Özdağ’dan ‘başkanlık sistemi’ değerlendirmesi
Zafer Partisi lideri Özdağ: Bugün kim “başbakanlık istiyorum” diyorsa bilin ki, bunu kendisi için değil, Erdoğan için istiyordur.
Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)’de yaptığı basın toplantısında önemli açıklamalarda bulundu.
Son günlerin tartışma konusu olan “başkanlık sistemi” hakkında değerlendirmelerde bulunan Zafer Partisi Lideri Özdağ “Baskıcı Saray Rejimi, son 200 senelik siyasi tarihimize aykırı olduğu gibi onun öncesindeki devlet anlayış ve yönetim ilkelerimize de aykırıdır. Erdoğan’ın kurmuş olduğu Saray Rejimi, Ortadoğu’nun kabile devletlerinin bütün özelliklerini taşımaktadır.
2002’de Türk devletini yönetmesi için demokratik yollardan seçilen Erdoğan “demokrasiyi istediği zaman ineceği istediği zaman bineceği bir tramvay” olarak gördüğü ispatlamıştır. 16 Nisan 2017’de yapılan kirli referandum sonrasında Türk devleti Saray Rejimi altında bir aile şirketine dönüştürülmüştür.” ifadelerini kullandı.
“Türk Milleti, Türk devletini geri istemektedir. Türk Devletinin geri dönüşü ancak devlet geleneklerimize ve devlet aklımıza uygun olan hukuk devleti ve parlamenter demokrasi ile mümkündür. Zafer Partisi Türkiye’nin kuvvetler birliğine dayanan baskıcı bir tek adam sistemi olan Saray Rejiminden kuvvetler ayrılığına dayanan bir parlamenter demokrasiye dönüşünü savunmaktadır.” diyen Zafer Partisi lideri sözlerine şöyle devam etti;
“Ancak parlamenter demokrasiye dönüş, 2023 genel seçimleri sonrasında kurulacak TBMM tarafından gerçekleştirilmelidir. 2018 genel seçimlerinde halk Saray Rejimi tarafından belirlenen bir çerçevede oy kullanmak zorunda kalmıştır. Bugün parlamentoda çoğunluğu oluşturan Saray Rejimi mensuplarının parlamenter demokrasiyi geri getirecek bir sürecin içinde yer almaları ahlaken ve siyasi etik açısında doğru değildir.
Bu gerçek ortada durur ve Saray Rejimi adeta erirken, Sarı muhalefet adeta Saray Rejimi için hayat öpücüğü olacak bir hamle yapmış ve 2023 genel seçimlerinden önce gündeme parlamenter demokrasiyi getirmiştir. Oysa bugün, Türkiye’nin gündemi ülkemizi demografik bir istila altına alan örtülü sözde sığınmacıların işgalidir. Bugün ülkemizin gündemi yönetilemeyen salgındır. Bugün ülkemizin gündemi yıkılan ekonomidir. Bugün ülkemizin gündemi yurtdışına kaçan Saray Rejiminin gözde müteahhitleridir. Durum bu iken bu konuların üzerinde ciddi şekilde durmayan sarı muhalefet, 2023 seçimlerinden önce parlamenter demokrasiye dönüş konusunda bir propaganda süreci başlatmıştır.
Sarı muhalefetin önünü açtığı bu parlamenter demokrasiye dönüş tartışmalarını Saray Rejimi memnuniyetle karşılamıştır. Son günlerde Saray tarafından yönlendirilen bir parlamenter demokrasiye geri dönüş kampanyası başladığı görülmektedir. Yandaş kanallarda parlamenter demokrasi tartışmaları yapılırken, Saray Rejiminin Lili Anderson’i olan bir yorumcu, başkanlık sistemine destek verdiği için yanıldığını açıklamaktadır. Lili Anderson’i şimdi kimse hatırlamaz ancak Hitler orduları için söylediği “Lili Marlen” şarkısı hatırlanır.
Bugünün Lili Anderson’leri de unutulacak ancak yaptıkları kötülükler akıllardan silinmeyecek. Lili Anderson’in “yanıldım” diyerek işaret fişeğini attığı yeni yandaş propaganda süreci anlaşılan önümüzdeki günlerde yoğunlaşacak. Bu çalışmalar kamuoyunu Erdoğan’ın öncülüğünü yapacağı parlamenter demokrasiye hazırlama çalışmalarıdır.”
Anayasa tartışmalarına da değinen Özdağ şu ifadeleri kullandı;
“Öte yandan Erdoğan Türkiye’nin gündeminde hiç olmaması gereken bir anayasa değişikliği tartışması başlatmıştır. Haziran 2023 seçimlerine iki seneden az bir süre varken, ekonomi çökerken, dış ilişkiler tam bir kaos içinde iken en son 2 sene önce değişmiş bir anayasa neden Erdoğan tarafından değiştirilmek istenir? Yoksa gizli gizli hazırlanan anayasa tasarısı konusunda taraflar uzlaştı da artık iş parlamenter demokrasiye geri dönüş adı altında Erdoğan’a hayat öpücüğü vermeye mi geldi?
