Sokak satıcıları

Sokak satıcıları
30.01.2020
A+
A-

Son 30-40 yıl içinde değişen, gelişen ve dijitalleşen yaşamımızda ne kadar çok meslek ve bu kaybolan mesleklerin ustaları yok olup gitti.

Yaşamımızda derin yer eden sokak satıcılarının yerini; şimdi internetten verilen yemekten giyime kadar her türlü siparişi evimize getiren motorlu kuryeler aldı…

Sokak satıcıları günün ilk ışıkları ile sokaklara, yollara düşerlerdi. Genel olarak sabahtan öğleye kadar yetişkinlere, öğleden sonra da çocuklara yönelik ürünler satılırdı genelde.

Yakın döneme kadar eskiciler, nayloncular vardı sokaklarda. Üç tekerlekli arabaları ve üzerine dağ gibi yığılmış ürünleri ile sokaklarda dolaşırlardı. Geri dönüşüm ustaları gibi eski kullanılmayan giysiler veya ayakkabılar; naylon eşyalardan çamaşır mandalına kadar değiştirilirdi.

Eski okunmuş gazeteler saklanır, eski gazete alıcılarına kilo ile satılırdı.

O dönemin toplumu daha tasarrufu düşünürdü ve ilköğretimde tasarruf sürekli öğrencilere anlatılırdı.

Hele bahar geldi mi, hallaçlar çıkardı. Omuzunda uzun yaya benzeyen bir düzenekle ve ellerinde bir tahta tokmak ile dolaşırlardı. Sokağın ya da mahallenin belirli bir köşesine kadınlar yorganlarının yataklarının içindeki keçeleşmiş yün veya pamukları getirir, yere yayılan bir çarşaf üstünde hallaç, elinde yayı pamuk ya da yünlerin üzerinde gezdirerek tahta tokmakla yayın ipine vurur; o pamuk ve yünler kar taneleri gibi, beyaz kelebekleri gibi uçuşurdu.

Ve elindeki tokmak o yaya her vurduğunda ritmik bir müzikal ses çıkardı… Hallacın elinden geçen yünler ve pamuklar, özenle kenarları dantelli saten yorganlara konurdu.

Kalaycılar geçerdi kapının önünden… Ardından evlerdeki bakır tepsiler, mangallar, tencereler çıkardı kapının önünde yere oturan kalaycıya… Yaktığı ateşle özenle parlatırdı bakır eşyaları, çalışırken kesif bir koku yayılırdı etrafa. Kalaycının mahallede olduğu çok uzaklardan gelen bu koku ile anlaşılırdı.

Odun satıcıları vardı; atlarının iki yanına yüklediği küfelere odunlarını doldurur satardı. Ve odun yarıcılar vardı elinde baltayla gezer, sobalara girmeyen kalın odunları ve kütükleri ince ince keserdi.

Hepsinin kendine özgü bağırma tekniği vardı; ne bağırıp çağırdıklarını tam anlamasak da, yüzlerce metre uzaktan, ses tonlarından kimin hangi usta, hangi satıcı olduğunu bilirdik.

Destancıların sesleri ise çok uzaktan duyulur. Yanık sesleri ile şarkılar türküler söyleyerek, çoğu zaman iki yaprak olarak basılan şarkı sözleri satardı…

Soba yakmak için kullanılan çıra satıcısından, bıçak bileycisine, sütçüden yoğurtçuya, dondurmacıdan kağıt ve pamuk helva satıcısına kadar.

Şimdilerde tüketim toplumuna dönüşen yaşamımızda o sıcak, özveri dolu mahalle kültürü içinde bu sokak satıcıları ekonomiye nasıl bir katkıda bulunuyorlardı.

Omuzlarında küfeleri, sepetleri, heybeleri; ellerinde terazileri, üç tekerlekli arabaları ile sokakların kokusu, sesi, rengiydiler, düşler ülkesinde kalan bu insanlar.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.