Siyaset, demokrasi ve adalet arıyor
Başkanlık sistemiyle kırılma yaşayan Türk siyaseti, çözümsüzlük içerisinde çözüm aramaya devam ettikçe güven kaybetmeye devam ediyor.
Siyasi partilerde liderler gündemi kontrol altında tutma çabasında olurken aykırı görüşlere karşı tepkilerini aleni sert bir şekilde söylemekten artık çekinmiyorlar demokrasi adına.
Son örnek AK Parti’de yaşandı; eski TBMM Başkanı Bülent Arınç, bir TV kanalında yaptığı açıklamalar sonucunda kendi partisinin genel başkanı tarafından sert bir dille eleştirildi ve Arınç, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu’ndan istifa etti.
Siyasi partilerde rahatsızlık sadece AK Parti’yle sınırlı değil. Öncesinde MHP Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un açıklamaları partisinden ihracına neden olmuştu. Son dönemde İYİ Parti’de bir milletvekili yaptığı açıklamalarla ihraç edildi.
Liderlerin konuşmalarını incelediğimizde her lider; demokrasi, hak, adalet ve güven üzerine konuşuyor lakin Türkiye’de sorunlar azalmak yerine katlanarak devam ediyor.
Demokrasi, güven ve adalet bu kadar mı korkutuyor bizim gibi ülkeleri, gerçekten anlamak zor. Dünyada demokrasiye 1920’li yıllarda örnek gösterilmiş bir ülke nasıl olurda demokrasi içerisinde demokrasiye hasret kalır.
Demokrasi, “Siyasal denetimin doğrudan doğruya halkın ya da düzenli aralıklarla halkın özgürce seçtiği temsilcilerin elinde bulunduğu, toplumsal ve ekonomik durumu ne olursa olsun tüm yurttaşların eşit sayıldığı yönetim biçimi” olarak tanımlanıyor.
Sizce bu tanımlamayı siyasette ve partilerde görmek mümkün mü?
Adalet; “Hak ve hukuka uygunluk; hak ve hukuku gözetme ve yerine getirme; doğruluk” olarak tanımlanıyor. Peki, siyasette doğruluğun karşılığı var mı?
Güven; “Korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu. Bir şeyden umulan, beklenen niteliğe inanıp ona göre davranma” olarak tanımlanıyor.
Peki, siyaset kurumu veya siyasetçi doğrular konusunda size güven veriyor mu?
Son anketlerde en güvenilmez kurumlar arasında siyaset ve adalet kurumları ne yazık ki ilk sıralarda olmaya devam ediyorlar.
Siyasetin ve adaletin değerini el birliği ile aşağılara çektik, üzerimize düşen görevleri yapamadık veya yapmadık; şimdi eleştiri yapıyoruz kendi suçumuzu örtmek için.
Demokrasiye geçmenin bedelini geçmişte millet olarak çok ağır ödedik ama korunması konusunda şahsi menfaatlerimize kurban etmeye devam ediyoruz.
Siyaset liderleri ne kadar suçluysa, yanındakiler de o kadar suçlu ve onlar kadar seçmen olarak bizler de suçluyuz.
Unutmayalım ki siyasetçi, milletin aynasıdır.