Mart 2019’da yerel seçimlerden 3 ay önce “Kaçınılmaz Çöküş-AKP Rejiminin Dörtlü Krizi” adlı kitabımı yayınladım. Erdoğan’ın seçimleri kaybedeceğini yazdım. Ancak iktidarın sandık oyunlarına başvurarak gitmemek için mücadele edeceğini ifade ettim. 3 ay sonra söylediklerim oldu. Erdoğan İstanbul seçimlerini iptal ettirdi.”
Muhalefeti de eleştiren Özdağ sözlerini şöyle sürdürdü;
“Başkanlık seçimleri şeklinde yapılacak olan 2023 seçimleri sonrasında Türkiye’de Cumhurbaşkanı Erdoğan olmayacak. Kaçınılmaz Çöküş kaçınılmaz şekilde devam ediyor. Erdoğan, bu çöküşü durdurmak için birçok seçenek üzerinde çalışıyor. Bu seçeneklerden birisi de hiç şüphesiz yüzde 51 değil, yüzde 30’lar ile iktidar veya en kötü şartlarda iktidarın büyük ortağı olunacak bir parlamenter demokrasi.
Bugün kim “başbakanlık istiyorum” diyorsa bilin ki, bunu kendisi için değil, Erdoğan için istiyordur. 2023 seçimlerinden önce kim parlamenter demokrasiye geçelim diyorsa bilin ki, yüzde 51 alamayacak Erdoğan’ın yüzde 30 küsurlar ile iktidarda tutmak için istiyordur. Türk Milleti kendisine kurulan bu oyunu görmelidir.”
Yaşasın 2023 seçimlerinden sonra kurulacak hukuk devleti ve parlamenter demokrasi…
Zafer Partisi lideri Özdağ, basın açıklamasında Suriye’li sığınmacılar konusuna değindi.
“Bugün üzerinde duracağım ikinci konu ülkemizin en önemli meselesi olduğu artık tartışma götürmez şekilde ortaya çıkan ülkemizi istila eden sözde sığınmacılar gerçekte örtülü istilacılar ile ilgilidir.” diyen Özdağ sözlerini şöyle sürdürdü;
“17 Temmuz’da Gebze’de, 17 yaşındaki Ayşegül’e Afganlı bir sığınmacı saldırmış, bu saldırı neticesinde Ayşegül bitkisel hayata girmiştir. Şu an Ayşegül konuşulanları işitebiliyor ve sürekli ailesini gördüğünde yalvaran gözlerle bakarak ağlıyor. Aile çaresiz durumda. Ayşegül’e kök hücre nakli yapılması gerekiyor, ancak Sağlık Bakanlığı’nda dosyaları bekletiliyor. Ayşegül ‘e kök hücre nakli için sadece üç ayı kaldı. Altı aylık süre içinde kök hücre nakli için müracaat edildiğinde devlet tedavi masraflarını karşılıyor.
Baba 17. gün müracaatta bulunmuş, ancak nedendir bilinmez bir aşama kat edilememiş. Baba, “Ülkemizde sığınmacı istemiyoruz yürüyüşü nedeniyle cezalandırıldım mı?” acaba diye düşünüyor.
Saldırıya uğrayan kızımız Ayşegül’ün ilk başta Marmara Hastanesi’nde tedavileri çok iyi gitmiş ve solunum cihazı desteği olmadan nefes alabiliyormuş. Bu hastanede yoğun bakımda daha fazla kalamayacağı söylenmiş ve bir başka hastaneye nakli gerçekleşmiş. Burada da başlangıçta iyi bakılmış, ancak daha sonra ilgilenilmemeye başlanmış. Başka hastalarla aynı odaya konulduktan sonra da ailenin iddiasına göre durumu günden güne kötüleşmiş ve yeniden solunum cihazına bağlanmış. Şu an kök hücre için gerekli prosedürün bir an evvel yerine getirilmesi gerekiyor. Her geçen gün, Ayşegül’ün aleyhine işliyor. Sağlık Bakanlığı ailenin sesini duymuyor. Aile çaresiz. Ayşegül’ün kronik rahatsızlığı nedeniyle başka hastaneler kabul etmek istemiyor. Bu nedenle başka bir hastaneye naklini de gerçekleştiremiyorlar. Kaldıkları hastane ise Ayşegül’ün başka hastaneye nakli konusunda aileyi sürekli uyarıyor.
Babası ağlayarak, “Ben şimdi ne yapayım, bana yardım edin, devlet sesimi duysun” diyor.
Buradan Erdoğan’a sesleniyorum. Önce Afganları, sonra Afgan ordusunu Türkiye’ye siz soktunuz. Bu çocuğumuzun başına gelenlerden siz sorumlusunuz. Ayşegül’e sahip çıkın ve tedavi olmasını sağlayın. Yapamıyorsanız söyleyin Zafer Partisi bu tedaviyi sağlar.
Son olarak dün İzmir Torbalı’da Suriyeli bir katil tarafından öldürülen Batuhan Barlak’ın annesi Ümit Barlak ve babası Metin Barlak’ı ziyaret ettik. Her ikisi de çocuklarını kaybetmenin acısının devlet tarafından yalnız bırakılmakla daha da arttığını ifade ediyorlar. Öte yandan anne Ümit Barlak, arkadaşının çağırması üzerine evden çıkarken iki elma alarak giden oğluna İzmir valisi tarafından “üç sarhoş” ifadesinin kullanılmasından son derece rahatsız olmuş. İzmir Valisine önerim anne Ümit Barlak’ı davet ederek özür dilemesidir.”