Suriye’de kaybedenler kimler?

27.12.2018
A+
A-

“Suriye’den çekiliyoruz” açıklaması hala kamuoyunda tartışılıyor ve çeşitli yorumların yapılmasına neden oluyor.

Trump’ın, Recep Tayyip Erdoğan, İŞİD kalıntılarıyla mücadele edeceğini iddia etmesi ve buna istinaden bölgeyi Türkiye’ye teslim etmesi konuya farklı boyut katmış görülüyor.

Gerçekleşen ABD – Türkiye uzlaşması yaklaşık beş yıl gecikmeli geldiğinden, asıl kaybedenler Türkiye devleti ve Suriye halkı olmuştur.

Bugün varılan bu uzlaşma, Rusya’nın bölgede birinci aktör olmasına neden olacak ve ABD’nin pasif kalmasıyla, bölgenin şeklinin külliyen değişmesine neden olacaktır.

Suriye olaylarının başladığı günden bu yana Türkiye ile ABD arasında rekabet devam etmiş ve 2015 yılında zirveye tırmanmıştır. Ta ki bugün ilişkiler sıfır noktasına geri dönene kadar.

Bu süreçte birçok Suriyeli’nin, Türkiye ve Recep Tayyip Erdoğan’ın vaatlerinde durmamasını ve oluşturduğu pozitif havanın tersine dönmesinden sebep, hayal kırıklığına uğradığını görebiliriz.  

Suriye halkı nezdinde Türkiye’nin Suriye politikalarında bulunduğu vaatlerin olumlu hava oluşturmasının iki temel dayanağı vardır:

Birincisi: Türkiye’nin NATO’daki konumu ve Avrupa Birliği kapısını güçlü bir şekilde çalmasının yanında, ılımlı İslam modelini başarıyla yürütmesidir.

İkincisi: Evrensel insan hakları ve demokrasilerin ayakta durması çabasına verilen desteklerin ve bu şekilde oluşan havayla birlikte diktatör rejimlerin sonunun geldiğinin düşünülmesidir.

Suriye’deki olayların ilk yıllarında Türkiye devleti, halk ayaklanmasına destek vermiş, halkın zaferiyle sonuçlanacak bir süreci desteklemek istemesine karşılık, ABD ve batılı müttefikleri Türkiye’ye daha küçük roller biçerek oradaki terör örgütlerini yok etmesi rolü verilmek istenmiştir.

Başlarda her iki taraf da (Türkiye ve ABD) kendi inandıklarına sonuna kadar direnmelerinden; ABD, Türkiye’nin talep ettiği silahsız ve güvenlikli bölgelerin oluşturulmasına karşı çıkmış ve batılı ülkelerin bu anlamda bölgede diktatör ve zalim rejimlerin yanında olduklarını açıkça hissettirmişlerdir. Ve daha ötesi Türkiye’nin bölgede bir rol model olmasını hiçbir şekilde kabullenmemişlerdir.

Ama bugün geldiğimiz durum şu…

Trump’ın “Türkiye, İŞİD’e karşı mücadele edecek” cümlesini ve Türkiye’nin bunu kabul etmesi, bununla birlikte PKK’nın uzantısı PYD/SDG  güçlerini sınırından uzaklaştırma operasyonlarını gerçekleştireceği gerçeği, 2012 – 2015 dönemine nazaran çok farklı denklemler yaratacak. Buna asıl sebep; artık bölgede Türkiye’nin dışında farklı hesaplaşmaların da ortaya çıkmasıdır, bunun başında da Rusya – ABD çekişmesi gelmektedir.

Trump’ın, Erdoğan’a “artık bölge senin” demesi, aslında Türkiye’yi bölgede Rusya’nın projeleriyle baş başa bırakmak istemidir.

Bu gelişmeden sonra PKK/PYD, yeniden eski destekçisi, Esed ve dolayısıyla Rusya ile yeniden ilişki kurar ve Türkiye’yi zor durumda bırakacak yeni cephe oluşturur mu bunu zaman gösterecek.

ABD’nin, bu süreçte ve bu şekilde çekilmesi, aslında Suriye sahasında İran, Rusya ve Esed’in yeniden birincil oyuncu olmasını amaçlıyor olabilir. Bu oyun Fırat’ın doğusuyla sınırlı kalmayacak, Suriye’nin diğer bölgelerinde de devam edecek ve bu şekilde Türkiye farklı bir mücadeleyle karşı karşıya kalmış olacaktır.

Esed zulmüne karşı çıkan milyonlarca Suriyeli’nin tek ümidi olan Türkiye’ye bu gelişmeler ışığında baktığımızda, ne kadar diplomatik alan ve hareket payı bırakılacak?

Zira Türkiye’nin Suriye meselesinde atacağı her adım oradaki milyonların geleceğini ve hayatını direk etkileyecektir. Asıl meselenin tam da bu noktası, Türkiye’nin işinin ne denli zor olduğunu bize açıklamaktadır.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.