Siyasette edep, Bahçeli ve onu bekleyen gelecek
Siyaset hiç bu kadar kendini bilmezlik, bu kadar görgüsüzlük, bu kadar edepsizlik görmemişti son on sekiz yılda olduğu kadar…
Bilimde, sanatta, sporda, ilimde, fende ne kadar geliştiğimiz, eğitim sistemimizin yetiştirdiği başarılı insanlar ile övündüğümüz, ekonomimiz iyi olduğu için refah seviyemizin ne kadar yüksek olduğu hakkında konuşmamız gerekirken neleri konuşmak zorunda bırakıyorlar bizi…
Her gün önümüze sunulan yaşamak, şahit olmak zorunda bırakıldığımız olaylar gün geçtikçe orta çağ Türkiye’sine doğru ilerlediğimizi düşündürüyor bana. Ve en kötüsü de bunu birileri bile isteye yapıyor, yapmak isteyenlere alet oluyor!
Bu cümlelerin ardından size yazabileceğim çok konu var ama ben bugün birini seçtim, en son şahit olmak zorunda bırakıldığımız olayı seçtim.
Alaattin Çakıcı dün “Kamuoyuna Saygılarımla ….” diye başlayan, devamını okurken utandığım CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu tehdit eden bir mektup yayınladı. Ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “Bana cevap verecek olan Sn. Bahçeli ya da arkadaşlarıdır. Aralarındaki ilişki ne onu bilmiyoruz ama ciddiye alınacak bir olay değil. Bizim ruhumuzu oluşturan temel öge Kuvayi Milliye’dir. Çakalların bulunduğu yerde hiç kimse bize bir şey söyleyemez.” dedi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamasının ardından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Alaattin Çakıcı’yla ilgili, “1- Alaattin Çakıcı bir ülkücü şehidimizin oğludur. 2- Alaattin Çakıcı ülke ve millet sevdalısı bir ülkücüdür. 3- Alaattin Çakıcı benim dava arkadaşımdır. Değerli ülküdaşım Alaattin Çakıcı’ya mafya bozuntusu demek, yeraltı dünyasının karanlık yüzü suçlaması getirmek müfterilik, seviyesizlik, rezilliktir.” dedi. Ve nasıl olduysa AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu tehdit eden Alaattin Çakıcı hakkında soruşturma başlatıldığını duyurdu.
Gelişen bu olaylar ile ilgili olarak bu da burada dursun dediğim, paylaşmak istediğim iki düşüncem var:
İlk düşüncem: Çakıcı’nın ilerleyen günlerde bir veya birkaç işinin ört bas edileceği…
Bahçeli her konuştuğunda merhum Alparslan Türkeş’in kemiklerinin sızladığını düşünmekten ve MHP’liler adına üzülmekten kendimi alamıyorum açıkçası. İnsan öncelikle ‘bana emanet edilen bu görevin gerekleri nedir’ diye düşünmeli, dönüp bir kendine bakmalı, dilini yönetebilmeli. Türk siyasetinde kökleşmiş, bu yolda çok acılar çekmiş bir partinin, lideri yüzünden düştüğü kötü durumların sonu gelmek bilmiyor. “Ülkücüden mafya, mafyadan ülkücü olmaz.” diyen Alparslan Türkeş’in yolunda yürümeyen bir parti lideri…
***
Göreve geldiği ilk gün “Ben eli silah tutan değil, kalem tutan, bilgisayar kullanan ülkücü istiyorum.” diyen ama bugün çocuğunun yanında annesini vurduran, kadına mermi atan bir organize suç örgütü liderine mektup yazdıran, kalem tutturan bir parti lideri…
MHP Kurucusu merhum Alparslan Türkeş; “Ülkücülük, insan kafasının içinde elde edilmesi, varılması en mükemmel, en güzel, kendisini mutlu edecek hedeflerin tasarlanması ve bu hedeflerin gerçekleştirilmesi için arzu gösterilmesi ve çalışılması anlamını taşır.” diyerek ülkücülüğü tarif eder. Başbuğ ile aynı hedeflere sahip olup izinden yürümesi gerekenlerin; suçluları hapisten çıkarmak, onları makamlarında ağırlamak, birlikte fotoğraf çektirmek ve buna karşılık kendisine hakaret edilmesine göz yummak gibi gerçekleştirdiği hedefleri olmasına nasıl göz yumuyor MHP’liler.
