Sığınmacılarla sığışamıyoruz
“Misafir misafiri sevmez, ev sahibi hiç birini sevmez.”
Büyüklerimiz böyle söylemişler, ne diyelim.
Amerika, Afganistan’ı aşırı dinci Taliban’a bırakınca yıllardır ABD’ye hizmet eden Afganlılar da çareyi Türkiye’ye gelmekte buldu.
İran sınırlarını sorunsuz şekilde geçen Afgan erkekleri, Türk sınırından da aslında sorunsuz geçiyorlar. Alınan tedbirler oldukça yetersiz. Devlet ricali ise derin sessizlik içinde.
14 Haziran’da ilk yüz yüze görüşmelerini Brüksel’de bulunan NATO karargâhında, NATO zirvesi sırasında gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD’nin yeni başkanı Joe Biden arasında neler konuşulduğu merak konusu olmuştu.
Erdoğan ve Biden arasında yüz yüze yaklaşık yarım saatlik görüşmenin bir maddesinin Afganistan olduğu sanırım artık ortaya çıkmış oldu Afganların Türkiye’ye gelmesiyle. Bir başka detay ise El Kaide ve IŞİD militanlarının Çin Uygur Bölgesi, Afganistan ve Pakistan’a sevk edilmesi.
Afganlar, her ne kadar sığınmacı olarak Türkiye’ye geliyor gibi gözükse de aslında ABD’ye hizmet etmiş Afgan erkeklerinin açıklanmayan anlaşma gereği Türkiye’ye sevk edilmesidir.
Anadolu, göçlerin beşiği olarak bilinir ve bu yüzden çok sayıda küçük devletler kurulmuş ve kısa sürede yıkılmışlardır. Bu göçlerin en uzun süreli olanı ise Orta Asya’dan Türk göçüdür. Bilinenin aksine Türkler 1071 Malazgirt zaferi sonrası Anadolu’ya gelmiş değillerdir. Tarihçi yazar Prof. Dr Erhan Afyoncu makalesinde, “Anadolu’ya Türklerin ilk gelişi 4. yüzyılın sonlarına doğru Batı Hunları (Avrupa Hunları) tarafından gerçekleştirildi. Hunlar bir taraftan Balkanlar üzerinden Trakya’ya doğru yürürken, diğer taraftan Batı Hunları’nın doğu bölümü de Kafkas dağlarını aşıp, Anadolu’ya girdi. Kursık ve Basık isimli iki komutan idaresindeki Hun atlıları Erzurum üzerinden Malatya’ya ulaştılar. Çukurova’ya indiler, Urfa ve Antakya’yı kuşattılarsa da alamadılar” bilgilerini paylaşmıştı.
Osmanlı’nın son döneminde Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu’dan Anadolu’ya zorunlu göçler yaşanmıştı ve o tarihlerde yaşananlar henüz yazılmadı; ne zorluklar yaşandı, ne kültür savaşları yaşandı, ne kaoslar meydana geldi, henüz tarihin tozlu raflarından çıkarılmadı.
Bugün de Suriye ve Afganistan’dan gelen sığınmacılarla aynı kültür çatışmasını yaşıyoruz, cezaevlerinde artık yabancı uyruklu mahkûmlarımız da var.
Türkiye’de sığınmacı olarak bulunanların karıştığı suçların başında terör örgütlerine destek, uyuşturucu kaçakçılığı, dolandırıcılık ve cinsel taciz suçları geliyor.
Ülkemizi ümmet kisvesi algısıyla sığınmacı merkezi haline getirmek tehlikeli bir politikadır, zira faturası ağır olacaktır. Ülkemize Afrika, Ortadoğu, Asya ve Afganistan’dan gelenlerin dönmemek üzere geldiğini söyleyelim. Gerçi Suriye devleti başta olmak üzere Türkiye’ye gelenleri hiçbir devlet istemiyor, resmi olarak.
Türk halkı sığınmacılar konusunda neler düşünüyor derseniz, durum oldukça vahim. Sessiz bir öfke var şimdilik ama yakın zamanda seçim göründüğünde konu gündeme ısrarla getirilecektir.
Şahsi düşüncem; ülkemde sığınmacı istemiyorum, vatanı için ölmeyi göze alamayanlar, karınlarını doyurdukları ülke için ne yapabilir?
Ülkemizde şehit var; onlar denize Allah-u Ekber diyerek atlayıp nargile içiyorlar; memleketin ormanları yanıyor, onların derdi bambaşka…
Ülkemde sığınmacı istenmiyor, yetkililere duyurulur.
Sığınmacılarla sığışamıyoruz vesselam…