ÖZGEÇMİŞ    

17.08.2021
A+
A-

Uzmanlar, şöyle diyor: “Rahatsızlık, insanı geliştirir.”

Eğer rahatsızlığı kullanırsanız, gelişirsiniz.

Misal verelim: Salyangoz.

Kabuğu küçük geldiği için rahatsız olmasaydı yeni bir kabuk üretir miydi?

Gelişim, yıkmak demektir. Zira siyah göğün altında mavi denizler var olamazlar. En büyük sahtelik, hiç yıkılmamış gerçeklerle yaşayanların etrafında cereyan eden dünyadadır.

Gelişimi engelleyen her etiket, kutsanması gereken bir şeytandır. Düşünebilen insan, her şeyi bilemeyeceğinin farkına varsa bile bildiği kadarının acizliğine kapılıp kendini mütemadiyen aşağılar. Lakin kıstasını toplumun düzeyiyle mukayese edenler, içe dönük övgüleriyle yeterlilik ve doygunluk hissine kapılırlar. Dolayısıyla bilgi ve karakter düzeyleri büyüyemeden kalıplaşır. Gelişim diye adlandırılan sonsuz yolculuğun büyük bir etki yaratabilmesi için toplumsal olarak yola çıkılmalıdır. Zira mevcut şartlarda toplumu kıstas almak, ancak yerinde saymaktır. Doğanın sürekli geliştiğini ve evrildiğini düşünürsek şayet, bu yerinde saymak değil, gerilemek olacaktır.

Toplumun odağında adalet ve hoşgörü vardır. Gelişmiş toplumlarda sosyal sınıflar ortadan kalkmıştır. Farklılaşan bireylerin dışlanışı mevzu bahis değildir. Yargısal sezgilerde, empati ve vicdan ile sıkı sıkıya bağlı düşünce yapıları hakimdir. Bu dinamik içinde yer alan bireyler, toplumun kendilerinden beklediği değil, bireyin kendinden beklediği şeyi değerli bulurlar. Hiçbir eylem ya da meslek; görev, popülarite, yahut dışlanmama korkusuyla ifade edilemez. Tabiatın gerekliliği yaşanır. Hayatın geçiciliğini farkındadırlar. Hayata dair asıl kıymet verilmesi gereken şeylerin ne olduğunu iyi bilir ve gözün gördüğünün ardında yatanı fark etmek için çaba gösterirler.

Uygarlığın ve buna bağlı olarak insanlığın gelişimi; ülkeleşme, savaşlar ve rekabet sayesinde çok büyük bir ivme kazanıyor. Şüphesiz baskın tür olma iç güdüsü, insanlığın toplum olarak diğer toplumlardan daha çok gelişmeye, daha iyiyi üretmeye zorlayan bir etkendir.

Evvela sınırları aşmak, mitolojik dağların ardını görmek, gözlerdeki sisleri ovmak gerekir. Elbette bunun için doğduk. Bulunduğumuz yerin her daim ilerisine göz dikmek, gelişebilmek, kendinin heykeltraşı olmak ve mevcut kalıbı özgün bilinçle arzu edilen şekillere sokmak, kadere ve sisteme karşı ne yüce bir isyandır!

Tüm bunları gerçek kılan ise kusurlarımız ve hata yapabilme lüksümüzdür. Lakin aynaya dönmek, çıplaklığına varmak, bilincin en derin kuyularına atlamak ve kendini bilmek başlı başına bir savaştır. Evreni, özün dışında arayan ise ancak madde bulur. Ve nitekim maddeden öte olduğunu düşünemez.

Öz gelişim, insanın ta kendisidir.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
7 Mayıs 2022
2 Haziran 2022
10 Eylül 2021
18 Nisan 2022
25 Ağustos 2021
12 Nisan 2022
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.