***
“Irmağının akışına ölürüm” diye yola çıkıp ülkeyi buhrana sokanların küçük ortağı olmayı kabul ederek bu ülkeye hizmet için fayda yerine zarar sağlamak, bugüne kadar söylediği birçok sözden tornistan etmek, haksızlıklara yanlışlara alkış tutmak, eli silah tutanları dost edinmek, kendini ülkenin sahibi sanmak ülkücülük değildir. Mafyanın “fikir” elbisesi giydirilmiş hali değildir ülkücülük.
İETT görevlisini yaralama, 41 siyasi cinayet, çek-senet tahsilatı, pavyonlardan haraç, televizyon baskını, eski eşini öldürme, pek çok siyasi / ekonomik nedenli suça azmettirme, emekli MİT’çi pasaportuyla kaçma, Tevfik Ağansoy ve Koruma Polisinin ölüm emrini vermek gibi birçok suçla dolu dosyası bulunan Çakıcı’nın bu mektubundan sonra kim bilir hangi işinin ya da işlerinin görmezden gelinmesi sağlanacak acaba diye düşünmekten de kendimi alamıyorum nedense. İlerleyen günlerde gelişmeleri hep birlikte göreceğiz…
***
İkinci düşüncem: Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın Bahçeli’yi gözden çıkardığı…
AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan, “Hakaret, tehdit, kötü söz kimden gelirse kime karşı yapılırsa bu yanlıştır, doğru değildir. Hukuk çerçevesinde gereği yapılmalıdır. Hukuk; AK Parti’nin değişmez ilkesidir, ilkesel duruşumuz budur. Kişilere bağlı hakaret tehdit olmaması gerekir.” diyerek Alaattin Çakıcı hakkında soruşturma başlatıldığını duyurdu.
Arada bir de olsa söylediklerinin ardından gerçekten bir şeyler olduğunu gördüğümüz Bahçeli’nin, hükümetin ekonomi ve hukuk alanında reform (Rıza Zarrab’ın CIA’ye verdiği isimleri temizleme çalışması da diyebiliriz gibi duruyor bu reform) yapılacak açıklamasının ardından, “Muhteşem bir kalkış yaşanacak” demesinin ardından iki aşamalı bir kalkış yaşanacağı düşüncesindeyim. Ve ilkinden değil ama ikincisinden Bahçeli de nasibini alacak. Çünkü ilkinde reform adı altında ardındakileri temizleme çabası içinde olanlar ikincisinde işlevini yitiren, hizmette kusur etmeye başlayanları koltuklarından kaldıracak. Bahçeli’nin yerine kimi koyacak derseniz onun içinde bir tahminim var ama bunu ilerleyen günlerde başka bir yazımda yazmayı düşünüyorum.
Gözden çıkarma düşünceme katılmıyor olabilir bir çoğunuz. Belki de haklısınız. Lakin adına siyaset dediğimiz bu satranç oyununda şah vezirini ve bir kalesini gözden çıkarmıştır. Subaylarından bazılarını da gözden çıkarmaya başlamışken, artık pek bir işlevselliği olmayan piyonlarından birini neden gözden çıkarmasın ki? Koltuğunda kalmak isteyen bir şahın yapabileceklerinin sınırı yoktur unutmayın!..
Dediğim gibi bu da burada dursun dediğim, paylaşmak istediğim iki düşüncem burada dursun bakalım…
Son olarak bir şeyler daha söylemek istiyorum. Dücane Cündioğlu “Edep ve ahlak arasında ne fark var? Ahlaksızlık suçtur, edepsizlik ayıp. Ahlaksızlık gizlice yapılır, edepsizlik açıkça. Ahlaksız yaptığından utanır, edepsiz utanmaz. Ahlaksıza kızılır, edepsizden iğrenilir. Bu ülkenin sorunu ahlaksızlık değil edepsizlik.” der bilir misiniz?
Haklı, çok haklı…
Köhnemiş zihniyetli siyasetçiler olmamalı artık devletimizin yönetiminde, edep ahlak olgusunu toplumdan farklı gören siyasetçiler olmamalı, adaleti yalnızca kendi için kullanan, yalnızca kendini koltuğunu kariyerini cebini düşünen siyasetçiler olmamalı. Birilerine biat etmekle övünen, düşünemeyen siyasetçiler olmamalı. İçinde vatan bayrak sevgisi olan, insan olmayı bilen, kültürlü, vizyon sahibi, doğru bildiğini söylemekten hiçbir zaman korkmayacak siyasetçiler gerek ülkeme. Topluma ilimden, fenden, sanattan, spordan, eğitimden, yüksek ekonomik seviyeden bahsedecek siyasetçiler gerek.
“Mafyanın “fikir” elbisesi giydirilmiş hali değildir ülkücülük.” Kaleminize sağlık…