Sudan aşkı!
Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran, Sudan’la yaptıkları ticaret anlaşmasını, “Sudan’ın tarım ve hayvancılık kapasitesini geliştirmeye yönelik bir anlaşma” olarak değerlendirmiş.
Zatı muhterem Sudan Tarım Bakanı olsaydı bravo der, onu alkışlardık. Lakin bunu söyleyen Türkiye Cumhuriyeti’nin dışişleri bakan yardımcısı. O Türkiye Cumhuriyeti ki, kendisini o makama atayan ideoloji iktidara gelmeden önce tarımda kendine yeten, tarımdaki ihracatıyla da bütçesini dengeleyen bir ülkeydi. Ne yazık ki on yedi yıllık iktidarları sürecinde kayıt sistemindeki çiftçi sayısı 2.8 milyondan 2.1 milyona geriledi. Tarım alanları % 13, tarımdaki istihdam % 33 azaldı ve tarımda, cehaletinden kan gölüne dönmüş Sudan gibi dünyanın en ilkel, en geri kalmış kabile devletine muhtaç bir ülke oldu; bunu da bilelim!
Atatürk’ün tarım politikasının sloganı “Yerli malı, yurdun malı” idi. Tüketeceğimiz her şeyi kendimiz üretir, tüketimimizden arta kalanı ihraç eder, oradan kazandığımız para ile de ülkemizi bayındır hale getirirdik. Tarım ürünlerini ithal etmek yasaktı. Hele tohum, et ve süt ürünlerini ithal etmek zinhar yasaktı. Turgut Özal, Anamur muzunu beğenmedi, anayasayı bir kerecik delmekle bir şey olmaz diyerek muz cumhuriyetlerinden çikita muz ithal etti. Tansu Çiller, Türkiye’yi AB’ye sokmak yerine ‘gümrük birliği’ ile kapıları tarım ürünleri ithalatına açtı. AK Parti iktidarında ise Türkiye yolgeçen hanına döndü: Devlet tarımdan desteğini çekince Türk çiftçisi üretemez oldu, tarımda ithalat nedir bilmeyen Türkiye; bugün 1 kg tarım ürünü ihraç ederken, 6 kg tarım ürününü ithal eder hale geldi.
AT, EŞEK, KATIR ETİ İTHALATI
Hem de Sudan gibi ülkelerden! Geçtiğimiz hafta Sudan’la yapılan söz konusu anlaşma ile bu ülkeden 50 bin büyükbaş hayvan, 2 bin küçükbaş hayvan, 30 bin ton buğday, 15 bin ton kavun karpuz, 15 bin ton marul lahana, 8 bin ton et, 5 biner ton patates, arpa, yulaf, mısır, 2 biner ton tereyağı, üzüm, buğday unu, bin ton sarımsak, 500 ton bal ve 2 milyon yumurta ithal edilecekmiş.
Artı; bugüne değin Türk toplumunun hiç duymadığı, alışığı olmadığı at, eşek, katır eti ve sakatatı. Onlardan da 500’er ton ithal edecekler. Bu at, eşek, katır eti ve sakatatının kedi köpek maması yapılacağı ya da halka yedirilip yedirilmeyeceği konusu ise toplumda bir kuşku uyandırmıştır. Çünkü denetimsizlikten çocuklarının canını okul kantinlerindeki gıda teröründen koruyamayan bir ülkede, halka her şeyin yedirilebileceği her zaman ihtimal dâhilindedir.
Bu anlaşmanın temelinde, Bakanlar Kurulu’nun 9 Kasım 2015 tarihindeki 2015/8234 sayılı kararıyla kurulan, sermayesinin % 80’i Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü’ne % 20’si de Sudan’a ait olan Türk-Sudan Uluslararası Tarım ve Hayvancılık AŞ bulunmaktadır. Bu iktidar döneminde Türk çiftçisinin 3.6 milyon hektarlık tarım arazisi atıl duruma getirildi. Binlerce hektarlık arazi milli duygusu olmayanların organizasyonunda ve ortaklığında yabancılara satılmaktadır. Kamuya ait 22 tane tarım işletmesinin güzelim arazilerini üretimden anlamayan yandaşlarına kiraya veren aynı iktidar, gidip Sudan’da 780 bin hektar arazi kiralıyor, onu da nadasa bırakıyor. Muhtemelen İhvancı diktatör Ömer Beşir devrilince, Sudan tarımını da Türk tarımına dönüştürecek planları suya düşmüş olabilir.
AMAÇ; SUDAN TARIMINI GELİŞTİRMEK!
Ancak yine de Türk halkından alınan vergilerle Türk tarımı değil, Sudan tarımı desteklenmektedir. Sudan’dan ithal edilecek 802 ürün için gümrük vergisi sıfırlanırken, Sudan, Türkiye’den ithal edeceği sadece 50 ürün için gümrük vergisini 2028’e kadar, onu da aşamalı olarak kaldıracak. Yüzde yüz Türk çiftçisinin ve Türk tarımının aleyhine olan anlaşma Sudan tarımı için bir zafer, Türk tarımı açısından ise hezimetten de öte tam bir ihanettir.
Dolayısıyla yaptığı açıklamaya bakılırsa Türk tarımının kendi iktidarlarınca yok edilmeye çalışılması beyefendinin hiç umurunda bile değil. Bakan yardımcısının derdi meğer Sudan tarımının kapasitesini geliştirmekmiş. Bu ülkenin tarımcıları olarak tarım ürünleri ithal etmenin, bu ithalatı da Sudan gibi en az 2 yüz yıl gerimizden gelen bir ülkeden yapmanın utanç verici bir durum olduğunu biliyor, Sudan’ın tarımsal gelişimini kendi ülkesinin tarımsal gelişiminin önünde tutan dışişleri bakan yardımcısı ile iktidarını da şiddetle kınıyoruz.
Sonuç olarak; dış politikadaki beceriksizliğinden ve tutarsızlığından dolayı Türkiye’yi vekâlet savaşlarının yaşandığı Suriye bataklığına sokmuş, o bataklıktan da topladığı yaklaşık on milyon ne idüğü belirsiz güruhu kontrolsüzce aramıza salmış bir dışişlerinden, Türkiye’nin tarımına dair gerçekçi bir değerlendirmede bulunması veya bir iş yapması zaten beklenemez. Anlayacağınız, Sudan’a arazi kiralamaya giderken, vatan toprağından ve milli değerlerimizden oluyoruz.