tahlîs-i Can Madalyası” vermeyi öneriyorum.

Osmanlı’nın yaptığını neden şimdi yapmayalım?

Osmanlı’da olduğu gibi altın, nikel, bakır, gümüş madenlerinden yapılsın ve dört kademeli olsun. Madalyanın ilk kademesi yeşil kurdele, ikinci kademesi kırmızı kurdele, üçüncü kademesi beyaz kurdele ve dördüncü kademesi bu üç rengin karışımdan oluşan renkli bir kurdele olsun. Madalyayı ilk kez alan kişiler birinci kademe yeşil kurdeleli madalyayı alırken, zaten madalyası olan bir kişi tekrar can kurtarırsa bir üst kademedeki madalyayı almaya hak kazansın ve madalyanın arka yüzünde “İnsanlara tehlikeye düştüğü zaman yardım edenler, övgü ve takdirle anılırlar.” yazsın. Madalya almaya hak kazananlar için dijital bir ilan defteri olsun; madalyayı alan (kurtaran) ve hayatını kurtardığı (kurtulan) kişi o anlarda, sonrasında yaşadığı duyguları yazsın. Madalya; kendisinden sonra ailesine bir onur nişanı olarak kalsın. Onlardan sonra gelecek nesillere övgü dolu bir anı olsun.

Bu madalyayı almaya hak kazanmanın mutlak kuralı; kendi hayatını tehlikeye atarak başka birinin hayatını kurtarmak. Pandemi döneminde hayat kurtaran sağlıkçılarımıza, Covid-19 servislerinde çalışanlara verelim. Pandemi sonrasında da Hastane, İtfaiye, Afat gibi kurumlarda çalışıp hayat kurtaranlara ve trafik kazası, boğulma gibi birçok farklı durumda hayatlarını riske ederek hayat kurtaran vatandaşlarımıza verelim.

Devlet büyüklerimizden ve her seferinde sağlıkçılarımızın haklarını dile getirenlerden; sağlık çalışanlarımıza üstün hizmet beratı olarak onurlandırmak için “Tahlîsiye / Tahlîs-i Can Madalyası” vermelerini isterim.

Halkın ileride sizleri anarken bu konuda iyi anmalarını istemez misiniz?

Bir çocuğun elindeki madalyayı göstererek; benim annem, benim babam bu ülke için canını verdi, kanıtı bu madalya diye gururla göstermesini istemez misiniz?

Gelin sağlık çalışanlarımıza bu madalyayı verelim, değerli olduklarını hissettirip, onları ve ailelerini onurlandıralım.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.