Polis devletinden bekçi devletine…

24.01.2020
A+
A-

Bireyde güven duygusunun sağlıklı gelişmesi,  kendi kendine yetmeyi ve kendi kendini denetlemeyi sağlamaktadır. Bu nedenle güvenliğin temelinde özgürlük vardır. Çünkü güven duygusu gelişemediğinde ortaya kuşku çıkmaktadır ki, bu duygu insanın kendi kendinin özgürlüğünü kısıtlamasına neden olur. Kısıtlanan ve sürekli güven adı altında korunan çocuk, becerilerini geliştiremez. Benzer şekilde güvenlik gerekçesi ile özgürlükleri aşırı kısıtlanan toplumlar ilerleyemez, bozulan toplum ruh sağlığı ile birlikte bireyler birbiri ile yaşayamaz hale gelir. Denge hayatımızdaki ahenk ve güzelliğin temelini oluşturuyor. Nasıl binaları denge ayakta tutarsa, insanı ayakta tutan da tavırda dengedir.

Güven bunalımı olan toplumlar, kolektif başarıyı yakalayamaz ve ekip ruhuna sahip olamaz. Ekonominin de temelinde güven yatar. Güvensiz toplumlarda yenilik, yaratıcılık, değer katan marka üretimi ve şirketleşme yetersizdir. Kamu güvenliğinin de özgürlük ve güven üzerine yumuşak güçle sağlanması idealdir.

Bireyde nasıl dengeli tavır gerekli ise, toplumsal hayat için de çok önemlidir. Güvenlik, her şeyden önce bir duygudur. Karnı doyan; işi olan; asgari düzeyde de olsa geçinebilen; ihtiyaç duyduğu düzeyde eğitim ve sağlık hizmeti alabilen, beden ve konut masumiyeti olan; girişim, iletişim ve örgütlenme özgürlüğüne sahip; adalete ulaşabilen bir kişi kendini güvenli hisseder. Bunlara yumuşak güvenlik önlemleri denir. Güvenli bireylerin çoğunlukta olduğu bir toplum, güvenlik sorununu büyük ölçüde çözmüştür. Sert (polisiye) güvenlik önlemlerine ihtiyaç çok azdır.

Bir toplumda yumuşak güvenlik olanakları eksikse; bunun doğurduğu memnuniyetsizliği yönetenler, genellikle güvenlik eksiği olarak algılarlar. Oysa eksik olan güven duygusudur. Baş gösteren toplumsal huzursuzluk iyi algılanırsa, yumuşak güvenlik önlemleriyle açık kapatılabilir. Ama yumuşak güvenlik önlemleriyle yurttaşlarının güvenlik duygusunu karşılayamayan yönetimler, artan huzursuzluğa sert güvenlik önlemleriyle yanıt verirler. Bunun adını da kamu güvenliği koyarlar.

Toplumda huzursuzluk arttıkça polise daha fazla yetki, daha fazla TOMA ve gaz, daha fazla müdahale bir işe yarayabilir ama bu sürdürülemez. Özgürlükler, kamu düzenini bozmayacak şekilde bir başkasının özgürlüğünü kısıtlamadan sağlanmalıdır.

Kanun devleti ile hukuk devleti aynı değildir. Kanun, parlamento çoğunluğu tarafından veya başkanlık sisteminde KHK ile yapılan iktidarın hedeflerine hizmet ediyorsa, kanun devletidir. Yani çoğunluk iktidarlarında oluşturulacak kanunlarla her yolun yine kanunlarla mubah kılınabileceği sistemdir. İşte tam da bu noktada hukuk devletinden tamamen ayrılır. Bir devletin hukuk devleti olabilmesi için hak ve hukuku gözetmesi, keyfî hareket etmemesi gerekir. Hukukun üstünlüğü; bir ülkede yasama, yürütme, yargı ve diğer kurum ve kurumların yetki ve sorumlulukları ile ilgili bütün düzenlemelerin hukuk içerisinde ve hukukun denetiminde yapılmasıdır. Kanun devleti, şeklen kanunlara uygun şekilde yönetilmedir; adaleti değil, düzeni, güvenliği önceler.

Eskiden gece bekçileri vardı mahallelerde. Asayişi sağlamak, hırsızlığı önlemek, mahallenin huzurunu sağlamak için… Sonra kaldırıldı. Sonradan özellikle gasp, hırsızlık, kaptı kaçtı olaylarında artışa yönelik büyük kentlerde polis ekipleri ve mobil birlikler kuruldu. Sonrasında polise ilaveten bekçi alımı yapıldı. Türkiye’de toplam 21 bin 300 çarşı ve mahalle bekçisi emniyet teşkilatına dâhil olarak görev yapıyor. 8 bin 200 bekçi ise bu yıl içinde atamalarının yapılmasını bekliyor. El yordamı ile plansız, ‘ben yaptım oldu’ mantığı ile yapıldığı için; çıkan aksaklıklar sonrası düzeltmek için yasa, yönetmelik ve yetki planlamasına gidiliyor. Meclise bekçilerin arama, kimlik sorma, asayiş için önceden belirlenmemiş yetkileri tanımlamak için yasa tasarısı hazırlanmış.

İktidar partisinin gençlik kollarına üye gençlere iş alanı açma, istihdam amaçlı, seçim yatırımı olarak bekçi alınması; seçim öncesi, seçim rüşveti olarak yapılan siyasi alımdı. Ama polis gibi giyinen, onların disiplin, görev ve yetkilerine haiz olmadan alelacele göreve başlayan bekçiler hem halkı, hem polis teşkilatını rahatsız etmekte.

Görev yapan kıdemli eski polisler canından bezmiş. ‘’Disiplin yok, adap yok, davranış bozuk. Siyasi torpilli, söz geçiremiyoruz. Bize amir gibi davranıyorlar, canımdan bezdim, bıktım’’ diyen polisler var. Ben; metro girişinde kimlik isteyen bekçi olunca şaşırmıştım. ‘Kanunen yetkiniz yok’ demiştim ama göç yolda düzülür, yasa yeni çıkacakmış. Çok başlı, başıbozuk yetki karmaşası içinde Arapsaçına dönen güvenlik sorunu özgürlüğümüzü daha çok kısıtlıyor, iş yapıyor görünmek için her yerde çevirme.

Evden çıkışta, dönüşte çevirme, metroya girişte kimlik kontrolü, 20-30 yıl öncesinin Mısır’ı gibi…

Güvenlik Arapsaçına dönmüş, rol karmaşası yaşanıyor, sınırlar açık, şehirler kaçak göçmen dolu, mülteci dolu güvenlik kontrolü Türk vatandaşa yapılıyor. Beterin beteri varmış, polis devletinden şikayet ederken bekçi devletine mecbur olduk. Ben; sadece gece sokakları bekleyen, babacan bekçileri tercih ederdim.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.