Ramazan gelmeden…
Dünya Bankası başta olmak üzere uluslararası finans kuruluşların, ulus üstü şirketlerin projelerinde antropolog, sosyal-antropolog, sosyolog ve benzer toplum bilimcileri projelerde görevlendirdiklerini okuyunca şaşırmıştım. Ancak bu konuda bir kitap okuyunca nedenini anladım.
Yukarıdaki disiplinlere psikolog, felsefe, ekonometri ve istatistik dallarını da eklemeliyiz.
Ancak ülkemizin hiçbir kurumu, başta Saray ve bakanlıklar, siyasi partiler, büyük firmalar, Yeşilay ve Kızılay gibi kurumlar sosyal bilimcilerle çalışmaları, danışman almaları yaşadığımız birçok problemi çözecektir.
Ancak ülkemizin sosyal bilimcileri, disiplinlerinin sanayi ve ticarete, siyasete, toplumun gelişmesine katkılarının ne olduğunu, olacağını anlatmadıkları için onlara hep FRANSIZ kaldık.
Decartes’in (1595-1650), “Analitik Felsefesi”nin sanayileşmeye etkisini seksenli yılların ortalarında “İlim ve Sanat” dergisinde okuduğum makale kadar iyi anlatana rastlamadım. Güya o kadar felsefe okumuştum. Felsefe ve düşüncenin bağlantısını elbette iyi biliyordum ama sanayileşmeye bu denli katkıda bulunduğunu bilmiyordum. Dergiyi hala saklarım.
Corona, covid-19 virüsü yayılırken gerekli tedbirleri almakta çok geç kaldık. Sadece İran sınırını öncelikle kapattık. Son dakikaya kadar Wuhan’a ve Newyork’a uçak seferleri yapıldı. Umre ziyaretleri durdurulmadı. 10 Nisan gecesi yaşananların faturası elbette çıkacak.
Olan oldu diyelim ve sonrasına bakalım. Önümüzde Ramazan ayı var. Bugünden tedbir almalıyız.
Almanya’dan gelenle, Umreden gelen arasındaki farkı bir dostuma şöyle anlatmıştım. Almanya’dan gelene “Hayırlı olsun”a gitmeyiz. Ama, Hac ve Umreden gelene, “Hayırlı olsun, Allah kabul etsin” deriz, elini öperiz.
Ayrıca, hasta olana, ameliyat olana “Geçmiş olsun” ziyareti geleneklerimize göre mecburiyettir. Aynı şekilde “Başsağlığı” ziyaretleri de olmazsa olmazlardandır.
Maalesef, bu geleneklerimiz, 1 Şubat’tan sonra ertelenmeliydi. Devlet yetkilileri ve bu süreçte çok pasif kalan Diyanet İşleri, bu konuda vatandaşları uyarmalıydı.
Ramazan ayında daha çok kadınlar toplanırlar ve “MUKABELE” okurlar, “HATMİ ŞERİF” yapılır. Bin yıllık bu geleneği bu Ramazan ayında daha farklı yapmanın yollarını düşünmeliyiz.
Oturduğum apartmanda kadınlar, “ALTIN GÜNLERİ”ni farklı bir şekilde yapıyorlar, birbirlerine IBAN numaralarını gönderiyorlar ve günlerini devam ettiriyorlar.
Benim önerim, benzer bir uygulama; Mukabeleyi aynı saatte ayrı ayrı yapmak. Gerekirse görüntülü telefonlardan da faydalanmalarını önermeliyiz.
Aksi takdirde bu salgın sadece +60 yaş grubu değil, toplum arasında hızla yayılır.
Bazı geleneklerimizi zamana uyarlayalım ve telefonu kullanalım.